TEPAV (Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı), sağlık harcamalarının yıllar içinde giderek arttığını belirterek, sağlık harcamalarının kompozisyonunun bozuk ve maliyetli olduğunu açıkladı. Koruyucu sağlık hizmetlerine verilecek önemin sağlık harcamalarını azaltacağına dikkat çeken TEPAV, sağlık kuruluşlarının devletten alacaklarını tahsil edememesinin de sistemi olumsuz etkilediğini bildirdi. TEPAV, kamu sağlık sisteminin finansman açısından ciddi bir darboğaza girmek üzere olduğu uyarısını yaptı.

TEPAV İstikrar Enstitüsü tarafından hazırlanan Mali İzleme Raporu-2008 Yılı Şubat Ayı Bütçe Sonuçları açıklandı. Bütçe sonuçlarının yanı sıra “Sağlık Harcamaları Sağlıklı mı?: Sağlık Politikaları ve Ülkemizde Kamu Sağlık Harcamaları Sorunu” başlıklı bir bölüme de yer verilen raporda, önemli tespitlerde bulunuldu. “Sağlık harcamaları yıllar içinde artış eğilimi göstermekle beraber, bu artışın kompozisyonu maliyet etkin değildir” denilen raporda, koruyucu sağlık hizmetlerinin önemine dikkat çekildi. Raporda, “Koruyucu sağlık hizmetlerine ve halk sağlığına yönelik politikaların geliştirilmediği ortamlarda, daha maliyetli olan tedavi edici sağlık hizmetlerine daha fazla kamu kaynağı ayrılmak zorunda kalınmaktadır” denildi.

Harcamalar 8 yılda yüzde 40 arttı

Sağlık harcamalarının 1999- 2007 döneminde reel olarak yüzde 40 oranda arttığına dikkat çekilen raporda, sağlık harcamalarının bu oranda artmasının, başta eğitim olmak üzere diğer kamu harcamalarının üzerindeki tasarruf baskısını yoğunlaştırdığı dile getirildi. Raporda, kamu sağlık harcamalarının reel olarak artmasına, sosyal güvenlik kurumlarının sağlık harcamalarındaki artış ile yeşil kart harcamalarındaki sıçramanın neden olduğu belirtildi.

Rapor’a şöyle devam edildi:

“Kamu sağlık harcamalarının zaman içinde artıyor olmasının, sağlık hizmetinin kalitesinin de arttığı şeklinde bir izlenim doğurması konusunda ise dikkatli olmak gerekmektedir. Nitekim, Sağlık Bakanlığı bütçesinin toplam sağlık harcamaları içindeki payının önemli oranda düşmesi ve koruyucu sağlık hizmetleri içinde yer alan halk sağlığı harcamalarının bu dönemde artmaması hatta reel olarak azalması, etkinlik ve kalite sorununu bugün daha çok gündeme getirmektedir.”

Koruyucu sağlık hizmetleri vurgusu

“Koruyucu sağlık hizmetlerine ayrılacak kaynakların, aynı hastalığın tedavisi için kullanılacak kaynaklardan çok daha az maliyetli olacağı”nın ifade edildiği raporda, sağlık harcamalarını azaltmak için koruyucu hizmetlerine önem verilmesi gerektiğine dikkat çekildi.

Raporda, sağlık harcamalarını yapısal olarak artıran unsurların başında nüfusun yaşlanmasının geldiği ifade edilirken, “Nüfusun yaşlanması ile birlikte sağlık harcamalarının birim maliyetleri artmaktadır. Türkiye’de bugün 65 yaş üstü yaşlı nüfusun toplam nüfusa oranı yüzde 7’dir. 10 yıl sonra bu oranın yüzde 10-11 düzeyine çıkacağı tahmin edilmektedir. Sağlığa erişimin artması ile birlikte nüfusun yaşlanması sağlık harcamalarının daha da artmasına yol açmaktadır” denildi.

Raporda şunlar kaydedildi:

“Önleyici nitelikteki koruyucu sağlık harcamaları ile hastalık yükü niteliğindeki çalışmaların yetersizliği de, sağlık harcamalarında tedavinin öne çıkmasına ve maliyet etkin bir yapıdan uzaklaşılması sureti ile hizmet maliyetlerinin artmasına neden olmaktadır. Bu durum hastaların sağlık kurumlarına daha çok eriştiği bir ortamda Türkiye açısından özellikle önem taşımaktadır.”

Döner sermayedeki kısır döngü

Raporda, döner sermayeli işletmeler açısından yaşanan temel sorunun, bu kurumların başta SSK olmak üzere sosyal güvenlik kurumları ile diğer kurumlardan olan alacaklarının hızla birikmesi olduğu belirtildi. Kamu kurumlarının borçlarının beklentilerin çok üzerinde birikmesi üzerine, 2006 yılından itibaren çıkarılan düzenlemeler ile bu borcun zaman zaman silindiğinin anımsatıldığı raporda, bu kurumların 2007 yılında silinecek tutarlar ile birlikte toplam 5-6 milyar YTL arasında değişen alacakların silindiği veya silinmesinin planlandığı ifade edildi.

Raporda şunlar dile getirildi:

“Bu durumda, döner sermaye işletmeleri sundukları hizmetin fiyatını olması gerekenden daha fazla arttırmakta bu da bir kısır döngüye yol açmaktadır. Zira bu sefer hizmeti alan kamu idareleri artan maliyetin bedelini döner sermaye işletmelerine ödeyememekte, alacaklar birikmekte, bu alacakların silinmesi ise döner sermaye işletmelerini tekrar zarar riskine sokmaktadır. Bunun sonucunda ise döner sermayeler özel kesimden aldıkları malzeme ve teçhizatın bedelini ödeyememekte ve kendi borçları artmaktadır. Alacakların toplanamaması, dolayısı ile borçların ödenememesi döner sermayeleri ciddi bir darboğaza sokmuş durumdadır. Aynı döngü özel sağlık kurumları ve hastaneler açısından da söz konusudur.”

Döner sermayeli işletmelerin alacaklarının silinmesinin, bir bütün olarak sağlık sistemini olumsuz etkileyebileceğine dikkat çekilen raporda, “Sonuç olarak, döner sermayeli işletmelerin alacaklarının silinmesi sureti ile kamu sağlık harcamaları daha düşük düzeyde gösterilmektedir. Bu düzeyde bir alacağın son üç yıl içinde silinmesi iki temel konuyu kaçınılmaz olarak gündeme getirmektedir: Bunlardan ilki döner sermayelerin hızla ödeme güçlüğüne çekilmesinin bir bütün olarak sağlık sistemini olumsuz etkilemesi riskidir. İkincisi ise, sağlık hizmetlerinde fiyatlamanın özel sağlık kurumlarının yoğun bir şekilde sisteme girmesiyle birlikte ne şekilde oluşturulacağıdır” denildi.

Raporda neler var?

Harcamaların yüzde 21’i özele kaydı
TEPAV’ın hazırladığı raporda yer alan bazı detaylar şöyle:

– 1999 yılında Gayri Safi Yurt İçi Hasıla’nın yüzde 2,9’u düzeyinde olan genel yönetim sağlık harcamaları toplamı 2002 yılında yüzde 3,8’e yükseldi. 2004 yılından itibaren, özellikle sosyal güvenlik kurumlarındaki harcama artışının etkisi ile söz konusu oran 2007 yılında yüzde 4,1’e çıktı.

– 2007 yılında kamu kurumlarının özel sağlık kurumlarından aldığı sağlık hizmetlerinin bedeli 3 milyar YTL (2,3 milyar ABD doları) düzeyinde gerçekleşti. Bedeli ödenmeyerek ertelenen harcamalar ile bu tutarın 2,5 milyar dolar civarında olduğu tahmin ediliyor.

– Toplam kamu sağlık harcamalarının yüzde 9’u, toplam tedavi harcamalarının ise yüzde 21’i, 2007 yılında özel sağlık kurumlarına kaydı. 2002‘de bu oranlar sırası ile yüzde 3,8 ve yüzde 14 olarak tespit edilmişti.

– 2002 yılında devlet hastanelerinde yapılan muayene sayısı (SSK hastaneleri dahil) 110 milyon düzeyinde iken, 2006 yılı sonunda bu rakam 191 milyona çıktı. Sonuç olarak, 2002 yılına göre 2006 yılında yapılan muayene sayısı yüzde 73,6 oranında arttı. Bu gelişme, sağlığa erişimin ne düzeyde arttığını göstermesi yanında sağlık hizmetleri sunumunda kapsamın bir göstergesi olmaktadır.

Döner sermaye alacakları silindi

– İlk olarak, 2006 Mali Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’na konulan bir hüküm, sonra ise silmeye konu olan dönemi değiştiren başka bir kanuni düzenleme ile, Sağlık Bakanlığına bağlı döner sermayelerin (devredilen SSK 38 hastaneleri dahil) yaklaşık 770 milyon YTL düzeyindeki alacağı silindi.

– 2007 yılında çıkarılan 5588 sayılı Yasa ile, 5502 sayılı Yasa’ya eklenen geçici 3’üncü madde ile 2006 yılına kadar olan sosyal güvenlik kurumlarının devlet hastanelerine ve üniversite hastanelerine olan borçlarının mahsuplaşma, alacaktan vazgeçme ve terkin yoluyla silinmesi hükmü getirildi. Bu kapsamda, 2007 yılında Sağlık Bakanlığına bağlı hastane döner sermayelerinin 3,1 milyar YTL düzeyindeki alacağı silindi.

– Şubat ayında, Bakanlar Kurulu kararı çerçevesinde yapılan düzenleme ile, 31 Ekim 2007 tarihine kadar Sağlık Bakanlığına bağlı sağlık kurum ve kuruluşlarına yapılan tedavi hizmetleri karşılığı olarak düzenlenen faturalardan 31 Aralık 2007 tarihine kadar yapılan ödemelerden sonra kalan bedeli ödenmemiş faturaların bedelsiz kamu hizmeti tanımına sokularak silinmesi kararlaştırıldı.

Koruyucu hizmetler OECD’nin on beşte biri kadar

– AB ülkelerinde genel yönetim harcamaları içinde yaklaşık yüzde 15 sağlığa giderken, bu oran Türkiye’de yüzde 12 düzeyinde gerçekleşiyor. Faiz hariç harcamalar açısından bakıldığında, bu oran yüzde 15’e çıkıyor.

– Türkiye son 10 yıllık dönem baz alındığında, kişi başına toplam sağlık harcamasındaki artışta ilk üç OECD ülkesi arasında yer alıyor.
– Kişi başına koruyucu nitelikte sağlık harcamalarının Türkiye’de 5 dolar civarında olduğu görülüyor. Bu, OECD ülkeleri içindeki en düşük oran olurken, Türkiye OECD ortalamasının on beşte biri düzeyinde kişi başı koruyucu sağlık harcaması yapıyor.

İLETİŞİM: SES – Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası
Çankaya, Kızılay, Necatibey Cad. No:82 D: 4, 06420 Ankara Telefon: (0312) 232 61 22 e-Posta: [email protected]