Dün Çağlayan Adliyesinden çıkan Gezi davası kararı ile adalet bir kez daha katledilmiş, ülke tarihine kapkara bir sayfa daha eklenmiştir.
Her şey 2013 yılının bir bahar günü ‘üç, beş ağaç’ başlamıştı. Ancak İstanbul’un son yeşil alanlarından birisinin daha betonlaştırılmasına karşı çıkanlara reva görülen amansız şiddete duyulan tepki milyonların eşitlik, özgürlük ve demokrasi talebi ile birleşerek o ağaçların yeşeren dalları gibi kısa sürede tüm ülkeyi sarıp sarmaladı.
Demokrasiye, adalete, özgürlüğe susamış her yaştan, her kimlikten, her düşünceden, her inançtan, her meslekten milyonlar dayanışmayı, karşılıklı saygı ve sevgiyi, kardeşliği temel alan bir toplumsal direnişe, GEZİ’YE imza attılar.
GEZİ; Kutuplaştırmadan, ötekileştirmeden, ayrımcılıktan beslenenler için elbette ki en büyük tehditti. Bunun için İstanbul’un son yeşil alanlarından birine sahip çıkmak için vatandaşlık görevini yapanların şahsında GEZİ’nin değerlerini hedef almaktan vazgeçmediler.
Bitmeyen bir nefret silsilesi yarattılar. Hem 2014 yılında hem de 2019 yılında açılan davalarda tüm yargılananlar beraat etmesine rağmen siyasi iktidarın dayatması ile oluşturulan kurgu iddianamelerle yeni bir dava yarattılar. Bugüne kadar 20 hâkimin değiştiği davayı GEZİ’den, GEZİ’nin değerlerinden intikam alma aracına dönüştürdüler.
Sonuçta dün, birisi daha önce iktidar partisinden milletvekili aday adayı olmak üzere 3 hâkimden oluşan mahkeme heyetinin verdiği kararla 4,5 yıldır tutuklu olan iş insanı Osman Kavala’ya ağırlaştırılmış müebbet hapis, Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater, Hakan Altınay, Mine Özerden, Can Atalay, Tayfun Kahraman ve Yiğit Ali Ekmekçi’ye ise 18’er yıl hapis cezası verilmiştir.
Tüm kamuoyu çok iyi biliyor ki; GEZİ hakkındaki karar dünkü mahkemede değil, çok daha önce iktidar tarafından siyasi olarak verilmiştir.
GEZİ, karanlığa mahkum edilmek istenen bu ülkenin aydınlık geleceğidir.
GEZİ, suskunluğa mahkum edilmek istenen bu ülkenin nefesidir.
GEZİ, tüm farklılıklarına rağmen bu ülkede demokrasiden, adaletten kardeşlikten, barıştan yana olanların çok sesli korosudur.
Öyle de kalacaktır.
Hiçbir lekeleme çabası, hiçbir hukuksuz karar bu gerçeği değiştirmeye yetmeyecektir.
KESK olarak, tamamen kurgu iddianamelere milyonların direnişi GEZİ’yi lekelemeye dayanan, kolluk kuvvetlerinin gaz bombalı şiddetine karşı kullanılan maskeyi, deniz gözlüğünü, sargı bezini delil sayan bu kararı kabul etmiyoruz.
GEZİ hepimize baskılar, zorluklar karşısında dayanışmanın, birbirimize kenetlenmenin, omuz omuza vermenin gücünü göstermiştir.
Gün GEZİ’nin değerlerine daha sıkı sarılmanın günüdür.
Gün GEZİ’de kaybettiğimiz canlarımızın, gençlerimizin anısına sahip çıkma günüdür.
Gün ülkede egemen hale getirilmeye çalışılan hukuksuzluğa, zorbalığa karşı 1 Mayıs’ta alanları doldurma günüdür.
KARANLIK GİDECEK, GEZİ KALACAK!
KESK Yürütme Kurulu