KESK Şubeler Platformları, KESK ve bağlı sendikaların MYK Üyelerinin katılımıyla İstanbul, Gebze, Kocaeli, Yalova, Bursa ve Eskişehir’den başlayan ve Ankara’da sona eren “İşimi/Çalışma Hakkımı İstiyorum” yürüyüşüne destek açıklamaları yaptı.
İllerde yapılan açıklamalarda okunan metin aşağıdadır:
Ülkenin ve emekçilerin başına çöreklenen örgütlü kötülük, görülmemiş ve zıvanadan çıkmış bir şekilde her gün yeni bir saldırı dalgası başlatıyor.
Geçen hafta içerisinde ilkin etkileri altındaki yargı eliyle Sayın Gergerlioğlu’nun dokunulmazlığı kaldırıldı. Askeri darbe planlarında görmeye alıştığımız bir zamanlama ile aynı saatlere denk getirilerek HDP’ye yönelik kapatma davası açıldı. Üzerinden 24 saat geçmeden aralarında İHD Eş Genel Başkanı’nın da olduğu onlarca siyasetçi, emek ve demokrasi güçlerinin temsilcileri gözaltına alındı.
Daha ne oluyor demeye kalmadan bu kez İBB mülkiyetindeki Gezi Parkı, düşman bir gücün elinden kurtarılıyorcasına vakıflara devredildi. Daha dört ay önce büyük bir gürültü ile Merkez Bankası başkanlığına getirdikleri kişiyi yandaş medya üzerinden hain ilan ettikten 24 saat sonra değiştirdiler. Keyfiliklerinin faturasını fırlayan döviz kurundan dolayı emekçiler öderken aynı sırada birilerinin cebi doldu ya da dolduruldu.
Anayasa ve Meclis hiçe sayılarak, yetki gaspı yapılarak AKP Genel Başkanının imzası ile İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararnamesi ile bir sonraki güne uyandık. Sözleşmeden çekilme kadınlara yönelik cinayetlerin ve şiddetin politik olduğunu kanıtlamış, bu yöndeki tartışmalara son noktayı koymuştur. Uluslararası sözleşmelerden çekilmenin usul ve yolu anayasada açıkça tarif edilmesine rağmen bir kararname ile Meclisin iradesi yerle bir edilmiş, adeta adı konmamış bir saltanat dönemi başlatılmıştır.
Yaşanan gelişmeler erken ya da baskın bir seçim ortamı oluşturmayı fersah fersah aşarak Cumhuriyet tarihinde görülmemiş bir faşist sürece evrildiğimizi göstermektedir. Tüm toplumsal fay hatlarıyla oynanarak kafalarının ardındaki her ne ise onu hayata geçirip geçiremeyeceklerinin provalarını yapıyorlar.
Korku iklimi yaratarak sadece bedenleri değil zihinlerimizi, ruhumuzu teslim almak, kuşatmak, hareket edemez hale getirmek istiyorlar.
Hakları için itiraz eden, sesini yükselten, mücadele eden tek bir birey bile görmek istemiyorlar. Kendileri dışındaki tüm kesimleri iktidarlarının bekası için tehdit görüyorlar. Bu yüzden her tür yol ve yöntemle ortadan kaldırmak, etkisizleştirmek istiyorlar. Ülkenin yarısından fazlasını özde değil sözde vatandaş görüyorlar. Ülkenin yarısından fazlasını Hitler Almanya’sında olduğu gibi fişlediler, “sakıncalılar” listesi oluşturdular. Bu listeleri esas alarak işe alıyorlar ya da işten çıkarıyorlar, atama yapıyorlar ya da yapmıyorlar, ihaleler veriyorlar ya da vermiyorlar. Hukuk devleti değil polis devleti uygulamalarıyla ülkeyi yönetiyor, kararlar veriyorlar.
AKP, iktidarını devam ettirmek için sürekli düşman, hain, “terörist” imal ediyor, halklarımızı, emekçileri kutuplaştırıyor. Asıl gündemleri konuşamaz, tartışamaz hale getirmek istiyor.
Çünkü biliyorlar ki, işsizliğin, yoksulluğun, hukuksuz ihraçların, haksızlığın, hukuksuzluğun, yolsuzluğun ve talanın konuşulduğu, tartışıldığı bir yerde iktidarda kalamayacaklar!
İktidarın ekonomik ve siyasi krizi, ülkeyi yönetememe halini perdelemeye yönelik baskılarına, sermaye yanlısı politikalarına karşı kamu emekçilerinin gerçek sorunlarına ve taleplerine dikkat çekmek için KESK ve bağlı sendikalarının merkez yöneticileri iki gündür karda, kışta İstanbul’dan Ankara’ya bir yürüyüş eylemi gerçekleştirdi. Yürüyüşümüz bugün Çalışma Bakanlığı önünde bu saat itibariyle sonlanıyor.
Yürüyüşümüz ARTIK YETER haykırışıdır.
Yürüyüşümüz DEMOKRASİ ve ADALET içindir.
Barışa dair umudu gerçeğe dönüştürmek, EŞİTLİK VE ÖZGÜRLÜĞÜ SAĞLAMAK içindir.
Gerici kuşatmaya karşı LAİKLİK VE AYDINLIK BİR GELECEK içindir.
Yürüyüşümüz ÇALIŞMA HAKKIMIZ içindir.
İstanbul Sözleşmesi tek adamın kararıyla feshedilemez, hala yürürlüktedir! İSTANBUL SÖZLEŞMESİNDEN VAZGEÇMİYORUZ demek içindir.
Satış sözleşmelerine karşı GERÇEK TOPLU SÖZLEŞME VE GREV HAKKIMIZ içindir.
Yürüyüşümüz HUKUKSUZCA İHRAÇ EDİLEN KESK’lilerin, KAMU EMEKÇİLERİNİN İŞE İADE EDİLMESİ, OHAL KOMİSYONUNUN LAĞVEDİLMESİ içindir.
Emeklilerimizin insanca yaşayabileceği EKONOMİK, SOSYAL VE ADİL BİR ORTAM içindir.
Sermayenin pandemi koşullarında Kod 29 adı altında binlerce işçiyi işten atma ahlaksızlığına karşı KAMU EMEKÇİLERİNİN VE İŞÇİLERİN BİRLİKTE MÜCADELE VE DAYANIŞMASI içindir.
Tüm üyelerimiz, haksızlığa uğrayan, hukuksuzca ihraç edilen arkadaşlarımız, yokluğa, sefalete mahkûm edilen tüm kamu emekçileri için yürüdük.
Çocuklarına bir ekmek götürmek için inşaatlarda, tehlikeli işlerde çalışırken işçi cinayetine kurban verdiğimiz ihraç arkadaşlarımızı hatırlatmak için yürüdük.
Bu vahşi, ahlaksız, vicdansız sömürü düzenine daha fazla dayanamayarak intihar eden emekçilerin vasiyetlerini yerine getirmek için yürüdük.
Yaşamlarını yitirdikten sonra AKP’ye bağlı OHAL komisyonu tarafından işlerine iade edilen BES Diyarbakır eski Şube Başkanı Ahmet ÇOBAN, BES üyesi Necdet KALKAN, SES Malatya eski Şube Eş Başkanı Bülent Uçar, SES üyesi Mücahit Karataş ve diğer KESK’li arkadaşlarımızın anılarına bağlılığımızın ifadesi olarak yürüdük.
Anayasa Mahkemesi’nde haklarında beraat kararı verilmesine rağmen hala bilinçli şekilde komisyonda dosyaları bekletilen yüz akımız Barış Akademisyenlerimiz için yürüdük.
OHAL Komisyonu Başkanının; “Kuruluş kanunumuz gereği yargı kararları bizi bağlamaz”, yine KESK’lilere ilişkin “Dosyalarında bir şey yok, yine de bekletiyoruz” diyerek açıkça ayrımcılık ve hukuksuzluk yapıldığını itiraf etmesini teşhir etmek için yürüdük.
Anayasanın 49. maddesiyle güvenceye alınan çalışma hakkımız, işimiz ve geleceğimiz için yürüdük…
Yaşam hakkı için, eşitlik ve özgürlük için yürüdük…
OHAL komisyonu denen oyalama ve onaylama komisyonu süreci uzatmakla alenen ve bilerek suç işliyor. KESK’lilerin dosyalarının önemli bir kısmını sona bırakarak süreci işkenceye dönüştürüyor. “Ne kadar süründürsek o kadar iyidir” niyetiyle hareket ediyor.
Bu, iktidarın özelleştirme, güvencesizlik, performans, ayrımcılık, gericilik politikalarına karşı geldiğimiz, emekçilerin haklarını, insanca yaşam koşullarını savunduğumuz için açıkça hınç almadır.
Belli ki, hala bizleri tanımıyorlar!
Biz KESK’liyiz, kamu emekçilerinin gerçek temsilcisiyiz.
Biz, onurlu bir insan olarak yaşamanın yolunun emek, demokrasi ve barış mücadelesinden geçtiğinin farkında olanlarız.
Biz, “hak verilmez alınır” diyenlerden mücadele bayrağını devr alanlarız… “Kurtuluş Yok Tek Başına Ya Hep Beraber Ya Hiçbirimiz” şiarını yaşam felsefesi yapanlarız…
Diz çökmedik, çökmeyeceğiz.
Biat etmedik, etmeyeceğiz!
Haklarımızdan, yaşamlarımızdan vazgeçmeyeceğiz.
Haksız, hukuksuz şekilde elimizden alınan işimiz iade edilinceye, faşist baskılar son buluncaya kadar patriyarkaya, sömürüye ve her tür şiddete karşı mücadelemiz devam edecektir.