20 Temmuz 2015 tarihinde Şanlıurfa’nın Suruç ilçesinde, Suriye’deki iç savaş sebebiyle dramların yaşandığı Kobane’ye insani yardım göndermek için Türkiye’nin dört bir yanından toplanmış olan gönüllülerin basın açıklaması yapmak üzere toplandıkları sırada, Irak Şam İslam Devleti isimli örgüt(IŞİD/DAİŞ) ile bağlantılı olduğu anlaşılan bir canlı bombanın kendini patlatmasıyla 33 kişi ölmüş, 100’den fazla kişi yaralanmıştır.
Türkiye’nin her yerinde infial yaratan bu katliam uluslar arası pek çok kurum ve kuruluşun yanı sıra ülkemizde de Cumhurbaşkanından Başbakana, Ana muhalefet Partisinden diğer siyasi partilere, meslek kuruluşlarından sendikalara ve tek tek milyonlarca yurttaşa kadar pek çok kişi ve kurum tarafından kınanmış, lanetlenmiştir. Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK)’nun 20.07.2015 tarih ve 3015-410/04-94 sayılı yazısı ile Suruç Katliamı ile ilgili bağlı sendikaların basın açıklaması yapması, protesto amacı ile çeşitli eylem ve etkinlikler düzenlenmesi istenmiştir.
Bu katliamın hemen ertesinde, 21 Temmuz 2015 tarihinde, içinde Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu, Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu gibi Türk Tabipleri Birliğinin pek çok olayda birlikte hareket ettiği sendikaların da yer aldığı çeşitli sivil kuruluşların Ağrı’daki şubeleri tarafından Suruç Katliamının kınanmasını amaçlayan bir basın açıklaması yapılmıştır. Bu açıklamaya ayrıca HDP Ağrı İl teşkilatı da katılmıştır.
Basın açıklamasının üzerinden bir aydan fazla bir süre geçtikten sonra, Türkiye’deki şiddet ortamının(Kürt sorunu nedeni ile yeniden başlayan silahlı çatışmalar) artması üzerine, Ağrı’da çoğunluğu sendika yöneticileri olan 11 kamu görevlisi hakkında basın açıklamasına katılmak iddiası ile Ağrı Valiliği tarafından 28.08.2015 tarih ve 423 sayılı yazı ile memuriyet görevinden geçici olarak uzaklaştırma gerçekleşmiştir. Görevden uzaklaştırma işlemi ile birlikte ayrıca disiplin soruşturması da açılmıştır. Açığa alma işleminden hemen sonra Valiliğin 15.09.2015 tarih ve 458 sayılı yazısı ile kamu görevlileri memuriyet görevlerine iade edilmiştir. Ancak Valiliğin yürüttüğü soruşturma sonucunda devlet memurluğundan çıkarılma istemi ile kamu görevlilerinin bağlı oldukları Bakanlıkların ve diğer ilgili kurumların Yüksek Disiplin Kurullarına sevk edilmişlerdir.
Sağlık Bakanlığı’na bağlı Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu Yüksek Disiplin Kurulunun 14.04.2016 tarihli kararı ile Ağrı Tabip Odası Başkanı aynı zamanda Türkiye Psikiyatri Derneği ve SES üyesi olan Dr. Ulaş Yılmaz, SES Ağrı Şube Eş Başkanı Hemşire Gülistan İçer, SES Ağrı Şube Yönetim Kurulu üyesiEmin Bayram ve şube üyesi Hemşire Berivan Alptekin’in memuriyet görevine son vermiştir. Yine Ağrı’daki protesto eylemine katılan ve SES Ağrı Şube yöneticisi olan Dinçer Külçek ise Sağlık Bakanlığı’na bağlı Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Yüksek Disiplin Kurulu’nun 28.03.2016 tarihli kararı ile memuriyet görevine son verilmiştir. Ağrı’daki gösteriye katılan vekil hemşire Özlem Ayyıldız’ın ise vekillik görevi idari bir tasarrufla sona erdirilmiştir. Ayrıca, 16 Ağustos 2015 günü Ağrı Dağı Eliköyü mezrasında bulunan Barış Çadırını ziyaret eden SES Ağrı Şube Eş Başkanı Tıbbi Sekreter Recep Altındağ ile Temsilcilik Yöneticisi Radyoloji Teknikeri Mehmet Sait Doğan’ın da devlet memurluğundaki görevlerine TKHK Yüksek Disiplin Kurulu’nun 14.04.2016 tarihli kararı ile son verilmiştir.
21 Temmuz 2015 günü Ağrı’da gerçekleştirilen protesto gösterisine 11 kamu görevlisi katılmıştır. Bu kişilerin de içerisinde bulunduğu çok sayıda kişi hakkında yürütülen adli soruşturma sonucunda Ağrı Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2015/4182 soruşturma nolu ve 01.12.2015 tarihli kararı ile yasadışı örgüt propagandası yapılmadığı tespit edilmiştir. Bunun yanı sıra 11 kamu görevlisinden 3’ünün içerisinde bulunduğu ilk grup hakkında açılan kamu davasında Ağrı Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2015/207 E sayılı kararı ve 29.03.2016 tarihli kararı ile 2911 sayılı toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanununun ihlal edilmediği ve yasa dışı örgüte yardım edilmediği belirtilip beraat kararı verilmiştir. Yukarıda ismi belirtilen arkadaşlarımızın aynı olay ve aynı iddia ile yargılaması devam etmekte olup, 31 Mayıs 2016 günü Ağrı Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararı beklenmektedir. Yüksek Disiplin Kurulları kamu görevi ile ilgili olmayan ve kamu görev yerini ilgilendirmeyen bir gösteri ile ilgili olarak devam eden adli soruşturma sürecini beklemeden acelece karar vermiş ve antidemokratik davranmışlardır.
Yüksek Disiplin Kurulu’na gerek yazılı gerekse de sözlü olarak yapılan savunmalarda toplantı ve gösteri hakkı ile ifade özgürlüğü hakkı çerçevesinde konunun ele alınması gerektiği belirtilmiş ve özellikle sendikal haklar çerçevesinde örgütlenme özgürlüğünün kullanıldığı anlatılmıştır. Yüksek Disiplin Kuruluna çok sayıda AİHM’in ve AYM’nin emsal kararları verilmiş ve iddianın reddedilmesi istenmiştir.
Yüksek Disiplin Kurulu 14 Ocak 2016 tarihli ilk toplantısında sunumları dinlemiş ve toplantıyı ileri bir tarihe ertelemiştir. Daha sonra 14 Nisan 2016 tarihinde Yüksek Disiplin Kurulunun tutumu değişmiştir. Bu arada Yüksek Disiplin Kuruluna müvekkillerin durumu ile ilgili olarak çeşitli yargı kararları sunulmuştur. Müvekkiller hakkında Ağrı Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yasa dışı örgüt propagandası yapılmadığına dair kovuşturmaya yer olmadığına dair kararı sunulmuş, Anayasa Mahkemesi’nin kamu görevlilerinin siyasi parti açıklamalarına katılmalarından dolayı ceza verilemeyeceğine dair kararı sunulmuş, 21 Ekim 2015 günü Ağrı’da gerçekleştirilen ve içerisinde müvekkillerinde bulunduğu toplantı ve gösteri ile ilgili Ağrı’da açılan ilk davada Ağrı Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği beraat kararı sunulmuştur. Kaldı ki müvekkiller basın açıklaması yapıldıktan hemen sonra olay yerinden ayrılmış, onlar ayrıldıktan sonra gerçekleşen arbede içerisinde dahi yer almadıklarına dair polis kamerası görüntülüleri ile dosyaya sunulmuştur.
TKHK Yüksek Disiplin Kurulunun bu tutumu ancak ve ancak Başbakanlığın 17 Şubat 2016 tarihli 2016/4 sayılı genelgesi ile izah edilebilir. Bu genelge ile özellikle hükümete muhalif (Kürt sorunun demokratik ve barışçıl çözümünden yana olan kamu görevlileri) kamu görevlilerinin memuriyetten atılmaları konusunda yasa dışı bir talimat verilmiştir. Bu genelgenin iptali için SES sendikası Danıştay’a dava açmıştır. Bu genelge tıpkı 28 Şubat 1997 tarihli post modern darbeden sonra dönemin hükümeti tarafından başörtülü ve dindar kamu görevlilerine yapılan muamelenin bir benzeridir. Kamu görevlilerinin fiili ve hukuki durumu ceza almalarını gerektirmediği halde memuriyetten atılmaları Yüksek Disiplin Kurulunun siyasi bir nedenle hareket ettiğini ortaya koymaktadır. Bu şekilde hem Kürt kamu görevlileri memuriyetten atılmış, hem Kürt sorununa duyarlı olan kesimlere gözdağı verilmiş, hem de etkili bir hak mücadelesi yürüten SES sendikasına karşı ayrımcı bir tutum takınılmıştır. Bu kararla SES’in Ağrı Şubesi fiilen işletilemez duruma getirilmiştir.
Ağrı’daki SES sendikası şube yöneticilerinin ve aktivistlerinin memuriyetten atılmaları Türkiye’nin taraf olduğu İLO’nun 87 sayılı sözleşmesi, AİHS’in 11.maddesi ve BM Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi’nin 8.maddesinde güvence altına alınan örgütlenme özgürlüğü hakkının açık bir ihlalidir. Bunun yanı sıra demokratik bir tepki eylemine katılan ve ifade özgürlüğü çerçevesinde hareket eden sendikacıların bu şekilde cezalandırılması AİHS’in 10.maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlalini oluşturmaktadır. Türkiye Anayasa Mahkemesi’nin( 2013/3924 başvuru numaralı 06.01.2015 tarihli kararı, 2013/2394 başvuru numaralı 25.03.2015 tarihli kararı, 2013/6152 başvuru numaralı ve 24.02.2016 tarihli kararı) AİHM kararlarını emsal alarak verdiği çok sayıdaki toplantı ve gösteri hakkı ile ilgili kararları hiçe sayılmış ve böylece gösteri hakkının kullanılması cezalandırılmıştır.
SES Ağrı Şube Eş Başkanı Gülistan İçer, şube yöneticileri Berivan Alptekin, Emin Bayram ve Dinçer Külçek ile sendika üyesi Özlem Ayyıldız ve Ağrı Tabip Odası Başkanı Ulaş Yılmaz’ın 21 Ekim 2015 tarihli demokratik tepkilerini göstermek için katıldıkları gösteri sonucunda memuriyetten atılmaları, SES Ağrı Şube Eş Başkanı Recep Altındağ ile şube yöneticisi Mehmet Sait Doğan’ın 16 Ağustos 2015 tarihinde devam eden çatışmaların durdurulmasını sağlamak amacı ile Ağrı Dağı Eliköy Mezrasında bulunan ve aktivistler tarafından oluşturulan Barış Çadırı’nı ziyaret etmeleri gerekçe gösterilerek memuriyetten atmaları sendikal faaliyetlerin durdurulmasını sağlamaya dönük açık bir müdahaledir.
Kurumunuzun Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığı’na mektup yazarak yapılan bu müdahalenin durdurulmasını ve bu insanları memuriyet görevlerine geri alınmaları ile ilgili soruşturmanın yenilenmesini, benzer haksızlıkların bir daha yaşanmamasını ve konuyu İLO örgütlenme özgürlüğü komitesine taşımanızı talep etmekteyiz.