Tokat Temsilciliğimiz mülakata dayalı atama ile ilgili basın toplantısı düzenleyerek, “Mülakata dayalı ve sözleşmeli istihdamından vazgeçilmeli, atamalar güvenceli/kadrolu olarak yapılmalıdır” açıklamasında bulundu.
Sendika binasında gerçekleştirilen basın toplantısında Temsilcilik Yönetim Kurulu adına açıklama yapan Tokat Temsilcilik Eş Başkanımız Tayyar Özcan şöyle konuştu:
Sağlık Bakanlığı tarafından 663 sayılı Sağlık Alanında Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 45/A maddesine dayandırılarak “Sözleşmeli Sağlık Personeli Yerleştirme İle Sözlü Sınav Usul ve Esaslarını” yürürlüğe koyan yönetmelik yayınlandı. Geçtiğimiz yıllarda siyasal kadrolaşma amacıyla gündeme getirilen ve Danıştay tarafından“en uygunun seçilmesi yönünde nesnel ölçüt öngörmeyen, … atamaya yetkili makamın öznel değerlendirme ve mutlak takdirine meydan verecek mahiyet taşıyan, … hukuka ve Danıştay’ın önceki kararlarına da aykırı” vb. değerlendirmeleri ile objektif olmama gerekçesiyle iptal edilen mülakat sınavı uygulamasının sağlık çalışanlarının atamalarında belirleyici olması kabul edilemez. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 2017/337 YD itiraz no’lu ve 01.06.2017 tarihli kararı ile de tek başına sözlü sınavın belirleyici olması kabul edilmemiş, hukuka aykırı bulunmuştur. Şimdi benzer bir mülakat sistemi sağlık alanında da uygulanmak istenmektedir. Bu tarz bir mülakat sistemi ile kamu kadrolarına sadece iktidara yakın olanların alınması hedeflenmektedir. Bu mülakat uygulaması, sağlık alanında yaşanan sorunları çözmek bir yana, yeni sorunlar eklemektedir. Binlerce sağlık emekçisi mezun olmuş, atama ve kadro beklemektedir. Sağlık alanı ise personel eksikliği nedeni ile yığınla sorunla yüz yüzedir. Personel eksikliği nedeniyle mevcut çalışanlar ağır koşullarda, uzun saatler boyunca, neredeyse dinlenemeden, tükenerek çalışmaktadır. Personel eksikliği nedeniyle yapılan geçici görevlendirmeler bir rutine dönmüştür; bu durum hem çalışanları bezdirmekte, yaşamlarını olumsuz etkilemekte, hem de sunulan hizmetin niteliğini etkilemektedir. Sağlık alanının devasa sorunları vardır ve bu sorunlar hiç zaman kaybetmeden çözülmelidir. Mesleki yeterlilik diploma ile belirlenmişken, işe alımlarda KPSS gibi bir sınav şartı koymak zaten başlı başına problemlidir. KPSS gibi merkezi bir sınavın içeriği, niteliği, neyi ölçtüğü tartışmalıdır; sınavın adaleti tartışmalıdır, KPSS’yi düzenleyen merkez, komisyon ve kişilere toplumun güveni yoktur. Bu durum ortada iken yapılması gereken KPSS sorununun ortadan kaldırılması, bu sınavla ilgili tüm problemlerin çözülmesidir. Oysa böyle bir sorun yokmuş gibi yeni bir problem alanı oluşturulmaktadır. Sağlık alanı için belirlenecek merkezde 5, illerde 3 kişiden oluşturulacak sınav komisyonlarına da güvenimiz yoktur. Personel alımlarında yaşanan tüm sorunlar ortadan kaldırılmalıdır. Whatsapp üzerinden torpil listesi hazırlanması engellenmelidir; sınavlara ilişkin tüm şüphe ve şaibelerin ortadan kaldırılacağı önlemler alınmalıdır, birileri için bir gecede yönetmeliklerin değiştirilmesi engellenmelidir, işe alınacak kişilerin farklı torpil mekanizmalar üzerinden, siyasi partiler üzerinden belirlenmesi- çeşitli güç merkezlerinin işe alımlara etki etmesi engellenmelidir. Fişleme engellenmelidir, işe alımda yandaşlık kriteri kaldırılmalıdır. Güvenceye alınması gerekenler bunlardır. Oysa şimdi bu mülakat uygulaması tüm bu sorunları daha da artıracak bir uygulamadır. Bunu nereden mi biliyoruz? Türkiye’de mülakat sınavına dayalı tüm uygulamaların siyasal kadrolaşmanın önünü açarak sayısız haksızlığa neden olduğu, aldıkları puanlara bakılmaksızın iktidarın dünya görüşüne uygun olanlar sürekli başarılı olurken, iktidarın dünya görüşüne yakın olmayanların, farklı kimlik, inanç ve siyasi düşünceye sahip olanların, iktidara eleştirel ve muhalif yaklaşan herkesin taraflı ve kasıtlı değerlendirmeler üzerinden elendiği ya da saf dışı bırakıldığı şimdiye kadar yaşananlarla çok iyi bilinmektedir. Bugüne kadar yapılan mülakat uygulamalarının siyasi kadrolaşmaya nasıl hizmet ettiği defalarca açığa çıkmıştır. Yıllardır başkalarının hakkını göz göre göre yiyerek kadrolaşanlar, mülakat sistemi adı altında kadrolaşmaya hız kesmeden devam edeceklerini bugün çıkardıkları bu yönetmelikle kamuoyuna bir kez daha ilan etmişlerdir. Daha önce özellikle eğitim alanında yapılan mülakatlarda sorulan sorulara baktığımızda komisyon üyeleri, adaylara diledikleri soruları yöneltmektedir. Bu sorular, bilgiden ve beceriden daha çok yandaşlık ve fişleme amaçlı skandal sorulardır.
– Reis deyince aklınıza kim geliyor? (Adana)
– Çocuklarınıza peygamberimizi anlatır mısınız? (Trabzon)
– Amin alayları nedir? (Adana)
– Avrupa’da sınıflarda Hz. İsa resmi ve haç işareti var. Bu konuda ne düşünüyorsun? (İzmir)
– İngiltere’de onlarca otelde kaldım. Hepsinde çekmecelerde İncil vardı. Bunu yorumlar mısın?
AKP Hükümeti tarafından 2011 yılında 375 sayılı kanun hükmünde kararnameye yapılan eklemeler ile 03.12.2010 tarihli 6085 sayılı Sayıştay Yasasının 17. maddesine ek bir cümle ekleyip sözlü sınavın kayıt altına alınmasını yasaklayarak Danıştay’a itiraz yolunun kapatılması ile Kamu görevlisi alımında liyakattan çok AKP’ye yakınlığın kriter alınmasında olası pürüzleri ortadan kaldırmak ve hukukla hak aramanın yolunu kapatmak isteyenler bugün de sağlık alanına getirmeye çalıştıkları mülakat sistemi ile bunu daha da yaygınlaştırmak istemektedirler. Yıllardır sağlık ve sosyal hizmetler alanında kadrolaşmaya çanak tutan siyasiler, üst düzey yöneticiler ve yandaş sendikalar sağlık ve sosyal hizmetler alanında yaşanan yıkımın sorumlularıdır. Bu kadrolaşma sayesinde yandaş sendikalar yıllardır usulsüz biçimde örgütlenme faaliyeti yürütmektedirler. Yıllardır tüm bu usulsüzlüklerin, yolsuzlukların üstünü el birliği ile kapatmaya çalışanlar bilmelidirler ki, hepsi hukuk önünde hesap verecektir. Kamu hizmetinde bilgi, uzmanlık ve liyakat geçerli kılınmadıkça, hukuk devletinin asgari gerekleri yerine getirilmedikçe, tüm bu çarpık tablonun düzeleceğini beklemek boş bir hayaldir. Sağlık ve sosyal hizmetler alanında tek sorun, toplumun her kesimi tarafından siyasi torpil, yandaşlık ve kayırmacılık olarak algılanan mülakat sınavı ile sınırlı değildir. Siyasi iktidarın kamu istihdamında benimsemiş olduğu güvencesiz/sözleşmeli istihdam uygulamalarının yaygınlaşması, ‘Güvenlik soruşturması’ adı altında yapılan siyasi fişlemeler, çalışma ve eğitim hakkımızın elimizden alınması da bu mülakat siyasetinden ayrı düşünülemez. İlk uygulandığı andan itibaren tartışılan ve çok sayıda mağduriyet yaşanmasına neden olan mülakat sınavı ile güvencesiz istihdam uygulamalarından derhal vazgeçilmeli, Kamuda sözleşmeli, 4-B, 4-C, 4-D, geçici, ücretli, vekil, sözleşmeli,4+2 taşeron vb. bütün güvencesiz çalışma biçimlerine son verilmeli, tüm sağlık ve sosyal hizmet emekçilerine kadrolu ve güvenceli istihdam sağlanmalıdır. Özellikle AKP hükümetleri döneminde yaygınlaşan ve adeta bir kurala dönüşen kadrolaşma nedeniyle, sağlık emekçileri arasındaki iş barışı bozulmakta ve liyakate dayanmayan atamalar halk sağlığı açısından ciddi sonuçlar doğurmaktadır. Her zaman sağlık emekçilerinin hakları için engel tanımaksızın mücadele eden; eşit, ücretsiz, nitelikli ve anadilinde sağlık hakkının ayrımsız bir biçimde herkesin hakkı olduğunu savunan sendikamız, kadrolaşma ve talana karşı hukuksal süreç dahil olmak üzere her türlü fiili ve meşru mücadeleden asla vazgeçmeyecektir.”