1. Dönem 3. Merkez Kadın Meclisi toplantımız 8-9 Ekim 2022 tarihlerinde Ankara Alba Otel’de gerçekleştirildi.

Yitirdiklerimiz anısına yapılan saygı duruşuyla başlayan ve şube/temsilcilik kadın eş başkanları, kadın sekreterleri ve kadın meclislerimizin üyelerinin katıldığı toplantının açılış konuşmasını yapan Genel Kadın Sekreterimiz Gönül Adıbelli “Biz kadınlar devletin tüm kurumları ve eril yasaları aracılığıyla sürdürdüğü saldırılarına, şiddet ve faşizan uygulamalarına karşı dayanışmayı mücadeleyi büyüterek haklarımızdan ve hayatlarımızdan vazgeçmeyeceğiz” dedi. Adıbelli sözlerine şöyle devam etti: “Kökleri şiddet ve gasp etme üzerine kurulu bir eril tahakküm düzeni olan ataerkil kapitalizmin yaşamı tehdit eden yüzü pandemi ile bir kez daha açığa çıktı ve bu süreçte karşı karşıya olduğumuz en büyük tehlikelerden biri, bu pandemiyi kaynaklandığı sistemden bağımsız ele almak olacaktır. Kadın bedeninin ve doğanın talanına, halkların sömürgeleştirilmesine, emeğin sömürüsüne dayalı bu düzenden bütünüyle özgürleşmeden sağlıklı olma halinden bahsedemeyeceğimiz gibi mevcut yaşam koşullarımızla, koronavirüs pandemisinin de son pandemi olmayacağını öngörebiliriz. Kadın cinayetleri, işçi cinayetleri, savaşlar, doğa talanıyla bütün ekosistemi adım adım yok oluşa doğru sürüklemekte olan erkek egemen aklın ve bu aklın yarattığı kurumların sistemin özünü yansıtan militarist dille yürüttüğünü söyleyebiliriz.  Bir başka gerçeklik de; toplumsal sağlık bilgisinin taşıyıcısı olan kadınların, yüzyıllar süren katliamlar ve işkencelerle sağlık bilgileri gasp edilmiş ve sağlık alanından dışlanmışlar. Kapitalist sistemin dünya kaynaklarını paylaşmayı hedefleyen çatışmaları, savaşları devam ederken dünya çapında sömürü ve baskı politikaları da artarak devam ediyor. AKP/MHP iktidarı kapitalizmin içine girdiği bu çoklu krizi kadının emeği, bedeni, kimliği üzerindeki şiddeti, baskıyı, eşitsizliği, ayrımcılık ve sömürüyü artırarak derinleştirmiş ve kadın kazanımlarını hedeflemektedir. İçinden geçtiğimiz süreçte faşist rejimler kendini kurumsallaştırmaya çalışırken kadın kazanımları açısından her türlü tehlikeyi de barındırmakta. Kadınların özgürlüğünü kendi rejimleri için tehlike gören bu rejimler dünyanın dört bir yanında benzer saldırılarla kadınların özgürlük mücadelesini ortadan kaldırmaya çalışmakta.  Geçen yıl Afganistan’da Taliban rejimi başa geldiği andan itibaren kadınların hak ve özgürlüklerini ortadan kaldıran kararlar aldı. Kadınların çalışma, eğitim ve tek başına seyahat etme hakları ellerinden alındı. Bugün ise İran rejiminin ahlak polisleri tarafından başını uygun bir şekilde örtmediği, saç telleri görüldüğü için katledilen Jin Mahsa Amini’nin ardından başlayan direniş ve dayanışma dünyada yankısını buldu. Jina’nın katledilmesinden sonra kadınlar ‘Saç yoksa suçta yoktur!’ diyerek saçlarını kestiler. Türkiye’de de durum pek farklı değil. Bir taraftan kadın kazanımlarını gasp ederken diğer taraftan kadınların mücadelesini hedef alan iktidar her gün baskı ve gözaltılarla kadınları susturmaya çalışmakta. Siyasetçiden, gazetecisine, yazarından, sanatçısına, cezaevindeki tutsak kadına ve LGBTİ+’lara haksız bir şekilde uyguladıkları ceza, gözaltı, baskı ve tutuklamalarla yıldırmaya çalışmakta. Kayyumlar eliyle kadına yönelik şiddetle mücadele eden merkezlerin, derneklerin, sığınma evlerinin kapatılması, KHK’lerle emek mücadelesi yürüten kadınların örgütlenmesine dönük yapılan saldırılar, kadınları sindirmeye ve mutlak itaate zorlayan politikalardır. Neoliberalizm doğrultusunda şekillendirilen yeni emek rejiminin yapı taşları olan, güvencesiz, yarı zamanlı, evden, performansa dayalı esnek çalışma biçimleri genellikle kadınların aile yaşamıyla çalışma yaşamının uyumlulaştırılması adı altında karşımıza çıkıyor. Mobbing, ayrımcılık, sürgün, eylem ve etkinliklere müdahale, gözaltı ve tutuklama gibi sendikal hak ihlallerine en çok maruz kalan yine kadınlar oluyor. Özellikle temel kamusal hizmet veren sağlık işkolunda artan taşeron, sözleşmeli, ücretli istihdam biçimleri ile kadın emeği sömürüsü her geçen gün artarak devam ediyor.  Bu durum kadınlar açısından mobbingi, ayrımcılığı artırırken itiraz mekanizmalarının kullanılmasının, örgütlenmenin ve hak aramanın da önünü kapatıyor. Çalışma yaşamında hâkim kılınmaya çalışılan performans sistemi, ev ve bakım yükümlülüğünü de taşıyan kadınlar açısından çok daha fazla çabayı gerektirip baskıyı artıran bir uygulama olarak karşımıza çıkıyor. İktidar, yönetememe kriziyle uyguladığı politikalarla içinden çıkılmaz hale gelen sağlık sisteminin yükünü sağlık ve sosyal hizmet emekçisinin emeğini değersizleştirilmeye, görünmez kılmaya çalışmakta. Türkiye’de kamu çalışanı yüzlerce sağlık emekçisi KHK’larla haksız ve hukuksuz bir şekilde ihraç edilmiş, sağlıkta yaşanan şiddet, özlük ve ekonomik sorunlara karşı güçlü bir mücadele yürüten, sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin haklarını savunan sendikamız iktidarın hedefi olmakta. Öyle ki yaptığımız her eylem ve etkinliğimize yönelik davalar açılarak, başta Eş Genel Başkanımız Selma Atabey ve bir önceki dönem Eş Genel Başkanımız Gönül Erden olmak üzere üye ve yöneticilerimiz tutuklanarak sendikal mücadelemiz kriminalize edilmeye çalışılmakta. İktidarın tüm saldırılarına karşı sendikamız emek, barış, demokrasi ve kadın mücadelesinden vazgeçmemiş, baskının ve sömürünün olduğu her yerde yaşamı yeniden kurma iradesiyle, mücadeleyi hep var etmiştir. Kadın kazanımlarına saldırılar, kadın katillerine cezasızlık politikası, öz savunma hakkını kullanan kadınlara uygulanan adaletsizliğe, kadınların güvencesi olan İstanbul Sözleşmesinin feshine ve 6284 sayılı yasayı iptal etmeye hazırlanılmasına rağmen, kadınlar yaşam haklarından vazgeçmediler. Kadınlar emekleri, bedenleri, kimlikleri üzerindeki baskı ve sömürüye karşı verdikleri mücadele, toplumsal mücadelenin en ileri unsuru olarak da yol gösterici olmaktadır. Biz kadınlar devletin tüm kurumları ve eril yasaları aracılığıyla sürdürdüğü saldırılarına, şiddet ve faşizan uygulamalarına karşı dayanışmayı mücadeleyi büyüterek haklarımızdan ve hayatlarımızdan vazgeçmeyeceğiz.

Adıbelli’nin ardından söz alan KESK Kadın Sekreteri Döne Gevher ise: “Önümüzdeki dönem mücadele programını, kadına ve emeğe yönelik saldırılar karşısında ortak dili kolektif akılla oluşturacağız. Yoksulluğun her geçen gün arttığı bir süreçte ne yapmalıyı, nasıl yapmalıyı birlikte kararlaştıracağız. 2023 bütçe görüşmeleri öncesinde toplumsal cinsiyete dayalı bütçe nasıl oluşturulur birlikte tartışacağız. Ranta sermayeye, savaşa aktarılmasın diye ses çıkartacağız. Savaş politikalarının, militarizmin kadın bedeni üzerinden yaptıklarını, militarizmin erkekliği beslediğini, şiddetin kurumsallaştığını, iş yerlerimizde yaşadığımız ayrımcılığı konuşacağız. Tüm bunlara karşı kadın dilini, sözünü ve estetiğini nasıl oluşturacağımızı kararlaştıracağız. Savaş politikalarında ısrar eden sistemi de tartışacağız, savaşa karşı barış dilini nasıl kuracağımızı da. Nagihan Akarsel’i kaybettik. Öfkeliyiz. İran’da kadın bedeni üzerindeki saldırılara karşı mücadeleye kadınlar öncülük ediyor. Burada da tüm dünyada da her durumda, OHAL koşullarında, pandemi koşullarında sokağa taşan mücadeleyi kadınlar başlattı. İnançla mücadeleye devam ediyoruz. Başka bir dünya mümkün, Yarın değil, bizi götürmek istedikleri cennette değil burada mümkün. Mücadele azmi bitmeyen Gönül’ü, Selma’yı, Sevgi’yi, Dilek’i Çilem’i, Nagihan’ı, Jin Mahsa Amini’yi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Vardık, varız, var olacağız. Sendikalarda da iş yerlerinde de öncülüğü terk etmeyerek direnişi büyüteceğiz” diye konuştu.

Açılış konuşmalarının ardından İLO’dan Ebru Özberk Anlı’nın “İLO 190 Şiddet ve Taciz Sözleşmesi Nedir, Neden Önemlidir?” sunumuyla devam eden Kadın Meclisi toplantımızın birinci günü katılımcıların siyasal ve sendikal süreç değerlendirmesi ve ardından önümüzdeki dönemin planlanması tartışmalarıyla sona erdi.

Kadın Meclisi toplantımızın ikinci günü ise Bağımsız Feminist Hülya Osmanağaoğlu’nun “Dünyada ve Türkiye’de Kadın Emek Mücadele Tarihi” başlıklı sunumuyla başladı.

Kadın Meclisimiz KESK Kadın Meclisi’ne öneriler, 2022 bütçesi ve TİS başlıklarında yapılan tartışma ve önerilerle sona erdi.

 

İLETİŞİM: SES – Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası
Çankaya, Kızılay, Necatibey Cad. No:82 D: 4, 06420 Ankara Telefon: (0312) 232 61 22 e-Posta: [email protected]