29 Mart 2009 yerel seçimleri sonrasında Hükümetin içine girdiği saldırgan, anti demokratik ve tehdit içeren üslubu ve yaklaşımları seçimleri tersinden okuduğunu göstermektedir. AKP’nin ciddi oy kaybının arkasındaki en önemli nedenlerinden biri de demokratikleşme ve Kürt sorunun çözümüne ilişkin militarist politikalarda ısrar etmesidir. Halk, değişim ve demokratikleşmeye dönük beklentisini verdiği oylarla belli etmiş olmasına rağmen, başta Devlet Bakanı Cemil ÇİÇEK ve sonrasında Başbakan Tayyip ERDOĞAN yaptığı açıklamalarla bırakalım özeleştirel bir yaklaşımı, sonuçları adeta “düşman” tarifi üzerinden değerlendirerek yeni bir gerginliğin önünü açmışlardır. Bu açıklamalar etkisini göstermiş, tüm demokratik çevreleri endişelendiren olayların yaşanmasıyla sonuçlanmıştır.
İstanbul Beylikdüzü ve Ağrı’da seçim sonuçlarına itirazlar ve demokratik tepki “isyan bastırma” mantığıyla ele alınmış, onlarca vatandaşın yaralanmasına ve gözaltına alınmasına yol açılmıştır. En son Urfa Halfeti’de iki vatandaşımızın yaşamını yitirmesine ve onlarcasının ağır yaralanmasına neden olan olaylar aynı mantığın ve politikanın sonuçlarıdır.
Ortaya çıkan tablo seçimden sonra halkın ortaya koyduğu iradeye saygı gösterileceği ve Kürt sorununun çözümüne katkı sunacağı yönündeki toplumsal beklentiye darbe vurmuştur.
Hükümet ve Genelkurmay gerginliği artırıcı, sonuçlara tahammülsüzlüğü içeren açıklama ve yaklaşımlardan uzak durmalı, demokratik kanalları tıkayan değil açan politikaları hayata geçirmelidir.
KESK-7 nİSAN 2009