SAĞLIK SİSTEMİ SAĞLIKSIZLIK ÜRETMEYE DEVAM EDİYOR!

DEĞİŞTİRECEĞİZ!

İş kolumuzda her gün yeni bir skandal yaşanıyor. İstanbul’da ilinde yaşanan yenidoğan yoğun bakım skandalını daha atlatmadan, “Sağlıkta Dönüşüm Programı” olarak ifade edilen piyasalaştırma sürecinin araçlarından biri olan sağlıkta taşeronlaşmanın skandal niteliğinde sonuçlarından biri Muğla ilinde gerçekleşmiştir.

Muğla Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde “Hizmet alımı/taşeron sağlık hizmeti” yoluyla yürütülen Nükleer Tıp görüntüleme hizmeti sürecinde Sintigrafi görüntüleme tetkiklerinde; kimi tetkiklerde kanserojen etkili fazla radyoaktif madde, kimi tetkiklerde ise özellikle kalp damar hastalıklarının tanısında önemli olan, düşük dozda radyoaktif kullanımı saptanmış, söz konusu bu uygulamalar tutanaklar ve teftiş raporları ile kanıtlanmıştır.

Basında çıkan haberler üzerine Sağlık Bakanlığı bir açıklama yapmış olsa da, bu açıklama da çoğu açıklamasında olduğu gibi kamuoyunu tatmin edici olmadığı gibi inandırıcılıktan da uzaktır.

Bakanlıktan şu sorulara cevap beklemekteyiz:

  • Anladığımız kadarıyla bu uygulama uzun süredir devam etmektedir ve bu süre içinde düşük doz verilerek atlanan hastalıkların akibeti ve yüksek doz kanserojen radyoaktif alanların sağlık durumu bilinmemektedir. Bu hizmet kusuruna maruz kalan hastaların tespiti, hastaların sağlık problemlerinin yeniden değerlendirilmesi için Bakanlık ne yapmayı planlamaktadır?
  • Teftiş Kurulu raporu ile bu durum tespit edilmesine rağmen rapor, dönem ihalesi sonrasında açıklanmış, aynı taşeron firma ve personelle yeniden sözleşme imzalanmıştır. İnsan sağlığını bu şekilde tehlikeye atan böylesi bir şirket ile yeniden neden anlaşma imzalanmıştır? Hangi çıkar ilişkileri vardır? Anlaşmayı imzalayanlar, denetimi yapmayanlar ve şirket hakkında ne yapılması planlanmaktadır?

⁠Olaylar tutanak ve müfettiş raporuyla tespit edilmiş olmasına rağmen etkin bir idari soruşturma yapılmamış, adli soruşturmaya gerek olmadığı belirtilmiştir. Bundan da şunu anlıyoruz ki karşılıklı çıkar ilişkileri üzerinden olayın örtbas edilme ihtimali vardır.

Yıllardır ifade ediyoruz. Sağlıkta özelleştirme/taşeronlaştırma ölüm getirir. Yine bu sağlık sisteminin emekçiler ve halk yararına olmadığını alanlardan, meydanlardan, iş yerlerinden doğru adeta haykırarak sesimizi duyurmaya çalışıyoruz.

SES’imize, sağlık emek ve meslek örgütlerinin çığlığına, halkın örgütlü yapılarının sağlık hakkı için yürüttüğü tüm çabalara kulaklarını tıkayanlar, yaşanan her türlü skandalın sorumlusudur. Bizleri duymayan yetkililer; hizmet almak için kamu sağlık kurumlarına gelen ve sağlığından olanların, şiddete maruz kalan sağlık emekçilerinin, sistemden kaynaklı yaşanan her türlü ölümün de vebalini ve sorumluluğunu taşıyorlar.

Biz biliyoruz ki, bizi duymamaya devam edecekler. Ama halkımız, nitelikli sağlık hizmeti verme mücadelesi veren biz sağlık emekçilerini duyacaktır. Sağlık hakkımızı, yaşam hakkımızı riske atan, sağlıksız yaratan bu sağlık sistemini hep birlikte değiştirmek zorundayız. Çünkü bu ortaya çıkanlar sadece buzdağının görünen kısımlarıdır. Buzdağının altındaki tehlikeleri bertaraf etmenin tek yolu halk ve emekçiler yararına bir sağlık sistemi inşa etmektir. Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz. 11.04.2025

İLETİŞİM: SES – Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası
Çankaya, Kızılay, Necatibey Cad. No:82 D: 4, 06420 Ankara Telefon: (0312) 232 61 22 e-Posta: [email protected]

×