Cizre ve Beytüşşebap’ta yaşanan hak ihlallerini uluslararası örgütlerle paylaştık

Facebook
Twitter
WhatsApp

Cizre ve Beytüşşebap’a ilişkin hazırladığımız raporlarımızı üyesi olduğumuz uluslararası sendikalar, meslek örgütleri ve önemli insan hakları örgütleri ile paylaştık. Giriş yazımızı ve taleplerimizi , raporların Türkçe ve İngilizce versiyonlarını sizlerle de paylaşıyoruz. Raporlarımıza web sitemizin yayınlar bölümündeki raporlar sekmesinden de erişebilirsiniz.

Giriş yazımız ve taleplerimiz:

7 Haziran 2015 tarihinde gerçekleştirilen genel seçimlerde AKP’nin beklentinin altında oy alması ve koalisyon seçeneklerinin de boşa çıkarılması ile erken seçim kararı alınmıştır. Temmuz ayında Suruç’ta 34 öğrencinin bomba ile katledilmesinin ardından İŞİD ile mücadele adı altında başlatılan kanlı süreç Kürt halkına ve demokratik kurumlara sistematik bir saldırıya dönüştürülmüş durumdadır. Hükümet çok sayıda aydın, demokratik kitle örgütü ve meslek örgütlerinin barış çağrısına karşın savaşta ısrarcı olduğunu her fırsatta dile getirmektedir. Suruç katliamının aydınlatılması konusunda şimdiye kadar kamuoyunu tatmin eden bir gelişme ise yaşanmamıştır. Buna karşın Türkiye’de yoğunlukla Kürtlerin yaşadığı 150’yi aşkın bölge özel güvenlik bölgesi ilan edilmiştir ve pek çok ilçede günlerce süren sokağa çıkma yasağı uygulaması başlatılmıştır. Özel güvenlik bölgesi ilan edilen yerlerde kamu hizmetlerine erişimde ve genel olarak insan hakları alanında çok ciddi ihlaller söz konusudur.

Yaratılan savaş, şiddet ve çatışma ortamında demokratik hakların, sendikal hak ve özgürlüklerin de tamamen ortadan kaldırıldığı bir süreci yaşamaktayız. Bunun son örneklerinden biri, Ağrı’da Suruç katliamını protesto eden 13 KESK üyesinin açığa alınmasıdır.

20 Temmuz’da gerçekleştirilen ve 32 gencin ölümüne neden olan Suruç katliamını protesto eden basın açıklaması düzenledikleri için aralarında 8 SES yöneticisi ve üyesinin de bulunduğu KESK üyelerine Ağrı Valisi talimatıyla soruşturma açılmış, 13 arkadaşımız apar topar görevden uzaklaştırılmışlardır. Arkadaşlarımız memuriyetten çıkartılma tehlikesi ve tehdidi ile karşı karşıya bulunmaktadırlar.

Sağlık Bakanı, başta Nusaybin, Cizre, Silopi, Dersim, Van, Bitlis, Tatvan ve son olarak Lice, Beytüşşebap ve Silvan’da yoğunlaşan silahlı çatışma nedeniyle sağlık kurumlarına, sağlık emekçilerine ve sağlık hizmeti alanlara yönelik yaşanan tehdit, öldürme, saldırı ve gözaltlılarla ilgili tek bir değerlendirme yapmamış, bu konudaki görüşme taleplerimizi kabul etmemiş, yaşananlar karşısında sağlık kurumları ve sağlık emekçilerini koruma görevini kendisine hatırlatmamıza rağmen bu konuda tek bir girişimde dahi bulunmamıştır.

Cizre Devlet Hastanesi Acil Servisi’nde görev yapan üyemiz Hemşire Eyüp Ergen 29 Ağustos tarihinde, görev yaptığı hastaneden çıktıktan sonra özel harekat polisinin keskin nişancıları tarafından arabasının içinde vurulmuştur. Polis tarafından ambulansın olay yerine girişine izin verilmemesi ve yaralı bir halde 1 saatten fazla bekletilmesi nedeniyle üyemiz hayatını kaybetmiştir. Yine Beytüşşebap’ta görev yapan üyemiz Şehmus Dursun 25 Eylül 2015 tarihinde içinde görevli olarak bulunduğu ambulansın polis arama noktasında taranması sonucunda hayatını kaybetmiştir.  Çok sayıda üyemiz ve üyemiz olmayan sağlık çalışanı da yaralanmış, tehdit ve hakaretlere maruz kalmıştır.

Bu süreçte kamu hastaneleri özel harekat polislerince adeta işgal edilmiştir; hastane bahçeleri panzerler tarafından zaptedilmiş, acil servisler boşaltılarak özel harekat polisinin üssü haline gelmiştir. Cizre Devlet Hastanesi’nde acil servis boşaltılarak polise tahsis edilmiş ve yoğun bakım ünitesi acil servise dönüştürülmek zorunda kalınmıştır. Özellikle yaralı güvenlik görevlileri ve şüphelilerin hastanelere getirilişinde ve tedavi sürecinde hastane bahçesi ve çevresi güvenlik güçleri tarafından yoğun abluka altına alınmakta ve bu abluka sıklıkla hastane iç mekânlarına da yansımaktadır. Özel harekat polisleri, sağlık kurumlarına gelen hasta ve yaralılara kötü ve keyfi muamelede bulunmaktadırlar.

Hastanelere hasta başvuru sayısında çok ciddi düşüşler vardır, doğumların çoğu hukuk dışı uygulamalar nedeniyle hastanede gerçekleştirilmemiştir. Yaralıların ve kronik rahatsızlığı olanların sağlık kurumlarına erişiminin önünde çok ciddi engeller bulunmaktadır. Hastane acil birimlerine günlük başvuru sayıları, polikliniklere günlük başvuru sayıları, yatan hasta sayısı gibi ölçütlerde önceki aylara göre dramatik azalışlar söz konudur. Evde bakım hizmetleri büyük ölçüde sekteye uğramıştır. Dünya Tabipleri Birliği’nin “silahlı çatışma ve diğer şiddet durumlarına ilişkin Kuralları”nda da yer verilen sağlık hizmetlerine yönelik özen mülki amirler ve emniyet yöneticileri tarafından umursanmamaktadır. Bu hukuk dışı uygulamalar sağlık ortamını güvensiz kılmakta aynı zamanda sağlık emekçilerini ve sağlık kurumlarını hedef haline getirmektedir. Güvensizlik yaratan bu ortam çalışma istemini kırmaktadır. Bundan dolayı birçok sağlık çalışanı ya izin ya tayin ya da istifalarla yaşadıkları yerden uzaklaşmak istemektedir. Sağlık çalışanları devam eden çatışmalar, tehdit ve baskılar nedeniyle psikolojilerinin bozulduğunu ve bu koşullarda çalışmak istemediklerini belirtmişlerdir. Çatışma ortamının yarattığı travmanın ruhsal etkileri kaygı, depresyon, akut stres tepkileri şeklinde kendini göstermektedir. Savaş ortamının başta çocuklar olmak üzere tüm toplumda sonuçları uzun süreli olabilecek ruhsal travmaya yol açması söz konusudur.

Özel güvenlik bölgesi uygulamasının kendisi siviller açısından başlı başına bir güvenlik sorununa dönüşmüştür. Bu bölgelerde yaşanan ihlallerle ilgili etkin kovuşturma yapılması fiilen imkansızdır. Bu nedenle bu sorunların ve ihlallerin ortadan kaldırılması adına uluslararası dayanışma ve işbirliğinin önemi oldukça büyüktür. Hayatını kaybeden üyelerimizle ilgili sendikamızın hukuki girişimleri olmuştur ancak bu düzeyde ciddi ihlallerin tekrarlanmaması adına uluslararası desteğe büyük ihtiyaç bulunmaktadır. 1 Kasım 2015 tarihinde gerçekleşecek olan genel seçimler sırasında ve sonrasında da bu ihlallerin devam edeceğine ilişkin kuvvetli kuşkularımız bulunmaktadır.

İhlallerin yaşandığı bölgelere hak örgütlerinin girişin de izin verilmemektedir. Bizler ancak ciddi ihlaller sonrasında bu bölgelere girebilmekteyiz. Hazırladığımız raporların tamamına, görüntü ve fotoğraflara ekte buluna dosyalardan erişebilirsiniz.

polis saldırısı tehditi altında görevlerini yapmaya çalışan sağlık emekçileri: https://www.youtube.com/watch?v=w_KGZF4PWwc

İhlallerin tekrarlanmaması adına;

  1. Uluslararası heyetlerin bölgeyi ziyareti en kısa zamanda organize etmeleri,
    2. Bahsi geçen konularda başta Sağlık Bakanlığı olmak üzere Türkiyedeki makamlara uyarı mektupları gönderilmesi ve yaygın biçimde imza kampanyası düzenlenmesi,
    3.         Paylaştığımız bilgiler doğrultusunda mevcut ihlallerle ilgili uluslararası kamuoyuna yönelik açıklamalar yapılması,
    4.         Sağlık emekçileri ile dayanışma içerisinde olunduğunu belirten açıklamaların yaygın biçimde örgütlenmesi,
    5.         Sağlık Bakanlığı’ndan randevu talep edilerek, yaşananlarla ilgili rapor ve bilgi istenmesi oldukça önemlidir.

Introduction

Beytüşşebap report

Cizre report

Beytüşşebap raporu

Cizre raporu

İLETİŞİM: SES – Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası
Çankaya, Kızılay, Necatibey Cad. No:82 D: 4, 06420 Ankara Telefon: (0312) 232 61 22 e-Posta: [email protected]

×