Sağlık Bakanlığı’nın 2025 yılı bütçe teklifine ilişkin genel merkezimizde basın toplantısı gerçekleştirdik. Basın metnini Eş Genel Başkanımız Nazan Karacabey okudu.
Basın metni ise şöyle:
SAĞLIK BAKANLIĞININ 2025 BÜTÇE TEKLİFİNDE
SAĞLIK EMEKÇİLERİ YOK! HALK YOK!
Bütçe; siyasal iktidarların, rejimin demokratik, sosyal hak ve özgürlükler konusundaki duruşunun en önemli göstergesidir, ekonomik bir plan ve siyasi bir belgedir.
Bu ülkede yaşayan herkesin, doğrudan ya da dolaylı mekanizmalar aracılığıyla ödedikleri vergilerin nerelere harcandığını ya da harcanmadığını bilmeleri ve bunu denetleyebilmeleri gerekir. Bu denetim bütçenin hazırlanması, uygulanması ve sonuçlandırılması sırasında yapılabilmelidir. Buna rağmen bu yılda bütçe görüşmeleri kapalı kapılar ardında yapılmaktadır.
2019 yılından bu yana bütçenin açık vermediği dönem yok. Yıl ortalarında yapılan ek bütçelerle pansuman çözümler üreten iktidar, pandemi ve depremlerin ardından bütçe açığı sorumluluğunu ‘’Kamuda Tasarruf ve Verimlilik Paketi’’ ile emekçilere, işçilere, emeklilere yıkarken yönünü de sermayeye çevirmiştir.
Sağlık emekçilerini ve halkı görmeyen Sağlık Bakanlığı’nın 2025 yılı bütçe teklifi de geçen yılları aratmayacak şekilde neoliberal sağlık politikalarına dayalıdır.
Sağlıkta dönüşüm programının başlangıcından itibaren sağlığın ticarileşmesinin, metalaşmasının yolunun açılacağını, halkın ve sağlık emekçilerinin yararına olmayan bu programının halk sağlığı için büyük riskler barındıracağını belirtmiştik.
SAĞLIĞA AYRILAN BÜTÇE PAYI GERÇEKÇİ DEĞİLDİR!
Koruyucu sağlık hizmetlerine ayrılan pay her yıl gerilerken kışkırtılmış sağlık talebine cevap vermek için planlanan tedavi edici sağlık hizmetlerinin payı her yıl artmaktadır.
Genel olarak sağlığa ayrılan bütçenin %10’un üzerine çıkarılmasını talep etmemize rağmen 2024 bütçesinde %6,6 iken 2025 bütçesinde bu pay %6,9 olmuştur.14.7 trilyon liralık Merkezi İdare Bütçesinden 1 trilyon 20 milyar 317 milyon 291 bin TL olarak teklif edilmektedir. Geçen yıl sağlığa ayrılan tutar 732 milyar 562 milyon 378 bin TL’ydı. Resmi enflasyonun altında kalan bu tutar yüzde 10’ u bulmamaktadır.
KORUYUCU SAĞLIK HİZMETLERİ KAYBOLUYOR!
Koruyucu sağlık hizmetleri, sadece hastalıkla mücadele değil, hastalığa neden olan risk etkenlerinin erkenden tespit edilmesine, halk sağlığını doğrudan ve dolaylı olarak etkileyen toplumsal etkenlerin saptanmasına, kısaca sağlığın yalnızca bireysel değil toplumsal düzeyde de korunmasına ve geliştirilmesine odaklanır.
ASM’lerde aşıya erişim sorunları devam ederken, aşı karşıtlığı yükselirken Eziyet yönetmeliği ile Aile hekimliği sistemindeki sıkıntılar daha da derinleşecektir. İş ve gelir güvencesini ortadan kaldıran, karmaşık hesaplamalar ile ulaşılması mümkün olmayan, halk sağlığı açısından faydasız performans kriterleri içeren Yönetmelik, Bakanlığın hâlihazırda yetersiz kaynak tahsis etmesiyle birinci basamağın yapısını daha da bozmaktadır.
15 yaş üzeri obezite görülme sıkılığının yüzde 30’a yakın olması, tam izlenen bebek oranının yüzde 90’da kalması, meme kanseri taramalarının yüzde 40’ı geçmemesi ve kızamık vakalarındaki artış koruyucu sağlık hizmetlerinin yetersizliğini ortaya koymaktadır.
Sağlık Bakanlığı toplam bütçesinden koruyucu sağlık hizmetlerine ayrılan pay 273 milyar 585 milyon 813 bin TL ile %28 olurken, tedavi edici sağlık hizmetlerine 733 milyar 273 milyon 977 bin TL ayrılmış ve oran %72 olmuştur.
Bir önceki yılın bütçe teklifine kıyasla birinci basamağa ayrılan kaynak 71 milyar TL, tedavi edici sağlığa ayrılan kaynak ise 215 milyar TL artmıştır.
Birinci basamak koruyucu sağlık hizmetlerine yeterli kaynağın ayrılmaması sevk zinciri oturmamış sağlık sisteminde ikinci ve üçüncü basamak sağlık hizmetlerinin de organizasyon ve sunumunda niteliksizleşmesine ve sağlık emekçilerinin iş yükünün artmasına neden olacaktır.
HEKİME MÜRACAAT SAYISINDAKİ ARTIŞ ETKİLİ BİR SAĞLIK SİSTEMİNİN DEĞİL KIŞKIRTILMIŞ SAĞLIK TALEBİNİN SONUCUDUR!
2022 sağlık istatistik yıllığında OECD ülkelerinde hekime müracaat 6.1, AB ülkelerinde 6.2’dir Türkiye de ise 10’dur.
Sağlık Bakanlığı’nın en son yayımladığı “Sağlık İstatistikleri Yıllığı 2023 Haber Bülteni”ne göre 2023 yılında (birinci basamak 421 milyon 121 bin 236, ikinci ve üçüncü basamak 552 milyon 397 bin 851 olmak üzere) tüm basamaklarda toplam hekime müracaat sayısı 973 milyar 519 milyon 87’ye ulaştı. Ortalama 11,4 defa herhangi bir sağlık kurumuna başvuru, sağlık sistemini kilitlemekte, muayene sürelerini 5 dakikaya ve altına çekmekte, bazı branşlarda randevu krizine neden olmaktadır. Sağlık çalışanlarını daha fazla, daha esnek ve güvencesiz çalıştırma, angarya görev dayatma aynı zamanda sağlıkta şiddetinde nedenidir.
ŞEHİR HASTANELERİ:
Kamu-Özel İşbirliği modeliyle yapılan, sermayeyi besleyen, kamuya maliyeti sürekli artan, kent mekânı, sağlık emekçileri ve hastalar açısından yoğunluk ve sorunlara yol açan, köklü devlet hastanelerinin kapatılmasına neden olan Şehir Hastaneleri kira ödemeleri, 2025 yılı bütçe ödeneklerinde yine önemli bir yer tutmaktadır.
2024 yılı bütçe teklifinde hizmet ve kullanım bedeli için 83 milyar 697 milyon 118 bin TL olarak teklif edilen tutar (20 milyar 904 milyon TL’lik artışla) 2025 yılı bütçe teklifinde 104 milyar 602 milyon 82 bin TL’ye yükselmiştir.
37 milyar 420 milyon 717 bini hizmet alımı, 67 milyar 181 milyon 365 bini kullanım bedeli olmak üzere Şehir Hastanelerine ayrılan ödenek Sağlık Bakanlığı bütçesinin yüzde 10’una karşılık gelmektedir.
Şehir Hastaneleri Ödeneği tablosunda yer alan başlangıç ödeneği ve ilk altı aylık zaman dilimini kapsayan gerçekleşen harcama tutarları dikkat çekici bir detaydır. 2024 yılı bütçesinde yer alan 57 milyar 554 milyon TL’lik kullanım bedeli teklifi, 2024 yılı tamamlanmadan ilk altı ayda 33 milyar TL’yi geçmiştir. 2024 yılında Şehir Hastaneleri için ayrılan ödeneğin aşıldığı rakamlardan anlaşılabilir. Yüksek enflasyon ve bundan kaynaklı maliyetlerin artışı göz önüne alındığında 2025 yılı için de durum farklı olmayacaktır.
Kamu bütçesinin özel şirketlerin çıkarlarına göre yapılandırılmasının en net göstergelerinden birisi, Şehir Hastanelerine ayrılan ödenekler ve kira bedelleridir. Şöyle ki; şehir hastanelerine ayrılan bir yıllık kullanım bedeli ile 4 Aile Hekiminin rahatlıkla çalışabileceği en az 6 BİN 718 ASM yapılabilir! (Referans alınan ortalama ihale maliyeti 10 milyon TL) veya100 yataklı en az 90 tane devlet hastanesi yapılabilir! (Referans alınan ortalama ihale maliyeti 745 milyon TL)
KAMUYA KAYNAK YOK!
Kamu sağlık hizmetlerine kıyasla 20 yılda 2 kattan fazla büyüyen özel sağlık kurumları sağlık hizmetlerinin üçte birini kontrol ederek sektörleşme hızına devam etmektedir.
2002 yılında 774 kamu hastanesi, 50 üniversite hastanesi, 271 özel hastane varken;
2023 yılı itibariyle 933 kamu hastanesi, 68 üniversite hastanesi, 565 özel hastane faaliyet göstermektedir.
Özel sektör sağlık harcamaları da neredeyse yüzde yüze ulaşmış durumda. TÜİK’in en son duyurduğu “Sağlık Harcamaları İstatistikleri”ne göre, genel devlet sağlık harcaması bir önceki yıla göre yüzde 65.4 artış gösterirken, özel sektör sağlık harcaması ise yüzde 94.4 ‘le yüzde yüze yakın olmuştur.
Özel sağlık kuruluşlarının sayısındaki artış sağlığın sektörleşerek metalaşmasını sağlamış bu kadar hızlı büyümeye rağmen denetimsizlik ne yazık ki yaşam hakkına müdahale ile sağlık skandallarına sebep olmuştur. Yenidoğan yoğun bakım yataklarının yüzde 56’sının özel hastanelerin kontrolünde olması gibi hemodiyaliz cihaz sayılarının %56.5’i de özel sağlık birimlerinde yer almaktadır.
DİSK-AR’ın ‘Özel hastanelerin SGK’ye yükü’ raporuna göre, 2024’ün ilk altı ayında SGK’nin özel hastanelere yaptığı ödemenin payı yüzde 153 yükseldi. 2012’den bu yana SGK’nin hasta başına devlet hastanelerine yaptığı ödeme 4.7, özel hastanelere yaptığı ödeme ise 9.4 kat arttı. Özel hastanelere başvuran hasta sayısında azalma olmasına rağmen SGK’nin özel hastanelere hasta başına yaptığı ödemenin ortalama oranı 2012’de yüzde 105 iken 2024’ün ilk altı ayında yüzde 153 oldu.
Özel sektörün sağlıktaki hacmini büyütmek amacıyla kamudan özele daha yoğun kaynak aktarımı yapılmaktadır.
Sağlık hizmetleri, sermaye gruplarının çıkarlarına teslim edilmeksizin, kamu yararı, kamu hukuku ve kamu maliyesi gözetilerek üretilmesi gereken faaliyetlerdir. Sağlık hizmetleri nitelikli, eşit, ücretsiz ve erişilebilir olmalıdır.
2025 BÜTÇESİNDE DE KADINA YER YOK!
Toplumsal cinsiyete dayalı, kaynakların eşit dağılımını esas alan, kadınların ihtiyaçlarını hesaba katan bir bütçeyi göremiyoruz. 67 program arasında dağıtılan merkezi bütçede ailenin korunması 41’inci, kadının güçlendirilmesi 57’inci sırada yer alıyor.
%57 sinin kadınlardan oluştuğu sağlık hizmetlerinde eşit işe eşdeğer ücret talebi güncelliğini korumaktadır. Pandemi ile derinleşen bakım krizi kadın sağlık ve sosyal hizmet emekçileri için de en büyük sorun olurken kamusal kreş talebi bütçede karşılık bulamamıştır.
TALEPLERİMİZ:
-
Genel bütçe gelirleri içinde gelir vergisi payı artırılmalıdır. Bu artış, gelir vergisi içinde kurumlar vergisi payı artırılarak sağlanmalıdır. Yoksullardan, emekçilerden, ücretlilerden alınan direkt ve dolaylı vergi payları azaltılmalı, sermaye sahiplerinin vergi sorumluluğu arttırılmalıdır.
-
Sağlık hizmetleri harcamalarında merkezi bütçenin payı arttırılmalıdır.
-
Sağlık Bakanlığı bütçesinin genel bütçe içindeki payı %10’un üzerine çıkarılmalıdır. SGK pirim gelirleri içinde çalışanların ve kendi hesabına çalışanların payı azaltılmalı, patronların payı artırılmalıdır. SGK’ye genel bütçeden aktarılan pay artırılmalıdır.
-
Sağlık hizmetleri harcamalarında merkezi devlet harcamalarının payı artırılmalı, SGK ve hane halkları harcamalarının payı azaltılmalıdır. Katkı-katılım, ilave ücret gibi hiçbir ad altında halktan sağlık hizmetleri için ücret alınmamalıdır.
-
SGK’nin özel hastanelerden hizmet satın alması hizmet başına (fee-for-services) ve vaka başına (case payment) ödeme ile değil, toptan bütçeleme (global butgetting) ile olmalıdır.
-
Sağlık emekçileri sayısı OECD ortalamasına, güvenceli ve kadrolu istihdamla çıkarılmalıdır. 4-d,4b,4c,4924 vb tüm istihdam tipleri ile çalışanların istihdam modeli 4a statüsüne alınmalıdır. İstihdam rejimindeki karmaşa ve adaletsizlik giderilmelidir.
-
Sağlık emekçilerine ek ödeme, teşvik vb. adlarla yapılan, ekip anlayışını bozan, rekabet oluşturan ve çalışma barışını bozan ödeme yöntemi yerine yoksulluk sınırının üzerinde, tek kalemde, tamamı emekliliğe yansıyacak şekilde temel ücret ödenmesine başlanmalıdır. Temel ücret üzerine yapılan işin niteliği ve riski, eğitim durumu, kıdem yılı gibi kriterler ile giydirilmiş ücret belirlenmelidir. Hiçbir şekilde ek ödeme oranları temel ücretin %10’unu geçmemelidir.
-
Sağlık emekçileri uygulanan döner sermaye uygulamaları nedeniyle kamuda çalışan emsallerine göre daha erken vergi dilimine girmektedir. Yoksulluk sınırı üzerinde emekliliğe yansıyan temel ücret rejimine gidilinceye kadar emekliliğe yansımayan döner sermaye, teşvik b isimler adı altında ödenen tüm ücretler vergi dilimi dışında bırakılmalıdır.
-
Sağlık hizmetleri sunumu kamunun sorumluluğundadır. Tümüyle kamusal olarak Özel sağlık kurumlarına aktarılan her türlü pay kaldırılmalıdır. Kamu sağlık kurumları ve sağlık eğitimleri için bütçeden ayrılan pay yükseltilmelidir.
-
Sağlıklı bir toplum için tedavi edici hizmetler yeterli değildir. Koruyucu sağlık hizmetlerinin yeniden ele alınması ve güçlendirilmesi gerekmektedir.
-
Savaş toplum sağlığına zararlıdır. Ülke içinde ve dışında savaşa karşı barış politikalarının geliştirilmesi gibi konularda da sağlık alanın söz sahibi olması gerekmektedir.
-
Sağlık hizmetlerinin üretilmesi planlanması ve sunulmasının tüm aşamalarında sağlık emekçileri ve örgütlerini ve halkı karar alma süreçlerine dahil edecek mekanizmalar oluşturulmalıdır.
-
Hukuksuz bir şekilde ihraç edilen ve hakkında kesinleşmiş yargı kararı bulunmayan sağlık emekçileri derhal görevlerine iade edilmelidir.