KESK Batman Şubeler Platformu adına açıklama yapan Dönem Sözcüsü, Batman Şube Eş Başkanımız Deniz Topkan şöyle konuştu: “Covid-19 salgının etkilerinin ülkemizde görülmeye başlandığı ilk günden beri hem konfederasyon olarak kamuoyu ile paylaştığımız açıklamalarımızda hem de kardeş emek ve meslek örgütleri ile birlikte yaptığımız ortak açıklamalarda ülkeyi yönetenlere çağrı üstüne çağrıda bulunduk. Defalarca hükümeti dar gelirli vatandaşlarımızı, işçileri, emekçileri, küçük esnafı ekmek parası ile canı arasına sıkıştırmayan ekonomik ve sosyal önlemlerin alındığı, hayati ve acil ihtiyaçları karşılamaya dönük üretimin dışında kalan tüm üretimin durdurulduğu 28 günlük bir kapanmaya, bilim insanlarımızın sesine kulak vermeye davet ettik. Ne yazık ki ülkeyi yönetenler bu çağrılarımıza hep kulaklarını tıkamaya devam etmiştir. Süreç tüm sorumluluğu vatandaşlara yıkan maske-mesafe-hijyen nakaratı ile yönetilmeye çalışılmıştır. Sadece vaka ve ölüm sayılarının yükselişe geçtiği dönemlerde gündeme gelen her önlemde başta emekçi kesimler olmak üzere toplumun önemli bölümü kapsam dışında bırakılmıştır. Kadınları ev içi şiddetten koruyacak, uzaktan çalışma sonucu artan ev içi bakım yükünü hafifletecek tedbirler alınmamıştır. Üstelik iktidar kendi açıkladığı önlemlere kendisi uymamıştır. En fazla üç yüz beş yüz kişinin bir araya geleceği sendika, dernek, baro genel kurulları hatta elli kişinin bir araya geleceği basın açıklamaları dahi pandemi gerekçesi ile yasaklanmıştır. Buna karşın iktidar partisinin binlerce kişinin katılımı ile gerçekleştirdiği ‘lebaleb’ kongreler, aralarında kısıtlamaların altında imzası bulunan bakanların bulunduğu binlerce kişinin katılımı ile gerçekleştirilen cenaze törenleri sürmüştür. Son iki ay içinde tablonun gittikçe kötüleşmesine, ülkemiz vaka sayılarında dünyada ikinci sıraya, Avrupa’da birinci sıraya yükselmesine rağmen hükumet bilim insanlarının, hatta bilim kurulunun tedbirlerin genişletmesi çağrılarına kulak tıkamayı sürdürmüştür. Ramazan ayının başlaması ile ‘yarı kapanma’ olarak duyurulan önemlerde sokağa çıkma kısıtlamasını iki saat öne çekme, 65 yaş üstüne ve 18 yaş altına sokağa çıkma kısıtlaması-toplu ulaşım araçlarını kullanma yasağı gibi sonuç odaklı olmayan önlemlerle yetinilmiştir. “Tam kapanma” genelgesinden de milyonları açlıkla ölüm arasına sıkıştırma çıktı. Hükümet, söz konusu önlemler yetersiz kaldığı için dün 29 Nisan-17 Mayıs dönemini kapsayan 17 gün için yeni tedbirler açıklamak zorunda kalmıştır. Cumhurbaşkanı tarafından genel hatlarına yer verilen tedbirlere ‘tam kapanma’ denilmiştir. Ancak gece saatlerine doğru İçişleri Bakanlığı tarafından 81 ilin valisine gönderilen genelge ile ayrıntıları paylaşılan tedbirler gittikçe ağırlaşan tabloya rağmen sürecin yine yarım-yamalak önlemlerle geçiştirilmeye çalışıldığını göstermektedir. Her şeyden önce defalarca dikkat çektiğimiz üzere tam kapanma toplumun belli bir kesimini evlerine hapsetmek, hareketsiz bırakmak değildir. Salgının yayılmasını kolaylaştıran yerlerde, fiziksel mesafeyi korumanın ve hijyen koşularını sağlamanın zor olduğu yerler başta olmak üzere, toplumsal hareketliliği azaltmaya dönük tedbirler almaktır. Söz konusu tedbirler insanların fiziksel, ruhsal, sosyal sağlıklarını da korumaya yöneliktir. Salgının yayılmasını kolaylaştıran yerlerin başında ise işyerleri ve fiziksel mesafenin korunmadığı kapalı alanlar gelmektedir. Dolayısıyla gerçek bir tam kapanmadan söz edebilmek için vatandaşların hayati-acil ihtiyaçlarını karşılamaya dönük üretimin dışında kalan tüm üretimin durdurulması gerekmektedir. Oysa İçişleri Bakanlığının “Tam Kapanma Tedbirleri Genelgesi” adlı genelgesinin “Sokağa Çıkma Kısıtlamasından Muaf Yerler ve Kişiler Listesi” ne göre üretim ve imalat tesisleri ile inşaat faaliyetleri ve bu yerlerde çalışanlar, oteller ve konaklama yerleri ile buralarda çalışanlar kapsam dışında tutulmuştur. Üretim ve imalat tesisleri konusunda örneğin gıda üretimi, ilaç, sağlık malzemeleri üretimi veya imalatı gibi hiçbir ayrıma yer verilmemiştir. Bu durumda tüm üretim ve imalat tesisleri, alanları kapsam dışında tutulacaktır. Dolayısıyla buralarda çalışanlar salgın koşullarında çalışmaya devam edecektir. Söz konusu yerlerde asgari düzeyde kişi çalıştırma veya dönüşümlü çalışma gibi bir düzenlemeye dahi yer verilmemiştir. Sağlık, gıda, su, elektrik, doğalgaz gibi acil ve hayati ihtiyaç duyulan değil, tüm üretim ve imalatın, inşaat faaliyetlerinin, oteller ve konaklama hizmetlerinin kapsam dışı bırakılması yüz binlerce işçinin, dolayısıyla söz konusu işçilerin başta aileleri olmak üzere temasa geçecekleri milyonlarca insanın önlemlerin kapsamı dışına alınması, adeta salgının kucağına atılması demektir. İçişleri Bakanlığı genelgesine göre kamu çalışanları için de bir kapanmadan söz etmek mümkün değildir. Nitekim genelgeye göre sağlık, güvenlik ve acil çağrı alanlarında çalışan kamu emekçileri tamamen kapsam dışında tutulmuştur. Genelgede bu alanların dışında kalan tüm kamu kurum ve kuruluşlarında çalışanlar için ise ‘hizmetlerin sürdürülebilmesi için gerekli olan asgari personel seviyesine düşülecek şekilde uzaktan veya dönüşümlü çalışmaya geçilecektir” denilmektedir. Asgari personel seviyesi ise “toplam personel sayısının % 50’sini aşmayacak ölçü” olarak tanımlanmıştır. Kısacası kamuda sağlık, güvenlik ve acil çağrı alanlarında çalışanlar 17 gün boyunca dönüşümlü veya uzaktan çalışma gibi kısmi tedbirlerinden de yararlanmayacak, normal mesailerine devam edecektir. Bu alanların dışında kalanlar ise asgari personel sayısı ölçütünden hareketle dönüşümlü veya uzaktan çalışacaktır. En önemlisi daha önceki genelgelerde olduğu gibi son genelgede de işçiler, emekçiler, dar gelirli yurttaşlar için hiçbir ekonomik ve sosyal önleme yer verilememiştir. Asgari ihtiyaçlarını bile karşılamaktan uzak günlük bir yevmiye ile yaşam savaşı veren milyonların ve en az bir o kadar işsizin 17 gün boyunca ne yiyip ne içeceği, kendilerini ve ailelerini nasıl ayakta tutacakları yok sayılmıştır. İşin özü pandeminin başından beri ülkenin kaynaklarını sermayeye, patronlara, hazine garantili projelerin yandaş müteahhitlerine kredi, teşvik, vergi indirimi gibi yollarla dağıtanlar, Merkez Bankasının 128 Milyar Dolarını nereye gittiğini aylardır açıklayamayanlar, kapılarını bir kez daha işçilere, emekçilere, dar gelirlilere tam kapatmak istemektedir. Tekrar altını çiziyoruz. Bugüne kadar alınan yarım yamalak önlemlerin, milyonlarca işçiyi, emekçiyi, dar gelirliyi görmeyen kısıtlamaların faturası ortadadır. İktidarın almakta ayak dirediği önlemlerin faturasını işçiler, sağlık emekçileri, dar gelirliler başta olmak üzere halk ödemeye devam etmektedir. Toplumun “kısmi kapanma önlemleri aldık” denilerek oyalandığı son 15 gün içerisinde toplam 4.772 vatandaşımız COVİD-19’dan hayatını kaybetmiş, ağır hasta sayısı 672 kişi daha artarak 3.563’e çıkmış, günlük vaka ve hasta sayılarında ise test sayısına da bağlı olarak kısmi bir düşüş yaşanmıştır. Bu veriler milyonlarca işçinin, emekçinin, dar gelirlinin çalışmak zorunda bırakıldığı koşullarda salgının önlenmeyeceğini ispatlamaktadır. Unutulmamalıdır ki bu toplumun ezici çoğunluğunu işçiler, emekçiler, işsizler, dar gelirli yurttaşlar oluşturmaktadır. Bu ezici çoğunluğun salgından ekonomik ve sosyal olarak korunmadığı koşullarda hiç kimse güvende değildir. Salgınla mücadelede her dakikanın çok daha önemli olduğu bu koşullarda, tüm toplumu koruyan gerçek önlemler için:

  • Hem kamuda hem özel sektörde hayati ve acil ihtiyaçları karşılamaya dönük mal ve hizmet üretim dışında kalan tüm alanlarda üretim durdurulmalı, 4 haftalık bir kapanmaya geçilmelidir.
  • 4 haftalık kapanma döneminde tüm çalışanların maaşları, ücretleri herhangi bir hak kaybına yol açmaksızın Hazineden karşılanmalıdır.
  • Yeni bir aşılama planlaması yapılmalı, öncelik hayati ve acil mal ve hizmet üretiminde çalışanlara verilmelidir.
  • Virüsten koruyucu ürün ve malzemelerin (maske, kolonya, sıvı sabun vb.) başta dar gelirliler olmak üzere halka ücretsiz dağıtımı yapılmalıdır.
  • Başta salgın koşullarından en çok etkilenen kadınlara olmak üzere, herkese yaşanabilir bir ücret düzeyinin altında olmamak üzere “temel bir yurttaşlık geliri” sağlanmalıdır.
  • Temel tüketim maddelerine son iki yıl içinde yapılan zamlar geri alınmalı, söz konusu maddelerden alınan KDV sıfırlanmalıdır.
  • Yoksulluk sınırı altında geliri olan hanelerin elektrik, doğalgaz, su, iletişim giderleri pandemi tehdidi ortadan kalkıncaya kadar Hazineden karşılanmalıdır.
  • Covid-19 çalışırken hastalanan emekçiler için iş kazası ve meslek hastalığı olarak kabul edilmelidir.
  • Kod 29 ve ücretsiz izin zulmüne son verilmelidir.
  • Kapanma durumlarında kadınlara yönelik artan ev içi şiddete ve bakım yüküne yönelik tedbirler alınmalıdır.

 

 

İLETİŞİM: SES – Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası
Çankaya, Kızılay, Necatibey Cad. No:82 D: 4, 06420 Ankara Telefon: (0312) 232 61 22 e-Posta: [email protected]

×