İktidar, uzun süredir siyasallaşan yargı ve kendisine bağlı emniyet güçleri aracılığıyla, karşısında tehdit olarak gördüğü herkesi, her kurumu hedef haline getirmeyi ve itibarsızlaştırmayı temel politika olarak benimsemiştir.
Sırf iktidar politikalarına ters düştüğü için çerçevesi Anayasa, yasalar ve uluslararası sözleşmelerle çizilmiş olan sendikal eylem ve faaliyetler, düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamındaki sosyal medya paylaşımları sık sık soruşturma konusu yapılmaktadır.
Bu şekilde temel insan hakları yok sayılarak KESK’e bağlı sendikaların üye ve yöneticilerine yönelik olarak sayısız soruşturma, sürgün, gözaltı ve tutuklama gerçekleştirilmiştir. Bağlı sendikalarımızın yönetici ve üyelerinin işyerlerinde ve alanlarda engelleyemedikleri mücadelesini yıpratmayı hedefleyenler, bu mücadelenin önünü kesmek için emniyetiyle, yargısıyla el ele vererek elindeki bütün olanakları kullanmaktadır.
Üye ve yöneticilerimizi sendikal faaliyetleri nedeniyle suçlu gösterme gayreti içinde olanlar, sendikaların nasıl kurumlar olduğunu ve nasıl işlediğini çok iyi bilmelerine rağmen, hukuk dışı ve zorlama yorumlarla suç ve suçlu yaratmaya çalışmaktadır.
Bunun son örneği Diyarbakır’da yaşanmış, aralarında bağlı sendikamız Eğitim-Sen Merkez Denetleme Kurulu üyesi Arzu Koç ve SES Diyarbakır şube yöneticisi Gülhan Tekin’in de olduğu KESK’e bağlı iş kollarının üye ve yöneticileri sendikal faaliyetleri nedeniyle hukuksuz bir şekilde tutuklanmıştır.
Diğer birçok gözaltı ve tutuklama operasyonunda olduğu gibi bu kez de gelecekten kaygı duyan, hak ve çıkarları için mücadele etmekten başka çıkar yol görmeyen tüm mücadeleci kesimlerine yönelik açık bir gözdağı ve meydan okuma amaçlanmaktadır.
Dosya kapsamından da biliyoruz ki, savcıların elinde KESK üye ve yöneticilerini suçlayacak, kamu emekçilerinin de ortak karar alıp ortak katıldıkları, herhangi bir sendika yöneticisi ve üyesinin yapması gereken eylemler dışında hiçbir ‘suç unsuru’ yoktur. Bugüne kadar benzer suçlamalarla yapılan gözaltı ve tutuklamaların tamamı boşa düştüğü gibi, söz konusu tutuklamaların da hukuksuzluğu er geç ortaya çıkacaktır.
Gözaltındaki sendika üye ve yöneticilerine sorulan soruların yöneltilen suçlamaların tamamen sendikal faaliyetlerle ilgili olması, KESK ve KESK’e bağlı sendikaları yıpratmaya çalışanların siyasi iktidarın baskıcı ve otoriter çizgisinde hareket ettiklerini, sendikal mücadeleye tamamen ‘iktidarın gözü’ ile baktıklarını göstermektedir.
Sendikal eylemlerin tamamen siyasi baskı ve yönlendirmelerle suç kapsamında değerlendirilmesi anti demokratik bir tutum olduğu kadar, gücünü yasalardan alması gerekenlerin hukuku ayaklar altına alması anlamına gelmektedir.
Ancak şu çok iyi bilinmelidir ki, sendikalarımız üzerlerindeki bütün baskı ve sindirme politikalarına rağmen, yıllardır savunduğumuz ilke ve değerlerin rehberliğinde fiili ve meşru mücadelesine devam edecektir.
Bir kez daha çağrıda bulunuyoruz; hukuki olmaktan çok, siyasi amaçla gerçekleştirilen haksız gözaltı ve tutuklamalara son verilmeli, hukuksuz şekilde tutuklanan bütün arkadaşlarımız derhal serbest bırakılmalıdır.
KESK Yürütme Kurulu