İki dönem Eş Genel Başkanlığımızı yapan Gönül Erden’in 22 Eylül 2021 tarihinden bu yana tutuklu olduğu ve şu anki Eş Başkanımız Selma Atabey’in ve diğer eski yöneticilerimizin de adli kontrol altında bulunduğu davanın 4 Temmuz 2022 günü görülecek ikinci duruşması öncesinde dün genel merkezimizde KESK yöneticileri ve KESK Ankara Şubeler Platformu ile Ankara Şubemizin de katılımıyla basın toplantısı düzenledik.
Basın toplantısında konuşan Eş Genel Başkanımız Hüsnü Yıldırım 4 Temmuz 2022 Pazartesi günü saat 10.00’da Ankara Adliyesi 22. Ağır Ceza’da görülecek duruşmaya çağrı yaptı.
Eş Genel Başkanımız Hüsnü Yıldırım konuşmasına şöyle devam etti: “Her dönem doğruları söylemekten imtina etmeyen sendikamız ve yöneticileri yine hukuksuz bir yargı süreci ve asılsız iddialar ile yıpratılmak istenmektedir. Bu kapsamda 2 dönem Eş Başkanlığımızı yapan Gönül Erden’in 22 Eylül 2021 tarihinden bu yana tutuklu olduğu ve şu anki Eş Başkanımız Selma Atabey’in ve diğer eski yöneticilerimizin de adli kontrol altında bulunduğu davanın 4 Temmuz 2022 günü ikinci duruşması görülecektir. Dava açan iddianameye baktığımızda başka dava dosyalarında dinlenen tanıkların beyanları ve sendikamızın Covid-19 pandemisi ile ilgili mücadelede yaptığı ‘Çalışma barışımızı bozma, sağlık ekip işidir’ açıklaması ve sağlık emekçilerinin mali ve özlük haklarının iyileştirilmesi ile ilgili açıklamalar gerekçe gösterilerek 2020 yılında soruşturma başlatılmış ve bu kapsamda arkadaşlarımızın telefonları dinlemeye alınmıştır. Savcılık suç unsuru bulamayınca bu sefer sendikamızın hazırladığı 2 adet belgeseli dahi suçlamaya gerekçe yapabilmiştir. Bu belgesellerden bir tanesi SES’in 20. Kuruluş yılı nedeni ile çekilen belgeseldir. Diğeri ise sokağa çıkma yasağı döneminde yaşamını yitiren SES üyesi sağlık emekçilerine ithaf edilen Siyaha Karşı Beyaz Belgeseli’dir. Asılsız iddialarla yıpratılmaya çalışılan sendikamız dün olduğu gibi bugün de sağlık emekçilerinin hak ve hukuk mücadelesini ısrarlı bir şekilde sürdürmeye devam etmektedir. Siyasi iktidar bu dava ile sendikamızın emek mücadelesini suçlama konusu yaparak mücadelemize zarar vermek istemektedir. Üstelik ortada suç teşkil eden hiç bir delil olmadığından bu suçlamayı iftiracı tanıklar üzerinden yapmaya çalışmaktadır. Sendikamızın önceki dönemlerde eş genel başkanlığını/genel başkanlıklarını ve merkez yönetim kurulu üyeliği, Ankara şubemiz önceki dönem eş başkanlığı ve yönetim kurulu üyeliğimizi yapmış toplamda 8 arkadaşımıza yönelik olarak açılan dava esasında örgütlü yapımıza, halkın sağlık hakkına ve kadınların eşitlik ve özgürlük mücadelesine açılmış bir davadır. Sendikamız kurulduğu günden beri emekçilerin haklarını ısrarlı bir şekilde savunmuş ve halkın nitelikli kamu hizmeti alması mücadelesi vermiştir. SES kurulduğu günden beridir nitelikli, ücretsiz, erişilebilir ve anadilinde sağlık ve sosyal hizmet mücadelesi yürütmektedir. SES tarihi emekçilerin ve toplumun sağlık hakkı mücadelesi tarihidir. Bu davayla sağlık hakkı, sendikal haklar ve kadın mücadelesi yargılanmak istenmektedir. Salgın döneminde hakları verilmeyen sağlık emekçileri için aktif mücadele eden sendikamızın faaliyetlerinin dava konusu yapılmasını kabul etmiyoruz. İktidarın yapması gereken salgınla mücadele etmektir, sağlık emekçilerinin haklarını vermektir. Hak mücadelesi veren emek örgütlerini yıpratma çabası sonuç vermeyecektir. Yüzlerce sağlık emekçisinin ve binlerce insanın yaşamına mal olan pandeminin kötü yönetildiğini, bu ölümlerin alınmayan tedbirler nedeni ile olduğunu, her bir ölümün vebalinin siyasi iktidarın üstünde olduğunu bizler anlattıkça sendikamızı kriminalize etmeye, toplumda ve emekçiler içinde itibarsızlaştırmaya çalıştılar. Biz biliyoruz ki bu davada bu yönelimin bir parçasıdır. Siyasi iktidarın emek, barış ve demokrasi mücadelesi yürüten sendikamıza, sendikal örgütlülüğümüze yönelik yargı baskısı ise yine kurulduğumuz günden beri kesintisiz devam etmektedir. Bütün saldırılara rağmen sendikamız fiili, meşru ve demokratik mücadele çizgisinden vazgeçmemiştir. Bugün çeşitli biçimlerde devam eden bu saldırılara karşı da kararlı ve net tutumunu korumaya devam edecektir. Zaten SES’i SES yapan bu kararlı duruş ve iradedir. PSI, UNISON ve EPSU bu hukuksuz davayı izlemek ve bizlerle dayanışma göstermek için aramızda yer alacaktır. Yine KESK ve Bağlı işkolu sendikaları ile emek ve meslek örgütleri ve demokratik kurumlar da bu davada bizleri yalnız bırakmamış, bu hukuksuz sürecin en başından beri dayanışmalarını hissettirmişlerdir. Emeğin birleşik mücadelesini büyüttükçe bu karanlığı dağıtacağız. Gönül Erden arkadaşımız özgürlüğüne kavuşana, yargılanan tüm arkadaşlarımız beraat edene kadar mücadeleye devam edeceğiz. 4 Temmuz 2022 pazartesi günü saat 10:00 Ankara adliyesi 22. Ağır Cezada görüşülecek duruşmaya emek, demokrasi ve özgürlükten yana tüm kesimleri izlemeye ve destek vermeye bekliyoruz.”
Yıldırım’ın ardından konuşan KESK EŞ Genel Başkanı Şükran Kablan Yeşil ise ülkenin bütününde uygulanmaya çalışılan OHAL koşullarına dikkat çekerek, “KESK’i kriminalize etmek isteyenlerin sindirme politikalarına karşı mücadeleye devam ediyoruz. Kamu hizmetlerinin engellenmesi için özelleştirme politikaları hızlı bir şekilde hayata geçiriliyor. KESK ve bağlı sendikaları buna karşı çıktığı için kriminalize edilmeye çalışılıyor. Hukuksuz gözaltı ve tutuklamalar, SES’e yönelik baskılar ve Enerji Yapı-Yol Sen MYK Üyesinin tutuklanması bu sürecin bir parçasıdır. SES davasında açıklanan iddianame de sendikamızın pandemiyle mücadelesinden rahatsız olan yetkililerin iktidarın politikaları karşısında set olan SES’i susturmaya çalışmasıdır. Sesimizi mahkemede büyütmek için 4 Temmuz Pazartesi günü orada olacağız. Arkadaşlarımız özgür oluncaya kadar mücadelemizi yürüteceğiz” diye konuştu
Sendika avukatımız Linda Sevinç Hocaoğulları da dava süreci hakkında bilgilendirme yaptığı konuşmasında “Hukuki bir yargılamadan söz edemiyoruz, iddianame tamamen hukuksuzluklardan oluşuyor. SES’in faaliyetleri yargılanıyor. Sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin haklarını savunmakla, halkın sağlık hakkını savunmakla suçlanıyoruz. Bu dava Türkiye’deki genel baskıcı ortamdan bağımsız değildir. Eğer bir hukuktan bahsedilecekse düşman hukukundan bahsedebiliriz. Sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin eylemleri terörize edilmeye çalışılıyor. Emek mücadelesine, kadın mücadelesine, barış mücadelesine yönelik gerçek bir hukuktan bahsetmek mümkün değil. Bu yargılama kocaman bir operasyona dönüştü, disiplin cezaları ve disiplin hukuku anlamında da keyfi bir uygulamaya maruz kalıyor kamu emekçileri. Bu döneme özgü bir yargılamadır söz konusu olan. Gönül Erden dokuz buçuk aydır tutuklu ama aslında tutuklama koşulları yok ortada. Gönül arkadaşımızla bugün görüştüm, herkese selamı var. Sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin mücadelesini takip ediyor. Pazartesi mahkemede emek mücadelesini savunmaya devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.