SES’imizin 28. Kuruluş Yıldönümünü MMO Eğitim ve Kültür Merkezinde düzenlediğimiz etkinlik ile kutladık.

Etkinliğimize KESK Eş Genel Başkanı Ayfer KOÇAK, KESK MYK Üyeleri Erdal KARAKUŞ ve Sema PINAR, Türk Tabipler Birliği Merkez Konsey Başkanı Alpay AZAP, Türk Tabipler Birliği Merkez Konsey Üyesi Ali KARAKOÇ, DİSK Dev Turizm İş YK Üyesi Aziz IŞIK, Eğitim Sen Genel Başkanı Kemal IRMAK, Eğitim SEN MYK Üyeleri Evrim GÜLEZ, Turan ERDOĞAN, CHP Genel Başkan Yardımcısı Zeliha AKSAZ ŞAHBAZ, DEM Parti Ağrı Milletvekili Heval BOZDOĞ, EMEP MDK Üyesi Şükran DOĞAN, SOL Parti Başkanlar Kurulu Üyesi İsmail Hakkı TOMBUL, Halkevleri Genel Başkanı Nebiye MERTTÜRK, BES 1 Nolu Şube Başkanı Ercan ERDOĞAN, BES 2 Nolu Şube Başkanı Mustafa ÇINAR, BTS Ankara Şube Yöneticisi Umut CAN, BTS MDK Başkanı İsmail ÖZDEMİR, BES Denetleme Kurulu Üyesi Civan YILDIRIM, Zeytindalı Kadın Koop. Yöneticisi Nurcan YALÇIN, Çankaya Belediyesi Kent Konseyi Başkanı Mustafa COŞAR, 10 Ekim Barış Derneği MYK Üyesi Can ATEŞ, Divriği Sevdalıları Platform Sözcüleri Bayram DURGUN, Gültekin DURNAGÖZ katılım sağladı.

Emek, barış, demokrasi ve sendikal mücadelemizde yitirdiğimiz arkadaşlarımız anısına saygı duruşu ile başlayan program Eş Genel Başkanımız M. Sıddık Akın’ın konuşması ile devam etti. M. Sıddık Akın konuşmasında şu sözleri dile getirdi:

“Kamu emekçileri; 1960’lı yıllardaki örgütlenmesinden sonraki büyük çıkışını 1990’lı yıllarda yaparak, geleceklerinde söz ve karar sahibi olmanın, işine ve ekmeğine sahip çıkmanın yolunun örgütlenmekten geçtiğinin bilinci ile sendikal örgütlenmeye başladılar.

Bu örgütlenme mücadelesinde Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri de yerlerini aldı, 1990 yılından itibaren arka arkaya Genel Sağlık İş, Tüm Sağlık Sen, Sağlık Sen ve Sosyal Hizmet Sen sendikalarını kurdular. Süreç içinde haksızlığa karşı mücadelenin en güçlü aracının birlikte örgütlenme olmasından hareketle ve emekçilerin birleşme konusundaki ısrarlı tutumuyla adı geçen dört sendika birleşti.

1 Ağustos 1996 yılında sendikamız SES kuruldu.

Bu nedenlede biz tarihi SES’ten başlatmıyor, öncülümüz sendikalardan başlatarak 34. Kuruluş yıldönümümüz diyoruz.

SES’in iskeletini oluşturan sendikaların kuruluşu da tıpkı KESK’e bağlı diğer sendikalar gibi sancılı olmuş, fiili mücadele sonucu Sağlık Ve Sosyal Hizmet Emekçileri mücadelesine katılmışlardır. Kuruluş yıllarının, Türkiye’nin faili meçhul (-belli-) cinayetlerinin yoğun olduğu döneme denk gelmesi, SES yönetici ve üyelerinin de büyük ölçüde Demokrasi ve İnsan Hakları mücadelesi içinde olması nedeniyle yitirdiklerimiz oldu. Onur üyelerimiz olan Necati AYDINAyşenur ŞİMŞEK ve Behçet AYSAN başta olmak üzere bu mücadelede yitirdiğimiz: Şehmus AKINCI, Hasan KAYA, M. Emin AYHAN, Zeki TANRIKULU, İdris ÇELİK, Oktay TÜRKMEN, Veysi SIZLANAN, Hamit PAMUK, Recai AYDIN, Semra BAYRAM, Namık ERDOĞAN, Yasemin DEMİR, Eduard TANRIVERDİ, Eyyüp GÖKOĞLU, Ferman ALTUN, İkram DAMLAYICI arkadaşlarımızı saygıyla anıyoruz. Maalesef canları ile bedel ödeyerek sendikalarımızı kuran arkadaşlara 2015 yılında abluka latında olan Şırnak’ta halka sağlık hizmeti vermeye, yaralı yurttaşların hayatlarını kurtarmaya çalışırıken yaşamlarını yitirenlere Aziz Yural, Şehmus Dursun ve Eyüp Ergen arkadaşlarımız eklendi. Biz bunlara barış şehitlerimiz dedik ve bir kez daha barış şehitlerimizi saygıyla anıyorum.

Haksız hukuksuz şeklde ihraç zulmüne kalbi dayanamıyarak yaşamını yitiren Bülent Uçar arkadaşımızı, sendikamızın kuruluşundan itibaren mücadelenin içinde olan ve genel başkanlığımız ile çeşitli dönemlerde MYK üyeliğimizi yapmış olan Köksal Aydın’ı anmadan geçemeyiz. Bu mücadele içinde örgütümüzde çeşitli kademelerde yöneticilik yapmış ve aramızda olmayan tüm arkadaşlarımızı, pandemide, depremde ve şiddet sonucu yitidiklerimizi saygı ve özlemle anıyorum.

Yitirdiğimiz bu arkadaşlarımız halen mücadelemize ışık tutuyor. Sendikamız başta olmak üzere; emek ve demokrasi güçleri bu yitirilen canlara çok şey borçludur. 12 Eylül karanlığı ile yaratılan korku imparatorluğuna bu yoldaşlarımız canları ile ışık oldular. Bu ışık; Türkiye emek ve demokrasi mücadelesinin yolunu aydınlattı. Her birini ayrı ayrı saygıyla anıyor, mücadelelerinin bize rehberlik edeceğini bir kez daha tekrar etmek istiyoruz.

Geçen 28 (34) yıllık süreç içinde kamu emekçileri hareketine ve SES’e baskılar devam etti, ediyor. Son yıllarda da gerek KESK, KESK’e bağlı sendikalar ve sendikamıza yönelik baskı, gözaltı ve tutuklamalar devam ediyor.
Sağlığın, Sosyal Hizmetlerin piyasalaştırılmasına karşı örgütümüzün yürüttüğü mücadele, siyasal iktidarların istedikleri hızda ve istedikleri biçimde hareket etmelerini engellediğinden, sendikamız her dönem siyasal iktidarların hedefinde oldu.

Mücadele sürecimizde öldürülen, sürgüne gönderilen, tutuklanan, KHK zulmü ile ihraç edilen, çeşitli düzeylerde baskılara uğrayan üyelerimiz, yöneticilerimiz oldu, ancak bunlar örgütlenmemizi de, emekçilerin hak ve çıkarları için mücadelemizi de engelleyemedi.


BUGÜN HAYATA MÜDAHALEYE, DÜNDEN DAHA FAZLA İHTİYACIMIZ VAR

Çünkü adil paylaşım isteyen emekçiler, kadın mücadelesi yürütenler, doğasına ve deresine sahip çıkanlar, öğrenciler, aydınlar, inanç özgürlüğü, kimlik özgürlüğü isteyenler kısacası daha yaşanılır bir ülke ve dünya isteyen tüm kesimler ve örgütleri illegal kabul edilip yürütme (özellikle güvenlik) ve yargı kıskacına alınıyor. Baskı, soruşturma, devlet terörü, gözaltı ve tutuklamalarla biat eden, sorgulamayan, köleleştirilmiş bir toplum yaratılmak isteniyor.

Arkada bıraktığımız 28 (34) yıl içinde siyasal iktidarlar da dünyadaki yeni liberal politikaların ülkemizdeki uygulayıcıları oldular. Bu konuda uluslararası sermayenin direktif ve desteklerinin yanında, 12 Eylül darbesinin baskıcı yasalarından aldıkları güçte etkili oldu. Kamu alanındaki özelleştirme, taşeronlaştırma, piyasalaştırma politikalarını istedikleri hızda ve düzeyde olmasa da hayata geçirdiler ve halen bu alandaki tasfiye çalışmaları devam ediyor. Bu süreçte işkolumuzdaki özelleştirme- piyasalaştırmaya karşı kitlesel mücadeleler örgütleyen sendikamız oldu. Bugüne geldiğimizde burjuvazi ve onun siyasi iktidarları, özellikle de son 22 yıldır AKP hükümeti pervasız saldırılarına arttırarak devam etmektedir.

Saldırılar sadece hakları, özgürlükleri kısıtlama, çalışma düzenini çalışanlar için zorlaştırmaya yönelik yasal düzenlemeler olarak kalmamakta siyasi kadrolaşma olarak da sürmektedir. Kadrolaşma ise en çok sendikamızın üyelerine, aktivistlerine, yöneticilerine yönelmektedir. Çünkü siyasi iktidarlardan   bağımsız hareket etmeyi temel alan sendikal anlayışımız siyasi iktidarları rahatsız etmekte, onlar da “yandaş yapamadığını” bertaraf etmeye çalışmaktadır ama boşuna

Yetkilendirilmiş sendikamsı yapılar eliyle üyeliklerde örgütlenme rekorları kırılırken aynı zamanda emekçiler örgütsüz ve eylemsiz bırakılıyor.

Bugün dünden daha fazla birliğe ve birlikte mücadeleye ihtiyacımız var

Bugün iş kolumuzda elliden fazla sendika vardır, meslek sendikacılığı yeniden hortlatılmaya çalışılmaktadır. İşkolumuz emekçileri açlık ve yosulluk sınırı arasında ücretlere mahkum ediliyor. Ücretlerde azalma olmasın diye insanlar en temel insani haklardan olan yıllık izinlerini dahi alamıyor. Emeklilik ise zaten hayal durumda. Şiddet almış başını gidiyor. Angarya çalışma mobbing hiç olmadığı kadar artmış durumda.

Yukarıda ifade ettiğimiz işkolumuzdaki olumsuzluklara karşı durmanın, işkolumuzdaki piyasalaştırmanın ve ticarileştirmenin son bulmasının, işyerimizdeki en küçük hakkımızdan, en büyük talebimizin gerçekleşmesine kadar tümü için örgütlü ve birleşik mücadele bir zorunluluk haline gelmiş durumdadır.

Bugün dünden daha uyanık ve daha mücadeleci olmak zorundayız

Bugün her zamankinden daha dikkatli ve mücadeleci olmalıyız. Çünkü dünyada ve ülkemizde liberalizm herkesi etkisi altına almaya, bölmeye, parçalamaya, örgütlü mücadeleyi zayıflatmaktadır. Liberalizm; aynı işi yapanları, farklı kimlikleri, farklı inançları, farklı cinsiyetleri ve cinsel yönelim farklılıklarını, hatta farklı kentleri birbirine düşman, birbiriyle rekabet eden bir yapıya dönüştürmekte, mücadeleyi boğmaktadır. Bu nedenle hiçbir zaman emekçileri, emekçi ve yoksul halkı buluşturmaktan, emekçilerin birliğini ve halkların kardeşliğini savunmaktan vazgeçmemeliyiz.

Her türden farklılığın, bencilliğin ve bireyselliğin kışkırtılarak temel değer yapılmaya çalışıldığı, insani duyguların ırkçı bir saldırganlığa dönüştürüldüğü, en temel insan hakkının pazara çıkarıldığı bir zamanda, sahibinin sesi medyaların beyin yıkama çabalarına rağmen;  emekçiden ve halktan yana, herkesin kendini ifade ettiği, her düşüncenin çoğunluk olma hakkının olduğu, devletten ve siyasal partilerden bağımsız, emekçilerin hak ve çıkarlarını esas alan, toplumsal yararı bireysel çıkardan önemli sayan BİR EMEK ÖRGÜTÜYÜZ.

Şube ve temsilciliklerimizden en ücra köşedeki üyelerimize kadar büyük bir özveri ile çalışarak sendikal sorumluluklarımızı yürütüyoruz. Sendikamızda 28(34) yılda kazandığı örgütlenme, eğitim ve mücadele deneyimiyle emekten ve halktan yana kendine özgü bir kültür oluşmuştur. Bu nedenle kurucularımızdan başlayarak, gelmiş geçmiş tüm şube ve merkez yöneticilerimiz ve üyelerimiz haklı bir onurun sahibidir.

28.(34) yılımızı kutlarken, bugüne kadar edindiğimiz deneyimlerin ışığında; hak ve özgürlüklerimizi geliştirmek, bize giydirilmek istenen deli gömleğini yırtıp atmak, işkolumuzdaki tüm hizmetlerin ücretsiz, ulaşılabilir, nitelikli ve anadilinde olmasını sağlamak, güvenceli iş, güvenceli gelecek, barış içinde yaşanan eşitlikçi, özgürlükçü bir ülke için; daha fazla birlik, daha fazla çalışma, daha fazla örgütlenme, daha çok mücadele bizi bekliyor.

Hep birlikte başaracağız ve mutlaka kazanacağız. Bugün bizleri yalnız bırakmayan tüm dostlarımıza MYK’mız adına bir kez daha daha teşekkür ediyoruz.”

Sıddık Akın’ın konuşmasının ardından söz alan Eş Genel Başkanımız Nazan Karacabey; programda sunulacak ve Deprem bölgesi çalışmalarımızı anlatan ”Dayanışmanın SES’i” belgeseli ilk gösterimi öncesi SES Mücadele tarihinde dayanışmanın önemini vurgulayan bir konuşma gerçekleştirerek sözlerini “Dayanışma Yaşatır” diyerek sonlandırdı. Açılış konuşmalarının ardından ”Dayanışmanın “SES”İ” belgeseli gösterimi gerçekleşti. Belgeselin ardından gerçekleşen kokteyl sonrasında etkinliğimiz sona erdi.

28. Kuruluş Yıl Dönümü etkinlikleri kapsamında illerimizde gerçekleştirilen açıklama da şu şekilde:

SESİMİZ 28 YAŞINDA

90’li yılların başlarında örgütlenmeye başlayan sağlık ve sosyal hizmet emekçileri iktidarın saldırılarına karşı birleşik bir mücadelenin örülmesi için 1 Ağustos 1996’da Genel Sağlık İş, Tüm Sağlık Sen, Sağlık Sen ve Sosyal Hizmet Sen ‘in birleşmesiyle SES’i kurarak tüm sağlık ve sosyal hizmet emekçilerini kapsayacak bir mücadeleyi büyüteceklerinin sözünü verdiler. O günden bugüne; memurun sendikası olmaz diyenlere karşı fiili, meşru sendikal anlayışla mücadele ettik. Hak mücadelemizi işyerlerinde büyütürken attığımız her adımı, başlattığımız her mücadeleyi hizmetleri alan halkın nitelikli, ücretsiz, erişilebilir sağlık ve sosyal hizmet hakkı talebiyle buluşturduk.

Sağlık ve sosyal hizmet emeğini 12 Eylül darbesinin karanlığında, işten çıkarmalara, sürgünlere, faili meçhullere karşı canları pahasına örgütleyen başta onur üyelerimiz Ayşenur Şimşek, Necati Aydın, Behçet Aysan barış şehitlerimiz Abdülaziz Yural, Şehmuz Dursun ve Eyüp Ergen nezdinde kaybettiğimiz tüm arkadaşlarımızı minnet ve saygıyla anıyoruz. 34 yıldır süregelen mücadelede sağlık ve sosyal hizmet emeğinin SES’in aydınlık yüzü olmaya devam ediyorlar.

80’li yıllarda başlayan kapitalist yağmanın bugün bizi getirdiği noktada açlıkla, salgınlarla, ölümlerle sınanıyoruz. Sağlıkta dönüşümün icracısı olan AKP hükümetleri sağlık ve sosyal emekçilerinin özlük mali ve demokratik haklarını yok saymaya devam ediyorlar. Yıllardır değiştirerek deneme tahtasına çevirdikleri sağlık sistemine karşı yaptığımız itirazlar yürüttüğümüz mücadele ne yazık ki bizi haklı çıkarmıştır.

Neler yaptıklarının kısaca anlatalım;

2003 yılı başında Sağlıkta Dönüşüm Programı hayata geçirdiler. Bu programla;

  • 2004 yılında başlayan döner sermaye uygulaması ile sağlık kurumları işletme haline getirilirken, çalışanlar performansa dayalı kalem, kalem farklılık gösteren emekliliğe yansımayan ücret politikalarına mahkum edilmiştir.
  • “Reform” olarak nitelenen 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası (SSGSS) yani Sözde Sağlık Genel Sigortası 1 Temmuz 2008 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Yılların birikimi SSK hastaneleri kapatılmıştır.
  • 5 Eylül 2005 tarihinde Düzce’de pilot uygulama ile başlayan aile hekimliği sistemi 2010 yılının sonu itibarıyla ülke genelinde uygulanmaya başlanmıştır. Geliştirilmesi, güçlendirilmesi gereken 1. basamak yok edilmiş, Aile hekimliği adı altında binlerce hekime esnaf olması dayatılmış, en temel insan hakkı olan sağlık hakkı artık bir pazar nesnesi haline getirilmiştir.
  • 2 Kasım 2011 tarihinde, bir gece yarısı operasyonu ile çıkarılan 663 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile; Hastaneleri işletme haline getiren Kamu Hastane Birlikleri uygulaması, sadece 6 yıl sürebilmiştir. KHK ile gelen Kamu Hastane Birlikleri Ağustos 2017’de yayımlanan 694 sayılı KHK ile kaldırılmıştır.
  • 2017 yılında ilk şehir hastanesini açarak sağlıkta dönüşümün 3.fazını tamamladık diyorlar. Yani halka rağmen şehirlerden uzak sağlık ve sosyal hizmet emekçilerini kölelik düzeninde çalışmaya mahkum eden sağlık turizmi yatırımı sermayeyi besleyen şehir zindanları…

Sosyal Hizmetler adım adım tasfiye edilmiş, Sosyal Hizmet sadaka anlayışı içinde “Sosyal Yardım” a dönüştürülmüştür. Bakıma muhtaç yaşlı, çocuk ve kadınlar devletin korumasından alınıp her türden istismara karşı vakıf ve cemaatlerin insafına bırakılmıştır.

Taşeronlaştırma ve güvencesiz çalıştırmanın geldiği boyutlar işkolumuz çalışanlarının yarısına ulaşmıştır. Bu süreçte tam da dediğimiz gibi güvencesiz çalışma biçimi iş tanımlarımızın belirsizleşmesi, nöbet sisteminin esnekleşmesi, 4B, 3+1 çakılı gibi farklı istihdam biçimleri ile tüm istihdam biçimlerini belirlemeye başlamıştır. 

Sağlıkta dönüşümün yarattığı yıkımı sağlık ve sosyal hizmet emekçileri ve tüm toplum yaşarken kamusal, toplumsal sağlık, insan onuruna yakışır bir sağlık sistemi ve çalışma hayatı kurma kararlılığımızla mücadelemize devam ediyoruz.

Çünkü biz sağlıkta donuşum ölüm getirir diyerek SSK işgalleri yapan, iş bırakarak hayati durduran şehirlerin meydanlarına sel olup alanların SESiyiz,

Çünkü biz, gece yarısı KHK’larıyla işlerinden edilen binlerce sağlık ve sosyal hizmet emekçisinin, yıllardan sonra iade olurken artık hayatta olmayan Bülentlerin Sesiyiz,

Çünkü biz gecikmiş ve kapalı bir sağlık politikasıyla hayatını kaybeden 100 bin vatandaşımızın, koruyucu ekipmansız sahada covid ile baş başa bırakılırken hayatını kaybeden Dileklerin SESiyiz,

Artan is yükü ve mobbingler yüzünden intihara sürüklenen Mustafaların sendikasıyız, geçici görevlerde, yoğun mesailerden sonra evlerine ulaşamayan, trafik kazalarında hayatlarını kaybeden Rumeysaların, Mehmetlerin, Enderlerin SESiyiz,

Depremlerle yerle bir olan şehirlerinde çalıştıkları hastanelerin enkazlarında kalan Asiyelerin, Muratların, Cahitlerin SESiyiz,

Çünkü biz Hatay’da Adıyaman’da Malatya’da yıkıntılar arasından çıkarak kentlerimizi yeniden inşa edeceğiz diyen sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin SESiyiz,

Başka bir sağlık sistemi mümkün diyerek her türlü hukuksuzluğun adaletsizliğin yanlış politikaların takipçisiyiz. Mücadelemiz sürüyor sürecek…Çünkü

Metropollerden en ücra kasabalarda kadar üniversitelerde, şehir hastanelerinde, sağlık ve aile başkanlıklarına ve ASM’lerde her gün şiddetle karşı karşıyayız.

Eksik istihdam yüzünden ağır iş yükü ve mobbingle ezilmeye çalışılıyoruz.

Yoksulluk sınırındaki ücretlerle açlığa mahkûm ediliyoruz.

Emekliliğe yansımayan ödeme kalemleri yüzünden emekli olamıyoruz

Birbirine yabancılaştırılan mesleklerimizle iş barışımızı bozuyorlar

Toplu görüşme denilen orta oyunu ile emekçileri sarı sendikalara mecbur bırakmaya çalışıyorlar.

İşte bu bunlara karşı;

Mücadeleyi büyüten, umudu yeşerten sendikadır SES

Kamusala hizmetlerde liyakat diyen sendikadır SES

Mobbinge hukuksuzluğa tahammülümüz yok diyen sendikadır SES

Sağlık ve sosyal hizmet ekip işidir diyen sendikadır SES

Sağlıkta şiddete hayır diyen sendikadır SES

Vergide adalet istihdamda ücrette güvence diyen sendikadır SES

İktidarlar değişse de mücadeleden vazgeçmeyen sendikadır SES

SES var umut var

Yaşasın SES yaşasın KESK yaşasın örgütlü mücadelemiz!

 

İLETİŞİM: SES – Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası
Çankaya, Kızılay, Necatibey Cad. No:82 D: 4, 06420 Ankara Telefon: (0312) 232 61 22 e-Posta: [email protected]