“PANDEMİNİN 1. YILINI GERİDE BIRAKIRKEN” Konfederasyonumuz emekçilere ve topluma etkilerini raporlaştıran bir çalışma yayımladı.
Raporun özeti aşağıda olup raporun tamamına ulaşmak için tıklayınız
Pandemi Sınıfsal eşitsizliği derinleştirdi
Pandeminin “tüm insanlığı eşitledi” iddiasının aksine toplumun her kesimini farklı düzeylerde etkilediği, sınıfsal eşitsizlikleri derinleştirdi.
“Pandemi en çok da işçileri, kamu emekçilerini, özellikle de kadın işçileri, işsizleri, düşük gelirlileri ya da geliri olmayanları, küçük esnafı ve bazı küçük sermayeli işyerlerini etkiledi.”
Büyük sermaye salgını fırsata çevirdi
Pandemi büyük sermaye gruplarına “karlarını büyütmelerini”, “salgını dahi fırsata çevirmelerini” getirdi.
Pandemi insanlığa; doğa, emek ve kadın karşıtı kapitalist sistem içerisinde sermaye grupları dışında hiç kimsenin yaşam ve iş güvencesi, insan onuruna yaraşır yaşam koşulları ve sosyal güvenlik hakkı olmadığını gösterdi.
Salgında kazanılmış haklar budanmaya çalışıldı
“Neoliberal ekonomi politikaları ve kapitalist sistem doğayı, insan dışındaki canlı varlıkları, eko sistemi tahrip ederek yeni salgınları tetikliyor, salgınları sermayeyi büyütmek için kullanıyor, salgını gerekçe yaparak kazanılmış hakları buduyor, salgın sonrasında ise yeni durumu kendi lehine kalıcı hale getirmek istiyor. Covid-19 salgınında da yaşanan en yalın haliyle budur.”
Talebimiz İnsanlığın Talebi Oldu
KESK’in mücadele gerekçesi yaptığı “kamu hizmetlerinin parasız, nitelikli, ulaşılabilir, bilimsel ve anadilinde olması” ilkesinin önemini hiç olmadığı kadar açığa çıkardı. Bu talep artık tüm insanlığın talebi ve mücadele gerekçesidir.
Sağlığa erişemediği için binlerce insan evinde öldü
Sağlık hizmetlerinin özelleştirmesi salgının başlamasıyla birlikte tam anlamıyla bir kaosa yol açmış, binlerce insan sağlık hizmetine erişemediği için evlerinde yaşamını yitirmiş, cenazelerine günler sonra ulaşılmış, cenazeleri TIR dorselerinde bekletilmiş, mezarlıkların dahi paralı hale getirilmesi nedeniyle gömülmeleri için uğraşlar verilmiştir.
Yaşlılar İlk Gözden Çıkarılanlar Oldu, Huzurevleri Mezarlığa Döndü
Birinci basamak sağlık hizmetlerinin neredeyse ortadan kaldırılması, yetersiz hastane ve tıbbi malzeme gibi nedenlerle kurtarılabilecekken on binlerce insan hastane bahçelerinde, yerlerde çırpına çırpına yaşamını yitirmiştir. Neoliberalizmin ‘sosyal güvenliğe yük olarak’ gördüğü yaşlılar salgında gözden ilk çıkarılanlar olmuş, huzurevleri mezarlığa dönmüştür.
Sermaye Yasal Boşluk Ve Açıkları Kullandı
Pandemi işçi sağlığı ve güvenliği konusunda yasaların işçiler, emekçiler aleyhine olduğunu, yasal boşluk ya da açıkların sermayeye tarafından kullanıldığını gösterdi.
Emekçiler Girdi Ve Meta Olarak Görüldü
Devletlerin salgının pik yaptığı dönemlerde dahi binlerce işçiyi fabrikalarda çalışmaya zorlayarak işçi sağlığı ve güvenliğini değil mal ve sermaye üretimini öncelediğini, emekçileri girdi ve meta olarak gördüğünü en yalın haliyle göstermiştir.
BES’in karşılığı yok, özel hastaneler kepenk indirdi
Pandemi sosyal koruma ve sosyal güvencelerin yetersizliklerini ortaya çıkardı.
Pandemi, bireysel emeklilik sistemlerinin, özel sağlık sigorta şirketlerine yönlendirmenin salgında bir karşılığının olmadığını göstermiştir. Ülkemizde ve dünyada özel hastanelerin salgında adeta kepenklerini indirmesi ya da fahiş ücretler nedeniyle sadece yüksek geliri olanlara hizmet vermeleri bunun somut örneğidir.
Zengin Ülkeler Önce Kendilerini Düşündü!
“Bir kişinin güvende olmadığı bir yerde hiç kimsenin güvende olmayacağı” gerçeğine rağmen sermaye ve zengin ülkeler bir kez daha ilkin kendilerini güvenceye alma yolunu seçmişlerdir.
Şirketler Aşı Patent Hakkından Feragat Etmelidir
Ücretsiz, adil ve tam aşılama talebine kulaklarını tıkayan ülkeler aşı üretimini de şirketlerin insafına bırakarak salgında sermayeye yeni kar alanı açmışlardır. Bu nedenle, konfederasyonumuz yakın dönemde çeşitli aşı şirketlerinin DSÖ’ye sundukları COVİD-19 aşısının patent haklarından feragat etmeleri çağrısına destek vermektedir.
Ev İçi Şiddet Yaygınlaştı, İlk İşten Atılan Kadınlar Oldu
Pandemiyle birlikte ülkelerin sınırları gibi evlerin kapıları da kapandı, buna paralel olarak ev içi şiddet, taciz ve tecavüz vakaları tüm ülkelerde yaygınlaştı.
Evden çalışmaya ek olarak bakım hizmetlerinin de kadına yüklendi, dünya genelinde en az 30 milyon kişi işten çıkarılırdı, işten çıkarmalarda ilkin kadınlar akla geldi! Bu durum kapitalizmin foyasını açığa çıkardı, boyasını pul pul döktü. Bu nedenle cinsiyet temelli bütçe, toplumsal cinsiyet eşitliği talebinin haklılığı da daha iyi anlaşılmaktadır.
Esnek Ve Güvencesizlik İnsanlığı Yok Oluşla Karşı Karşıya Bıraktı
Bir yıllık pandemi süreci esnek ve güvencesiz istihdamın insanlığı yok oluşla karşı karşıya kalacak denli tehlikeli sonuçlar yarattı. Emekçilerin “yaşam güvencesi”, “insanca yaşayacak gelir” ve “iş güvencesi”nin tek aracı ve yolu bağımsız sendikal örgütlenme ve dayanışmadır. Bunu esas alacak yeni bir toplumsal sözleşme şarttır.
Türkiye Salgına Siyasi Ve Ekonomik Krizde Yakalandı
AKP iktidarının salgının başladığını resmi olarak açıkladığı sırada ülkemiz insanları, emekçileri 15 Temmuz darbe girişimi bahane edilerek devreye sokulan sivil darbe uygulamalarıyla boğuşmaktaydı. İktidar uygulamalarının neden olduğu siyasi ve ekonomik kriz nedeniyle ağırlaşan yaşam koşulları salgınla birlikte daha da ağırlaştı.
Vaka, Ölüm Ve Aşıda Şeffaf Politika Yürütülmedi
İktidar vaka, ölüm ve aşılama konuları başta olmak üzere pandemi ile mücadelede başından itibaren şeffaf bir politika yürütmedi, açıklanan rakamlar gerçeği yansıtmamaktadır. Yaşamını yitirenlerin sayısının en az birkaç katı olduğunu düşünmekteyiz.
Örneğin TÜİK verilerine göre; son 5 yılın ortalaması baz alındığında, 2020 yılında, 1950 ve daha önceki yıllarda doğmuş yurttaşlarımız açısından ortalamaya kıyasla 70.000’i aşkın fazladan ölümünden bahsetmek mümkündür.
İktidar Kodları Değiştirdi, Verilere Ulaşımı Engelledi
İktidarın Dünya Sağlık Örgütü’nün belirlediği kriterlere uymadı, kodları değiştirdi, verilere ulaşımı engelledi. En sonunda da ‘her vaka hasta değildir’ gibi tıp otoriterlerinin şaşkınlıkla izlediği bir kriterle gerçek vaka sayılarını son bir iki aya kadar açıkça gizlediğini dolaylı olarak itiraf etti.
İktidar Algı Yönetimi Stratejisini Esas Aldı
Ülke yönetiminde olduğu gibi salgın yönetiminde de ‘algı yönetimi stratejisi’ni esas alan iktidar bir ‘başarı’ hikayesi yaratmak istemiş ise de bir maske dağıtımını dahi beceremeyip sonunda paralı hale getirmesiyle salgın politikası çökmüştür.
Kitle Bağışıklığı Stratejisi İzlendi
AKP iktidarı Covid-19 Salgınla Mücadele Stratejisi açıkça ifade etmese de başından itibaren ‘sürü bağışıklama’ stratejisi olmuştur. Üretimin duracağı ve devletin tüm topluma bir süre karşılıksız gelir sağlamak durumunda kalacağı kaygısı bu stratejinin tercih edilmesinde en önemli faktör olmuştur.
Sınıfsal ve Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği Derinleşti
Süreç şeffaf yürütülmemiş, Saray’ın kontrolünden geçmeyen hiçbir bilgi kamuoyu ile paylaşılmamıştır. Bedelini ise en çok ‘yeter ki çarklar dönsün’ dayatmasıyla, gelirsiz ve işsiz kalmama kaygısıyla aynı çatı altında yüzlerce, binlerce kişiyle birlikte çalışmak zorunda kalan emekçiler ödemiştir. Dolayısıyla pandemi sınıfsal ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğini derinleştirmiş, ağır sonuçlar yaratmıştır.
6 milyon 200 bin işçi gelir ve iş kaybına uğradı
Dünyada Meksika’dan sonra işçilere en az mali kaynak aktaran ülkemizde en az 6 milyon 200 bin kayıtlı işçi gelir ve iş kaybına uğradı. Kayıt dışı çalışanlar ise son bir yıldır tümden yoksulluk ve açlık girdabında yaşamaya tutunmaya çalışmaktadır. İktidar başka gündemlerle gözlerden uzak tutmaya çalışsa da pandemide çok sayıda insanımız ekonomik zorluklar nedeniyle intihar etmiş, yaşamını yitirmiştir.
KESK ve Meslek Örgütlerinin Talepleri Dikkate Alınmadı
Emekçileri ve halk sağlığını korumayı odağına alan bir mücadele programına ilişkin önerilerimiz dikkate alınmadığı gibi iktidar kendisi gibi düşünmeyen hiçbir emek ve meslek örgütünü muhattap almadı, sürece dahil etmedi.
Aykırı Tek Bir Sesin Çıkmasına Tahammül Edilmedi
İktidar; işveren ve sermaye örgütleriyle yaptığı istişarelerle sermayenin ihtiyaçlarını temel alarak kitle bağışıklığı stratejisine dayanan mücadele programını hayata geçirmiştir. Sürecin şeffaf ve katılımcı bir şekilde yürütülmesi bir yana, iktidar aykırı tek bir sesin çıkmasına dahi tahammül göstermemiş, adeta seçim öncesi bir atmosfer havasında, akıl ve bilim dışı yaklaşımlarda ısrar etmiştir.
KÇÖ İle Ölüm Gösterildi Sıtmaya Razı Edilmeye Çalışıldı
Sermayenin her kesimi için önlem paketleri çıkartılsa da halklar ve emekçiler için önlem ve destek sağlanmamıştır. İktidarın çokça övündüğü kısa çalışma ödeneği ise ölümü gösterip sıtmaya razı etme hali olmuştur.
Kod-29 İle Çıkarılanlar İşsizlik Maaşı Dahi Alamadı
Her ne kadar işten çıkarmalar yasaklansa da özellikle son aylarda işverenler çığ gibi “’işçinin ahlak ve iyi niyet kurallarına aykırı davranışı nedeni ile fesih’ denilen Kod-29 ile on binlerce işçiyi işten çıkarmış, bu şekilde işten çıkarılanlar bir daha iş bulamama kaygısıyla açlıkla baş başa bırakılmıştır. Bu kod ile işten çıkarılan işçiye kıdem tazminatı, ihbar tazminatı gibi hakları verilmediği gibi işçi çıkarılma kodu nedeniyle işsizlik maaşı dahi alamamaktadır.
İktidar Ek Bütçe Yapacağına Emekçilerin Kaynaklarını Kullandı
Salgında emekçileri, işçileri, emeklileri, kadınları, gençleri, işsizleri, göçmenleri, toplumun tüm kesimlerini koruyacak kaynakların oluşturulması için ek bütçe düzenlenmesi taleplerimiz karşılıksız kalmıştır.
İktidar ek bütçe düzenlemek yerine bütçe dışı harcamalarla, işsizlik sigortası fonu, sosyal dayanışma ve yardımlaşma fonu gibi emeğiyle geçinenlerin oluşturduğu kaynakları kullanmış, 2021 bütçe sürecinde de pandemiye karşı halkın sağlığını, geçimini sağlayacak kamucu politikalar için neredeyse hiç kaynak ayrılmamıştır.”
Sermayeye ‘Minnet’ Kampanyası Yürütüldü
Milli Dayanışma Kampanyası adı altında ciddiyetten yoksun, devletin yükümlülüklerini üzerinden atmayı ve sermayeye minnet duygusu yaratmayı amaçlayan bir kampanya ile karşı karşıya kaldık. Kampanya vergi indirimi avantajı sağlanan iş insanları ile sınırlanmamış, ekonomik kriz ve salgın koşullarında yaşam mücadelesi veren emekçilerin elinde kalan üç beş kuruşa da göz dikilmiştir. Bir yandan emekçilerden bağış talep edilirken diğer yandan muhalif belediyelerin hesapları bloke edilmiş, toplumsal dayanışma engellenmeye çalışılmıştır.
‘Başarı Hikayesi’nin Foyasını Ortaya Çıkaranlara Baskı Uygulandı
İktidar ‘başarı hikayesi’nin foyasını ortaya çıkaran emekçilere karşı bu süreçte de bir kez daha mobbing, soruşturma ve sürgün gibi baskı yöntemlerini devreye sokmuş, başta sendikamız BTS ve HABER SEN’in yönetici ve üyeleri olmak üzere onlarca kamu emekçisini sürgün etmiştir.
Muhalif Belediyelerin Dayanışma Çalışmaları Engellendi
Muhalif belediyelerin pandemi sürecinde halkla dayanışma kampanyaları engellenmiş, yardımlara el konulmuş, kayyım politikaları bu salgın sürecinde de devam ettirilmiştir. Güvenlik güçlerinin toplanma, gösteri ve toplu eylem hakkının kullanımına yönelik saldırıları, engelleme ve baskıları birçok yerde sokak ortasında şiddete dönüşerek artmıştır. Birçok ilde aralarında çocukların da olduğu çok sayıda vatandaşa sokak ortasında işkenceye varan şiddet uygulanmıştır.
Vatandaş ‘Evde Kal’dı, Kongre Salonları ‘Lebalep’ Doldu!
Pandemi döneminde vatandaşlara ‘evde kal’ diyen iktidar, bu durumu bulunmaz bir fırsat görerek günün herhangi bir saatinde muhalif kesimlerin evlerini basma yoluyla çok sayıda gözaltı uygulaması gerçekleştirmiş, bir yıllık süreçte gözaltı ve tutuklamalar bir furyaya dönüşerek devam etmiştir.
İl ve ilçe kongrelerini salgın boyunca kesintisiz olarak gerçekleştiren, salonları “lebalep” dolduran ve bu nedenle o illerde vaka artışlarına neden olan AKP ve küçük ortağı için hiçbir yasak söz konusu olmazken, barolara dönük siyasi bir kararla sivil toplum kuruluşlarının, demokratik kitle örgütlerinin seçimlerine yasak getirilmiş; bu yasağa sendikaların da dahil edildiği genelge sendikaların tüm eylem ve etkinliklerinin yasaklanması için de fırsata çevrilmiştir.
Sağlık Emekçilerinin İzin Ve İstifası Bile Yasaklandı
Sağlık çalışanları salgından yeterince korunmamış, izin kullanmaları yasaklanarak dinlenme hakları ihlal edilmiş, istifaları yasaklanmış, emeklerinin karşılığı ödenmemiş, Covid-19’un meslek hastalığı sayılması konusunda ciddi direnç gösterilmiştir. İzin ve istifa yasaklarına karşı sendikamızın açtığı dava devam etmektedir.
Sosyal Hizmet Çalışanları Ek Ödeme Ve Aşıdan Muaf Tutuldu
Sosyal hizmet çalışanları 14 gün boyunca kurumlarından ayrılmayacak şekilde çalıştırılmış, ek ödemelerden ve aşılanmadan muaf tutulmuşlardır. Sendikal faaliyetlerden kaynaklı 6 sağlık çalışanı açığa alınmış, onlarcasının görev yeri değiştirilmiştir.
ÖNCELİKLE;
- En kısa sürede güvenilir ve nitelikli aşı temini ve aşılanma,
- Biliminin yol göstericiliğinde şeffaf salgın yönetimi,
- Halkın pandemi nedeniyle uğradığı mağduriyetlerin giderilmesi, ekonomik olarak desteklenmesi,
- Sağlık hizmetlerine ulaşımın önündeki kamu-özel ayrımı olmaksızın para başta olmak üzere tüm engellerin kaldırılması,
- Sağlıkta dönüşüm programı yerine halkçı-kamucu bir sağlık program
Hayata geçirilmeli. Eğitime İlişkin ise;
- Eğitime ek bütçe oluşturulmalı, sağlıklı ve güvenli bir eğitim için ihtiyaç duyulan kadro atamaları yapılmalıdır.
- Eğitim emekçilerinin iki doz aşılanması süreci hızla tamamlanmalıdır.
- Seyreltilmiş sınıf uygulamasını ortadan kaldıracak düzenlemeler yapılmamalıdır.
- Maske ve hijyen malzemeleri konusunda sürekli ek takviyelerin yapılacağı bir düzenleme mutlaka planlanmalıdır.
- Kalabalık okullarda, öğretmenler odası sayısının artırılması konusunda çalışma yürütülmelidir.
- Kalabalık okullarda öğrenci ve öğretmen tuvalet sayılarının artırılması için çalışma yapılmalıdır.
- Okullarda bir sağlık görevlisine gereksinme bulunmaktadır, bu ihtiyaca dönük çalışma yürütülmelidir.
- Okullarda uygulanması gereken tedbirleri düzenli olarak denetleyecek ve eksikliklerin giderilmesi için çalışma yürütecek görevlendirmeler yapılmalıdır.
- Eğitim bileşenlerinin sağlıklı ulaşımı için valilikler ve yerel yönetimlerle birlikte kapsamlı bir planlama hızla hayata geçirilmelidir.
- Alınan önlemlerin kapsamı genişledikçe okullarımız kademeli olarak açılmalı, yaşamın tüm alanları kademeli bir şekilde normalleşme kapsamına alınmalıdır.
KESK YÜRÜTME KURULU