Sağlık hizmetlerinin özelleştirilmesi ve ticarileştirilmesi için Dünya Bankası/IMF tarafından “sağlık reformu” adı altında önerilen ve AKP tarafından Sağlıkta Dönüşüm Programı olarak hayata geçirilmiş olan proje ile birinci basamakta sağlık ocakları kapatılarak 2010 yılı sonu itibari tüm ülke genelinde uygulanmakta olan aile hekimliği sistemine geçilmiştir. Topluma ve bireye yönelik koruyucu hizmetlerin birbirinden ayrıldığı ASM/TSM (ilçe sağlık müdürlüğü) şeklinde bölünmüştür Aile hekimliği sistemi ile “dönüştürülen” birinci basamak sağlık hizmetleri toplum sağlığı açısından sürekli olarak sorunların birikmesine neden olurken aynı zamanda esnek ve performansa dayalı ücretlendirme sistemi ile de sağlık emekçilerine yönelik sömürüyü derinleştirmekte ve birçok güvencesiz çalışma biçimi ortaya çıkarmaktadır.
Aile hekimliğine geçiş süreci ile bu alanda farklı istihdam biçimleri ortaya çıkmıştır. Aynı alanda çalışan aile hekimleri kamu ve kamu dışı olarak ayrılmaktadır. Birimde çalışan hemşire, ebe, sağlık memuru (toplum sağlığı) ve acil tıp teknisyenini ünvanlı sağlık emekçileri ise aile sağlığı elemanı diye isimlendirilmekte ve bu emekçilerde kamu ve kamu dışı çalışan şeklinde ayrılmaktadır.
Kamu içerisinde yer alan sağlık emekçileri kadroları kamu kurumlarında yer alırken kurumlarında ücretsiz izin biçiminde gösterilip 2 yılda bir sözleşme ile hizmet vermektedirler. Kamu dışı olan emekçiler ise herhangi bir kadro güvencesi olmadan 2 yılda bir sözleşme imzalanarak çalışmaktadırlar.
Bunlar dışında aile sağlığı merkezleri belli şartlar altında gruplandırılmakta ve gruplara göre cari ödeme almaktadır. Bu şartlara göre ASM’lerde birim başına 10 saat olmak üzere bir ya da iki kadro olacak şekilde hemşire, ebe, sağlık memuru (toplum sağlığı) ve acil tıp teknisyeni ünvanlı olmak şartıyla sağlık emekçileri çalışmakta ayrıca yine birim başına 10 saat şeklinde temizlik personeli çalışmaktadır.
Gruplandırma esasına göre çalışan emekçiler cari ödemelerden finanse edilerek ya aile hekimlerinin kendileri tarafından ya da taşeron olarak şirketler üzerinden asgari ücretler ile herhangi bir iş güvencesi olmadan çalışmaktadırlar.
Kamu dışı çalışan ve gruplandırma esasına göre çalışan sağlık emekçileri görev ve sorumlulukları itibariyle 4857 sayılı İş Kanuna tabiidirler. Yani kamusal alanda kamu hizmeti verip özel işyerindeki işçidirler.
Ödeme sözleşme yönetmeliği ile 2 yılda sözleşme imzalayarak çalışan emekçilerin iş güvenceleri son çıkan yönetmelik ile yöneticilerin 2 dudağının arasından çıkan bir söze bırakılmış bu durum sahada ciddi bir baskı ve mobbinge yol açmıştır. Bugün itibari ile 60 bin sağlık emekçisi bu istihdam biçimleri ile güvencesiz çalışmaktadır. Birinci basamak sağlık hizmetlerinde çalışan emekçilerin iş tanımları ortadan kalmış durumdadır. Hekimler adeta bir joker eleman olarak kullanılmakta keza birimde çalışan hemşire, ebe, sağlık memuru (toplum sağlığı) ve acil tıp teknisyeni unvanları olsa da bakanlık tarafından aile sağlığı elemanı olarak nitelendirilmekle birlikte iş tanımları ortadan kaldırılmış durumdadırlar. Gruplandırma esasına göre çalışan emekçilerin ise adı bile geçmemektedir.
12 yıldır kamu dışı aile sağlığı çalışanları sözleşmeli personel olarak diğer meslektaşlarıyla aynı hizmeti vermelerine rağmen ötekinin ötekisi yapılmışlardır. Aynı kurumda, hatta aynı ASM’de görev yapan çalışanlar ile aynı işi yapmalarına rağmen özlük ve mali haklardaki farklılıkların kabul edilmesi mümkün değildir.
Kamu personeli olmayan Aile Sağlığı Merkezi Gruplandırma personelleri, çalışma alanlarında yalnızlığa itilmiş, geleceksizlik kaygısıyla psikolojik olarak tükenmişlerdir. İş güvencesi ve yer değiştirme hakları olmadığı için her fırsatta kutsal ilan edilen aile birlikleri param parça edilmiştir. Kamu görevlisi olmayan aile sağlığı merkezi gruplandırma personellerinin kadro beklentisi bir an önce karşılanmalıdır. Yüksek perdeden ilan edilen sözler tutulmalı ve koruyucu sağlık hizmetlerinin içerisinde yer alan diğer çalışanlar gibi kamu görevlisi olmayan aile sağlığı merkezi gruplandırma personelleri de yıllardır hak ettikleri kamu şemsiyesi altında güvenceye alınmalıdır. Ötekinin ötekisi yapılanlara karşı yapılan bu ayrımcılığa bir an önce son verilmelidir.
Sağlıkta dönüşüm sürecinin en başından beri sendikamız olarak iş güvencesi, temel ücret, tek tip istihdam biçimleri konusunda mücadelemiz devam etmektedir.
Daha önce de dile getirdiğimiz gibi mevcut sorunları çözmekten uzak olan, emekçiler arasında gelir adaletsizliğini artıran, birinci basamağın ekip ruhunu görmezden gelen yönetmelik ve uygulamaları kabul etmemiz mümkün değildir.
O yüzden net bir şekilde belirtiyoruz ki;
- Aile sağlığı merkezlerinde çalışan tüm hekim, hemşire, ebe, sağlık memuru (toplum sağlığı), acil tıp teknisyenini ve temizlik personeli hiçbir fark gözetmeden derhal kadroya alınmalıdır.
- ASM’lerde çalışanlar eleman değil sağlık emekçisidir. Tüm birinci basamak emekçilerinin iş tanımları yapılmalıdır.
- Birince basamak çalışanlarının tüm özlük hakları kamuda çalışan emsallerine göre yeniden düzenlenmelidir.
- “Hekimler İşveren Değildir” o yüzden tümüyle kamu eliyle yürütülen (binasından sarf malzemelerine, elektriğinden suyuna, çalışanlarının toplu sözleşmeli grev hakkına sahip kamu personeli olduğu) bir birinci basamak olmalıdır.
- Tek kalemde birleşmiş, performans dayatması olmayan, emekliliğe yansıyan yoksulluk sınırı üzerinde temel ücret üzerine yapılan işin riski ve niteliği, hizmet yılı, eğitim durumu, kıdem yılı gibi kriterler ile temel ücret giydirilmelidir. Temel ücret tüm çalışanların hakkıdır.
- Birinci basamak sağlık hizmetleri kamu binalarında, hiçbir şekilde katkı katılım payı alınmaksızın, tümüyle devlet tarafından koruyucu sağlık hizmetleri öncelik haline getirilerek verilmelidir.
Bir kez daha vurgulayarak belirtmek istiyoruz. Sözleşmeli personelin kadroya geçirilmesi için yürütülen çalışmada birinci basamak ta görev yapan tüm sözleşmeli sağlık emekçileri yararlandırılmalıdır.
Halkın ve emekçilerin yararına bir sağlık sistemi ile kadrolu ve güvenceli çalışma mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz. 13.01.2023
MERKEZ YÖNETİM KURULU