Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası olarak 25 Mayıs Cumartesi günü, açıklanan Kamuda Tasarruf paketinin sağlık ve sosyal hizmet emekçilerine yansımasına dair Basın Toplantısı gerçekleştirildi. Basın Toplantısında KESK adına Eş Genel Başkan Ayfer Koçak da katılım sağladı.
Eş Genel Başkanımız Mehmet Sıddık Akın’ın okuduğu basın metninde şunlara yer verildi:
NE HALKIN SAĞLIK HAKKINDAN NE DE SAĞLIK VE SOSYAL HİZMET EMEKÇİLERİNİN ÖZLÜK, MALİ ve DEMOKRATİK HAKLARINDAN TASARRUF ETTİRMEYECEĞİZ!
Kamu çalışanları, emekliler, işçiler, çiftçiler kısaca tüm halkı ekonomik dar boğazda yaşamaya mahkûm eden iktidar partileri çıkış yolu olarak yine halkın yaşam hakkına göz dikmiştir. Yıllardır bürokratlarından milletvekillerine kadar sürdürdükleri gösterişli, şatafatlı yaşam tarzlarının faturasının kamu hizmetlerinden kısılarak kamu çalışanlarına ve halka çıkarılmasını kabul etmiyoruz.
Pendemi ve deprem döneminde de çöken sağlık ve sosyal sosyal hizmet sitemine rağmen büyük fedakârlıklar ve emekle çalışan üzerlerine düşeni fazlasıyla yapmış olmasına rağmen haklarımız ödenmemiş ve bu haklarımız içinde mücadele etmek zorunda kaldık.
Bugün kamu tasarruf paketi ile uygulamaya konulan pek çok madde doğrudan kamu çalışanlarını ve özellikle sağlık ve sosyal hizmet emekçilerini olumsuz etkileyecektir. İktidarın kendi yarattığı krizin faturasını ödemeyi redediyor ve mücadele etmekten vazgeçmeyeceğiz.
Bizleri doğrudan etkileyecek tasarruf tedbirlerini sorgular isek;
Kamuda personelin etkin kullanımı sağlanarak atıl personel oluşumuna izin verilmeyecek, Emeklilik, istifa ve ölüm gibi nedenlerle meydana gelen azalma kadar yeni kadro ihdası ve kullanımı talebinde bulunulabilecek, denilmektedir.
Bütçe giderinde tasarrufu düşündürecek kadar çoklukta olan âtıl personel diye tanımlanan kesimin, tanımlarının net yapılmasını istiyoruz. Zira ağır ve tehlikeli iş kolundan sayılan sağlık iş kolunda bu tanıma uygun bir meslek grubu olamamakla birlikte iktidarın yükselttiği sarı sendikalar ve yöneticileri dahil ayrıcalıklı ve kontrol edilemez bir kesim mi oluşturulmuştur?
Yıllardır iş kolumuzda en büyük problemin istihdam açığı olduğunu söylüyoruz. AB ve OECD ülkeleri ile yapılan karşılaştırmalar sonucunda ülkemizin yetersiz sağlık insan gücüne sahip olunduğu gerçeği ortadadır.
Türkiye’de 100 bin kişiye düşen hekim sayısı 228, AB’de 402, OECD 372 kişidir.
100 bin kişiye düşen ebe-hemşire sayısı 356, AB’de 890 ve OECD’de 1002 kişidir.
Sağlık ve sosyal hizmetlerde istihdam açığı sadece çalışanları etkilemez. Verilen hizmetin niteliğini de doğrudan etkiler. Bugün hastaneye başvuru oranları ülkemizde yıllık kişi başı 11’ler civarında iken, OECD ve AB ülkelerinde bu rakamlar yıllık 5-6 ortalamasındadır.
AB ve OECD ortalamalarına göre eksik personel ve iki katı başvurucu ile çalışmak zorunda bırakılıyoruz. Kışkırtılmış sağlık talebi ile iş yükümüz daha fazla artmaktadır. Bizler için angarya çalışma, mobbing ve baskı anlamıu taşıyan bu durum halk için nitelisiksiz hizmet, uzun sanal kuyruklar demektir.
Kamu sağlık kurumlarına yeterince ödenek ayrılmıyor.
Özellikle 112 komuta merkezlerinde çalışanların tadilat tamirat ve temizlik işlerini kendilerinin yaptığını ya da pansuman çözümlerle sağlıklarını ve hayatlarını korumaya çalıştıklarını bilmiyor musun? Tasarruf tedbirlerini açıklamadan önce sağlık ve sosyal hizmet kurumlarımızı terk ettiniz!
Yaşamını sürdürmek için yaş haddine kadar çalışmaya mecbur bırakılan sağlık ve sosyal hizmet emekçileri zaten emekli olamıyor. Çünkü çalışırken ele geçen ücretin ancak yüzde 40’ını emekli maaşı olarak alabiliyorlar. Bu madde açıktan istihdam yok demektir. Yüzbinlerce mezun sağlık ve sosyal hizmet emekçisi atanmıyor. Özel hastanelerde iş bulanlar ise açlık sınırı altında çalıştırılıyor.
Kamu personeli zorunlu haller dışında fazla mesai ve nöbet ücreti alacak şekilde çalıştırılmayacak.
Geçinmek için fazla ve mesai ve nöbet ücretlerine mahkûm edilen sağlık ve sosyal hizmet emekçilerine şimdi de fazla mesai ve nöbet ücreti yok diyorlar. Yüksekokul mezunu bir çalışanın saatlik aldığı ücret brüt 76,08 Türk Lirasıdır. Özellikli birimler de bu ücret 114,12 TL’dir.
Bizlerde bu sefalet ücretlerini almak istemiyoruz. Dinlenme hakkımızı kullanmak istiyoruz. Ne fazla mesai ne de nöbet istemiyoruz. Hatta haftalık çalışma süresinin 35 saate indirilmesini savunuyoruz. Bunlar için de yeterli personel istihdamı, halk ve emekçiler yararına bir sağlık ve sosyal hizmet sunum modeli istiyoruz. Emekliliğe yasıyan yoksulluk sınırı üzerinde temel ücret istiyoruz.
Yoksulluk sınırındaki ücret politikaları sağlıklarını riske atacak şekilde çalışma yükü altına giren sağlık emekçileri aynı zamanda angarya ve mobbingide normalleştirildiği baskı ortamında çalışmaya zorlanmaktadır. Otoritelerine tehdit olarak gördükleri sağlık ve sosyal hizmet çalışanlarını mesleğine, yetkinliğine, liyakatin bakmaksızın keyfi sürgün ve baskılarla denetim altına almaya, yıldırmaya çalışan yöneticilerinden tasarruf edilmesini umuyoruz.
Savunma ve güvenlik hizmetleri hariç, kamu kurumlarında toplu taşıma olan yerlerde personel servis hizmetleri sonlandırılacak, hizmet alımı suretiyle sağlanan servis hizmetleri ise sözleşme süresinin bitimine kadar devam edebilecek.
Sağlık ve sosyal hizmetler iş kolumuzda yataklı ya da acil birimlerde ikili ya da üçlü vardiya sistemi ile hizmet yürütülmektedir. Gece geç saatlerde denk gelen mesai çıkışları can güvenliğini tehlikeye açık hale getirmektedir. Çok kez servis talebimizi ve gerekçelerimizi ilgili kurumlara yazılı iletmemize, demokratik tepkilerimize rağmen çözüm üretilmemiştir. Buna rağmen üniversite hastanelerinde daha yaygın ancak kısmı kullanılan servislerin sözleşme bitiminde iptal edilecektir. Bu yaklaşım çözüm üretmekten uzak olup başınızın çaresine bakın demektir.
Yeni lojman, her ne adla olursa olsun memur evi, kamp, kreş, eğitim, dinlenme ve benzeri sosyal tesis ve bunlarla ilgili arsa veya arazi satın alınmayacak, kamulaştırılmayacak, yeni kiralama yapılmayacak ve yeni inşaata başlanmayacak.
Sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin en büyük sorunlarından biri de barınma sorunudur. Geçmiş yıllarda kısmen var olan lojmanlarda ikamet şansı bulan sağlık ve sosyal hizmet emekçileri, yıllar içinde pek çok lojmanın kapatılarak âtıl hale gelmesiyle bu haklarını da kaybetmişlerdir. Bugün atanan emekçiler gidecekleri illerde önce barınma sonra ulaşım koşullarını sorgulamaktadır. Büyük şehirlerden ve tatil bölgelerinden fahiş oranlara varan kira fiyatları yüzünden uzak durmaktadırlar. Birbirini tanımayan insanlar aynı evin odalarını paylaşarak güvenlik kaygılarıyla yaşamaya çalışmaktadır.
Kamuda var olan birkaç lojmanı sağlık ve sosyal hizmet emekçileri kullanamıyorken var olan birkaç lojman ve sosyal tesisin ekonomiye kazandırılması ne anlama ne gelmektedir. Bakanlığın kısıtlı sayıdaki sosyal tesisinin şimdiye kaç sağlık ve sosyal hizmet emekçisi tarafından kaç kez kullandığını da soralım?
Bu sorularımızın cevabını alamayacağımızı biliyoruz. Lojman kiraları ve sosyal tesis ücretleri rayiç bedeller dikkate alınarak yeniden belirlenecek olması kamu çalışanının emeğine göz koymak değil de nedir?
Memurlara toplu sözleşmede öngörülen koruyucu giyim ve donanım malzemeleri ayni yardım şeklinde verilecek. Bu yardım karşılığında çek, kupon ve benzeri ödeme araçları kullanılmayacak ve nakdi bir ödemede bulunulmayacak.
Giyim yardımları güncel fiyatları karşılamaktan çok uzaktır. Hazine ve Maliye Bakanlığının 2023 yılı AYNİ OLARAK YAPILACAK GİYECEK YARDIMINA İLİŞKİN AZAMİ BİRİM FİYAT Listesi’nde Hemşire-Ebe Forması 97,20 Laboratuvar Kıyafeti 70,62, Ameliyathane Kıyafeti 70,62TL, NAKDİ OLARAK YAPILACAK GİYECEK YARDIMINA İLİŞKİN AZAMİ BİRİM FİYAT Listesi’nde ise; Hemşire-Ebe Forması 104,96, Laboratuvar Kıyafeti 76,24, Ameliyathane Kıyafeti 76,24TL’dir.Nakdi yardımlar yapılmayacak derken anlıyoruz ki, maliye bakanı ebe hemşire formasından 7,76tl, ameliyathane ve laboratuvar kıyafetinden 5,62 TL kar planlamakta başka bir deyişle kamuyu zarara uğratacak bu kalemlerden bu kadar kar ederek açığı kapatmayı kapatacağını iddia etmektedir.
Bizler yıllardır giyim yardımı olarak verilen nakti miktarlar ile bırakın üniforma almayı çorap parasına bile yetmemektedir. Ayrıca 24 saat çalışılan ve enfeksiyon riski olan bir iş kolunda çalışanlar olarak ihtiyacımızı karşılayacak yeterli sayıda ve kalitede iş kıyafetleri istemeye devam edeceğiz.
Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası olarak kamu tasarruf tedbirleri ile halkın sağlık hakkının da ciddi şekilde olumsuz etkileneceğini belirtmek isteriz.
Türkiye İstatistik Kurumu 2022 yılının sağlık harcamaları istatistiklerine göre toplam cari sağlık harcamaları, gayrisafi yurtiçi hasılanın yüzde 3,7’si kadardır. Türkiye’nin OECD ülkeleri arasında en düşük pay ayıran ülkedir. Toplam sağlık harcamalarının payı 2021’de yüzde 4,6 iken, 2022’de yüzde 3,7’ye gerilediği gibi Sosyal Güvenlik Kurumu’nun geri ödeme kapsamında yer alan ilaçlarda kısıtlamalar artmaktadır. SUT kapsamından ilaç kalemi her gün azalırken hastanelerde tıbbi malzeme konusunda derinleşen yetersizlikler yaşanmaktadır. Halktan 14 kalemde ilaç katkı katılım payı ve ilave ücretler alınmaktadır.
Türk Eczacıları Birliği’nin açıklamasında göre hastaların cebinden çıkacak ilaç fiyat farklarının kur farkı ve ekonomik kriz sebebiyle gittikçe daha çok artacağı “2024 yılında katılım payı haricinde vatandaşlarımızın cebinden çıkacak ilaç fiyat farkının 20 milyar lirayı bulacağı öngörülmektedir’’ denilmektedir.
2,7 trilyonluk bütçe açığının kamu çalışanlarından tasarrufla toplanması hedeflenen 100 milyar lirayla kapatılması mümkün müdür? İllerimizden sağlık tasarruflarına dair haberler gelmeye başladı, tasarruf tedbirleri kapsamında Acil hizmeti verilen birimlerde sarı ve kırmızı alanların birleştirildiği yine bazı illerde 112 istasyonlarının bir kısmının kapatılacağı haberleri gelmeye başladı, endişemiz, tasarruf gerekçesiyle doğrudan halkın ve sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin sağlık ve özlük haklarının gasp edilmesidir. Ayrıca baskı ve mobbing le angarya çalışmaya mecbur bırakılan sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin kart basmamak, geç gelmek gibi bahanelerle ek ödeme ve teşviklerinin kesilmesi ile cezalandırıldığı haberlerini almaya başladık.
Sağlık Ve Sosyal Hizmet Emekçileri sendikası olarak tasarruf tedbirlerinin kamu kaynaklarından, kamu çalışanlarından başlanarak uygulanmasını, şimdiye kadar ayrıcalıklı bir kesim tarafından pervasızca harcanan, sermayeyi besleyen iktisadi yaklaşımını gizlemeye yönelik olduğunu belirtiyoruz. Tasarruf edilemeyen itibarın ülke olarak bizi getirdiği bu noktada elinizi, gözünüzü işçinin emekçinin emeğinden, ekmeğinden çekin! Daha derinleşeceğini düşündüğümüz zorlu süreçte ne halkın sağlık hakkından ne de sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin özlük, mali demokratik haklarından tasarruf ettirmeyeceğiz!