Sağlık Bakanı Prof. Dr. Kemal Memişoğlu ile Haber Türk Televizyonunda Yapılan Program Hakkında Değerlendirmemizdir

Facebook
Twitter
WhatsApp

Sağlık Bakanı Prof. Dr. Kemal Memişoğlu ile 18.08.2024 Tarihinde Haber Türk Televizyonunda Yapılan Program Hakkında Değerlendirmemizdir.

Sayın Bakan’ın yaklaşık iki saat süren TV programını sağlık emekçilerinin ve halkın sağlık hizmetlerine erişiminde yaşadıkları sorunlara çözümlerinin ne olduğunu can kulağı ile dinleyerek öğrenmeye çalıştık.

Sayın Bakanın ifade ettiği belli başlı başlıklarda sendikamızın görüşlerini bu yazımızla paylaşıyoruz. Umuyoruz ki talep ettiğimiz randevumuza geri dönüş yapılsın. Sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin sorunları ve sağlık politikalarına dair değerlendirmemizi sayın bakana hayırlı olsun diyerek, yüz yüze sunalım.

Sayın Bakan Covid-19 pandemisini çok başarılı bir şekilde atlattığımızı ve yeni salgınlara karşı da çok hazırlıklı olduğumuzu ifade etti. Alanda çalışanlar ve çalışanların örgütü olarak, yeterli kişisel koruyucu ekipmandan yoksun olarak pandemi mücadelesine başladığımızı hatırlatırız. Sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinden yüzlercesi yaşamını yitirdi. Üretimin kesintisiz devam ettirildi. Fabrikalarda 18-65 yaş arası işçi ve emekçi aynı şekilde koruyucu ekipmanlara erişemeden hatta hastalıklarının gizlenmesi için baskılara maruz kalarak çalışmak ve toplu taşıma araçları ile işlerine gitmek zorunda kaldılar. Kapanmalar dahi sadece üretim dışında olanlar için uygulandığından hastalığın yayılması hızlandı. Sağlık bakanlığından bu süreçte tüm verileri şeffaflıkla paylaşılmasını beklerken on binlerce insanımızı koruyamadık ve kaybettik. Sağlık ve sosyal hizmet emekçileri hayatları pahasına sağlık hakkı için mücadele ederken özlük ve mali hakları için alanlara inene kadar görmezden duymazdan gelindi. Sonuç kuru alkış ve devamında halkla arasına mesafe konulan, hedef haline getirilen, pandemide ruh hali bozulan ve sorunların kaynağını sağlık ve sosyal hizmet emekçileri olarak gören zihniyetin şiddetiyle baş başa bırakıldı.

Sayın bakan sağlık sistemimizin çok güçlü olduğunu pandemi gibi deprem sürecini de çok iyi atlattığımızı ifade etti. Gerçekten çok iyi mi atlattık? Yoksa pandemi sonrası psikososyal destek alamadan 11 ili etkileyen büyük yıkımda organizasyon kopukluğu ve gecikmeler yüzünden enkazlardan sağ çıkabilenlerin üzerlerine yüklediğiniz yaşatma sorumluluğunun altında ezilmeye mecbur mu bıraktınız?

Depremin ilk anından başlayarak ve halende saha da olan bir örgüt olarak pandemi ve deprem sürecini iki cümlede “Sağlıkta dönüşüm programının pandemide cilası döküldü. Deprem de ise enkaz altında kaldı” diye özetlemiştik. Pandemi ve depremde halkın içinde hem çalışanlar hem de sağlık ve sosyal hizmet alanların oluşturduğu bir emek örgütü olarak uzun çalışmalarımıza dayanarak bu değerlendirmeyi yaptık. Sayın bakandan ricamız gerek pandemi, gerek deprem de web sitemizde yayınladığımız aynı zamanda bakanlığa da gönderdiğimiz raporlara bakmalarıdır. Sayın bakan bu raporlara baktığında görecek ki; biz sağlık emekçileri olarak yeni bir pandemiye hazır değiliz.

Sayın bakan;

Hazır değiliz! Çünkü: Yıprandık! Tükendik!

Sayın bakan aile hekimliği sisteminin ne kadar iyi bir reform olduğunu anlatmaya çalıştı. “Her ailenin bir hekimi olacak” ,“bölgeselden çok kişiye bağlı, hasta odaklı bir sisteme geçtik” dedi. Gebe ve bebek takiplerinde göçle birlikte hareketlenen akışkan bir nüfusta ulaşılamayan her gebe ve bebeğin sorumluluğunu ebe ve hemşirelerin üzerine yıkıp, performans kesintileri yaparak koruyucu sağlık hizmetlerinin etkili bir şekilde yürütüldüğünü gerçekten düşünüyor musunuz? Hekimler çalışan gideri, yakıt, sarf malzemesi, elektrik su parası, ortak gider kira gibi işlerle uğraşan hem muhasebecilere hem de işveren durumuna getirildiler. Bakanlığın dahi kira aldığı, kamusal hizmetlerin sunulduğu ASM’ler apartman altlarında, cami altlarında, kiralık mekanlarda depreme dayanıksız güvenli olmayan mekanlarda veriliyor. Depremde bazı kentlerde ASM’lerin birçoğu enkaz altında kaldı. Birçok hastane yıkıldı. Birçoğu kullanılamaz hale geldi. Depremin üzerinden 18 ay geçmiş olmasına rağmen halen ASM binaları yapılmış değil. Yaşamını yitiren yüzlerce sağlık emekçisi, cenazesi halen bulunmayan 5 hekim ve on binlerce ölen insanımız.

Hastanelerde randevu ile hekime ulaşmanın giderek zorlaştığının farkında olduklarını belirterek basamaklar arası bir entegrasyon ile randevu alımlarında ASM hekimlerinin sorumluluk alacaklarını belirtti. Bu durum koruyucu sağlık hizmetlerinden giderek uzaklaşarak tedavi edici sağlık hizmetlerinin yükünün de ASM’ler üzerine atılması anlamına gelmektedir. 1.Basamakdaki iş yükünün umarız farkındasınız. “hastalanmadan bedenimize bakmayı öğrenmemiz lazım” ifadesi toplumsal sorumluluk açısından önemli görünse de hastalanmama sorumluluğunu vatandaşa yükleyerek, ekonomik koşulların sağlıklı olmakla doğrudan bağlantılı olduğunu gözden kaçırmak demektir.

Yeterli ve dengeli beslenme, uygun konutlarda barınma, sağlıklı içme suyu, temiz çevre, doğayla uyumlu bir yaşam, barış demokrasi ve özgürlükler içinde bireyin var olmasını, yaşamını nitelikli bir şekilde sürdürebilecek işe sahip olma gibi birçok şeyi sıralayabiliriz. Bizdeki durum nedir. Toplumun büyük bir kesimi açlık sınırındaki ücret olan asgari ücrete mahkum. Çocuklar okulda açlıktan bayılıyor. Nerdeyse ekmek ve makarna dışında milyonlarca insan başka yemek yiyemiyor. Bu nedenle sağlıklı bir toplum için sadece sağlık bakanlığı değil tüm devlet kurumlarının sağlıklı olmak için gerekli olan parametreleri sağlamak için çalışma yürütmesi gerekmektedir.

Adres gösterilen ASM’lerde, kışkırtılmış sağlık talebine bağlı olarak angarya ve iş yükü daha da artacak ve şiddet kaçınılmaz olacaktır.

Konuşmanın neredeyse tamamının hekimlere dair olduğunu gözlemledik. Az bile söylediniz sayın bakan. Şiddetin hayata kastedecek şekilde hekimlere yönelmesi elbette tesadüf değildir. Hastalık önlemi alan ve tedavi eden olmak hekimleri sağlık sisteminin sembolü, haliyle hedefi haline getirmektir. Ancak şiddetin en fazla hastaneye ilk temasla başladığını ve kadın çalışanların daha fazla sözlü ve psikolojik şiddete maruz kaldığını biliyoruz. Ölmeden çözüm bekliyoruz. Sağlıkta şiddete karşı mücadele etmek keşke telkinle olsaydı içtenliğinize inanıyoruz ancak sizden daha net adımlar bekliyoruz.

TUS da malpraktis doğuracak cerrahi branşlardan giderek uzaklaşılmasına çözüm olarak ‘’ödül’’ sisteminin bu branşlarda daha fazla olacak şekilde teşvik edici olacağını düşündüklerini söyleyen sayın bakan acaba hekimlerin sorunun sadece para olduğunu mu düşünüyor?

Sağlığın giderek büyüyen sektörlerin başında geldiğini vurgulayarak neoliberal politikalara hızla devam edeceğinizi anladık. Cümle arasında özel sektörü desteklediğini ve önemsediğini de ifade eden Sayın bakan şehir hastaneleri için “sağlığın fiziki şaheserleri” diye tabir kullandı. Bizde biliyoruz ki mekanların büyüklüğü tek başına nitelikli sağlık hizmeti anlamına gelmemektedir. Elbette ki hepimiz için nitelikli erişilebilir parasız sağlık haktır. Şehirden uzak hastanelere ulaşım çalışanlar ve halk için çok ciddi bir sorun. Devasa binalarda hastane içinde de ulaşım çok büyük sorun. Şehir hastanelerinin sağlık bütçesi üzerindeki yükü, yandaş şirketlere nasıl rant aktarıldığını, 18 şehir hastanesi masrafı ile 800’e yakın devlet hastanesinin yapılabileceği gibi birçok veriyi defalarca raporlar ile anlatmaya çalıştık.

Cümle arasında ‘’devlet hastanesinde bir arızanın bir haftada tamir edilirken şehir hastanesinde yüklenici şirketi arayarak anında çözüldüğünü’’ belittiler. Diğer kamu sağlık kurumlarında yaşanan eksiklik ve arızaların giderilmesinin özelleştirme ile aşılacağı anlamına gelen bu ifade bizim açımızdan çok sıkıntılıdır. Yeterli alt yapı ve donanım yatırımı ile yeterli personel takviyesi ve denetim mekanizmaları ile bu sorunlar çok rahat aşılabilir. Çözüm özelleştirmede değil kamusal hizmetlerin ve hizmet verilen binalarının nitelikli hale getirilmesindedir.  Sayın bakan, 112 İstasyonlarında her türlü arızayı kendisi tamir eden, kışın donan, yazın sıcaktan bunalan binlerce acil hizmetler emekçisi, kliması haftalarca tamir edilmediği için 33 derece de ameliyata giren emekçiler ne düşünüyor acaba? Bahsi hiç geçmedi sayın bakan ancak sağlık ve sosyal hizmet emekçilerine yemek diyerek ne yedirilmek isteniyor? İncelemenizi öğrenmenizi isteriz. Elimizde fotoğraflar mevcut bunları -mideniz kaldırırsa- paylaşmak isteriz bakanlığınızla.

Şehir hastanelerini çok önemli bir proje olarak gördüğünü ifade etme yanında eksikliklerini de değerlendireceğini ve olumsuzluk var ise masaya yatıracaklarını ifade etmelerini de önemsiyoruz. Bunun içinde bizim, TTB’nin ve diğer emek ve meslek örgütlerinin bu konu ile ilgili raporlarına da bakmalarını sağlıklı karar vermek açısından katkı sunacağına inanıyoruz.

Koruyucu sağlık hizmetlerinin öncelenmediği, basamaklandırılmış sağlık hizmetleri içinde sevk zincirinin oluşmadığı, kışkırtılan ve kışkırtılmaya devam edilen üretim-tüketim ilişkisi içinde değerlendirilen ve artı değer yaratan piyasalaştırılmış bir sağlık sistemi içinde hastaneye başvuru sayıları da muayene sayıları da düşmez.

Bakanın verdiği bilgilere göre; bir yılda bir kişinin sağlık hizmetleri başvuru sayıları;

OECD: 6.0 AB: 5.8, Türkiye 11.2‘dir. Yani bir yılda 999 milyon kişiden fazla sağlık sistemine başvuruda bulunmuş. Aslında sayın bakan keşke bu verilere ek olarak Türkiye’deki hekim, hemşire, ebe vb. diğer sağlık emekçilerinin sayısını da bu ülkeler ile kıyaslasaydı.  O zaman biz kıyaslayalım.

Türkiye’de bin kişiye 2,2 doktor düşerken OECD ortalaması 3,7. Kişi başına düşen hemşire sayısında da Türkiye sondan ikinci durumda

Kişi başına düşen hemşire sayısında da Türkiye oldukça gerilerde. 38 üye içinde Türkiye Kolombiya’nın ardından sondan ikinci sırada.

Türkiye bin kişiye 2,8 hemşire düşerken OECD ortalaması 9,2. OECD ortalaması Türkiye’nin üç katından bile fazla.

Yani sağlık kurumlarına başvuru sayısı Türkiye’de OECD ve AB ortalamasının 2 katına yakınken çalışan sayısı da neredeyse yarısı kadar kadardır. Bu da şu anlama gelmektedir. Türkiye’deki bir sağlık emekçisinin iş yükü AB ve OECD ülkelerinin en az 3 katıdır.

Sayın bakan bu kadar sağlık emekçisi eksiği varken okullardan mezun olmuş yüzbinlerce ataması yapılmayan sağlık emekçisine dair tek kelime etmedi. Fakat “işini iyi yapan kimse boşta kalmaz” gibi çok ilginç bir laf söyledi. Ataması yapılmayanın işini iyi yapıp yapmayacağını nasıl bileceğiz diye sormak isteriz.

Hal böyleyken ücretlere dair de bir düzenleme yapılmayacağını ifade etmiştir. Bugün sağlık emekçilerinin aylık olarak eline geçen ücret yoksulluk sınırının çok altındadır. Üstelik emekli oldukları zaman aldıkları ücretlerin sadece yüzde 40’ını ancak bulmaktadır. Bu iş yükü altında sağlık emekçileri ücretleri düşmesin diye en temel insan hakkı olan dinlenme hakkını dahi almayıp izin kullanamıyor. Emeklilik bile hayal oldu.

Sayın bakan AB ülkelerinde 32 kişiye bir yatak, Türkiye’de ise 42 kişiye bir yatak düştüğünü ifade etti. Bu yatak sayılarının arttırılması içinde çalışma yapıldığını ifade ederek özellikle de şehir hastanelerine övgüler dizmeye devam etti. Evet yatak sayıları arttırılmalıdır. Ancak sağlıkta önemli başlık hizmete erişimdir. Hizmete erişimde en yakınında olan makbuldur. Bu nedenle de şehir hastaneleri yeri ulaşımı kolay devlet hastaneleri sayısı arttırılmalıdır.

Sayın bakanın konuşmalarında en üzücü olan şey sağlık hizmetlerinin ekip işi olduğunu vurgulayan tek bir cümlenin olmamasıydı. Gelen sorular karşısında kısmen hekimlerden, eczacılardan, diyetisyenlerden bahsetse de onların da sorunlarına yönelik ciddi bir çözüm önerisi göremedik. Sorulan soruların birçoğuna bu konuda çalışmalar başladı diye yanıtlar verdi. Sorunların çözümüne yönelik çalışmaların başlatılmasından elbette memnuniyet duyarız. Her türlü olumlu çalışmayı da destekleriz. Fakat işkolunda örgütlü emek ve meslek örgütlerinin de önerilerini dikkate alacağını, çözüm için kolektif çalışmaya hazır olduğunu da ifade etmesini isterdik.

Sağlık emekçilerinin ekonomik özlük ve demokratik hakları ile parçası olduğumuz halkın sağlık hizmetlerine erişim hakkı için yapılacak her türlü olumlu çalışmada destek olmaya ve birlikte çalışmaya herkesin yararına yeni bir sağlık sisteminin inşası için sorumluluk almaya hazır olduğumuzu ifade etmek isteriz. 20.08.2024

 

                                                                                                              MERKEZ YÖNETİM KURULU

İLETİŞİM: SES – Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası
Çankaya, Kızılay, Necatibey Cad. No:82 D: 4, 06420 Ankara Telefon: (0312) 232 61 22 e-Posta: [email protected]