Tüm Kamu Emekçilerini İnsanca Yaşam, Güvenceli İş, Güvenli Gelecek İçin Ortak Mücadeleye Çağırıyoruz!
Dün kurumsal WEB sayfasında “KESK Kamu Emekçilerinin Tarafında Olmayacağını Bir Kez Daha Teyit Etmiştir” başlıklı bir metin yayımlayan Memur-Sen konfederasyonumuza yönelik hakaret ve ithamlardan ibaret bir karalamaya daha imza atmıştır.
Öncelikle belirtmek isteriz ki, malum konfederasyon yönetiminin konfederasyonumuz KESK’e karşı sendikal rekabetin sınırlarını aşan düşmanca tutumuna, küfür ve hakaretlerine ilk defa tanık olmuyoruz. Varlığını iktidara borçlu olanlar, iktidarın gölgesini kendi gölgesi zannederek böbürlenenler KESK’in en başından beri kimin ya da kimlerin iktidarda olduğundan bağımsız olarak tüm kamu emekçilerinin sesi olma duruşundan ödün vermeden sürdürdüğü mücadeleden rahatsız olmuştur. “Yavuz hırsız ev sahibini bastırırmış” misali kaleme alıp, dün web sayfalarından paylaştıkları karalama bu rahatsızlığın son ürünüdür.
Söz konusu karalamaya ilişkin değerlendirmemizi paylaşmadan önce MEMUR SEN konfederasyonunun 31 Mayıs 2021 tarihinde konfederasyonumuz KESK’e gönderdiği mektup ile başlattığı ancak umduğu cevabı alamayınca küfür ve hakaret siperlerinin arkasına gizlendiği bir saldırıya dönüştürdüğü süreci başta kamu emekçileri olmak üzere kamuoyu ile paylaşmakta fayda görüyoruz.
Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın 31 Mayıs 2021 tarihinde hem konfederasyonumuz KESK’e hem de Türkiye Kamu-Sen’e birer mektup göndererek “6. Dönem Toplu Sözleşme sürecinde Memur-Sen’le birlikte hareket etme” çağrısında bulunmuştur.
Bu noktada söz konusu çağrının kamu emekçilerinin ortak talepleri temelinde eşitler arası bir ilişki, yaklaşım ve ilkeler etrafında buluşma çağrısı değil, “Memur Sen ile birlikte hareket etme” çağrısından ibaret olduğunun altını kalın çizgilerle çizmekte özellikle yarar vardır.
Aynı gün, yani 31 Mayıs 2021 tarihinde Eş Genel Başkanımız Mehmet Bozgeyik’i arayan Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın daha sonra sosyal medya kanalı ile de çağrılarını paylaşmıştır. Telefon görüşmesinde; 12-13 Haziran 2021 tarihlerinde yapmayı planladığımız 10. Olağan Genel Kurulumuzun hazırlıklarının sürdüğü dolayısıyla çağrılarına ilişkin olarak Genel Kurulumuzdan sonra dönüş yapacağımız ifade edilmiştir. Ancak bir gün sonra pandemi çerçevesinde alınan önlemler kapsamında yayımlanan İçişleri Bakanlığı Genelgesiyle sendikaların-konfederasyonların genel kurullarını 15 Haziran tarihinden önce yapamayacağı düzenlenmiştir. Bu durumda Genel Kurulumuzu ileri bir tarihe erteleme zorunluluğu ortaya çıkmıştır. Ardından 10. Olağan Genel Kurulumuzun 24-25 Haziran 2021 tarihlerinde yapılması kararlaştırılmıştır.
Bizlerden kaynaklı olmayan genel kurul tarihi ertelemesi sonrası bir araya gelen Merkez Yürütme Kurulumuz, emekçilerin ortak mücadelesine ilişkin tüzüğümüzde ifadesini bulan ilkelerimizin yürütme organlarımızda görev yapan ya da yapacak olan arkadaşlarımıza göre değişmeyen yıllardır biriktirdiğimiz kurumsal temel ilkelerimiz olduğu gerçeğinden hareketle, toplu sözleşme sürecine kalan zaman darlığı da göz önünde bulundurularak, önümüzdeki dönem yürütülecek çalışmaları olumsuz etkilemeyecek şekilde Memur-Sen’in 31 Mayıs tarihinde tarafımıza yaptığı çağrıya ilişkin genel yaklaşım ve tutumuzu Genel Kurulumuz sonrasına bırakmadan paylaşmanın kamu emekçilerine duyduğumuz sorumluluğun gereği olduğuna karar vermiştir. Bu doğrultuda 11 Haziran Cuma günü kurumsal web sayfamızdan “Kamu Emekçilerine Bilgilendirme Memur Sen’in Mektubuna Cevabımız” başlıklı açıklamamız yayınlanmıştır. (Bahsi geçen açıklamamıza https://kesk.org.tr/2021/06/11/kamu-emekcilerine-bilgilendirme-memur-senin-mektubuna-cevabimiz/ sekmesinden ulaşılabilir.)
Konfederasyonumuzun söz konusu açıklamasından üç gün sonra, 14 Haziran 2021 tarihinde Memur-Sen konfederasyonunun kurumsal web sayfasında “KESK Kamu Emekçilerinin Tarafında Olmayacağını Bir Kez Daha Teyit Etmiştir” başlıklı, açıklamadan öte hakaret name niteliği ağır basan bir karalama yayınlanmıştır.
Düşünceye düşünce ile karşılık vermekten aciz olanlar her zaman olduğu gibi en iyi bildikleri yönteme, hakaret-küfür diline sarılmıştır. 31 Mayıs tarihli mektupları ile yaptıkları çağrıya ilişkin cevabımızı web sayfamızdan paylaşmamız “nezaketsizlik ve kamu görevlilerine karşı sorumsuzluk” olarak nitelendirilmiştir. Hızını alamayan malum konfederasyon yönetimi hakaretler zincirini “ kamu görevlilerinin hak ve hukuku için ter dökme, ideolojik aparat olma vasfını terk etme fırsat ve imkânını bilerek ve isteyerek kullanmama, işveren danışmanı rolünü üstlenme gibi” mesnetsiz iddialar ile sürdürmüştür
Her şeyden önce ‘kapalı kapılar ardında görüşme’ dendiğinde tüm kamu emekçilerinin akıllarına ilk gelen, kamu emekçilerine sorma gereği bile duymadan altına imza attıkları mutabakatları gece yarısı tweetleri ile duyuran, iktidar karşısındaki tutumları ile sendikal literatürümüze “icazet sendikacılığı” kavramını sokan, konfederasyonumuzu hedefe koyan her algı operasyonunda baş role soyunmayı ezber edinen bir oluşumun kamu emekçilerine karşı sorumluluktan, nezaketten bahsetmesi, hele de KESK’i işveren danışmanı rolünü üstlenmekle itham etmesi en hafif tabirle pişkinliktir. Kaldı ki kamu emekçilerinin işvereni olan devletin erkini kullanan iktidar partisine kimin yılardır “danışmanlık” yaptığı da tüm kamuoyunun malumudur.
“Ahmak ata binince bey oldum sanır, şalgam aşa girince yağ oldum sanır” misali nobran tutumlarından taviz vermemekte ısrar edenler çağrıyı kime, niye yaptıklarının bile farkında olamayacak kadar sendikal mecradan kopmuştur.
Çünkü 31 Mayıs tarihli mektupla yapılan çağrı KESK Merkez Yürütme Kurulu üyelerimize değil, başta üyelerimiz olmak üzere tüm kamu emekçilerine yapılmıştır. Dolayısıyla söz konusu çağrıya ilişkin değerlendirmemizi asıl muhatapları ile paylaşmak başta haklarını korumak ve geliştirmekle mükellef olduğumuz kamu emekçileri olmak üzere kamuoyuna karşı sorumluluğun, şeffaflığın, dürüstlüğün gereğidir. Bu nedenle KESK olarak 11 Haziran’da yaptığımız açıklamada 31 Mayıs’ta tarafımıza gönderilen mektup ile yapılan çağrının merkezine kamu emekçilerinin ortak taleplerinin konulduğu, eşitler arası bir ilişki, yaklaşım ve ilkeler etrafında buluşulan bir çağrı değil, “Memur Sen ile birlikte hareket etme” çağrısı olduğuna özel bir vurgu yapılmıştır.
Söz konusu temel eksikliğin giderilmesi için sadece toplu sözleşme masasında olan konfederasyonların değil, üye sayısına bakmaksızın tüm konfederasyonların katıldığı toplantılar düzenlenmesi, mutabakat veya protokol yapılması ve kazanım sağlanması için üretimden gelen gücümüzü, grev hakkımızı da içeren somut bir mücadele programı yapılması gerektiğine dikkat çekilmiştir.
Yıllardır kamu emekçilerinin ve emeklilerin yaşadığı sorunları çözmek bir yana söz konusu sorunların her yıl daha da derin bir şekilde yaşanmasına katkı sunan “yetkili” konfederasyonun hem geçmişteki hatalara ilişkin bir öz eleştiri dahi vermediği hem de iktidarla kurduğu sembiyotik ilişkisini değiştirmeye yönelik bir adım atmadığı koşullarda “gelin benimle hareket edin” çağrısının samimiyetten uzak bir çağrı olduğu açık ve net bir dil ile ifade edilmiştir.
En önemlisi bugüne kadar yaşanan sürecin, kamu emekçilerine sorulmadan masa başında oluşturulan tekliflerin bir karşılığı olmadığını ispatladığı, dolayısıyla kamu emekçilerinin tamamının sahipleneceği, arkasında duracağı bir mücadelenin örülmesinin tek yolunun kamu emekçilerini işyerlerinde ziyaret ederek, ortak taleplerinin teklife dönüştürülmesinden geçtiği vurgulanmıştır.
Her şeye rağmen bu öneriler etrafında ortak mücadeleye hazır olduğumuz vurgulanmış olsa da kamu emekçilerinin haklarını mücadele ile kazanmayı değil, tek bir kişinin “lütfuna” bağlamayı tercih eden “yetkili konfederasyon” sendikal hareketin önünü açmaya dönük önerilerimize kulak tıkamış, grev yasaklamakla övünen iktidara yaraşır şekilde grevin adını bile anmamayı sürdürmüştür.
Kısacası KESK, malum konfederasyonun mesnetsiz iddialarında öne sürdüğü üzere “kamu emekçilerinin tarafında olmayacağını” değil, yıllardır kamu emekçilerinin karşısında duran, yaşadıkları sorunların bir parçası haline gelen, üstelik bu tutumundan vazgeçemeyenlerin dayattığı “icazet sendikacılığı” çizgisine dolgu malzemesi olmayacağını açıklamıştır.
Nitekim malum konfederasyon yönetiminin dün konfederasyonumuz KESK’e yönelik hakaret ve küfür yüklü açıklaması 31 Mayıs’ta paylaştıkları çağrının bu yıl yenilenmesi planlanan danışıklı dövüş oyunun bir parçası olduğunu gözler önüne sermiştir.
Bir kez daha altını çiziyoruz. Yıllardır kamu emekçilerinin yaşadığı her sorunun parçası olanlar söz konusu sorunların çözüm adresi olamaz. Gelinen noktada sadece diğer konfederasyonların-sendikaların yönetici ve üyelerine değil, kendi üyelerine de tepeden bakanların, farklı adlar altında en düşük kamu emekçisi maaşının 10 katına yakın gelir elde edenlerin, kamu emekçilerine vaat edebileceği tek şey daha fazla yoksulluk ve daha fazla güvencesizliktir.
Tek çözüm aynı işyerlerinde aynı sorunları yaşamaya devam eden kamu emekçilerinin ortak talepleri ve mücadelesi için tavanda değil, tabanda birleşmesinden, hakları için kenetlenmesinden geçmektedir.
KESK olarak hangi sendikanın üyesi olursa olsun tüm kamu emekçilerini insanca yaşam, güvenceli iş, güvenli gelecek için birleşmeye, ortak mücadeleyi yükseltmeye çağırıyoruz.
KESK Yürütme Kurulu