Amed Şube Kadın Meclisimiz 8 Mart eylem-etkinlikleri kapsamında kadın sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin yaşadıkları sorunlara ilişkin Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesi önünde açıklama yaptı.
Hastane önünde yapılan açıklamada Şube Kadın Sekreterimiz Fatma Yıldızhan şöyle konuştu: “1857’de binlerce dokuma işçisi kadının, insanlık dışı çalışma koşullarına karşı greve giden ve 129 işçi kadının can verdiği, 1910 yaşamını kaybedenlerin anısına “Dünya Emekçi Kadınlar Günü” olarak kabul edilen ve tüm dünya kadınların yüzyıllardır süren dayanışmasının, direnişinin, isyanının adıdır 8 Mart. Aradan geçen yüzyıllara rağmen, kapitalist sistemin kadının emeği, bedeni, kimliği üzerindeki şiddet, baskı, eşitsizlik, ayrımcılık ve sömürü daha da derinleşmiştir. Tüm dünyayı etkisi altına alan Covid-19 salgınının 3 yılı geride bırakırken, yaklaşan 8 martı her gün değişen yeni krizlerle, kapitalist sistemin yarattığı kadın yoksulluğunun daha da derinleştiği koşullarda karşılıyoruz. Yaşanan ekonomik kaos, sermayenin ve egemenlerin çıkarlarını koruyacak şekilde yönetilirken, krizin faturası, kadınların emeği ve bedeni üzerinden fırsata çevrilmektedir. Erkek egemenliğine dayanan cinsiyet eşitsizliği, ayrımcılık içeren politikalar ve söylemler, kadınların emekleri üzerindeki sömürüyü, kadın bedeni üzerindeki denetimi ve kadına yönelik şiddeti arttırmaya devam etmektedir. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de sağlık çalışanlarının büyük çoğunluğunu oluşturan biz sağlık ve sosyal hizmet emekçisi kadınlar, her gün emeğimizin değersizleştirilmesine, el konulmasına, haklarımızın gasp edilmesine tanık olurken, krizin tam göbeğinde de tüm bu eşitsizlikleri her yönüyle yaşadık, yaşamaya da devam etmekteyiz. Geçmişten bu yana şifacılığı ile toplumsal sağlık konusunda topluma öncülük eden ve toplumla bilgisini paylaşan sağlık emekçisi kadınlar, yaşamın her alanında olduğu gibi çalıştığı iş yerlerinde de iki kat mobingge uğramakta, şiddetin her türlüsüne maruz bırakılmaktadır. İktidarın içinde bulunduğu yönetememe haliyle uyguladığı politikalarıyla içinden çıkılmaz hale gelen sağlık sisteminin, tüm yükünü sağlık ve sosyal hizmet emekçisi kadınlar üstlenirken, emeğimiz değersizleştirilmeye, görünmez kılınmaya devam ediliyor. Bakanlığın, hastanelerin en üst düzeyinden, en küçük birimine kadar tüm yönetim düzeylerinde, hatta kendine yakın sağlık emek ve meslek örgütlerinin karar mekanizmalarında, erkeklerin emek ve kararları sahnede başrollere konularak kadınların emeği ikincileştiriliyor. Pandemi koşullarında özverileriyle çalışan sağlık ve sosyal hizmet emekçisi kadınların çalışma koşullarını düzeltmek bir yana, dayatılan ağır iş koşuları karşısında kadınlar, çocukları ve işi arasında tercihe zorlanmıştır. Kadın emeğinin her geçen gün görünmez kılındığı Türkiye’de kamuda çalışan yüzlerce sağlık emekçisi kadın KHK’larla haksız ve hukuksuz bir şekilde ihraç edilmesi, sağlıkta yaşanan şiddet suçlarına karşı, gerçekçi koruyucu önlemler alınmaması nedeniyle giderek artan şiddet, kadınları çalışma yaşamından uzaklaştırma hedeflenmektedir. Pandemi döneminde ve sağlık siteminde yaşanan sorunlara karşı güçlü bir mücadele yürüten Sağlık ve sosyal hizmet emekçisi kadınlar, iktidarın hedefi olmuştur. Her eylem ve etkinliğimize yönelik davalar açılarak, başta bir önceki dönem SES Eş Genel Başkanımız Gönül Erden olmak üzere üye ve yöneticilerimiz tutuklanarak sendikal mücadelemiz kriminalize edilmeye çalışılmaktadır. Değerli Basın Emekçileri; İktidarın tüm saldırılarına rağmen mücadelemizden geri adım atmadık, yaşam hakkımızdan vazgeçmedik. Krizi fırsata çevirenler karşısında kadınlar yaşamlarından hiç vazgeçmemiş, baskının ve sömürünün olduğu yerde kadınlar yaşamı yeniden kurma iradesiyle, mücadeleyi hep var etmişlerdir. Dünyanın dört bir yanında kadınların emekleri, bedenleri, kimlikleri üzerindeki baskı ve sömürüye karşı verdikleri mücadele, böylesi zorlu bir dönemde bile iktidarlara geri adım attırabilmekte, toplumsal mücadelenin en ileri unsuru olarak da yol gösterici olmaktadır. Başta hane içi şiddet olmak üzere; kadına yönelik her türlü şiddet artarken, kadın katillerine cezasızlık, özsavunma hakkını kullanan kadınlara uygulanan adaletsizliğe, kadınların güvencesi olan İstanbul Sözleşmesinin feshine ve 6284 sayılı yasayı iptal etmeye hazırlanılmasına rağmen, yaşam hakkımızdan vazgeçmedik, vazgeçmiyoruz. Dayanışmayı bırakmamaya, şiddete, tacize, tecavüze karşı birlikte ses çıkarmaya, birbirimizin sesi olmaya, erkeklerin “güç” ve konumlarını kullanarak kadınlara uyguladıkları tacizi ifşa etmeye ve birbirimizden aldığımız güçle, birilerinin uykularını kaçırmaya devam edeceğiz. Her gün yeni bir krizin Baş gösterdiği yaşamın, biz kadınlara göre hiç de yeni olmayan baskıcı düzenin baskı, şiddet ve sömürünün, derinleşen krizlerin karşısında, dayanışmamızı ve mücadelemizi büyütüyoruz! Bugün kadınların öncülüğünde toplumsal mücadeleyi yükselterek, faşizmin sonunu kadın eliyle gerçekleşeceği, erkek egemenliğinin vücut bulmuş hali AKP/MHP iktidarına karşı, bu 8 Mart’ta da kadın kazanımlarına dönük saldırılara, kadın yoksulluğuna, savaşa, kadın emeğinin güvencesizleştirilmesine ve görülmemesine, işyerlerimizde yaşadığımız ayrımcılığa, şiddete ve tacize karşı isyanımızı birleştirip, kadın buluşmaları ile direnişi örgütlemek için alanlarda, işyerlerinde olmaya devam edeceğiz. SES’li kadınlar olarak; erkek egemen sistemin bize dayattığı yaşamı kabul etmiyor, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde de taleplerimizle alanlarda, işyerlerinde olmaya devam edeceğimizi, tüm haklarımızı elde edinceye kadar mücadele etmekten vazgeçmeyeceğimizi belirtiyor, tüm kadınları 8 Mart’ta İSYANDAN DİRENİŞE, DİRENİŞTEN ÖZGÜRLÜĞE şiarıyla alanlara çağırıyoruz. Sağlık ve sosyal hizmet emekçisi kadınlar olarak taleplerimiz: ● Kadın mücadelesi ile kazanılan 8 Mart günü kadınlara ücretli izin olarak verilmelidir. ● Cinsiyetçi iş bölümü nedeniyle kadınların üzerine yıkılan çocuk bakımı, ebeveynlerin ortak sorumluluğudur. Kreş, kamusal bir hizmet olarak sunulmalıdır. Parasız, 24 saat hizmet veren, anadilde, nitelikli kreşler tüm iş yerlerinde kadın sayısına göre değil, çalışan sayısına göre belirlenmeli, çalışanlar arasında ayrım yapılmadan hizmet sunulmalıdır. ● Sağlık ve sosyal hizmetler iş kolu tehlikeli iş kapsamına alınmalı, yıpranma payı arttırılmalı ve kadın sağlık emekçilerine ek yıpranma payı verilmelidir. ●Kadınlara nitelikli kişisel koruyucu ekipman ücretsiz olarak sağlanmalıdır. ● Kadınlar fizyolojik bir döngü olan regl döngüsünün doğal belirtileri olan karın ağrısı, kramplar ve halsizlik gibi belirtileri ile çalışmak zorunda bırakılıyor ya da bu doğal süreç için çok zor “hastalık raporu” almak durumunda kalabiliyor. Oysa regl olmak hastalık değildir. Bizler kadın özgünlüğümüzle eşit ve haklarımızla çalışmalıyız, ücretli izin hakkımızı istiyoruz. ● Fiilen uygulanan kürtaj yasağına son verilmeli, kürtaj hakkımızı kullanmanın önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır. ● Doğum sonrası 24 ay ücretli izin verilmelidir. Doğum izninin anne ve bebek için biyolojik gereklilik ortadan kalktıktan sonraki kısmı, her iki ebeveynden birini kapsayacak şekilde düzenlenmelidir. ● 3600 ek gösterge hakkı, sağlık hizmetleri kapsamında yer alan tüm personel için uygulanmalıdır. ● Çalışma hayatında kadına yönelik şiddetle mücadelede, Uluslararası Çalışma Örgütü (İLO)’nün 190 sayılı “Çalışma Yaşamında Şiddetin ve Tacizin Önlenmesi Sözleşmesi” imzalanmalıdır. ● Kadın çalışanların yoğun olduğu sağlık alanında, kadına yönelik her türlü şiddet ve taciz durumunda kadınların güvenle başvurabileceği bağımsız kadın birimleri oluşturulmalıdır. ● Bizler yaşamak, yaşatmak istiyoruz. İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı yasa tam ve istisnasız uygulanmalıdır. Yaşamak ve yaşatmak için yaşasın 8 Mart, yaşasın kadınların örgütlü mücadelesi yaşasın SES. Jın jiyan azadi.”