Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) kuruluş yıl dönümüne denk gelen 7 Nisan tarihi her yıl belirli temalarla Dünya Sağlık Günü olarak kutlanıyor.2025 Dünya Sağlık Günü, “Sağlıklı Başlangıçlar, Umutlu Gelecekler” temasıyla anne ve yenidoğan sağlığına odaklanıyor. Dünya Sağlık Örgütü (WHO), bu kapsamda başlatacağı bir yıllık kampanya ile hükümetleri ve sağlık kuruluşlarını, önlenebilir anne ve bebek ölümlerini sona erdirmek için harekete geçmeye çağıracak. Temel hedef, gebelik sürecinden doğum sonrasına kadar kadınların ve yenidoğanların sağlığını koruyucu tedbirleri güçlendirmek ve uzun vadeli refahı desteklemek olacak. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde temel sağlık hizmetlerine erişimin artırılması ve nitelikli doğum bakımının yaygınlaştırılması kampanyanın öncelikleri arasında yer alıyor.
Dünya Sağlık Örgütü’nün bu yılki teması tesadüfen seçilmemiştir. Çatışmalar, iklim değişikliğinin ve COVID-19’un etkileri, her yerde kadınlar ve bebekler için mevcut riskleri arttırmakta, 10 yıldan uzan zamandır devem eden Suriye savaşları, İsrail’in Filistin’i işgali, Rusya Ukrayna savaşları ve zorunlu göçler en çok kadınların hayatına mal olmaktadır. BM raporuna göre; 2020 yılında yaklaşık 13,4 milyon bebek prematüre bebeğin 1 milyonu, erken doğumla ilgili komplikasyonlardan dolayı hayatını kaybetmiştir. “Çok Erken Doğdu” Raporu’na göre, düşük gelirli ülkelerde çok erken doğan (28 haftadan önce) 10 bebekten sadece biri hayatta kalırken, yüksek gelirli ülkelerde 10’da 9’undan fazlası hayatta kalıyor. Irk, etnik köken, gelir düzeyi ve kaliteli sağlık hizmetlerine erişim ile ilgili eşitsizlikler yüksek gelirli ülkelerde dahi bebeklerin erken doğum, ölüm ve sakatlık ihtimalini belirliyor.
Pandemi de derinleşen yoksulluk ve çoklu krizler sağlık sistemleri üzerindeki baskıları daha da arttırmıştır.
Toplumsal cinsiyet eşitliğini reddeden, çocuk yaşta evlilikler ve doğumların önüne geçmeyen iktidarın aşı karşıtlığına karşı kararlı bir duruş sergileyememesi ve bölgesel eşitsizliklerin önüne geçmemesi anne ve yenidoğan ölümlerindeki sorumluluğunu katlamaktadır.
Ülkemizde ticarileşen sağlık sisteminin en büyük göstergelerinden biri C/S doğumların ve yenidoğan yoğun bakım yataklarının özel hastanelerde olmasıdır. Yenidoğan çetesi olarak kamuoyuna yansıyan haberlerde ne yazık ki 19 özel hastanede en az 12 yenidoğan bebeğin yaşam hakkının elinden alındığını öğrendik. Her köşe başında çoğalan denetimden uzak özel hastanelerin kar hırsıyla yarattığı bu akıl almaz sağlık skandalının benzer örneklerinin ortaya çıkma olasılığı hala vardır. Kamusal sağlık hizmetlerinden giderek uzaklaşılması sağlık emekçilerinin yetersiz istihdamı, ağırlaşan işi yükü ile birleşince bakım hizmetlerini zora sokmaktadır. Birinci basamak sağlık sisteminin sağlıkta dönüşümle yeniden yapılandırılmasında yeterli ebe ve hemşire istihdamının olamaması gebe ve yenidoğan takiplerinde sorunları da beraberinde getirmiştir. Anne ve yenidoğan ölümlerinin önüne geçmek için pek çok bileşenin yanında düzenli takip ve bakım hayati önem taşımaktadır. Bu haliyle sağlık sistemi ve sağlık emek gücü bir pandemiyi daha kaldırabilir mi?
Kamusal sağlık hizmetlerinin güçlendirilmesi sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin kadrolu güvenceli istihdamı için mücadelemize devam edeceğiz. 7 Nisan’da bizde başta sağlık olmak üzere her alanda “Sağlıklı Başlangıçlar, Umutlu Gelecekler” şiarını “herkese sağlık, güvenli gelecek ” şiarıyla yükseltiyor ve tüm dünya halkları ve sağlık sosyal hizmet emekçilerinin Dünya Sağlık Günü’nü kutluyoruz!
Unutmayalım; Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz!
SAĞLIK VE SOSYAL HİZMET EMEKÇİLERİ SENDİKASI MERKEZ YÖNETİM KURULU