Ankara Şubemizin de içinde yer aldığı sağlık emek ve meslek örgütleri Doktor Ersin Arslan’ın ölüm yıl dönümü nedeniyle yaptığı açıklamada sağlıkta şiddet nedeniyle kaybettiğimiz sağlık emekçilerini andı.
Yapılan ortak açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Bugün Doktor Ersin Arslan’ın, tedavi ettiği bir hastanın yakını tarafından öldürülmesinin üzerinden 10 yıl geçti. Türk Tabipleri Birliği (TTB) bu üzücü günü “Sağlıkta Şiddete Karşı Mücadele Günü” ilan etti. Dr. Ersin Arslan’ı ve son 20 yıl içinde öldürülen diğer meslektaşlarımızı; sadece öfkeli hasta ve yakınları değil, mevcut sağlık sisteminin ağır sorunları aramızdan almıştır. Bu sorunları gidermek siyasi iktidarın sorumluluğundadır. Ancak sağlıkta şiddetin azalmasını sağlamak yerine, şiddet sarmalını besleyecek, büyütecek bir tutumda ısrarcı olunmuştur. Bu tutum sonucunda şiddet yayılmış, olağanlaşmıştır. Sağlıkta şiddet, artık sorun çözme aracı olarak başvurulan doğal bir davranış ve düşünce biçimine dönüşmüştür. Sağlık çalışanlarına hakaret, küfür, tehdit, aşağılama, darp ve hatta cinayet, sorunlar karşısında başvurulan genel geçer bir yöntem halini almıştır. Sağlıkta şiddet, pandemide büyük özveri ile çalışan, her türlü riskle karşı karşıya gelen, yaşamını kaybeden hekimler ve sağlık ve sosyal hizmet emekçilerine rağmen durmamıştır. Sağlıkta şiddeti gösteren Beyaz Kod bildirim sayısı, 2020’de 25.882 iken, 2021 yılında sağlık kurumlarına başvuru sayılarındaki artışa da paralel şekilde artmış, Beyaz Kod bildirim sayısı 29.826’ya yükselmiştir. TTB’nin yaptığı anket çalışmasına göre, hekimlerin %84’ü meslek hayatlarında en az bir defa fiziksel veya sözel şiddete uğramış, ancak bunların yalnızca yarısı Beyaz Kod veya yetkili mercilere bildirimle sonuçlanmıştır. Başka bir anlatımla, Beyaz Kod verilerinin buz dağının görünen kısmı olduğunu belirtebiliriz. Ancak sadece Beyaz Kod verileri bile 2021 yılında Türkiye’de, günde ortalama 80’den fazla sağlıkta şiddet vakasının yaşandığını göstermektedir. Her geçen gün zorlaşan yaşam koşulları ve ekonomik kriz toplumun bütün kesimlerini etkisi altına almıştır. Yoksulluk, hastalanma ve başvuru oranını artırırken, performans sisteminin de zorlayıcılığı ile muayene sürelerinin yetersizliği, yoğun çalışma koşulları, iktidarın sağlık alanında yürüttüğü politikalar ile birleşince sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin payına şiddet, ölüm, çaresizlik, umutsuzluk düşmüş ve çalışma koşulları dayanılmaz hale gelmiştir. Başta hekim ve hemşireler olmak üzere pek çok sağlık ve sosyal hizmet emekçisi çözümü istifa etmekte, emekli olmakta, hatta ülke değiştirmekte aramaktadırlar. Sağlık emek ve meslek örgütleri defalarca bu şiddet ortamını düzeltecek, iyileştirecek öneriler sunarken, siyasi iktidar bu önerilere kulaklarını tıkayarak yanıt vermiştir. Tıkanmış sağlık sisteminin aynı şekilde devam ettirilmeye çalışılması, sağlıkta şiddetin daha da artmasına zemin hazırlamıştır. Bu şiddet ortamının düzeltilmesi, maddi manevi şiddet oluşturan koşulların tümünün düzeltilmesiyle ve yeni bir sağlık sisteminin yapılandırılmasıyla mümkündür. Son yapılan büyük beyaz eylemler sonrası kaçınılmaz olarak çıkartılan şiddetin önlenmesi için yasa, bu sorunun sadece hukuki yanını görmüş, sosyal boyutunu görmezden gelmiştir. Dolayısıyla son yasa, şiddetin önlenmesi için kapsamlı hiçbir adım atmamıştır. Yoksullaşan, krizler ile uğraşan, sağlıkta yaşanan krizi ve tıkanmayı gün geçtikçe daha fazla hisseden yurttaşlar ile meslektaşları öldürülen, darp edilen, pandemide ağır şartlar altında çalışan, sistemin tüm açıklarının muhatabı haline getirilen sağlık ve sosyal hizmet emekçileri karşı karşıya getirilmektedir. Sağlıkta yaşanan şiddetin kök nedenlerini kabul etmeden, yani vatandaşların yaşama koşullarını ve sağlık alanında çalışma koşullarını iyileştirmeden, halk sağlığını öncelemeyen sağlık sistemi değiştirilmeden, salt şiddet yasası sağlıkta şiddeti kalıcı olarak çözemez. Bu topraklarda sağlık hizmeti sunumu için, şiddetten uzak güvenli çalışma koşulları, emeğimizin karşılığını alabildiğimiz şartlar sağlanmalıdır. Artık bir sağlık ve sosyal hizmet emekçisinin kılına zarar gelmesine tahammülümüz kalmamıştır. Şiddet öngörülebilir ve önlenebilir toplumsal bir sorundur. Bu konuda sağlık emekçilerinin, kendi yaşam hakları, sağlıklı çalışma yaşamı için seslerini ve güçlerini her yerde, her koşulda, hep birlikte göstermeye hazır olduklarını bir kere daha belirtmek istiyoruz. Şiddet sona erene kadar mücadelemiz sürecektir. Kaybettiğimiz arkadaşlarımızı, 30 yaşında aramızdan ayrılan Dr. Ersin Arslan şahsında saygı ve şükranla anıyoruz.”