15 Temmuz darbe girişiminin ardından 20 Temmuz 2016’da ilan edilen ve iki yıl süren OHAL kapsamında 32 Kanun Hükmünde Kararname (KHK) çıkarılmış, 4543’ü bağlı sendikalarımızın üyesi olmak üzere toplam 135 bin 144 kamu görevlisi yargı süreci devre dışı bırakılarak, tamamen siyasi ve idari tasarruflar sonucunda hukuksuz bir şekilde ihraç edilmiştir.
İktidar hukuksuz ihraçlara son vermek yerine, 23 Ocak 2017 günü 685 sayılı OHAL KHK’sı ile iki yıl süre içinde kamudan ihraç edilmiş yüz binlerce kamu emekçisinin ihraç başvurularını değerlendirmek ve karar altına almakla yetkilendirilen ‘OHAL İşlemlerini İnceleme Komisyonu’nu kurmuştur. Komisyon Temmuz 2017 tarihinden itibaren başvuru almaya başlamıştır. Komisyonun görev süresi 26 Aralık 2018 Tarihli ve 30637 Sayılı Resmî Gazete’de yayınlanan Cumhurbaşkanı kararı ile 1 yıl uzatılmıştır.
Komisyon şu ana kadar 125 bin 600 başvurudan 50 bin 300 dosyayı incelenmiş, 3 bin 700 başvuruyu kabul ederken 46 bin 600’nü ret etmiştir. Konfederasyonumuza bağlı sendikalarımızdan ihraç edilenlerin başvurularından 60 üyenin başvurusu kabul edilirken 135 üyenin ki ret edilmiştir.
Başvurusu ret edilen yaklaşık 47 bin başvuru sahibinin HSK tarafından özel olarak
yetkilendirilen Ankara 19., 20., 21. Ve 22. İdare mahkemelerine işlemin iptali için açtığı davalardan çıkan ilk karar komisyonun kararının iptali yönünde olmuştur.
15 Temmuz sonrasında idarenin keyfi kararları ile hukukun nasıl katledildiği, temel sendikal hak ve özgürlüklerin kullanılmasının bile ‘suç’ kapsamına alınarak doğrudan cezalandırma yöntemlerinin nasıl hayata geçirildiğinin en somut örneği bu komisyon olmuştur.
OHAL KHK’leri ile 135 bini aşkın kişi fişleme, müdür/kurum kanaati, sosyal medya paylaşımları, sosyal çevre soruşturması, sendika üyeliği, banka hesabı vb gibi normal koşullarda asla suç olmayan gerekçelerle kamudan ihraç edilmiş, hukukun temel ilkeleri ayaklar altına alınmıştır.
Bugüne kadar haklarında soruşturma yürütülen, savcılıklar tarafından takipsizlik ya da mahkemeler tarafından beraat kararı verilen binlerce kamu emekçisinin görevlerine geri dönmeleri önünde herhangi bir yasal engel olmamasına rağmen, başvuruları ret edilerek hukuksuz bir şekilde görevlerine başlatılmamaktadır. Oysa Konfederasyonumuza da ulaşan somut belge, bilgilere göre bu durumdaki kamu emekçilerinin haklarında açılan bu soruşturmalar ihraçlarına gerekçe olarak gösterilmiştir. İhraç gerekçesinin yargı kararı ile açıkça ortadan kalkmış olmasına rağmen başvuruların ret edilmesi komisyonun iktidar tarafından oluşturulma sebebini herhangi bir yoruma, değerlendirmeye yer vermeyecek şekilde gözler önüne sermiştir.
Komisyon kendisini yargı üstü görürken, “iltisaklı” olmayı keyfi ve iktidarın kadrolaşma hedeflerine uygun şekilde yorumlamakta, buna göre kararlar vermektedir.
OHAL komisyonunun kendisini mahkemelerin yerine koyarak karar vermesi hukuksuzdur ve bu şekilde verilen kararların kabul edilmesi mümkün değildir. Hukuki niteliği tartışmalı olan OHAL Komisyonu’nun, Türkiye Cumhuriyeti’nin anayasal kurumları olan mahkemeleri yok sayarak karar vermesi açık bir Anayasa ihlalidir ve suçtur. Hakkında suça bulaştığı iddia edilen kamu görevlileri ile ilgili tüm hukuki işlemler, kendisinin mahkemelerin yerine koyan OHAL Komisyonunca değil, mevcut hukuk sistemi içinde yer alan mahkemeler aracılığıyla yürütülmelidir.
Çünkü:
- Komisyon Türkiye’nin hukuk sistemi içinde mevzuatça belirlenmiş bir yargı mercii değildir.
- Komisyonun oluşma şekli Venedik Komisyon görüşüne aykırı olup Cumhurbaşkanlığının komisyon üyelerini görevden alma yetkisi ve komisyon üyelerinin atanma usulleri, tüm kurumlar üzerindeki iktidarın açık baskısı gibi nedenlerden dolayı komisyonun tarafsız ve bağımsız çalışma olanağı yoktur.
- Komisyon oluşum şekli, yetkisi ve aldığı kararlar itibariyle anayasamıza, AİHS, Avrupa Sosyal Şartına, BM Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesine, ILO’nun 111 ve 158 sayılı sözleşmelerine açıkça aykırıdır. Nitekim Avrupa Konseyi yetkililerinin geçen ay komisyon yetkilileri ile yaptıkları görüşmede benzer kaygı ve eleştirilerini komisyona yaptığı, gidişatın devam etmesi halinde etkili iç hukuk mekanizması olarak kabul edilmeyeceğine dair ihtarda bulunduklarına dair basında haberler yer almıştır.
- Komisyon kararlarında sübjektif olarak değerlendirilebilecek “iltisaklı olma” halini devlet istihbarat örgütlerinden, kurum yetkililerinden, yereldeki iktidar partisi yöneticilerinden gelen bilgiye, asılsız ihbarlara göre yorumlamaktadır. Komisyon silahların eşitliği ilkesine aykırı olarak başvurucuların hiçbir aşamada ne ile suçlandıklarını bilmeden, aleyhlerine olan delilleri görmeden ve savunma haklarını kullanmalarına olanak tanınmadan başvuruları neticelendirmektedir. Kaldı ki, “iltisak” kavramı idari ve ceza hukukumuzda olmayan bir kavramdır. Masumluk hakkına ve lekelenmeme hakkına aykırıdır. AKP’nin OHAL ile birlikte getirdiği bu kavramın derhal terk edilmesi gerekmektedir.
- Komisyonun çalışması ile ilgili süre sınırı bulunmamaktadır. Cumhurbaşkanının kararı ile görev süresi yeniden yeniden uzatılabilecektir.
- Komisyon kararının verilme süresi, Özel Yetkili Ankara İdare Mahkemeleri’nin ve akabindeki iç hukuk yollarının çalışma süreleri göz önüne alındığında kararın AİHM’e gitmesi uzun yılları bulacaktır. AİHM süreci ile birlikte kamu görevinden ihraç edilenler adeta birer medeni ölü olarak yaşamak zorunda kalacaklardır.
Dolaysıyla yapılması gereken komisyonun görev süresinin uzatılması değil lağvedilmesidir. Komisyon derhal lağvedilmeli ve haklarında herhangi bir yargı kararı bulunmayan, hukuken suç olmayan gerekçelerle ihraç edilen tüm kamu görevlileri bütün haklarıyla birlikte derhal görevlerine iade edilmesi sağlanmalıdır.
KESK YÜRÜTME KURULU