Mersin KESK Şubeler Platformu, toplu sözleşmenin yenilenmesi ve maaş zamlarını içeren insanca yaşayacak bir ücret için bordro yakma eylemi gerçekleştirdi.
Mersin Şube binamızda yapılan açıklamada Şubeler Platformu adına açıklama yapan Dönem Sözcüsü Mersin Şube Eş Başkanımız Özge Göncü, şöyle konuştu: “Takvimler bugün 15 Ocak tarihini gösteriyor. Seçim, yeni rejim, ekonomik kriz derken bir yılı daha geride bıraktık. Bilindiği üzere dünyanın neresinde olursa olsun çarşıda, pazarda fiyatlar sürekli artarken, resmi enflasyon rakamlarının sürekli düşmesi mümkün değildir. Buna rağmen TÜİK, Türkiye’de hayat pahalılığının, döviz kurunun, faizlerin rekor üstüne rekor kırdığı bir ortamda enflasyonun düştüğünü iddia etmiş, emekçilerin temel tüketim ve ihtiyaç maddelerinde yaşanan gerçek enflasyon en az %50 civarında olmasına rağmen ne yapıp edip resmi enflasyonu %20,3’te tutmayı başarmıştır. Bu TÜİK’in ilk başarısı değildir. Aynı TÜİK daha önce enflasyon hesaplama sepetine yazın soba borusu ve patinaj zincirini, kışın mayoyu ve bikiniyi ekleme başarısı göstermiştir. Pinpon topu, ördek eti, deve eti gibi ürünlerin enflasyon sepetine eklenmesini ‘ağırlıklarını çok düşük tutuyoruz’ diyerek savunabilmiştir. Yine enflasyon hesabında dar gelirlilerin, emekçi kesimlerin en yüksek oranda harcama yaptığı gıda ürünlerinin ağırlığını 2011 den bugüne 4.57 puan aşağı çekme başarısı da TÜİK’e aittir. Ülkemizi mutluluk sırlamasında 145 ülke içinden sadece Tunus, Yemen ve Afganistan’ın önünde 142. sırada gösteren uluslararası araştırmayı elinin tersi ile iterek yüzde 58’mizin mutlu olduğunu ilan eden, böylece bizi çekemeyen ecnebilere misliyle karşılık veren de aynı TÜİK’tir. Elbette ki TÜİK derken bu kurumda bin bir zorluk içinde çalışan, emeğinin karşılığını alamayan emekçileri kast etmiyoruz. Hükümetten aldığı talimatla yaşanan gerçek enflasyonu düşük göstermek için rakamlara ters takla attıran yönetici takımından bahsediyoruz. Öte yandan asıl sorumlunun ülkede yaşanan krizin faturasını emekçilere yıkmak için politika üretenler olduğu da açıktır. Ne yazık ki, yaşanan süreç ücretli kesimler, dar gelirliler başta olmak üzere toplumun %99’unu sorumlu olmadıkları ekonomik krizin faturasını ödememek için omuz omuza vermeye çağıran, bu doğrultuda 31 Ekim’de ‘Yoksullaşmaya, İşsizliğe, Güvencesizliğe Karşı Birlikte Mücadele’ programını açıklayıp 17 Kasım ile 22 Aralık tarihleri arasında İzmir, Samsun, Adana, Diyarbakır, İstanbul Bölge Mitingleri ile yurdun dört bir yanındaki emekçilerle, halkla buluşan konfederasyonumuz KESK’i haklı çıkarmıştır. Evet, bizler en başından beri ülkeyi yönetenlerin asıl hedefinin enflasyonu düşürmek değil, enflasyonu düşük göstererek çalışanların maaşlarını, ücretlerini baskılamak olduğunu ifade ettik. 5 milyon kamu emekçisine ve emeklisine verilmesi gereken enflasyon farkını düşük tutmak için her yolun deneneceğini söyledik. Üzülerek ifade ediyoruz. Ne yazık ki biz haklı çıktık. Daha beş, altı ay öncesine kadar, ‘IMF’ye borç verecek hale geldik’ diye övünenler IMF’nin reçetesine sarılmıştır. IMF’nin çalışanlara hedeflenen enflasyona göre ücret verilmesi, enflasyon hedeflenenden yüksek çıktığında ise mevcut fark verilmesi uygulamasından vazgeçilmesi tavsiyesine harfiyen uyulmuştur. Enflasyon farkının hesaplanmasında YEP enflasyon hedefinin temel alınacağına dair bir algı oluşturularak fiili durum yaratılmıştır. Böylece hazırlanan ortamda iktidara enflasyonu düşürmek değil, belirlenmiş hedefe uygun olarak düşük gösterecek yöntemleri bulmak kalmıştır. Bunun için ilk adım Ekim ayı enflasyonunu hükümetin beklediği oranın üzerinde açıklayan TÜİK’in Genel Müdür yardımcısının görevden alıp yerine Hazine ve Maliye Bakan’ın Enerji Bakanlığı döneminden mesai arkadaşının getirilmesi ile atılmıştır. Ardından “enflasyona topyekün mücadele“ adlı altında, sadece enflasyon sepetindeki 50 ürünü kapsayan iki buçuk ay süreli %10 indirim kampanyası ilan edilmiştir. Enflasyonu düşürmek değil, düşük göstermek için alınan söz konusu önlemler hemen ilk ayda etkisini göstermiştir. Yeni göreve getirilen Genel Müdür Yardımcısı ile performansını yükselten TÜİK kasım ayında enflasyonun %1.44 düştüğünü açıklamıştır. Aralık’ta ise kantarın topuzu hepten kaçırılmıştır. Yılın başında enflasyon sepetinde yer almayan kimi bildik market zincirlerinin ürünlerinin usulsüz bir şekilde son iki ayda sepete eklenmesi, ayın 25’inde kapatılması gereken sepete yılbaşı indirimleri nedeni ile ayın son günlerinde fiyatları düşen parfüm, hediyelik eşya gibi ürünlerin eklenmesi gibi yeni Ali Cengiz oyunları ile Aralık enflasyonun %0.40 puan düştüğü, yıllık enflasyonun ise %20.3 ile YEP ile belirlenen %20,8 hedefinin bile altına indiği açıklanmıştır. Buradan bir kez daha altını çiziyoruz. Bugün ‘hedefleri tutturduk, hatta YEP ile hedeflenen enflasyonun altına indik’ söylemlerinin inandırıcı hiçbir yönü yoktur. Çünkü ortada olan şey hedef tutturma değil, yıllardır oynanan Ali Cengiz Oyunlarına yenileri eklenerek bulunan rakamları enflasyon diye yutturma çabasından ibarettir. Ancak işçiler, emekçiler yıllardır oynanan bu oyunları bugün çok daha net görmektedir. Bugün kamu emekçileri olarak elimize geçen maaşlarımızı gösteren bordrolarımız da bu oyunları açığa çıkarmakta, artan yoksulluğumuzu belgelemektedir. Buna rağmen, yıla yüzde 7 enflasyon hedefiyle başlayıp, yılsonunda gerçekleşen yüzde 20.30 oranlı enflasyona sevinmek, yılın başında 1 dolar 3,76 TL iken yılın sonunda1 doların yüzde 41 artışla 5,30 TL’ye çıkmasını ‘döviz frenledik’ diye yorumlamak, yine yılın başında % 1,2 olan ihtiyaç kredisi faiz oranı yılın sonunda neredeyse iki katına çıkmasına rağmen “hedefleri tutturduk” nutukları atmak halkın aklıyla dalga geçmektir. Öte yandan 31 Aralık 2018 tarihinde açıklanan Gelir Vergisi tarifesi çalışanların dilim dilim soyulmasına devam edileceğini ispatlamaktadır. Yeniden Değerleme Oranı %23.73 olmasına rağmen geçtiğimiz yıl 14.800 TL olan birinci vergi dilimi %21 oranında arttırılarak 18.000 TL, 34.000 TL olan ikinci vergi dilimi ise sadece %17 arttırılarak 40.000 TL olarak belirlenmiştir. Buna göre başta 399 sayılı KHK’ye tabi olarak çalışan sözleşmeli personel olmak üzere kamu emekçilerinin çok büyük bir bölümü yılın dördüncü, beşinci ayından itibaren %20’lik ikinci vergi dilimine girecektir. Önemli bir bölümü de yedinci, sekizinci aydan itibaren yüzde 27’lik üçüncü vergi dilimine girecektir. Kısacası emekçilere kaşıkla verilen enflasyon farkı ve maaş zammı daha cebimize girmeden vergiye gidecektir. Dost zor günde, dar günde belli olurmuş. İçinde bulunduğumuz ekonomik kriz koşulları hangi konfederasyonların, hangi sendikaların kamu emekçilerinin hakları için mücadele ettiğini de göstermiştir. Sadece kamu emekçilerinin değil, tüm ücretli kesimlerin yaşamını alt üst eden ekonomik krize karşı kamu hizmetleri alanında sesini yükselten tek konfederasyon KESK olmuştur. Lafa gelince kendisini beş milyon kamu emekçisinin ve emeklinin tek yetkilisi gibi gösterip böbürlenenler sıra işe, emeğin haklarını savunmaya gelince ortada gözükmemiştir. Bugüne kadar altına imza attığı satış sözleşmeleri ile kamu emekçilerinin ve emekliklerinin mali, sosyal, özlük pek çok hak kaybı yaşamasına yol açan malum yandaş konfederasyon yönetimi karnından konuşmaya devam etmektedir. Yaşanan kayıpların telafisini istemek yerine “Kamu Görevlilerinin 2019 Yılı Ocak Ayı İtibariyle Maaşları % 10.70 arttı” gibi suya sabuna dokunmayan garabet açıklamalara imza atmayı tercih etmektedir. Bizler, KESK’e bağlı sendikaların üyeleri olarak insanca yaşama yetecek bir ücret, güvenceli çalışma, güvenli bir gelecek mücadelemizi sürdüreceğiz. Yıllardır yaşadığımız kayıpların giderilmesi için; yaşanan gerçek enflasyon bir yana, Yeni Ekonomi Programı’nın 2019 yılı enflasyon hedefi olan %15.9 karşısında bile %4 + %5 artış oranı ile hükmünü çoktan yitiren 2017 tarihli toplu sözleşme derhal yenilemelidir. Maaşlarımızda hedeflenen enflasyon oranında değil, yaşanan gerçek enflasyon oranında, satın alma gücümüzdeki azalma ve ekonomik büyüme oranları dikkate alınarak artış yapılmalıdır. Elektrik, doğalgaz, su, akaryakıt, ekmek, toplu taşıma gibi temel ihtiyaçlara yapılan zamlar tamamen geri alınmalı, temel tüketim ürünlerine hiçbir şekilde zam yapılmamalıdır. Tüm yükü emekçilerin sırtına yıkan vergi adaletsizliğine ve vergi dilimi soygununa son verilmelidir. Toplumsal yararı, vergide ve gelir dağılımında adaleti sağlayan, toplumsal cinsiyet eşitliğine duyarlı, emekten yana, katılımcı –şeffaf- hesap verebilir demokratik bir bütçe hayata geçirilmelidir. OHAL KHK’leri ile herhangi bir hukuki delil ve mahkeme kararı olmadan işinden ekmeğinden edilen tüm kamu emekçileri işine iade edilmelidir. Kamu emekçilerinin iş güvencesini ortadan kaldırmayı hedefleyen her türlü güvencesiz istihdam tipine ve esnek çalışma, performans gibi güvencesiz istihdam uygulamasına son verilmelidir. Kariyer ve liyakati yok edip torpilin kapısını sonuna kadar açan mülakat, sözlü sınav ve güvenlik araştırması-arşiv kaydına son verilmeli, herkese güvenceli iş ve güvenli gelecek sağlanmalıdır. Tüm kamu emekçilerini kapsayan, adil bir ek gösterge sistemi hayata geçirilmelidir. Sıraladığımız bu talepler sadece bizim değil, tüm kamu emekçilerinin talepleridir. Sendikalı olsun ya da olmasın tüm kamu emekçilerini kendi temel talepleri için birlikte mücadele etmeye, KESK’e bağlı sendikalarda örgütlenmeye çağırıyoruz.”
KESK’liler açıklamanın ardından bordro yakma eylemini gerçekleştirdi.