25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele günü ve Samsun’da öldürülen Dr. Aynur Dağdemir ile ilgili basın toplantısı gerçekleştirdik. Basın açıklamasını Genel Kadın Sekreterimiz Belkıs Yurtsever okudu.
KESK Kadın Sekreteri Gülistan Atasoy da kısa bir konuşma yaptı. Atasoy konuşmasında “erkek ve devlet şiddeti nedeniyle kadınların katledildiğini, katledenlerin saygın indirimlerle daha ceza aldığını, ancak her şeye rağmen mücadeleyi sürdüreceklerini” ifade etti.
BASINA VE KAMUOYUNA
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü etkinliklerinin dünyanın dört bir yanında büyük katılımlarla devam ettiği bir süreçte yine bir kadın arkadaşımızı erkek şiddeti sonucu kaybetmiş olmak bizleri sadece üzmüyor, öfkemizi ve isyanımızı da büyütüyor. Aynı zamanda sistematik ve ideolojik olarak kadın kimliğine yönelen tüm saldırılara karşı dayanışma sorumluluğumuzu da ortaya koyuyor.
Samsun’da özel bir hastanede görev yapan kadın hastalıkları ve doğum uzmanı Dr. Aynur Dağdemir, uğradığı bıçaklı saldırı sonucu yaşamını yitirdi. Edindiğimiz bilgiye göre Dr. Aynur Dağdemir’i öldüren kişi, aynı kurumda çalışan başka bir kadın arkadaşımızın boşandığı eşidir ve cinayeti işledikten sonra da intihar etmiştir.
AKP iktidarı ülke ve toplum sorunlarına yönelik çözümler geliştirmek bir yana mevcut sorunları derinleştiren bir yaklaşım izlemektedir. Bu nedenle ülkemizde kadın sorununa çözüm yaklaşımının geldiği düzey açısından bazı veriler cinsiyet ayrımcılığının ürkütücü sonuçlarını ortaya koymaktadır. 2015’in ilk 10 ayı içerisinde erkek şiddeti sonucu kaybettiğimiz kadın sayısı 216’dır. İş cinayetlerinde ve yaşanan çatışmalı durumlarda yitirdiklerimizi de eklediğimizde kadın katliamlarının aslında neredeyse bir kadın kırımına dönüştüğünü belirtebiliriz. Diğer yandan yargı, medya ve erkek şiddetinin nasıl ittifak içerisinde olduğunu da mutlaka vurgulamak gerekmektedir.
Ülkemizde kadın düşmanı yaklaşımlar, yasaları, sokakları, işyerlerini, evleri ve aslında nefes aldığımız her yeri derinden bir dönüşüme uğratmaktadır. AKP siyasetinin ve devletçi sistemin şiddet geleneği kendini yeniden üreterek genişlemeye devam etmektedir. Kadın cinayetleri ve nefret cinayetlerinin devam eden varlığı, AKP’nin kadın düşmanı politikalarının sonucu olduğu kadar AKP öncesinde de var olan cinsiyet ayrımcılığının sistemli devamlılığının da sonucudur.
Kadın bedenine ve kadının varlığına düşman olan, bizleri yok sayan, baskı ve şiddet politikalarıyla kadınlığımızı silmeye kalkışan yaklaşımların siyasal olarak her yerde oldukça örgütlü olduğunu unutmamalıyız. Sevgili Aynur arkadaşımızı uğurlamaya gidenler arasında doğmasına yardımcı olduğu çocuklar da vardı, sadece bu duygu bile biz sağlık emekçilerinin bakışımızdaki, yaşamımızdaki ve de çalışma yaşamındaki özgünlüğümüzü ortaya koyar diye belirtmek yerinde olacaktır.
Sağlık emekçilerinin iş yerleri, neoliberal sağlık politikaları, hükümetin kadın düşmanı bakış açısı ve savaş politikaları nedeniyle her geçen gün daha da güvensiz mekânlar haline gelmektedir. Bu mekânlarda özellikle bir kadın olarak sağlık hizmeti üretmenin bedeli gün geçtikçe ağırlaşmaktadır. Dolayısı ile yaşanan aynı zamanda bir iş cinayetidir de. Sağlık alanında son yıllarda artan şiddet olayları sağlık emekçilerinin fiziksel ve psikolojik sağlığını olumsuz etkileyecek bir noktaya ulaşmıştır. Kamu ve özel ayırımı olmaksızın her düzeydeki sağlık kurumunda, her düzeydeki sağlık çalışanı şiddete maruz kalmaktadır.
Özellikle kadın sağlık emekçileri olarak, sağlıkta şiddetin her türlüsüne en çok maruz kalanlar olarak, sağlık ortamında yaşanan şiddeti toplumsal şiddetten ayrı düşünemeyiz. Çözümü de bu bağlamda ele almalıyız. Genel olarak kadına özelde de kadın sağlık emekçilerine yönelik şiddeti önlemenin yolu, kendi gücümüze inanmak ve onu dayanışmayla ve direnişle büyütmektir. Şiddet karşısında, bulunduğumuz her yerde mücadele ve direnişimizi kendi gücümüzle büyüterek ve kadını kurban değil, toplumsal özne olarak açığa çıkaran daha güçlü bir kadın örgütlenmesi yaratarak direnişimizi büyütebiliriz. 23.11.2015
MERKEZ YÖNETİM KURULU