İstanbul Aksaray Şubemiz Ebeler Günü ve Hemşireler Günü nedeniyle basın toplantısı düzenleyerek, “Haklarımız için daha çok örgütlenmeye, dayanışmaya, birlik ve mücadele için SES’te örgütlenmeye çağırıyoruz” açıklamasında bulundu.
İstanbul Aksaray Şubemiz tarafından yapılan online basın toplantısında Şube Kadın Sekreterimiz Fadime Dursun, Şube Örgütlenme, Şube Basın-Yayın Sekreterimiz Birsen Dursun ve Şube Mali Sekreterimiz Türkan Aydoğmuş tarafından yapılan açıklama aşağıdadır:
Hemşireler Geleceğin Sağlık Bakımı İçin Öncü Bir Ses
Sağlıkta Dönüşüm Programı’yla sağlığın piyasalaştırıldığı, sağlık çalışanlarının iş güvencesinden yoksun, esnek ve kuralsız çalışmaya zorlandığı ve sosyal devlet anlayışının çok ötesinde bir sağlık hizmeti sunumuyla karşı karşıyayız.
Yıllardır izlenen sağlık politikalarıyla sağlık hizmetleri adım adım piyasalaştırılmış, sağlıkta dönüşüm programının yıkıcı sonuçları salgın sürecinde daha net ortaya çıkmıştır. Halk sağlığının, koruyucu sağlık hizmeti sunumunun ve sağlık emekçilerinin önemi salgınla birlikte daha görünür olmuştur. Sağlık hizmeti bir ekip işidir. Hemşire ve ebeler bu ekibin en önemli dinamikleridir. İnsanlık tarihi kadar eski bu meslek grubu hak ettikleri değeri hiçbir zaman görememişlerdir. Çoğu zaman meslek olarak dahi ifade edilmeyerek görünmez kılınmaya çalışılmıştır.
Sağlık ekibinin öznesi olan hemşirelerin, hekim dışı sağlık çalışanı, yardımcı sağlık personeli, diğer sağlık personeli, aile sağlığı elemanı gibi ifadelerle tanımlanması hemşire mesleğinin saygınlığını zedelemektedir. Bu nedenle sağlık hizmeti sunumunun bir ekip hizmeti olduğu ilkesiyle hemşirelik mesleğinin özerklik ilkesi derhal hayata geçirilmelidir.
Hemşirelik mesleğinin sorunlarının başında ve en önemlisi de iş tanımı dışında ihtiyaç görüldüğü her alanda çalıştırılmasının yanı sıra yetersiz istihdama bağlı ağır iş yüküdür. Sağlık hizmeti sunumdaki artışın son 10 yıla oranla 3 kat artmasına rağmen hemşire sayısının ihtiyaca yanıt verecek düzeyde olmamasının yükü yine fazla çalışma ile hemşirelere yıkılmaktadır. OECD ülkelerinde hemşire başına düşen nüfus ortalama 102 kişi iken Türkiye’de bu sayı 431.2 kişidir. Bugün yaklaşık 400 bin hemşire istihdamına ihtiyaç varken, 2020 verilerine göre özel hastaneler dahil aktif çalışan 198.465 hemşire ile sağlık hizmeti verilmeye çalışılmaktadır.
Bu durum batı ülkelerinin içerisinde yer aldığı hemşire istihdamı göstergelerinde ülkemizin ne yazık ki en alt sıralarda yer almasına da neden olmaktadır. Malpraktis riskini de arttıran, kölece çalışma koşullarının ortadan kaldırılması için hemşire eksikliği bir an önce kadrolu ve güvenceli istihdamla tamamlanmalıdır.
Pandemi ile mücadelede en ön safta olmamıza rağmen birçok sorunla karşı karşıya kaldık. Pandeminin merkezi Çin’de bir hemşire ortalama 6 saat çalışırken Türkiye’de çalışma saatleri ortalama 9 saat olmuştur. Standartların çok üstünde hemşire hasta oranı gibi yoğun ve olumsuz çalışma koşullarının yanı sıra, açlık sınırının biraz üstünde maaş, (Özel hastanelerde asgari ücret düzeyinde) adaletsiz ödenen ve sağlık hizmetlerini ticarileştiren ek ödeme sistemi, aynı işi yapan hemşire ve ebelerin farklı istihdam biçimleri, verilmeyen 3600 ek gösterge ve geriye dönük uygulanmayan beş yıla bir yıl fiili hizmet (yıpranma hakkı) gibi taleplerimiz karşılanmadı.
Hemşire ve ebeler ucuz sağlık insan gücü olarak görülmüş; yıllardır yeteri kadar ebe ve hemşire istihdam edilmemiş, az kişi ile çok iş yürütülmesi tercih edilmiştir. Siyasi irade eksik sağlık emekçisi istihdamını tamamlamak, atama yapmak, ihraçları iade etmek yerine Covid-19 bulaş risk grubu altında bulunan sağlık emekçilerine, diğer kamu çalışanlarına verilen izinleri dahi vermeyerek hayatlarını riske atmayı yeğlemiştir.
Evet sağlık hizmeti bir ekip çalışmasıdır. Ancak sağlık sisteminin hekim merkezli kurgulanması nedeniyle pandemi ile mücadelede ebe ve hemşireler başta olmak üzere diğer sağlık emekçilerinin çabası ve emeği yoğun olmasına rağmen yeteri kadar değer görmemiş, hakları verilmemiştir. Ebe ve hemşireler tirajdan-filyasyona, tanıdan tedaviye sağlık hizmetinin bütün süreçlerinde yer alırken kişisel koruyucu donanımların yetersizliği ve uygun nitelikte olmaması başta olmak üzere birçok sorunla baş etmek zorunda kalmışlardır.
Bu süreçte binlerce sağlık emekçisi Covid-19 hastalığına yakalanmış, maalesef 421 sağlık emekçisi de hayatını kaybetmiştir. Hastalık riskiyle burun buruna yaşayan sağlık emekçileri “yaşatmak için yaşamalıyız” şiarıyla toplumsal bir duyarlılık ve farkındalık yaratmaya, taleplerini görünür kılmaya çalışmışlardır. Bu taleplerden biri de Covid’e yakalanan sağlık emekçilerinin bu durumunun iş kazası ve meslek hastalığı olarak kabul edilmesidir.
Ebe ve hemşireler bulaş riskine karşı evlerinden, ailelerinden haftalarca ayrı yaşamak zorunda kalmakta, yoğun çalışma yükünün yanında bu durumun psikolojik etkileriyle de baş etmeye uğraşmaktadır.
Pandemi süreciyle birlikte performans sisteminin adaletsizce dağılımı bir kez daha ortaya çıkmıştır. “Müjde” diyerek getirilen her uygulamanın aslında toplum algısını yönetmek için olduğunun farkındayız. Sağlık hizmeti ekip olarak üretilmekteyken performans sisteminde ekibin parçaları arasında 16 kata varan farklılıklar olduğu gibi benzer risklere maruz kalan 4D’li çalışanlar, Aile Sağlığı Merkezlerinde çalışanlar, ortak kullanım kapsamında olmayan üniversite hastanelerinde çalışanlar performans ödemelerinden muaf tutulmuştur. Sağlık emekçileri hak ettikleri ücretleri alamadıkları gibi bu durum ekip içerisindeki iş barışını da bozmuştur.
Ebe ve hemşireler olarak hastanelerde aynı işi yaparken farklı istihdam biçimlerinin olması, iş ve gelir güvencesizliği, yoğun nöbetler, düşük ücret, riskli çalışma koşulları, performans sistemi, toplam kalite yönetimi anlayışı, emekliliğe yansımayan ek ödemeler ve ek ödemelerin katsayı hesaplamalarındaki adaletsizlikler ile daha çok çalışıp daha az ücrete mahkum ediliyoruz. Performansa dayalı ücretlendirmeden derhal vazgeçilerek ekonomik krizde göz önünde bulundurularak en düşük temel ücretin yoksulluk sınırının üstüne çıkarılmasını ve yapılan/yapılacak olan tüm ek ödemelerin emekliliğe yansıtılacak şekilde düzenlenmesini istiyoruz.
Taleplerimizi bir kez daha yineliyoruz:
1. Ebe ve hemşire eksiğinin kadrolu istihdam ile giderilmesini,
2. 4B, 4C, 4D, taşeron, vekil, sözleşmeli, ücretli olarak çalışan ebe ve hemşirelerin 4/A kadrosuna geçirilmesini,
3. İş yerlerimizde pandemi sürecinde daha fazla artan baskı, mobbing ve şiddetin ortadan kaldırılmasını,
4. Covid-19’un illiyet bağı aranmadan iş kazası ve meslek hastalığı olarak kabul edilmesini,
5. Ebelik ve hemşirelik yasasının yeniden düzenlenmesini, meslek tanımlamalarımızın net olarak belirlenmesini,
6. Esnek ve kuralsız çalışmaya karşı; iş güvencesi, can güvencesi, ücret güvencesi, güvenceli çalışma koşulları,
7. Her iş yerinde 7 gün 24 saat açık, ücretsiz ve anadilinde kreş hizmeti,
8. KHK ile ihraç edilen, güvenlik soruşturması bahanesi ile bekletilen ve ataması yapılmayan ebe hemşirelerin acilen göreve başlatılmasını,
9. Sağlığımızı korumak için uygun sayıda ve nitelikte, kadın emekçiler için de kadın dostu kişisel koruyucu ekipman,
10. Hemşirelik eğitiminin iyileştirilmesine yönelik yatırımlar yapılması ve hemşirelerin karar alma süreçlerine etkin katılımının sağlanmasını istiyoruz.
Mesleğimizi nitelikli bir şekilde yapmak ve nitelikli bir sağlık hizmeti vermek isterken önümüzdeki engeller bizleri yordu, gücümüzü tüketti. Pandemiyle daha güçlü mücadele etmek için, karşı karşıya kaldığımız sorunların görülmesini, çözüm üretilmesini istiyoruz. Taleplerimiz için mücadele etmeye devam edeceğiz.
Tüm ebe ve hemşirelerin 5 Mayıs Dünya Ebeler Günü’nü ve 12 Mayıs Hemşireler Günü’nü kutluyoruz. Haklarımız için daha çok örgütlenmeye, dayanışmaya, birlik ve mücadele için SES’te örgütlenmeye çağırıyoruz.