Mersin Şubemizin de içinde yer aldığı Mersin Emek ve Demokrasi Platformu basın toplantısı düzenleyerek, “demokratik halkçı bir yönetim için birleşelim” açıklaması yaptı.
Ortak açıklamayı yapan Platform Dönem Sözcüsü Mersin Tabip Odası Başkanı Mehmet Antmen,şöyle konuştu: “Ekonomik krizin, geniş halk kitleleri üzerindeki yıkıcı etkilerinin her gün daha fazla arttığı bir dönemden geçiyoruz. Türkiye, AKP genel başkanı Erdoğan’ın 16 Nisan referandumunun ardından 24 Haziran’da elde ettiği sonuçları da dayanak yaparak “tek adam, tek parti yönetimi” üzerinden kendi rejimini inşa etme yolunda ilerlediği bir dönemde, yerel seçimlere gidiyor. YSK’nın görev süresinin uzatıldığı ve aday olduğu için Anayasa gereği istifa etmesi gereken Meclis başkanının istifa etmediği bir seçime gidiyoruz. Emekçi halk kitleleri temel gıda maddeleri, elektrik, su ve doğalgaza gelen zamlar altında ezilirken bir yandan yeni vergiler gündeme geliyor diğer yandan AKP ve Erdoğan, şirketlerin milyarlarca liralık vergi borcunu siliyor. Darbe girişiminden OHAL ilanına, referandumdan 24 Hazirana, Suriye’nin içlerine kadar askeri operasyonlardan belediyelere kayyum atamaya kadar kutuplaşma, kaos ve kriz üzerinden ülkeyi yöneten Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın her fırsatta, çıkarlarını gözettiği yerli ve yabancı sermayeye krizi fırsata çevirme çağrısı yaptığı bir dönemi yaşıyoruz. Gelinen noktada, Yerel yönetimler, yeni rejimin dayanağı yapılmak isteniyor. 31 Mart Yerel Seçimlerinin sonuçları itibarıyla yalnızca bir yerel seçim olarak kalmayacağı, ülkemizin ve halkımızın geleceğinin şekillenmesinde tayin edici bir rol oynayacağı görülmektedir. Normal koşullar altında gitmediğimiz yerel seçimler, AKP ve Erdoğan açısından güvenoyu olarak gösterilmeye çalışılırken belediye başkanları ve belediye meclisi değil de Erdoğan oylanıyormuş havası estirilmek isteniyor. Kamu kaynaklarının seferber edilmesi, propaganda yasak ve engelleri, TRT’den medyaya AKP propagandasının hakimiyeti, seçmen yazımından oy yolsuzluklarına kadar pek çok aracın devreye konularak seçim kazanılmak istenmektedir. 17 yıldır ülkeyi kutuplaşma, kaos ve krizle yöneten AKP’nin kaybetmesi önemlidir fakat seçimden sonra da aynı politikalara başvuracak AKP karşısında halk güçlerinin birleşerek hem ilinin, ilçesinin hem de ülkesinin geleceği için güçlü bir irade ortaya koyması daha da önemlidir. Ülkenin geleceğini ve halkın yaşamını bu derece derinden etkileyen bu gelişmeler en çok Emek ve Demokrasi Güçlerini ilgilendirmektedir. Baskılara karşı demokrasi, kısıtlamalara karşı özgürlük isteyen bizler içinden geçtiğimiz bu süreci tek tek değil birleşerek aşacağımıza inanıyoruz. Yerel seçimlere giderken en önemli proje halk güçlerinin birliğidir. 31 Mart yerel seçimlerine giderken bir yanda “Mersin’le ilgili hayallerimiz bitmiş değil” diyen mevcut belediye başkanı diğer yanda ise “Mersin’i marka yapacağız” diyerek Toroslar ilçesinden Büyükşehir’e aday gösterilen kişiler arasında tek fark biri “yarım kalan projelerim var” derken diğeri “projelerimle geliyorum” diyor. 31 Mart 2019’da gerçekleşecek yerel seçimlerin gelip bağlanacağı yer, “proje” adı altında yaşam alanlarının, rant alanlarına dönüştürülmesi ve halkın yönetimi ve denetiminden uzak bir yerel yönetimin oluşturulması olacaktır. Yerel yönetimleri projecilik olarak sunan bu anlayış karşısında halkın gündemini yerel seçimlere taşımak, demokratik ve halkçı bir yerel yönetim anlayışını seçenek olarak halkımıza sunmak, emek ve demokrasi güçleri için vazgeçilmez bir önem kazanmıştır. AKP ve sermayenin saldırılarına karşı yığınları birleştirmek ve mücadele etmek başta Emek ve Demokrasi Platformu olmak üzere demokrasi, barış ve kardeşlikten yana olduğunu söyleyen tüm demokratik güçlerin görevidir. Bu nedenle, yerel seçimlerde emek ve demokrasi güçleri açısından en önemli proje halk güçlerinin birleşerek belediye yönetimine katılması ve denetlemesinin önündeki tüm engellerin kaldırılacağı halkçı, demokratik belediyecilik için çaba sarf edilmesidir. Bu koşullarda ilimiz Mersin’de yerel yönetimlere en geniş halk kesiminin müdahil olarak birlikte sonuç alacak bir çalışmanın yürütülmesi daha da önem kazanmıştır. Emek ve Demokrasi Platformu en geniş kesimin birliği ve müdahalesi için önemli bir olanaktır. Emek ve Demokrasi Platformu yerel seçimlerde halkın ihtiyaçları doğrultusunda, aşağıdaki ilkeler çerçevesinde bir birliktelik ve dayanışma için tüm demokratik kamuoyuna çağrı yapmayı kendine bir görev bilir. Demokratik, halkçı belediyecilik için çağrımızdır. Belediyeler, dolaysız kamu/halk mülkiyeti ve tasarrufunda olan olanakları yönetirler. Yerel yönetimlerin yönetsel işlevleri trafik, zabıta ve kaldırım taşı döşemek ya da çöp vergisi toplamak gibi hizmetlere daraltılamaz; tüm yerel hizmetleri kapsar. Öyleyse yerel sorunlar ve çözümleriyle ilgili olarak, başkasının değil, halkın kararı geçerli olmalıdır. Bu, demokrasinin olmazsa olmazı ve temel şartıdır. Kentin yönetimini üstlenen belediyeler halk egemenliğinin organları olarak örgütlenmelidir. Seçilmiş yerel yöneticilerin, yerelin inisiyatifi dışında her hangi bir merkezi kurum, kuruluş ve kişi tarafından görevden alınması kabul edilemez. Yerel demokrasiyi geliştirmek, belediye yönetiminde halkın söz ve karar sahibi olmasını garantiye almanın bir aracı olarak Kent Meclisleri kurulmalıdır. Halkın yönetimine katılarak söz ve karar sahibi olduğu belediyede Kent Meclisleri; Tüm mahallelerde, geniş katılımla yapılacak toplantılarda, demokratik tarzda seçilecek mahalle temsilcileri, tüm mahalle muhtarları
Belediye sınırları içindeki tüm işçi ve memur sendikalarının başkan ve temsilcileri, emekli işçi ve memurların sendika veya dernek temsilcileri, oda temsilcileri (Esnaf odası, TMMOB, Şoförler odası vs), yöre ve köy dernekleri temsilcileri, kültür sanat ve spor kuruluşları temsilcilerinden oluşacaktır. Yerel yönetim organları, tüm karar ve uygulama süreçlerinde halkın tüm katman ve kesimleri inisiyatifle yer alabildiğinde, halkın kendi kendini yönetmesinin aracı olabilir. Belediye başkan yardımcıları da dahil olmak üzere bütün yönetici ve müdürler, talep edildiğinde Kent Meclisleri’ne faaliyetleri konusunda bilgi vermekle yükümlüdür. Kent Meclisleri, yöneticileri denetlemek ve gerektiğinde ilgili yöneticinin görevden alınması konusunda Belediye yönetimine tavsiye kararı sunmak ile yükümlüdür. Belediye Meclisi toplantılarını halkın takip edebilmesinin önündeki engeller kaldırılmalı, toplantılar belediyenin internet sitesinde canlı olarak yayınlanmalıdır. Kâr değil toplumsal yarar amaçlı üretim ve hizmet esas alınmalıdır. Kâr getirmediği için, belediyelerin sağlık, eğitim, ulaşım, beslenme, ısınma, konut, sosyal yardım ve kültür harcamaları kısıtlanamaz. Belediyeler, bu hizmetlerin halka nitelikli ve eşit bir şekilde sağlanmasını garantiye alır. Taşeronlaştırmanın her geçen gün arttığı belediyeler bir yönüyle ucuz emek sömürüsü diğer yönüyle de yandaşa kaynak aktarım aracı olarak kullanılmamalıdır. Kamusal hizmet olarak belediye hizmetleri; serbest piyasa ekonomisi ve ona uyum kapsamında ve kâr kaygısıyla yürütülemez. Ekmek ve su fiyatından tutalım toplu ulaşıma kadar belediye hizmetlerinin sürekli zamlanması ya da piyasaya müdahalesizlik ilke edinilerek tüketiciyi koruyacak fiyat belirleme ve tanzim satışlarının terk edilmesi kabul edilemez. Toplu ulaşım ve su kullanımı ile ilgili yoksul halkın temel ihtiyacı kadar olanı ücretsiz ya da ücretsize yakın olmalıdır. Belediyeler şirket değildir; yerel kamusal hizmetlerin özelleştirilmesi ve taşeronlaştırılması kabul edilemez. Kent Meclisleri kaynakların dağıtımı, kullanılması, gelir-gider hesapları ve bütçenin kararlaştırılacağı toplantılarla uygulamaları sürekli denetlemelidir. İşçi ve kamu emekçisi statüsündeki belediye personelinin sendikalaşma ve toplu iş sözleşmesi hakkı hiçbir şekilde engellenemez. Ücretler ve sosyal haklar toplu iş sözleşmesiyle belirlenir. Uyuşmazlık halinde yasal grev süreci öncesinde taraflar talep ettikleri takdirde Kent Meclisi’nin görüşüne başvurabilirler. Üretici ve tüketici kooperatifleriyle, kooperatif birliklerinin kuruluş ve faaliyetleri halkçı belediyecilik tarafından teşvik edilmelidir. Üreticilerin ürünlerinin karşılığını alması, tüketicilerin ise ihtiyaçlarını en ucuz ve kolay şekilde karşılaması, tüccar/rant belediyeciliğinin karşıtı halkçı belediyeciliğin ilkelerinden olmalıdır. Kadınların her alanda eşit haklara sahip olması ve eşit temsili sağlanmalıdır. Kadınların toplumsal hayata katılımının önünde önemli bir engel olan cinsiyetçi işbölümü engellenmelidir. İşbölümünü toplumsallaştırarak ortaklaştırmak için sosyal tesisler (kreş, çamaşırhane, atölye ve üretim alanları vb) açılmalıdır. Kadınların ev içi şiddete karşı güçlenmesini ve korunmasını sağlayacak mekanizmalar (kadın dayanışma merkezleri, sığınma evi, kadın eğitim merkezleri) kurulmalıdır. Sosyal hizmet ve yardımlar başta olmak üzere, halkın yaşam ve çalışmasını kolaylaştıracak, geleceğini garanti altına alacak bütün hizmetler belediyelerin başlıca faaliyet alanı olmalıdır. Her yoksul emekçi ailesinin faydalanacağı düğün ve taziye salonları açılmalıdır. Başta evsizler olmak üzere beslenme ve barınma ihtiyacı olanlara (öğrenciler için belediye yurt ve öğrenci evleri açılması da dahil olmak üzere) bu imkanlar sağlanmalıdır. Halk sağlığı hizmetlerinin tüm kent halkına eşit şekilde bir şekilde ulaşması belediyelerce garantiye alınmalıdır. Çocuklar için kreş ve yuva, yaşlılar için huzurevleri açılmalıdır. Engellilerin yaşamını esas alan bir kent yaşamı için düzenleme yapılmalıdır. “Kentsel dönüşüm” adıyla başta TOKİ tarafından rant yağmasına bağlanan, özellikle yandaş müteahhitlerin talan alanına çevrilen halkın barınma sorunu, yerel yönetimler tarafından halkçı bir anlayışla mağduriyet yaratılmadan giderilmelidir. Tüm yurttaşların anadilinden ya da inancından kaynaklı mağduriyet yaşamasının önüne geçmeyi esas alan bir belediyecilik anlayış olmalıdır. Yerel yönetimler, eğitim alanı da dâhil olmak üzere, kültür-sanat hayatının geliştirilmesi için, bu alana yatırım yapılmalı ve bu alanda faal kişi ve kurumlardan halka hizmet için yararlanmalıdır. Kent gençliğinin sosyal, eğitsel, kültürel ihtiyaçları karşılanmalı ve gençliğin temsiliyetinin önündeki engeller kaldırılmalıdır. Başta kadınları ve gençler olmak üzere mahalle halkının kültürel, sanatsal ve kişisel gelişimlerine katkı sunacak ve yan yana gelerek dayanışma duygularını teşvik edecek mahaller kültür evleri açılmalıdır. Halkın yaşam alanı olan kent halkındır ve gelişmesi ve yenilenmesinin planlanması da kent halkının sorunudur. Planlama; yerli-yabancı egemenlerin çıkarları doğrultusunda değil, insanı ve doğayı esas alıp kent halkının ihtiyaçlarından hareket ederek, doğanın korunmasını gözeterek yapılmalıdır. Nükleer santraller başta olmak üzere il sınırları içinde yapılacak tüm enerji, sanayi ve maden işletmelerinin yanı sıra sahil ve denize yapılacak (Turizm tesisi ve balık çiftlikleri gibi) işletmelerin yapımında halkın onayı alınmalıdır. Öncelikle sahil ve parklar olmak üzere yeşil alanların betonlaşmasının önüne geçilmeli, yeni yeşil alanlar oluşturma çalışmaları acilen başlatılmalıdır. Belediye bünyesinde tarım dairesi kurularak tarım üretiminin ve tarım alanlarının korunması için gerekli tedbirler alınmalı, yerli tohumculuk ve besicilik teşvik edilmeli ve üretici köylüler desteklenmelidir. Şehrimizde yaşayan tek canlı türünün insanlar olmadığından hareketle; ekolojik dengeyi koruyacak önlemler alınmalıdır. Bu nedenle bitki ve hayvan sağlığının gözetilmesi için gerekli önlemler alınmalıdır. Sokak hayvanlarının barınma, bakım ve tedavilerinin yapılacağı Hayvan Bakımevleri açılmalıdır.”