Akçakale’de Yol Kenarında Ölü Bulunan Suriyeli Kadınla İlgili Açıklama Yapan Urfa İl Kadın Platformu Sığınmacı ve Mülteci Kadınların Sorunlarına Dikkat Çekti

Facebook
Twitter
WhatsApp

KESK’li kadınlar, Şanlıurfa Barosu, ÖHD, CHP ve HDP’li kadınlar ile Yaşamevi Derneği’nden oluşan Urfa İl Kadın Platformu, 15 Mart günü Akçakale’de yol kenarında yakılmış halde ölü bulunan Suriyeli kadın ile ilgili açıklama yaptı.

Platform adına açıklama yapan Şanlıurfa Barosu Kadın Merkezi Üyesi Mihriban Çelik şöyle konuştu: “Dünya genelinde kadına yönelik ayrımcılık yoğun bir şekilde yaşanıyor. Ancak savaş mağdurları olan kadın ve çocuklar bu ayrımcılığı daha derin yaşıyor. Nitekim ülkemizde geçici koruma altındaki 4 milyon Suriyeli sığınmacıdan kadınların payına ne yazık ki ayrımcılık, yabancı düşmanlığı, yoksulluk, ucuz işgücü, taciz, istismar, erken yaşta evlendirilme, ikinci bir eş olarak evlenme, seks işçiliğine zorlanma, fiziksel ve cinsel saldırı ve ölüm düşüyor. Savaş ve çatışma ortamlarından kaçmak zorunda kalan bu kadınlara yönelik cinsiyet eşitsizliği ile her tür şiddetin artmasının en önemli sebeplerinden biri toplumun kadın bedenine yönelik mülkiyet algısı ile kadınlara yönelik cinsel saldırının yüzyıllardır bir savaş silahı olarak kullanılmasıdır. Göç eden kadınlar “mülteci” ve “kadın” olmanın güçlüklerini bir arada yaşarken yaşanan travma, barınma olanaklarının yetersizliği, ekonomik problemler ve eğitim yetersizliği gibi sağlıklarını olumsuz etkileyen pek çok durumla da karşılaşmaktadır. 420 binin üzerinde Suriyeli Urfa’da geçici koruma altında olup bu sayının yarısının kadın ve çocuk olduğunu göz önüne alındığında Suriyeli kadın ve çocukların hukuki yardımdan faydalanma oranı çok düşüktür. Urfa’da mülteci alanında faaliyet gösteren bazı dernek ve baronun adli yardım ve kadın hakları merkezine 2021 itibariyle yaklaşık 50 kadın ulaşmıştır. Bu kadınların çoğu medeni halinin değişmesi veya boşanma işlemleri için başvuru yapmış olup başvuru alınırken yapılan görüşmelerde ikinci eş olarak evlendiklerini ve aile içi şiddet gördüklerini, maddi imkansızlıklar sebebiyle fuhuşa zorlandıklarından bahsetmişler. Fakat bu kişiler şiddet gördüğü kişilere karşı koruma tedbiri alınması veya savcılık şikayeti için yönlendirildiklerinde sınır dışı edilmekten ve şiddet gördüğü kişilere işlem yapılmamasından korktuklarından bu yönde bir işlem yapmak istemediklerini dile getirmişlerdir. Türkiye genelinde Suriyeli kadınlar ile yapılan görüşmelerden kadınların; herkes tarafından hırsız olarak yaftalandığı, her zaman herkesle cinsel ilişkiye açık oldukları şeklindeki yanlış algıdan kaynaklı Suriyeli olduklarını, kimliklerini gizlemek zorunda bırakıldığı, Kürtçe bilen kadınların kendilerini bu bölgeden bir yerden göç etmiş gibi davranarak zorunda bırakıldığını, erkeklerin bakışlarından rahatsız olarak sürekli taciz edildiklerini, tacizlere yalnızca ani tepkiler verilebildiklerini, sürekli para karşılığı cinsel ilişki teklifleri edildiğini, yaşlı ve evli olan kişiler ile ikinci eş olarak resmi olmayan evlilikler yaptırıldığını, istismar ve cinsel saldırılara maruz kaldıklarını, istenmeyen gebelikler ile doğum yapmak zorunda kaldıklarını, maddi imkansızlıklar yüzünden aile bireyleri ile çevrenin de zorlamasıyla fuhuşa sürüklendiklerini dile getirmişlerdir. Çeşitli travmalar ve yoksulluk ile uğraşan bu kadınlar sınır dışı edilmekten korkarak, vatandaşları olmadıkları, resmi dillerini, hukuk sistemini bilmedikleri ve tercüman imkanına da çoğu zaman ulaşamadıkları bir ülkede haksızlığa uğradıklarında nasıl ve nereye başvurabileceğini bilmemektedir. Bir şekilde başvuru yapsalar bile bu başvuruların nasıl sonuçlanacağını bilmediğinden bu haksızlıklarla etkili bir şekilde mücadele edememektedir. Türkiye’de yapılan bir araştırmada göç eden kadınların %8’inin cinsel istismara maruz kaldığı belirtilmiştir Bir diğer çalışma ise kadınların %22.5’inin taciz ya da dışlanmadan yakındığını bildirmektedir Üstelik kadınların göç sırasında yanında kendilerini koruyacak bir erkek olması ümidiyle “hayatta kalmak için cinsel birlikteliği kabul etmek” zorunda oldukları ifade edilmektedir. Şiddete maruz kalan mülteci ve genç kadınların bu durumu sessiz kalarak kabullendikleri belirlenmiştir. Nitekim Türkiye’de çalışma veya oturma izni olmayan kadınların şikâyetçi olabilecekleri özel bir mekanizma da mevcut değildir. Fakat şiddet karşısında sessiz kalma ve kabullenme bu tür olumsuz eylemleri kolaylaştırıcı, cesaretlendirici ve tekrarlayıcı bir duruma dönüştürebilir. Bu sebeple sığınmacı kadınlar özelinde tüm kadınları yaşadıkları bu sorunlar için sessiz kalmayarak kolluk kanalıyla veya baroların ve sivil toplum örgütlerinin sundukları hukuki yardım ile şikayette bulunmalarını ve bu eylemleri gerçekleştiren kişilerin ayrım yapılmadan gerekli işlemlerinin yapılarak cezalandırılmasını bunun için sığınmacılara tercüman ve hukuk desteğe ulaşacakları yolların artırılması, var olan mekanizmaların da işlevsel hale getirilerek çalıştırılması gerektiğini yineliyoruz.”

 

İLETİŞİM: SES – Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası
Çankaya, Kızılay, Necatibey Cad. No:82 D: 4, 06420 Ankara Telefon: (0312) 232 61 22 e-Posta: [email protected]

×