İnsanca yaşamaya yetecek bir ücret, adil bir vergi, adil bir ek gösterge ve güvencesiz istihdama son talepleriye alanlara çıkan kamu emekçileri sefalete ve kölece çalışma koşullarına artık yeter dedi!
Alanlara çıkan kamu emekçileri 21 yıldır AKP iktidarının insanları açlığa ve sefalete sürüklediğini söyleyerek, “Seçim öncesi AKP iktidarı yeniden vaatler açıklamaya başladı. Bu vaatler 21 yıldır neden yapılmadı? Bizim boş vaatlere karnımız tok. İnsanca yaşayacak ücret ve güvenceli çalışma istiyoruz” dedi.
Alanlarda okunan ortak basın açıklaması metni ve eylem görüntülerimiz aşağıdadır:
Boş Vaatlere Karnımız Tok! İnsanca Yaşam Ücreti, Güvenceli Çalışma İstiyoruz!
Siyasetin gündemi 14 Mayıs’ta yapılacak seçimlere kitlenmiş bulunuyor. Emeğiyle geçim mücadelesi veren kamu emekçileri, emekliler, işçiler, milyonlar olarak bizlerin temel gündemimiz ise geçim derdi olmaya devam ediyor.
TÜİK’e bakarsanız yıllık enflasyon %50, gıda enflasyonu %68, kiralarda yıllık artış ise %56 civarında. Ülkeyi yönetenler bu sanal rakamları gösterip ‘Enflasyon geriledi’ nutukları atıyor. Oysa güneş balçıkla sıvanmıyor.
Nereye baksak ateş pahası fiyatlarla karşılaşıyoruz. Hangi birini anlatalım.
OECD ülkeleri başta olmak üzere dünyada gıda fiyatları düşüyor. Ama ülkemizde son bir yılda gıda ürünlerinin fiyatları ortalama iki kat arttı. Zaten yüksek olan kiralar 6 Şubat depremleri sonrasında TÜİK rakamlarını üçe katladı.
Son bir yılda süt %240, peynir %250, salça %280, baharat %300, meyveler ortalama %200, bakliyat ürünleri ortalama %150 zamlandı. Bırakalım kırmızı eti beyaz eti bile unuttuk. Tedavüldeki en değerli banknotunuz 200 TL ile alabildiğimiz kıyma 650 grama indi. Hız kesmeden devam eden zam sağanağında marketleri müze gezer gibi gezer, raflara bakıp bakıp çıkar hale geldik.
Fakirin, fukaranın ekmeği kuru soğanın fiyatı bile bir yılda beş kattan fazla arttı. Bir kilogram kuru soğan marketlerde 30 TL, pazarlarda 25 TL. Mahsuni Şerif’in dediği gibi “yiğit kuru soğana muhtaç” hale getirildi. Daha ötesi var mı?
Milyonlarca kamu emekçisi ve emeklisi olarak yarın maaşlarımızı alacağız. Önümüzdeki hafta bayram. Ama sevinemiyoruz. Çünkü bu hayat pahalılığında borçla harçla ayın sonunu getiremiyoruz.
Hepimize dayatılan bu yoksulluk tablosu 21 yıldır ülkeyi yönetenlerin eseridir. Yıllardır biriken 3600 ek gösterge, EYT, sözleşmelilerin kadroya alınması sorunları koltuğu kaybetme tehlikesi yaşadıklarında akıllarına geldi.
Torba yasalara koydukları yarım yamalak düzenlemeleri “müjde” olarak yutturmaya çalıştılar. Şimdi de alanlara çıkıp bir muhalefet partisi gibi seçim vaatlerini sıralıyorlar.
Ne diyorlar? “Memurundan emeklisine ve işçisine kadar çalışanlarımızın ücretlerini daima enflasyonun üzerinde artırarak refah düzeylerini yükselteceğiz” diyorlar.
Güler misin, ağlar mısın? Peki, sormazlar mı?
- Kimin enflasyonundan, hangi enflasyondan söz ediyorsunuz? Yıllarca, maaşlarımıza, sınır koyduğunuz sanal TÜİK rakamlarından mı?
- Her toplu sözleşmede stratejik ortağı yandaş konfederasyon yöneticileri ile birlikte bizlere bu sanal TÜİK rakamlarını kim dayattı?
- Maaşlarımızı, ücretlerimizi reel olarak kim buharlaştırdı? İkramiyelerimizi, sosyal yardımlarımızı kim kaldırdı?
- 20 yıl önce asgari ücretin üç katı olan ortalama kamu emekçisi maaşını bugün nerdeyse açlık sınırı seviyesine kim düşürdü? 20 yıl önce asgari ücretin üzerinde olan en düşük emekli maaşını hazine desteğine rağmen asgari ücretin altına kim itti?
- 20 yıl önce her 10 emekliden sadece biri en düşük emekli maaşını alırken bugün kim her iki emekliden birini en düşük emekli maaşı alır hale getirdi? Yetmezmiş gibi en düşük emekli maaşının asgari ücret seviyesine çıkarılması önergelerini parlamentoda kim reddetti?
Değerli Dostlar,
Bakın, yirmi bir yıldır ülkeyi yönetenler başka ne vaat ediyorlar?
“Gelir tamamlayıcı aile destek sistemi ile hiçbir hanenin gelirinin belli bir seviyenin altına düşmemesini temin edeceğiz” diyorlar.
Şaka gibi ama gerçek… Peki, sormazlar mı?
- Hangi seviyenin altından bahsediyorsunuz?
- Ülkenin her dört hanesinden birisini açlık sınırı altında, her on hanesinden dokuzunu yoksulluk sınırı altında bir gelirle yaşam mücadelesi verme noktasına kim sürükledi?
- Tüm çalışanlar için ülkeyi bir asgari ücretliler ülkesine kim dönüştürdü?
- Açlık sınırını 10 bin TL’nin yoksulluk sınırı 30 bin TL’nin üzerine kim ulaştırdı?
- ÜLKEYİ BU DERİN YOKSULLUĞA KİM MAHKÛM ETTİ?
6 Şubat depremlerinin üzerinden geçen 68 güne rağmen binlerce insan hala bir çadıra ulaşmayı bekliyor. İktidarın İçişleri Bakanı depremzedelerin kahvaltı ürünlerini karşılamakta zorlandıklarını itiraf ediyor. Buna karşın depremzedelere 1 yılda 650 bin yeni konut teslim etmeyi vaat ediyorlar. Elbette ki bunun depremzedelere maliyetinden, bu konutlara yıllarca ödeyecekleri taksitlerden söz etmiyorlar.
Seçim vaatlerinin ardı arkası gelmiyor. “Kamuya işe alımlarda mülakatı kaldıracağız” diyorlar. Ama “görevin getirdiği zorunluluklar dışında” diyerek şart koyuyorlar.
Peki, sormazlar mı?
- Seçim arifesinde kaldıracağız dediğiniz bu mülakat, sözlü sınav düzenini ülkenin başına kim bela etti?
- 21 yıl boyunca adım adım tüm kamuda torpilin, kayırmanın kapsını kim açtı?
- KPSS’den en yüksek puanları alan binlerce genci başvurdukları iş ile hiçbir ilgisi olmayan mülakat soruları ile kim eledi?
- Bu mülakatlarla, sözlü sınavlarla eşlerini, dostlarını, akrabalarını kamuya kim yerleştirdi?
- Kamuyu iktidarları ile aynı çizgide ama ehliyetsiz kişilerle doldurup hem adaleti hem de liyakati kim ortadan kaldırdı?
Bizim bu vaatlere karnımız tok. Bizi sadece seçim zamanlarında hatırlayan, biriken sorunlarımızı seçim yatırımına dönüştürmeye çalışanların vaatlerine karnımız tok.
Bu nedenle bugün buradan sadece mevcut iktidara değil, iktidar adayı tüm partilere, ittifaklara sesleniyoruz.
Biz bu ülkenin alın teri ile yaşam mücadelesi veren kamu emekçileriyiz, emeklileriz. Bu ülkenin çalışanları, değerlerini üretenleriz.
Seçim arifesinde birileri fahiş et fiyatlarına çözüm olarak damak tadımızı değiştirmemizi öneriyor. Biz neyi değiştirmemiz gerektiğini çok iyi biliyoruz.
Ülkenin üstüne çöken bu sefalet ve yoksulluk tablosunu değiştirmek bizim elimizde.
Önümüzdeki 1 Mayıs için belirlediğimiz ortak şiarımızda da dediğimiz gibi Emek Bizim, Gelecek Bizim!
21 yıldır kaşıkla verdiğini her seferinde kepçe ile geri alanlarla geldiğimiz yer Sefalet Endeksinde dünya liderliğidir.
DÜŞÜK ÜCRETLERE, KÖLECE ÇALIŞMA KOŞULLARINA ARTIK YETER DİYORUZ!
- İnsanca yaşamaya yetecek bir ücret için en düşük kamu emekçisinin maaşının eş yardımı, çocuk yardımı, kira yardımı, ulaşım yardımı gibi sosyal ödemelerde yapılacak artışlarla yoksulluk sınırı üzerine çıkarılmasını istiyoruz.
- Tüm vergi yükünü ücretlilerin omuzlarına yıkan, her yıl daha da büyüyen gelir vergisi adaletsizliğine derhal son verilmesini istiyoruz.
- Bunun için gelir vergisi birinci dilim oranının %15 ten %10’a düşürülerek yoksulluk sınırına kadar olan maaşların-ücretlerin birinci vergi diliminde sabitlenmesini istiyoruz.
- Mevcut eşitsizlikleri artıran, yarım yamalak düzenlemelerden bıktık. Tüm kamu çalışanlarını kapsayan adil bir ek gösterge ve kamusal emeklilik sistemi istiyoruz.
- Önümüz bayram ama 6,5 milyon kamu emekçisi ve emeklisi hala bayram ikramiyesinden mahrum bırakılıyor. Bayram ikramiyesinin tüm çalışanları ve emeklileri kapsamasını ve net asgari ücret düzeyine çıkarılmasını istiyoruz.
- Kamuda sözleşmeli, taşeron, vekil, geçici, İHS’li gibi adlar altında sürdürülen güvencesiz istihdama son verilmesini, tüm çalışanların güvenceli, kadrolu istihdam edilmesini istiyoruz.
İşin özü biz artık sefaleti paylaşmak değil, insanca yaşamaya yetecek bir ücret, güvenceli iş, güvenli gelecek istiyoruz.
Bunun için KESK olarak, tüm kamu emekçilerini ve emeklilerini iktidarlardan icazet beklemek yerine bu acil taleplere sahip çıkmaya, omuz omuza vermeye çağırıyoruz.