HEMŞİRELİK MESLEĞİNİN SORUNLARINI HEMŞİRELERİN ÖRGÜTLÜ GÜCÜ ÇÖZEBİLİR. GÜCÜNÜ FARK ETMELİ VE HAREKETE GEÇMELİSİN!
1995 yılında ilk 9 kişilik geçici yönetim kurulunda 3, 227 kurucu üyenin içinde 72’sinin hemşire olduğu bir sendikadır SES. Hemşirelerin mesleki, ekonomik ve özlük haklarına dair yıllardır söz kurmuş, iş yerinde boykotlarla, iş bırakmalarla fiili ve meşru mücadelenin en güzel örneklerini veren Songüllerin, Rabiaların, Arzuların, Raşidelerin, Ayşenurların bıraktığı yerden bayrağı alan ve hiç yere düşürmeyen hemşirelerin sendikasıdır SES. Mücadeleyi kendi kuruluş tarihiyle başlatan, meslek sendikacılığını öne çıkararak, meslek şovenizmiyle üye devşirip ekip ruhunu zedeleyenlere sendikanın “ne olduğu, ne olmadığını” da öğretecek olan yine SES olacaktır.
SES’li Hemşireler Yetersiz Hemşire İstihdamının bilinçli bir şekilde sürdürüldüğüne inanmaktayız. Şöyle ki;
Sağlık hizmetlerinin en önemli kaynağı insandır, etkili ve verimli bir sağlık hizmetinin, yeterli sayı ve nitelikte sağlık personelinin doğru zamanda ve doğru yerde istihdam edilmesiyle sağlanacağını bu alanda çalışma yapan herkes kabul etmektedir. Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında bilinçli olarak başlatılan hekim, ebe, hemşire ve sağlık memuru ağırlıklı sağlık insan gücü yetiştirilmesi süreci geçen yıllar içinde salt hekim ağırlıklı bir üretim biçimine dönüşmüş ve sağlık insan gücü planlaması, son yıllarda gereken özenin gösterilmediği, en az hemşireyle çok iş gördürme saikiyle hareket eden popülist sağlık politika yapıcılarının terk ettiği bir alan olmuştur.
Ülkemizde gerçekçi olmayan veya yetersiz planlamalar yapılması sonucunda, sağlık sistemin üretkenliğini azalmış, işleyiş ciddi olarak bozulmuştur. Sağlık maliyeti arttırılmış, kaynakların dengesiz dağılımına neden olunmuştur. Tüm bunların sonucunda toplumun ihtiyaç duyduğu yerde, zamanda ve hak ettiği nitelikte sağlık hizmeti alması güçleşmiştir. Maliyet kaygıları, sağlıkta dönüşüm programları ve sermayenin ihtiyaçları vb. nedenlerle dünyada ve Türkiye’de bugüne kadar etkili ve rasyonel insan gücü planlamasının yapıldığını söylemek pek mümkün değildir ki bugün yaşadığımız sorunların temel kaynaklarından biri de eksik istihdamla çalıştırma tercihidir.
Hemşirelik; birey, aile ve toplumun sağlığını ve esenliğini koruma, geliştirme ve hastalık durumunda iyileştirmeye yönelik çabaların tümünde yer almaktadır fakat hemşirelerin tedavi edici sağlık hizmetlerinde ki rolüne odaklanıldığından Türkiye’de sağlık bakım kurumlarında hemşire insan gücü planlaması “Sağlık Bakanlığı Taşra Teşkilatı Yataklı Tedavi Kurumlarına Yönelik Yatak ve Kadro Standartları Yönetmeliği ”ne göre yapılmakta olup, hasta/yatak sayısı ile orantılı hemşire sayısı (geleneksel yöntem) kullanılmaktadır. Verilen yatak-hemşire oranları minimum düzeyde bakım için yeterli hemşire sayısı olarak tanımlanmış olup, minimum düzeyde bakımın nelerden oluştuğu açıklanmamaktadır. Toplum sağlığı ihtiyaçlarını, sağlık sistemlerinin karmaşıklığını ve bakım sektöründe yeni ortaya çıkan bakım modellerini dikkate alan hemşirelik iş gücü planlarının oluşturulması gerektiğini Covid-19 pandemisi çok net bir şekilde ortaya çıkarmasına rağmen çağdışı ilkel yöntemlerde ısrar edilerek toplumun sağlık hakkı ihlal edilmektedir.
Ülkemizde ve dünyanın birçok ülkesinde hemşirelik; en kritik, riski en fazla ve çalışma koşulları en ağır mesleklerden olmasına rağmen tersi bir biçimde en az kazanan ve en az değer biçilen mesleklerden biri haline getirilmiştir. Covid-19 salgını bizlere “hemşirelik mesleğinin önemini ve hemşirelerin sağlık sisteminde oynadıkları kritik rolünü ortaya çıkardığı gibi hemşirelerin ne kadar yük altında olduklarını ne kadar yetersiz kaynaklara sahip olduklarını ve küresel bir sağlık krizinin sonuçlarına karşı ne kadar da savunmasız olduklarını da” gösterdi.
Hemşireler olağan ve olağanüstü dönemlerde genellikle sınırlı kaynaklara ve yetersiz istihdam seviyelerine sahip sağlık kurumlarında uzun saatler boyunca çalışmaya zorlanmaktadırlar. Birçok ülkede hemşireler, yeterli kaynak ve kişisel koruyucu ekipman olmadan çalışarak sağlıklarını ve yaşamlarını riske atmaktadır. Hemşirelik krizdedir ve “Hemşirelik krizi, hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkeleri etkileyen küresel bir sorundur” (Uluslararası Hemşireler Günü ICN 2023 Raporu).
Değer verilen, desteklenen, donanımlı ve sağlıklı bir hemşire iş gücü, bireyler ve topluluklar için en yüksek düzeyde destek ve sağlık hizmetleri sağlayabilir ve sağlıklı bir toplumun gelişmesini isteyen ülkeler, hemşirelik yatırımına öncelik vermelidir. Fakat küresel sermayenin ihtiyacına göre sağlığı dönüştüren, hak olmaktan çıkaran ve meta haline getirmeye çalışan ulusal sağlık tekelleri ve onların sermayedarları buna izin vermemektedir. Uluslararası Hemşireler Günü ICN 2023 Raporu’nun “Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), küresel bir hemşire sıkıntısı olduğu ve nüfus yaşlandıkça durumun daha da kötüleşeceği konusunda uyarıda bulunduğu; Lancet’te (Haakenstad, 2022) yayımlanan yakın tarihli bir araştırmaya göre, dünya genelinde 30 milyondan fazla hemşire açığı var ve en büyük açığın düşük ve orta gelirli ülkelerde olması bekleniyor” bilgileri durumun vahametini ortaya çıkarmaktadır.
Ülkemizde de İstanbul, Ankara, İzmir gibi birçok metropol illerde hemşirelik krizi bir kaosa dönüşmüştür. Bu günlerde İstanbul’daki bazı kamu hastanelerinin kliniklerinde 36 hastaya 1 hemşire sağlık bakım hizmeti vermekte, yıllık izinlerini kullanamamakta, hasta halleriyle çalıştırılmakta, rapor alanlar hakem hastanelere yollanmakta, sabah mesaisine geldiğinde başka bir birime görevlendirilmekte, WhatsApp gruplarından talimatlarla görev yeri değişiklikleri yapılmakta kısacası hemşire yetersizliği nedeniyle pansuman uygulamalarla canlarından bezdirilmektedirler.
Bu yetersizlik kimilerini tüketirken, bazı hemşireler ise arkasına ya sarı yapılanmayı ya da dayılarını aldıklarından hemşirelik meslek görev tanımı içerisinde olmayan masa başı işlerde mesailerini sorunsuz, şiddetsiz, tamamlamakta, 25 yıl üzeri hemşireler gün aşırı nöbet tutarken 2-3 yıllık tabiri caizse “torpilli hemşireler” nöbette girmeyip sarı yapılanmaya üyeleme yaparak mesai tamamlamaktalar. Sorumlu hemşirenin yanı sıra, koordinatör hemşireler, koordinatör yardımcıları, birim eğitim hemşiresi gibi sarı yapılanma üyelemesi yapanlara mevzuatta olmayan ünvanlar dağıtılarak, çalışmayan iş üretmeyen bir ayrıcalık kastı oluşturularak iş barışı bozulmaktadır. Ses çıkaran itiraz edenlere ise mesnetsiz iddialarla soruşturma başlatılmakta, görev yerleri değiştirilmekte psikolojik şiddet uygulanmaktadır. Çalışan kaynağının giderek azalması; aynı işin daha az sayıda çalışanla ortaya çıkarılması, dolayısıyla çalışanların iş yüklerini artırarak işin niteliğini olumsuz yönde etkilemektedir. Çalışmalar, hemşirelik iş yükünün hasta bakımına olan negatif etkisini kanıtlamasına rağmen nitelikli, güvenceli ve yeterli sayıda sağlık çalışanı istihdam etmemek için son 21 yıldır özel bir çaba içerisinde olduğu görülmektedir.
Uzunca bir süredir hemşirelerin çoğu hasta bakımı verdiklerinde, işten eve gittiklerinde ve ertesi gün işe geldiklerinde yorgunlar. Çünkü birçok hemşire yetersiz uyumaktadır ve yetersiz uyku sonucunda, uyku ritimleri bozulmuş durumdadır. Ne kendi sağlıklarını, ne de bakım verdikleri hastaların güvenliğini, tehlikeye attıklarının farkında bile değillerdir. Üzerlerinde az sayıda hemşire ile çok sayıda hastaya bakım verme yükü, sağlık ve sosyal iş kolunda yetkili sarı sendikaca atanan liyakatsız yöneticilerin mobbingi vardır. Son zamanlarda azımsanmayacak sayıda gencecik hemşire meslektaşımız, nöbet sırasında ya da sonrasında kalp krizi nedeniyle hayatını kaybetmiş, kimileri baskıya dayanamayarak tükenmiş ve intihar etmiştir. Uzun yıllar gece nöbeti tutan hemşirelerde meme kanseri görülme sıklığının diğer kadınlara göre daha fazla gerçekleştiğine şahitlik ediyoruz. Zira birçok meslektaşımız meme kanseri nedeniyle hayatını kaybetti.
Hal böyleyken; hastane, yatak, yoğun bakım ünitesi sayıları; acile ve polikliniğe başvuran hasta sayılarının artışıyla övünen Sağlık Bakanı’nın hiç bakım kalitesi göstergelerine yönelik kamuoyu açıklamasına denk gelmemişsinizdir. Çünkü sağlık bakım kalitesi kağıt üzerinde çıkarılan istatistiksel veri değerinden öteye geçmemekte, sağlık politikacılarının ilgi alanına dahi girmemektedir. Bunun nedeni ise sağlık bakımının kalitesi, sağlık bakımını verenlerin çalışma koşullarının (çalışma saatleri, dinlenme, motivasyon vb.) niteliği ile doğru orantılı olduğu içindir. Uzamış çalışma saatleri, zorunlu mesailer, sözleşmeli çalışma, yetersiz ücretlendirme, uygun teknolojik donanım ve malzemenin bulunmaması, yanlış tasarruf politikaları (az sayıda elemanla iş gördürme), yeterli kanıt ve veriye dayanmadan, bilimsel araştırma sonuçlarını dikkate almadan yapılan hemşire insan gücü planlamaları vb. nedenlerle sağlık bakımını 24 saat kesintisiz veren hemşireler, sistemden kaynaklı hatalar nedeniyle tükeniyor, hasta güvenliğini sağlamakta güçlük çekiyor, beden ve ruh yorgunluğu nedeniyle etik kurallara uymada ikilem yaşıyor. Sonrasında ise hiçbir şeyin değişmeyeceği düşüncesiyle ya mesleği ya da ülkeyi terk etmek durumunda kalıyor.
Son zamanlarda kamu özel ortaklığı şeklinde yapılan şehir hastaneleri, hemşirelerin çalışma koşullarını daha da çekilmez ve çözülemez bir çile haline getirmiştir. Hemşireler bu devasa yapılarda kimliksizleştirilmiş, yalnızlaştırılmış ve kaybolmuşlardır. Oysa hemşireler “Yeni doğanın ilk çığlıklarına, ölenlerin son nefeslerine ve hayatın en değerli, en trajik anlarından bazılarına tanıklık ederler İnsanlığa hizmet eder ve bireylerin, toplulukların ve ulusların sağlığını ve refahını korumak için çalışırlar”. Hemşireler, dünya çapında sağlık alanındaki en büyük iş gücüdür ve sağlık sistemlerinin daha sürdürülebilir hale gelmesine ve insanlığın gelişimine yardımcı olan bir meslek grubudur. Uluslararası Hemşireler Birliği (ICN) tarafından 2017 yılının teması, “Hemşireler: Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerine Ulaşmada Öncü Ses” olarak belirlenmiştir. Pandemide DSÖ Cenevre Yönetim Kurulu, Florence Nightingale’in 200. doğum yıldönümü onuruna 2020 yılını «Uluslararası Hemşire ve Ebe Yılı» olarak ilan etmiş olmasına rağmen Şehir hastanelerinde hemşireler; banttan herhangi bir ürünü sorgulamadan hızlıca üretmesi gereken işçilere dönüşmüşlerdir. Hemşireliğin toplumu güçlendirici rolleri yok sayılmakta, mesleki ve etik sorumluluklarını göz ardı etmeleri istenmekte, özgür düşünmeleri engellenmekte, iyi bir insan ve başarılı bir hemşire olma çabaları umursanmamaktadır. Bu çabanın insanların sağlığını evrensel düzeyde artırdığı gerçeği bilinmesine rağmen bu vurdumduymazlıkta ısrar edilmektedir.
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca 2024 bütçe sunumunda Yoğun Bakım Yatak Kapasitesini 18 kat arttırdığıyla övünürken hemşire insan gücü kapasitesini kaç kat arttırdığını da söylemelidir. Çünkü yoğun bakım ünitesi en gelişmiş teknolojik cihazlarla kurulsa da adı üzerinde olduğu gibi yoğun bir emekle hasta bakımını hemşireler vermektedir. 18 kat kapasite artırımı açıklanırken; düşme oranları, basınç yaralanması oranı, hastane ilişkili enfeksiyon oranı, intravenöz infiltrasyon oranı transfüzyon reaksiyon oranı, cerrahi enfeksiyon oranı, hemşire eğitim düzeyi (lise, ön lisans, lisans ve lisansüstü), sertifikasyon oranı (temel yaşam desteği kursu, özel dal hemşirelik kursları gibi), kesici-delici alet yaralanması sayısı, kan ve vücut sıvılarına maruziyet sayısı, el hijyeni uyum oranı gibi göstergelerin de kamuoyuna açıklanması gerekirdi ki asıl övünülmesi gereken bu oranların istenilen düzeylerde olmasıdır.
Bir planlama olmaksızın, pansuman niteliğinde, küresel ölçekte değişen ve gelişen dünyada nüfus artışına, hastalıklara vb. sağlık talebine yönelik hemşire istihdamının artırıldığını izliyoruz. Fakat bu artışın ülkemiz açısından nitelikli bir sağlık bakım hizmeti vermeye yeterli olmadığını biliyoruz. Dünya çapında ve ülkemizde yapılan araştırma sonuçlarına dayanarak hemşire insan gücü planlaması yapılmadan 1000 kişi başına düşen hemşire sayısını OECD ülkeleri düzeyine getirmeden, güvenceli istihdam modellerini uygulamadan nitelikli sağlık hizmeti vermenin mümkün olmadığını söylemekten çekinmiyoruz.
Bu nedenle acilen;
- Toplum sağlığı ihtiyaçları, hastaların akut bakım ihtiyaçları ve bunların karmaşıklığı, bakım alanlarında hemşirelik faaliyetlerinin çeşitliliği, personel devri ve mesleğin değişen demografisi gibi birçok değişken nedeniyle hemşire iş gücü planlarının oluşturulmalı, akademisyenler, meslek odaları ve sendikalar planlamalarda yer almalıdır
- Yukarıdaki unsurlar göz önünde bulundurarak, hemşirelik eğitim sistemleri gözden geçirmeli, genişletmeli ve kendi kendilerine yeterli olma becerileri artırılmalı, nüfuslarının ihtiyaçlarını karşılamak için yeterli sayıda hemşire yetiştirme imkanları izlemeli ve takip edilmelidir.
Sorunlarımızı SES’te örgütlenerek, örgütlü gücümüzle, birlikte çözeceğiz. SES var Umut var.