İstanbul Şişli Şube Kadın Meclisimiz, Prof. Dr. Nilay Etiler’in katılımıyla “Yerel Yönetimler ve Kadın Sağlığı” başlıklı bir söyleşi düzenledi.
Kadın sağlığını bütüncül bir yaklaşımla ele alan Etiler, yerleşim yerlerinin özelliklerinin orada yaşayanların gündelik yaşamlarını ve sağlıklarını etkilediğini belirterek, nüfusun çoğunluğunun yaşadığı kentlerin ataerkil normlarla şekillendiğini ifade etti.
Bu durumun kadınların kentlerde görünmez, dikkate alınmaz bir unsur olmasına neden olduğuna vurgu yapan Etiler, “Örneğin, çocuğu olan bir kadın çocuk arabasıyla kent sokaklarında ne kadar rahat ve ne kadar süre gezebilir? Toplu taşıma araçlarına kolaylıkla binebilmesi /araçlardan inebilmesi ne kadar mümkün olabilir? Ya da kadınların parkta yürüyüş yapmasının önünde nasıl engeller vardır? Her şeyden önce çalışmayan bir kadının kamusal alanda olması hoş karşılanmaz. Dışarısı, ataerkil normlarda kamusal alandır ve erkeklere ayrılmıştır, kadınlar kendi “özel alan”ları olan yerlerde bulunmalıdır, ev gibi. Parkta spor yapan kadının hakarete uğraması, dövülmesi kadına senin burada yerin yok demektir” diye konuştu.
Etiler, bu noktalarda yerel yönetimlere görevler düştüğüne dikkat çekerek, şöyle konuştu: “Yerel yönetimler, kadınlar için güvenli kentler yaratmak zorunda. Kent planları toplumsal cinsiyet eşitliğini tesis etmek için gözden geçirilmeli, yerel yönetimlerin projeleri bu bakışı her daim korumalı, toplumsal cinsiyet eşitliğini gözeten bütçeler hazırlanmalı. Sağlık hizmeti sunumu konusunda, yerel yönetimlerin doğrudan sağlık hizmeti sunmasına gerek olmadığını düşünüyorum. Yerel yönetimler sağlık sisteminde yetersiz olan (koruyucu sağlık hizmetleri gibi) hizmetlerin sunumunu üstlenebilir. Yerel yönetimlerin daha çok sağlıklı yaşamın temel koşullarını sağlaması çok daha önemli ve gerekli. Yani sağlıklı şebeke suyu, atıkların bertafı, hava kirliliğinin önlenmesi, sağlıklı konutlar, insanların sağlıklarını korumak ve geliştirmek için kentlerin tasarımı gibi.”
Ruh sağlığına da değinen Etiler, “Kadınların toplumdaki konumları yani toplumsal cinsiyet normları ile ruh sağlığının yakından ilişkisi var. Ataerki, kadınlar üzerinde kurduğu iktidar ile kadınları pek çok yerde tahakküm ediyor. Araştırmaların da gösterdiği gibi bu tahakküm, kronik stres yaratarak ruh sağlığını bozuyor. Bunu değiştirmek için yerel yönetimlere bazı görevler düşüyor. Örneğin, bakım hizmetinin kamusallaştırılması, kadınlara serbest zaman yaratmak ve bu zamanı relaksasyon için kullanmalarını teşvik etmek gibi. Hem çalışan kadınlar hem ev kadınlarının çocuk bakımı, ev işleri gibi nedenlerle günün 16 saate yakın bir zamanı kullanıyor. Bu durum da stresi artıran bir faktör Bu noktada, yerel yönetimlerce mahallelerde gündüz bakımevleri, spor merkezleri, ortak çamaşırhane, mutfak vb. şeylerin arttırılması kendine ayıracak zamanın kalmasına yarar, dolayısı ile daha sağlıklı ruh haline.
Kadınlar görünür olmayı talep etmeli. Kadını yok sayan yerel yönetimleri biz de yok sayıyoruz” diyebilmeli. Kentlerin, yaşam alanlarının planlanmasında kadınların katılımı talep edilmeli. Ayrıca toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme önemli bir taleptir. Yerel yönetimler toplumsal cinsiyet eşitliğini tesis etmek için önemli müdahale araçlarından biri. Sokaklarında her saat güvenle bulunabileceğimiz kentler talep etmeliyiz. Taleplerimize yer vermeyen, kadınları görünür kılmayan adayları bizde görmeyebiliriz” dedi.