KESK’e bağlı sendikaların genel merkez ve şube yöneticilerinden oluşan KESK Heyeti, KESK Genel Sekreteri Ramazan Gürbüz başkanlığında 1 Eylül Dünya Barış Günü’nde Dersim’deki orman yangınları ile ilgili incelemelerde bulunarak Seyit Rıza Meydanı’nda basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamada başta Roj dereresi bölgesi olmak üzere çeşitli yerlerde yangınların devam ettiğine dikkat çekildi. Genel Merkez Yöneticimiz Fikret Çalağan ile şube yöneticilerimizin de katıldığı basın açıklamasının metni aşağıdadır.
DERSİM’de Yanan İnsanlığımızdır!
Bugün aynı zamanda 1 Eylül Dünya Barış Günü! Bu vesileyle halklarımızın ve emekçilerin 1 Eylül Dünya Barış Gününü kutluyor, dünyada ve ülkemizde eşit, demokratik, özgür ve barış içinde yaşaması için bir başlangıç olmasını umuyor, diliyorum.
Böylesi bir günde Dersim’de bulunmak anlamlı olduğu kadar içinden geçtiğimiz süreci sembolize etmesi açısından da önemli.
Dünya Barış Günü’nü çatışmaların alabildiğine şiddetlendiği, baskıcı ve güvenlikçi politikaların toplumu nefes alamaz bir sarmalın içine soktuğu ve bu politikalar nedeniyle doğanın da ağır tahribata uğradığı bir ortamda karşılıyoruz. HES’ler ve doğanın şirketlerin talan alanına dönüştürülmesi politikaları nedeniyle yaşanan sel felaketlerinden sonra şimdi de orman yangınlarına tanık olmaktayız.
Sadece üyelerimizden gelen talebin gereği olarak değil aynı zamanda KESK ilkelerinden olan ekoloji mücadelesinin gereği olarak bağlı sendikalarımızın MYK üyeleriyle birlikte bugün buradayız.
Öte yandan KESK olarak Dersim’de yakılan ormanlara ilişkin basın açıklamamızı yaptığımız şu dakikalarda Roj Deresi bölgesindeki ormanlarımız yanıyor. 1 EYLÜL DÜNYA BARIŞ GÜNÜ’NDE ORMANLARIMIZ DOĞAL YAŞAMLA BİRLİKTE YAKILIYOR.
Dersim’i çevreleyen ormanlar bir aydan fazladır yanıyor. Burada yaşayan, görev yapan üyelerimizden ve ildeki demokrasi güçlerinden bilgiler aldık. Yaşanan örtü altı yangın değil açık ve yaygın yangınlardır. Buna rağmen Hükümet ve buradaki idarecilerin “güvenlik” nedeniyle müdahale etmediği iddiası ciddidir.
Bu suçtur. Sadece dünyayı yaşanılır kılan doğaya karşı değil aynı zamanda insanlığa karşı suçtur.
Yerel idareciler ortada bir suç olduğunu biliyor olmalılar ki, gelen heyetlere de çeşitli zorluklar ve engellemeler çıkarıyorlar. Dersim’deki idareciler yangınlara dair herhangi bir sesin çıkmaması için anayasada, kanunlarda karşılığı olmayan yasaklara başvuruyorlar.
Boşuna uğraşmasınlar. Bizler Dersim halkının, Dersim emekçilerinin sesi olacağız, seslerine ses katacağız.
Ege’de, Karadeniz’de, Çukurova’da, yakın zamanda Yunanistan’da çıkan yangınlar nasıl ciğerimizi dağladıysa Dersim’de çıkan yangınlar da ciğerimizi dağlıyor, bizi nefessiz bırakıyor. Nasıl oralarda çıkan yangınlara karşı tepkimizi ortaya koyduysak ve dayanışma ilişkileri geliştirmeye çalıştıysak, Dersim’de söndürülmeyen, hatta söndürülmesi engellenen yangınlara karşı da sesimizi yükselteceğiz, söndürülünceye ve gerekli tedbirler alınıncaya kadar da tepkimizi sürdürmeye devam edeceğiz.
Yanan sadece ağaçlar değil, içindeki canlılardır, yöre halkının kutsal mekânlarıdır, değerleridir ve tarihimizdir.
Ormanlar her türlü güvenlik kaygısının ötesinde korunmalı ve büyütülmelidir. Bu aynı zamanda Anayasanın 169. Maddesinin gereğidir. Bilinçli çıkarılan yangınların ceza yasalarımızda da ağır suç kapsamına alındığını hatırlatmak istiyoruz. Anayasamıza göre orman yakanlar özel ya da genel af kapsamına dahi alınamazlar.
Bu nedenle sadece Dersim’de değil nerede ve hangi gerekçeyle yapılmış olursa olsun orman yangını çıkartanlar hakkında derhal yasal işlem yapılmalıdır.
Bizlerin vergisiyle alınan yangın söndürme helikopterleri ve diğer araçlar bugün kullanılmayacaksa ne zaman kullanılacak! Buradan yetkililere sesleniyoruz; insanlığa karşı suç işlememek için devam eden yangınlara derhal müdahalede bulunun. Orman yangınlarına karşı gerekli tedbirleri alın.