SES Amed Şubemiz, 4-10 Mayıs İş Sağlığı ve Güvenliği Haftasında, Diyarbakır Çocuk Hastanesinde, İSG maddelerinin eksik uygulanması, yoğun iş yükü , idari baskılar ve 35 hasta için 2 hemşire görevlendirilip hasta ve çalışanların mağdur edilmesine ilişkin basın açıklaması gerçekleştirdi. Basın açıklamasında okunan metin ise şöyle:
BASINA VE KAMUOYUNA
Çocuk hastalıkları hastanesi işyeri temsilciliği olarak işyerimizle alakalı daha önce defalarca ilgili idarecilerle görüşmemize ve resmi dilekçelerle çözüm talep etmemize rağmen kronikleşen bir takım sorunu kamuoyunun bilgisine sunmak istiyoruz.Özellikle bu haftanın 4-10 Mayıs İş Sağlığı ve Güvenliği (İSG) Haftası olması vesilesiyle, işyerlerinde güvenli ve sağlıklı çalışma koşullarının bir hak olduğunu bir kez daha hatırlatmak istiyoruz. Güvenli Çalışma alanlarının oluşturulması İSG Uygulamalarının eksiksiz yapılmasını, sağlıklı çevrede yaşama, çalışma hakkının sağlanmasını talep ediyoruz. Hastanemizde 6331 sayılı iş sağlığı ve güvenliği kanununa uymayan uygulamalar ve eksiklikler ile ilgili 2024 yılında hukuki süreç başlatılmış ve süreç devam etmektedir. Düzenlenen İSG toplantılarında alınan kararlar uygulanmıyor, toplantılara katılması zorunlu olan başhekim ve başhekim vekili toplantılara katılım sağlamıyor, yasada açıkça belirtilen maddeler ihlal edilmektedir.
Sağlık bakanlığına çalışma ve sosyal güvenlik bakanlığına soruyoruz
6331 sayılı is sağlığı güvenliği kanunu Diyarbakır Çocuk Hastanesinde neden uygulanmıyor.?
6-7 Şubat Kahramanmaraş ve hatay depremlerinin üzerinden 27 ay geçmesine rağmen karot testi ve deprem dayanıklılık raporu çalışanlardan ve kamuoyundan gizlemeye devam etmektedir. 2011 ve 2013 yıllarında yıkım kararı olduğu söylenip yıllarca iyileştirme yapılmayan Diyarbakır Çocuk hastanesi 2025 yılında deprem sonrası güçlendirme iyileştirme adı altında basit bir boya ile çalışanların güvensiz yapılarda çalışmaya zorlanmasını kabul etmiyor, Hastanelerde yapı güvenliğinin şeffaf bir şekilde kamuoyuna açıklanmasını,
Olumsuz deprem raporları olan binaların derhal tahliye edilmesini,
Tüm çalışanların ve yurttaşların can güvenliğini esas alan bir İSG uygulamalarının hayata geçirilmesini talep ediyoruz.700 bin çocuğun bulunduğu kentimizde fiziki durumu yetersiz, yapısal sorunları olan depreme dayanıksız ve çürük durumdaki hastanede sağlık hizmeti verilmesi kabul edilemez. Çevre il ve ilçelerden gelen hastalarla birlikte bu hastaneye yıllık başvuran hasta sayısı 1 milyonun üzerindedir. Bölge de bebek ölüm, çocuk ölüm oranlarının Türkiye ortalamasının çok üzerinde olmasının sebebi, bölgede sunulan sağlık hizmetinin yetersiz olması, hastane ve hasta yatak sayılarının yetersiz olmasıdır.
Diyarbakır Çocuk Hastanesinin fiziksel sorunları yanında yönetimsel bazda sorunları da sağlık emekçilerini yıpratmaktadır.
3.Basamak Yoğun Bakım ve Acil Yoğun Bakım ünitelerinde klinik destek personeli eksikliği yaşanmakta ve bu durum ciddi sorunlara yol açabilmektedir. Bu nedenle, yoğun bakım ünitelerinde asgari donanım ve personel planlamasının yapılması, klinik destek personeli sayısının acil olarak artırılması gerekmektedir.
Hastanemizin yataklı servislerinde yatan hasta sayısı 34-35 iken, serviste görevli hemşire sayısı gündüz vardiyasında 4, gece vardiyasında ise yalnızca 2 olarak düzenlenmiştir.
Servis çalışanları tarafından personel yetersizliği konusu defalarca tutanak ve dilekçelerle bildirilmiş olmasına rağmen, bu talepler dikkate alınmamış, talepler karşılanmamıştır.Sağlık bakanlığına soruyoruz .
35 hastanin tedavi ve bakım hizmeti için 2 hemşire görevlendirilmesi yönetmeliklere uygun mudur ?Yoğun is yükü ile 24 saat eksik sayı ile çalışma sebebiyle meydana gelebilecek olumsuzlukların sorumlusu kim olacak?
Çocuk hastaların bakım sürecinde; hastaların gözlenmesi, hayati bulguların zamanında ve eksiksiz takibi, tedavi ve ilaç uygulamalarının doğru şekilde yapılması, aseptik şartlara dikkat edilmesi, hastane enfeksiyonlarının önlenmesi, kalite standartlarına uygun sağlık hizmeti sunulabilmesi, iş kazaları ve mesleki hataların önlenmesi için servislerde görev yapacak hemşire sayısının acilen arttırılması gerekmektedir.
Hastanemizin cerrahi ve yandal servislerinde görev yapan hemşirelerin, servislerde yatan hasta sayısının azaldığı günlerde tasarruf tedbirleri gerekçe gösterilerek 24 saatlik nöbet için geldikleri halde, nöbet sürelerinin 16 saati iptal edilerek mesaileri eksiltilmekte ve evlerine gönderilmektedir.
Mesai saatleri silinen sağlık emekçileri, hem maddi olarak zarara uğratılmış hem de emekleri keyfi bir şekilde yok sayılmaktadır. Nöbetlerin iptal edildiği günlerde, servislerde yalnızca bir hemşire ile hizmet verilmiş ve bu durum hem hasta hemde sağlık emekçilerinin sağlığı ve güvenliğine ilşkin ciddi risklere neden olmaktadır.Buradan Sağlık Bakanlığı’na ve Hazine ve Maliye Bakanlığı’na sesleniyoruz:
1 saat Mesai ücreti 100 TL olan sağlık emekçisinin nöbetini iptal edip eve göndermekle gerçekten tasarruf edildiği söylenen 100 tl ile ekonomi şahlanacak mı ?
Bu yaklaşım, emeğin ve alın terinin açıkça gaspıdır.
Bu uygulamayı asla kabul etmiyoruz.Hastanemizin personel dağılım cetvelinde 536 hemşire ve 45 ebe kadrosu bulunmasına rağmen, sahada fiilen görev yapan aktif çalışan ebe-hemşire sayısı yalnızca 285’tir. Mevcut personel dağılım cetvelinin yaklaşık %50’si ile hizmet vermek zorunda kalan sağlık emekçileri olarak aylarca özveriyle çalışıp yoğun iş gücüne maruz kalıyor, yoruluyor, yıpranıyor, moral motivasyonumuzu kaybediyoruz.
Buradan İl sağlık müdürlüğüne soruyoruz
PDC oranı Yüzde 90 üzerinde iken Yüzde 50 personel kapasitesi ile çalışmamızın sebebimiz nedir?
Kurum içi ve kurum dışı görevlendirmelerin büyük bir kısmı, ne yazık ki kamu yararı ve hizmet ihtiyacı gözetilmeksizin; ya torpilli atamalar yoluyla ya da çalışanları cezalandırma, susturma ve uzaklaştırma amacıyla yapılmaktadır.
Oysaki, görevlendirmelere ilişkin usul ve esaslar ilgili mevzuat ve yönetmeliklerde açıkça belirtilmiştir. Buna rağmen bu kurallara aykırı işlemler yapılmakta, söz konusu işlemler yargı mercilerince iptal edilmekte ve bu durum kurumu hem maddi hem de kurumsal itibar açısından zarara uğratmaktadır.
Hizmetin devamlılığı ve kamu yararına uygun görevlendirmeler yapılması gerekirken, çalışanları zor durumda bırakmaya yönelik bu keyfi uygulamalar ciddi anlamda bir mobbing aracına dönüşmüştür. Bu tür uygulamaların bir an önce sona erdirilmesini ve görevlendirmelerin hukuka uygun şekilde, şeffaf ve objektif kriterlere dayalı olarak gerçekleştirilmesini talep ediyoruz.
Hastanemizde yaşanan eksiklikleri, olumsuzlukları, talep ve önerileri yazılı olarak bildiren sağlık çalışanları, idari baskıya maruz bırakılmakta; sürekli olarak tutanak ve soruşturmalarla tehdit edilmektedir.
Çalışanlara yönelik tutulan keyfi tutanaklar ve açılan formalite soruşturmalar; araştırma, geliştirme, düzenleme, önleme veya iyileştirme amacı taşımamakta aksine; susturma, cezalandırma, baskılama, yıpratma, yıldırma amacıyla kullanılmaktadır. Bu durum, çalışma barışını ve kurum içi güveni ciddi şekilde zedelemektedir.
Üstelik bu soruşturmalar usule uygun yürütülmemektedir. Tutanak tutan kişi ile soruşturmayı açan ve muhakkik olarak görevlendirilen kişinin aynı olması, tarafsızlık ilkesini ihlal etmekte ve soruşturmaların objektifliğini ortadan kaldırmaktadır. Verilen disiplin cezalarının her defasında en ağır yaptırımlarla sonuçlanması, soruşturmaların birer cezalandırma aracı haline geldiğini açıkça göstermektedir.
Hukuki dayanağı olmayan bu keyfi soruşturmaların dava süreçleri hastaneye maddi külfet getirecek, kamu kaynakları kişisel hırslar uğruna israf edilecektir. Bu nedenle, İl Sağlık Müdürlüğü ve Bakanlık yetkililerinin konuyu kapsamlı şekilde ele alarak idari suistimallerin önüne geçilmesi gerekmektedir .
Kurumda yürütülen keyfi ve hukuka aykırı uygulamalardan bir diğeri ise, hastanenin İdari ve Mali İşler Müdürü tarafından gerçekleştirilmiştir. Ülke genelinde riskli birimlerde görev yapan tıbbi sekreterlere ödenmesi gereken riskli birim teşvik ödemeleri, ilgili yönetici tarafından “Ben böyle yorumluyorum” şeklindeki kişisel bir yaklaşımla kesintiye uğratılmış; bu nedenle yaklaşık 30 ay boyunca çalışanlara hak ettikleri riskli birim döner sermaye ödemeleri yapılmamıştır. Yönetmeliklerle ve diğer kurumlardaki uygulama örnekleri ile defalarca anlatmamıza rağmen bilerek isteyerek çalışanlar mağdur edilmiştir.
Bu mağduriyet üzerine açılan dava, sağlık emekçileri lehine sonuçlanmış olmasına rağmen, mahkeme kararı uygulanmamış; verilen dilekçelere ise “İstinaf mahkemesinden yanıt gelene kadar işlem yapılmayacaktır” şeklinde cevap verilerek, hukuk tanımaz ve keyfi tutum sürdürülmüştür. Bu yaklaşım, hem hukukun üstünlüğünü hiçe saymakta hem de sağlık çalışanlarının anayasal haklarının gaspı anlamına gelmektedir.
Yargı kararlarını uygulamamakta ısrar eden bu tutumun derhal son bulması ve çalışanların yasal haklarının gecikmeksizin iade edilmesini talep ediyoruz.
İnsan hayatını ve emeğini hiçe sayan, sağlık hizmetlerini zayıflatan bu uygulamalara karşı sessiz kalmayacağımızı, İş sağlığı ve güvenliği, yapı güvenliği, çalışan yeterliliği ve çalışan haklarının lütuf olmadığını yasal hak ve zorunluluk olduğunu bir kez daha ifade ediyoruz.
Tüm yetkilileri sorumluluk almaya, yasal yükümlülüklerini yerine getirmeye ve sağlık emekçilerinin sesine kulak vermeye çağırıyoruz.Güvenceli iş güvenceli gelecek
Yaşamak, yasatmak istiyoruz.
Ses var umut var .