İstanbul Şubelerimiz, “Halkın sağlık hakkı ve sağlık emekçilerinin haklarının korunması için sağlık kuruluşları depreme dayanıklı hale getirilirken ranta kurban edilmesin, yerlerinde dönüştürülsün” açıklamasında bulundu.

Bugün İstanbul Şişli Şubemizde basın toplantısı gerçekleştiren İstanbul Anadolu, Bakırköy, Anadolu ve Aksaray Şubelerimiz adına ortak açıklamayı yapan İstanbul Anadolu Şube Kadın Sekreterimiz Hatice Yayla şöyle konuştu: “13 milyon yurttaşın bizzat depremi, 80 milyon yurttaşın ise yıkımı yaşadığı 6 Şubat depremiyle beraber Türkiye’nin deprem ülkesi olduğu gerçeğiyle bir kez daha karşı karşıyayız. Bu gerçek göz ardı edilerek inşa edilen politikalarla daha da katmerlenen acımız ve öfkemizle bugün buradayız. Buradayız çünkü deprem vergilerinden gelen parayı duble yollara harcayan iktidarın yaptığı yollar da depreme dayanamayıp afet bölgesine 2 gün yardım dahi ulaşamamış, otel konforunda yaptığı hastaneler yıkılıp büyük çoğunluğu hizmet veremez hale gelmişken Sağlık Bakanı reklam filmi çekme derdine düşmüş, AFAD değil çadır yemek dahi dağıtmakta yetersiz kalırken Kızılay, çadırlardan para kazanma derdine düşmüş, ekranlarda bol sıfırlı bağışlar ile hayırseverlik karnavalına çevrilmiş fakat bu bol sıfırlı bağışlara rağmen 13 milyon yurttaşımız barakalarda, çadırlarda, sokaklarda Asrın İhmalkârlık Felaketi yüzünden depremi en acı şekilde yaşayıp göç ettirilmeye zorlanmıştır. Tüm bu olanlara rağmen iktidar ve çevresi yaşananlardan; tamamen kâr amacı güden, şehir merkezlerinden yoksul emekçi halkı uzaklaştırıp sermaye sahiplerini yerleştirmeyi amaçlayan rantsal dönüşüme karşı çıkan bizleri suçlama cüretinde bulunup her söylediğimizi not etmekle tehdit etmiştir. Bizler bu veya başka hiçbir tehditten korkmuyor aksine söylediklerimizin dikkatle dinlenip not edilmesini istiyoruz. Türkiye bir deprem ülkesidir. Bilim insanları İstanbul depreminin de eli kulağında olduğunu söyleyip hazırlık yapılması gerektiğini artık bas bas bağırarak dile getirmektedir. Bu hazırlık sadece beton dökmeye indirgenmemeli, daha da mühimi iktidar ve sermaye çevreleri bu hazırlığa kâr ve daha çok kâr merkezli yaklaşımından vazgeçmelidir. Depreme dirençli İstanbul için hazırlık; ekonomik, kültürel, idari ve sosyal boyutlarıyla çok yönlü bir süreç olarak işlenmelidir. Bu hazırlığın en önemli ayaklarından birisi İstanbul’un sağlık sisteminin ve altyapısının olası deprem sürecinde ihtiyaçlara yanıt verecek ve yoğunluğu kaldırabilecek hale getirmektir. 6 Şubat Depreminde ne yazık ki sağlık hizmeti büyük ölçüde işleyemez hale gelmiş, hastalar servislerde ve yoğun bakımlarda kaderine terk edilirken; ekip arkadaşlarını, ailesini, akrabalarını kaybeden sağlık emekçilerinden de aynı zamanda depremzede olmaları göz ardı edilip fecaat bir organizasyonsuzlukla yıkık dökük binalarda, eksik personelle gerekli sağlık hizmeti ihtiyacını karşılanması beklenmiştir. Bizler aynı faciayı yeniden yaşamamak adına geçtiğimiz ay tüm hastane başhekimliklerine dilekçe verip depreme dayanıklılık testi yapılmasını istedik. Depreme dirençli bir İstanbul seferberliğinin belki de en önemli ayağı olan sağlık sisteminin planlanmasına da ertelenme olmadan ivedilikle başlanmalıdır. Hastanelerin dayanıklı hâle getirilmesinin yanında ulaştırma yollarının da kapanmaması için çaba gösterilip ulaşım mesafesi en aza indirilmelidir. Bu hazırlıklar yapılırken öncelik kamu yararı olup asla ranta dönüştürülmemelidir. Bizler Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası olarak gerek İstanbul’da gerek tüm Türkiye’de yürütülecek çalışmalarda üzerimize düşeni yapacağımızı bildirirken bu çalışmaların rant aracına dönüşmesinin de tam karşısında olduğumuzun bilinmesini istiyoruz. Bizler ranta dönüşmemesi için Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası olarak Şişli Etfal, Çapa, Cerrahpaşa, Haydarpaşa Numune, Süreyyapaşa Göğüs Hastalıkları gibi ve İstanbul’da binası depreme dayanıklı olmayan tüm hastanelerin yerinde dönüşümünü istiyoruz. Şişli Etfal Hastanesinin en kısa zamanda, aynı yerinde, tam teşekküllü bir hastane olarak faaliyete devam etmesi yönündeki talebimizi bir kez daha en güçlü şekilde dile getirmenin, tam da zamanın ruhuna uygun olduğuna inanıyoruz. Derhal, gecikmeden, acilen… Etfal’in acil servisinden ve polikliniklerinden başlayarak, halka yeniden hizmet verebilmesi için ne gerekiyorsa yapılmalıdır. Eğer binada sorun varsa acilen güçlendirme yoluna gidilmelidir. Eksik yanları tamamlanmalı, eskisinden daha donanımlı bir hastane olarak hizmete devam etmelidir. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi ve Hastanesi, iktidar tarafından, hastaları müşteri garantili şehir hastanelerine yönlendirme politikası çerçevesinde, yani son derece bilinçli bir tercihle ödeneksiz bırakılarak ölüme terk edilmişti. Ne yazık ki iktidar hedefine ulaştı ve hastane hizmet ve eğitim veremez duruma geldi. Koskoca Cerrahpaşa Tıp, artık yok! Yıllarca her yerde, Cerrahpaşa’nın depreme dayanıksız olduğunun gözle dahi görülebildiğini söylesek de iktidar kulaklarını tıkadı. 6 Şubatla beraber depremi hatırlayan iktidar Cerrahpaşa’yı apar topar taşıma yoluna gitti. Bizler buradan uyarıyoruz, Cerrahpaşa’nın arsasına göz dikmeyin! 2 asırdır bu topraklara hizmet veren hastanemizi siyasi ve ekonomik emellerinize alet etmeyin! Cerrahpaşa’nın binalarını yıkıp yenilerken kültürünü de yok etmeyin! Çapa Tıp Fakültesi ve Hastanesi için de aynı durum geçerli. O da can çekişiyor. Kendi imkânlarıyla parça parça yenilenerek ayakta kalmaya çalışıyor ama bu neredeyse imkânsız bir çaba. Farklı işlevlere sahip 102 binanın olduğu Çapa Tıp Fakültesi Hastanesinin inceleme yapılan 56 binasının riskli durumda olduğu belirlendi. Bunlardan 17 tanesi “çok yüksek riskli”, 33 tanesi “yüksek riskli” bina durumunda. Yani her gün binlerce insanın yatarak veya ayakta tedavi gördüğü, binlerce öğrencinin eğitim aldığı, doktor, hemşire ve ebelerin 7×24 çalıştığı, ülkemizin köklü hastanelerinden birisinin 50 binası her an çökmeye hazır. Devlet destek vermeden bu binaların yenilenmesi, yeniden yapılması veya dönüştürülmesi, depreme hazır hale getirilmesi mümkün değil. Bu kadarla sınırlı değil. Kâğıthane Devlet Hastanesi yüksek riskli bulunarak hizmetten men edildi. 2005 yılında, yeni deprem yönetmeliğine uygun olarak yapılmış olması gereken hastane binası da çürük çıktı. O bölgenin halkı da, tıpkı Şişli gibi hastanelerini kaybettiler. Acil bir durumda gidebilecekleri, altyapısı yeterli, yakın bir hastaneleri yok. Bakırköy Kadın Doğumevi ve Çocuk Hastalıkları Hastanesi boşaltılarak Kanuni sultan Süleyman Eğitim Araştırma Hastanesine taşındı. Hastanenin yeri ayrıcalıklı imar planı ile ticari alana dönüştürüldü. Hastane dışında her türlü ticari işletmenin bu alana yapılabilir olması yine halkın sağlığa ve hastanesine ulaşılabilirliğini yok etti. Sırada hasarlı olduğu gerekçesiyle bazı bölümleri boşaltılan Bakırköy Sadi Konuk Hastanesi ile tamamen boşaltılması gündemde olan Süreyyapaşa Göğüs Hastalıkları Hastanesi var. Sesimiz enkaz altından değil, bugün duyulsun ve gereği yerine getirilsin istiyoruz. Enkazdan yaralı çıktığımızda hastane yollarında ölmek istemiyoruz. Yakınlarımızı, sevdiklerimizi hastaneye yetiştirmediğimiz için kaybetmek istemiyoruz. Hızlı ve doğru kararlar alınıp gerekli adımlar atılmaması; İstanbul’un bugünkü haliyle Maraş merkezli deprem gibi bir depreme yakalanması halinde, İstanbul ve tüm Türkiye için ağır bir yıkım yaşayacağımız, on binlerce can kaybı, yüz binlerce yaralı, kaybolan hayatlar, yok olan tarihi ve kültürel miraslarla bu ülkenin onlarca yıl geriye gideceği açık değil mi? Çağrımız herkese; şimdi, depreme karşı seferberlik zamanı. Enkaza dönüşmeyecek binalar, kapanmayacak yollar, kopmayacak iletişim, çökmeyecek hastaneler, insanlar donarken çadır satmayacak devlet yardım kurumları, kimseyi dışlamadan, toplumun tüm enerjisini bir araya getirip yıkımın etkilerini minimize etmeye çalışacak bir afet koordinasyonu ve tüm bunları hayata geçirme istek ve kararlılığına sahip bir politik irade için şimdi seferberlik zamanı. Soruyoruz: Etfal’i taşıyarak, Cerrahpaşa’yı bitirerek, Çapa’yı ölüme terk ederek, Kağıthane’yi kapatarak, Sadi Konuk ve Süreyyapaşa’yı boşaltarak depreme nasıl hazırlanacak bu dünya kenti İstanbul!.. Bizim yeni hastanelere ihtiyacımız varken, elimizdeki hastaneler de bir bir hizmet dışı bırakılıyor. Saraydakilere, Sağlık Bakanlığına, devlet yetkililerine sesleniyoruz, ‘sesimizi duyan var mı?’”

İLETİŞİM: SES – Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası
Çankaya, Kızılay, Necatibey Cad. No:82 D: 4, 06420 Ankara Telefon: (0312) 232 61 22 e-Posta: [email protected]

×