27 AĞUSTOS 2021 CUMA GÜNÜ HİZMET ÜRETMİYORUZ. SAĞLIK VE SOSYAL HİZMET İŞKOLUMUZDA ÇALIŞAN TÜM EMEKÇİLERİ VE ÖRGÜTLERİNİ DESTEK VERMEYE VE HİZMET ÜRETMEMEYE DAVET EDİYORUZ.
Sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin sorunların çözümsüz bırakılarak kronikleştiği bir dönemde bütün dünyayı etkileyen küresel bir salgınla karşı karşıya kaldık. Yaşamak ve yaşatmak için çaba harcarken kronikleşen sorunlarımıza olağanüstü döneme özgü yeni sorunlar da eklenmiştir. Bu sorunların giderilmesi noktasında örgütlü olduğumuz her iş yerinden sesimizi yükselterek salgının bilimsel yöntemlerle ve bilimsel rehberler eşliğinde yönetilmesi gerektiğini tüm kamuoyu ile paylaştık. Bu durumdan en az kayıpla çıkılması için her türlü eylem ve etkinlikleri düzenledik ve toplu sözleşme taleplerimizi tamda bu salgının ortasında hazırladık. Sesimizi duymayanlara inat taleplerimizi toplu sözleşme masasına kadar gönderdik. Bir sendika olmanın sorumluluğuyla mali, özlük, sosyal ve demokratik haklarımızın yanı sıra çalışma ortamının iyileştirilmesi, iş güvenliği, çocuk ve ebeveyn hakları, olağanüstü dönemlere özgün talepleri de toplu sözleşme masasına götürdük. Ayrıca birinci basamak sağlık hizmetleri, üniversite hastaneleri ve sosyal hizmetler alanının kendine özgü sorunlarının giderilmesine yönelik TİS taleplerini de belirledik. Bizi ve bizim taleplerimizi duymayanlara karşı elimizdeki en önemli savunma aracı olarak TİS sürecini bekledik. Karşımızda 4688 Sayılı grev hakkı olmadan toplu sözleşme yaptıran Sendika ve Toplu Sözleşme Kanunu ve onun besleyip büyüttüğü bir konfederasyon olmasına rağmen 2021 bütçe görüşmelerinden bu yana devam edecek şekilde, son bir ayda da yoğunluğunu arttırarak, işyerlerimizde, emekçilerle TİS taleplerimizi tartıştık ve tartıştırdık. Sağlık ve sosyal hizmet emekçilerini TİS taleplerimizin masaya taşınması için ortak mücadeleye, birleşmeye çağırdık.
Hepinizin bildiği gibi 6. Dönem Toplu sözleşme masasında Memur Sen ve Kamu sen tarafından yapılan gizli pazarlık ve satış sözleşmesi 22 Ağustos’ta imza altına alındı. Daha önceki satış sözleşmelerinde de sergilenen oyunun baş aktörlerinin kimi değişse de ana karakter oyuncuları değişmeden kendini tekrar etti. 5,5 milyon kamu emekçisi ve emeklisi bir “oldu bitti” durumuyla yine sefalet haline ve kendi kaderine terk edildi. ITUC ve ETUC kapısından her yıl geri çevrilen, sadece 4688 Sayılı Sendika Yasası’na göre sözde yetkili olan ama bu yetkiyi her TİS masasında kamu emekçisinin çıkarlarını değil kendi çıkarlarını ve koltuklarını korumak için kullanan bir sendikanın metne imza atması, bununla milyonlarca kamu emekçisini/ emeklisini yok sayması asla kabul edilemez. Memur Sen, sadece kendi yöneticilerinin kazandığı, memurun kazanamadığı bu uzlaşma için “tarihi kazanım” açıklaması yaptı.
Bu cambazlık hünerlerinin sergilendiği mutabakatta ise;
- Kamu emekçilerinin yıllardır yaşadığı gelir vergisi adaletsizliğine son verilmesi, emekli olduğumuzda maaşlarımızın yarı yarıya düşmemesi için ek ödemelerin emekliliğe yansıtılması, yoksulluk sınırı üzerinde temel ücret talebimiz,
- Farklı adlar altında güvencesiz istihdam edilenlerin kadrolu-güvenceli istihdama geçirilmesi,
- “4/C’li 4/B’liler” olarak bilinen kamu emekçilerinin ek ödeme, emeklilik gibi temel sorunlarının çözümü,
- Sayıları yüz bini aşan Yardımcı Hizmetler Sınıfının yaşadığı mağduriyetlerin giderilmesi,
- Torpilin, kayırmanın kapsını sonuna kadar açan mülakat sitemine son verilmesi.
- OHAL KHK’leri ile sorgusuz-sualsiz işinden, ekmeğinden edilen kamu emekçilerinin görevine iadesi,
- Kadın kamu emekçilerine yönelik ayrımcılığın önüne geçilmesi için kadın taleplerinin kadın emekçiler tarafından görüşülmesi ve mutabakat metninde ayrı bir başlık altında yer alması,
- COVID-19’un meslek hastalığı ve iş kazası sayılması için illiyet bağı aranmasından vazgeçilmesi,
- Sosyal hizmetlerde meslek çalışmaları, mesleklerin sorumluluk alanları ve sınırları çerçevesinde tanımlanmalı talebimiz,
- Sağlık hizmetlerinden alınan katkı-katılım payı ve ilave ücretlerin kaldırılması için çalışma yürütülmesi,
- Çalışma yaşamının demokratikleşmesi,
- Kamu kurumlarında ücretsiz kreşler açılması, söz konusu kreşler açılıncaya kadar kreş yardımı verilmesi TALEPLERİMİZDEN HİÇ BİRİSİNE YER VERİLMEMİŞTİR.
Toplu sözleşmenin uzlaşı ile imza altına alınması için verilen tekliflerle, sunulan teklifler arasında sadece 1-2 puanlık fark olması, üstelik bu farkın çalışan lehine kapatılması için sosyal hak ya da çalışma ortamının iyileştirilmesine yönelik başka teklifler sunulması gerekirdi. Gerek verilen gerek sunulan tüm tekliflerin emekçilerin yararına olması gerekirken ne sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin ne de diğer kamu emekçilerinin ve emeklilerinin kabul edileceği bir sözleşme ortada yoktur.
Masaya “yetkili” sıfatı ile oturanlar ne istediler ve ne aldılar?
2022 için %21 maaş artışı artı %3 refah payı artı 600 TL önceki dönem kaybı ile birlikte 2022 yılı için toplamda %39 maaş artışı. Fakat 2022 yılı için altışar aylık dilimler halinde %5 +%7 maaş artışına imza atmışlardır. 2023 için %17 maaş artışı + %3 refah payı teklifine karşılık altışar aylık dilimler halinde %8 + %6 oranına imza atmışlardır. Kısacası iki yıl için toplamda %67,2 maaş artışı teklif eden “yetkili” konfederasyon iki yıl için toplamda %26 oranına imza atmış, arkasından da “tarihi kazanım” diye açıklama yaparak tüm kamu emekçilerinin aklı ile dalga geçmiştir.
Bu sözleşmede refah payı talebi yine görmezden gelinmiş, bunun yerine hali hazırda sadece sendika üyesi kamu emekçilerinin yararlandığı 3 ayda 135 TL tutarındaki toplu sözleşme ikramiyesi 265 TL artırılarak 3 ayda 400 TL’ye çıkarılarak, sözleşmenin hakeme bile gitmeden uzlaşı ile sonuçlanmasının nedenini oluşturan düzenleme yapılmış, böylece Memur Sen’in üye kaybının önüne geçilmesine ve yetkisinin korunmaya alınmasına yönelik düzenleme yapılmıştır. İşte onların “tarihi kazanım”ı budur. Bizler, sendika aidatının devlet tarafından verilmesini asla doğru bulmadık, bulmuyoruz. Sadece şişirme şekilde elde ettikleri üye sayılarını korumak için toplu sözleşme primi olarak koydukları ve 3 ayda bir sendika üyelerine prim adı altında verilen miktarı ilave bir zam gibi göstermeleri ise tamda sergilenen orta oyunun bir parçasıdır.
Söz konusu artıştan sendika üyesi olmayan ve 4688 Sayılı Yasa’ya göre sendika üyesi olması yasaklanmış bulunan toplamda en az 1 milyon 800 bin kamu emekçisi ve 2 milyon kamu emekçisi emeklisi yararlanamayacaktır.
Ayrıca mutabakatın sunumunda üç yıl önce bizzat Cumhurbaşkanı tarafından verilen 3600 ek gösterge sözü hakkında “toplu sözleşme dönemi içinde yapacağımız çalışmaları meclise yasa haline getirilmek üzere göndereceğiz” denilmiş, emekçilerin talebi yine seçimlere yatırım aracı olmak üzere başka bahara ertelenmiştir.
Bu ülkede çarşıda, pazarda, mutfakta yaşanan gerçek enflasyon %45’i aşmıştır. Sağlık ve sosyal hizmet emekçileri “keşke ay çiçek yağı olsaydım, daha çok zam alırdım” demektedir. İğneden ipliğe her şeye zam yağmur gibi devam ederken iktidar,“şahlanan ekonomi” söylemleriyle “vatandaşımızı enflasyona ezdirmeyeceğiz” nutuklarıyla yoluna devam etmeye çalışmaktadır. İş cinayetleri ve intiharların giderek arttığı, üretici ve tüketici enflasyonu arasındaki makasın tam 26 puan açıldığı, dolayısıyla hayat pahalılığının önümüzdeki dönemde artacağının açık olduğu koşullara rağmen söylenen bu sözlere hiç kimse inanmamaktadır. Hedeflenen enflasyon rakamlarını temel alan bu mutabakat yetkili konfederasyonun tarihi kazanımı, değil tarihi utancı olmuştur. Bu nedenle de bu sözleşmeyi kabul etmiyoruz, bu sözleşmede emekçinin kazanımından bahsetmek mümkün olmadığı için üretimden gelen gücümüzü kullanarak 27 AĞUSTOS’TA İŞ BIRAKIYORUZ.
Birinci basamak sağlık hizmetleri alanında yaşanan sorunların çözümsüz bırakılması, pandemiyle birlikte artan iş yükünün sayıları aynı kalan ASM çalışanlarınca yürütülmeye çalışması, çalışma kurallarının en temel insan hak ve hürriyetlerini ihlal eden yönetmeliklerle yeniden düzenlenmesi çalışma barışını bozmuştur. Söz konusu yönetmeliğin geri çekilmesi ve çalışma koşullarının iyileştirilmesi için 16 Ağustos’ta iş bırakmıştık. O günden bu zamana ceza yönetmeliği geri çekilmemiştir. Aile hekimleri ve aile sağlığı çalışanları istifa etmeye ve birinci basmak sağlık hizmetlerinden çekilmeye başlamıştır. Acil önlem alınmazsa birinci basamak sağlık hizmetleri yürütülemeyecek hale gelecektir. Bu nedenle 27 Ağustos’ta yeniden iş bırakıyoruz. Toplu sözleşme mutabakatında tüm kamu emekçileri gibi birinci basamakta çalışan sağlık emekçilerinin talepleri de yok sayılmıştır. Bu nedenle Aile sağlığı merkezlerinden, Toplum Sağlığı Merkezlerinden, cezaevi hekimlerinden başlayan iş bırakma eylemleri tüm sağlık ve sosyal hizmet alanına doğru genişlemiştir. Sorunlarımızın çözümü için üretimden gelen gücümüzü kullanmaktan başka çaremiz de kalmadığı gibi bizim ve emeğimizin yok sayılmasına dayanacak gücümüz de kalmamıştır.
Komşularımız, arkadaşlarımız, hemşerilerimiz, dostlarımız; her başınız sıkıştığında arayıp danıştığınız, ne kadar çok çalıştığımızı gördüğünüz için halimize üzüldüğünüz bizler, sağlık ve sosyal hizmet emekçileri tüm ülke gibi artık nefes almakta ve yaşamakta zorlanıyoruz. Tıpkı sizin gibi enflasyonla, vergi yüküyle, hayat pahalılığıyla daha da yoksullaşıyoruz. Çalışma koşullarımızın iyileşmesi ve sizlerin daha nitelikli sağlık ve sosyal hizmetten faydalanmanız için mücadele ederken sizin desteğinize çok fazla ihtiyaç duymaktayız. Bu nedenle aile hekiminiz, hemşireniz, ebeniz, veri hazırlayıcınız, sekreteriniz, dahiliyeciniz, göz doktorunuz, fizyoterapistiniz, sosyal hizmet uzmanınız, bakıcı anneniz yani sağlık ve sosyal hizmeti sunan ekibiniz olarak sizden 27 Ağustos’ta sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin iş bırakma kararını desteklemenizi istiyoruz. Acil durumlar dışında sağlık hizmeti sunmayacağız. 27 Ağustos günü aile sağlığı merkezlerine, hastanelere, sosyal hizmet kurumlarına hizmet almak için değil haklı mücadelemize destek olmak için gelmenizi talep ediyoruz. Hiç olmadığı kadar birlikte hareket etmek zorundayız.
BİRLEŞEREK, BİRLİKTE MÜCADELE EDEREK KAZANACAĞIZ!
MERKEZ YÖNETİM KURULU