Dünya Sosyal Hizmet Günü nedeniyle açıklama yapan Ankara Şubemiz, sosyal hizmet alanına ilişkin belirlemiş olduğu sorunların ve taleplerin yer aldığı raporu paylaştı.

Ankara Şubemizin Sosyal Hizmetler Raporu aşağıdadır:

Sosyal Hizmetler alanında belirlediğimiz sorunlar, görüşler;

Sosyal hizmetler son dönemde iktidarın kendini yeniden var etme hane halkını siyasal tahakkümü altına alma devlete aidiyetin yeniden sağlandığı araç olarak görülmüştür. Temel insan hakkı kapsamında devletin asli görevi olma yaklaşımından uzaklaşılıp siyasal iktidarın kendini güçlendirecek bir araç olarak görülmesi, toplumun sosyal yapısına zarar verdiği gibi, biz sosyal hizmet emekçilerinin mesleki çalışmalarına olumsuz etki etmekte, personel rejimi ve ücret rejiminde de hak kayıplarına neden olmaktadır.  Politika belirleme ve idareciler uzun yıllardır sosyal hizmet alanının prensiplerini bilmeyen, mesleki yeterliliği olmayan, alandan gelmeyen, liyakatın zaten olmadığı yöneticiler eliyle yürütülmektedir. Bu da hizmetin planlanmasına ve içeriğine alabildiğine etki etmekte, alanı bilimsel bir alan ve hizmet olmaktan çıkartmaktadır. Kamu personel rejiminde yaşanan değişimlere ek olarak devletin sosyal hizmetlerde yaratmış olduğu yozlaşma biz sosyal hizmetler emekçilerinin çalışma alanlarında insan haklarına aykırı çalışma düzenleri ile karşı karşıya bırakmıştır.

Sosyal Hizmetler alanında pandemi süresince;

Pandemi süresince hem gündüzlü hem de yatılı hizmet veren birimlerde farklı farklı hayatlar yaşanmış, her bir alanda çalışma düzeninden, pandemi tedbirlerine birçok sorunun artarak devam etmektedir.

Pandemi dönemi yaptığın işin ulvi bir iş olarak görülmesi gerektiği vurgusu ve propagandası ile emek sömürüsü gizlenmeye çalışılmaktadır. Personelin özlük haklarında iyileştirme yerine Takdir Belgeleri ile çalışanlar kurumları ile aidiyeti oluşturulmaya çalışılmaktadır.

Bakanlıkta çok fazla keyfi uygulamanın yaşandığı ve pandemi dönemi amacın personelin çalıştırılmasında maksimum fayda olduğu görülmüştür. Bugüne kadarda Bakanlığın personel üzerinden kurduğu baskı ile maksimum faydayı kendince sağladığı görülmüştür.

Sürecin riskine rağmen, çalışanlardan maksimum fayda sağlamak amacıyla, çalışma düzeni 14 günlük kapalı çalışma düzeni bugüne kadar hukuksuzluklarla sürdürülmüştür,

Bir yıla yakındır süren 14 gün gibi kapalı çalışma düzeni çalışanların psikolojisini bozmuştur. Bakım personelinin bakım verdiği kişiye yabancılaşmasına neden olmuştur,

14 gün çalışma informal hayatlar yaratmış durumdadır,

Kapalı çalışma / vardiya sistemi keyfiliğin yaşandığı başka bir alandır. Her ilin uygulamasında da, iller içindeki uygulamada da birlik yoktur. Kimi yerlerde 14 gün, kimi yerlerde 10/ 7 gün uygulanmakta; vardiya sonrası izinli sayılan gün de her bir kuruma göre değişmektedir.

14 günlük çalışma sistemi, çalışanların aile – çocuk- bakmakla yükümlü olduğu aile bireyleri gibi koşullar gözetilmeden sürdürülmüştür. Bir yıldır süren bu çalışma sistemi sadece sosyal hizmet emekçilerini değil, aynı zamanda bütün aile yaşamlarını, tek tek aile bireylerini, özellikle de çocukları son derece etkilemiştir. Uzun süreler boyunca ebeveynden ayrı kalmak çocukların da psikolojisini olumsuz yönde etkilemiştir.

Huzurevlerinde 14 günlük kapalı çalışma düzeninin sürmesi, emekçilerin yanında hizmetleri de olumsuz etkilemektedir.

Uzun dönemli vardiya sistem çalışanlar arasında iletişimin kopmasına neden olmaktadır.

Pandemi süresinde yıllık izinlerini kullanamayan sosyal hizmetler emekçileri bu izinler karşılığı ve tuttukları nöbet ücretleri ödenmemiştir.

Pandemi süresince sosyal hizmet emekçilerine yönelik bir ek gelir ya da yıpranma payı gibi olanaklarda sağlanmamıştır.

Genel süregelen sorunları ise pandemi döneminde daha da görünür olmuştur;

Sosyal hizmetlerdeki yoğunluk ve sorunlar çalışanların üzerine daha fazla yük oluşturmuştur.

Meslek elemanları görev tanımında ciddi sorunlar yaşanmaktadır.

Farklı disiplinlerdeki arkadaşlar kendi mesleği dışında iş yapmak zorunda bırakılmaktadır.

Mesai kavramı ortadan kalkmış, kuralsızlık hali artarak sürmüş, normalleşmiştir.

Sosyal hizmetlerin ağırlıklı istihdam modeli olarak, ASDEP, sözleşmeli istihdam modeline dönmüştür. Bu uygulama, çalışanların güvencesinin ortadan kalkmasına ve özlük haklarında kayıplara neden olmaktadır.

İş yerlerinde mobbing her geçen gün artmaktadır,

ASDEP ve sözleşmeli, 4-D’li çalışanlara yönelik güvenceli istihdam modeli olmaması nedeniyle, bu statüde çalışanlarda mobbing sorunu daha fazla yaşanmaktadır.

Ücretler arasında ciddi farklılaşmalar yaşanmakta, maaş açıklığının farklı istihdam modelleri arasında arttığı görülmektedir. Farklı statü ve ücretlendirme çalışma barışını bozmuştur.

Sözleşmelilere nöbet ücreti verilmemektedir.

Ek ders karşılığı çalışanların özlük haklarına ilişkin ciddi sorunlar yaşanmaktadır,

Dosya inceleme yoğunluğu artarak devam etmektedir,

Emekli olan sosyal hizmetler emekçileri yerine ek ders karşılığı istihdam modeli tercih edilmektedir.

Her sene sözleşmeli personelin sözleşmesinin yenilenme/yenilenmeme kaygısı, çalışanların hakkını arama- itiraz etmek- mesleki yaklaşım geliştirme, örgütlenme konusunda çalışanları geriye itmekte, baskı oluşturmaktadır; bu da hem haklara hem de yapılan işin niteliğine yansımaktadır.

Personel istihdam rejimindeki farklılaşma sorun yaratmakta, sözleşmeli personel idareye bağımlılığı nedeniyle istenileni yapmak zorunda kalmakta ve kamu hizmetinin niteliğine zarar vermektedir,

Bürokratik işlemler her geçen gün artmakta bu durum meslek mensuplarını işlerini yapmalarını zorlaştırmaktadır.

Alanda yaşanan ekstra iş yükü, angarya mesleklerimizi işlevsizleştirilmektedir.

Salgın döneminde sağlık emekçilerinin yaşadıkları ve çalışma koşullarının zorlukları bakımından kamuoyunda bir gündem oluşabilmiştir; ancak bu süreçte sosyal hizmetler emekçilerinin sorunları, koşulları, fedakarlıkları sorunların çözümü için gündem dahi olmamıştır.

Alanda görev yapan meslek çalışanlarının meslek kanunları ve meslek odaları olmaması, meslek tanımlarının bulunmaması, büyük sorun yaratmaktadır (sosyolog, psikolog vb)

Nöbet uygulamaları idarecilerin keyfiliğine terk edilmiş durumdadır.

Sosyal hizmetler ilçelerde, parti ilçe başkanlıkları üzerinden yürütülmektedir, öyle ki personel yaşadığı ve çözümsüz kalan sorunların çözümünü parti ilçe başkanına aktararak çözmeye çalışmaktadır. Taşrada bu durum adeta normalleşmiş durumdadır.

Kurumda yaşanan sorunlar, parti üzerinden çözülmeye çalışılmakta, öyle ki kurum ile parti özellikle ilçelerde iç içe girmiş durumdadır.

Liyakatsiz görevlendirmeler ve partizanca kadrolaşma çabaları kuralsızlıkların yaşanmasına neden olmaktadır.

Sosyal hizmetlerdeki yöneticilerin alan dışından gelmesi nedeniyle, mesleki yetersizlikleri nedeniyle çalışanlar üzerinde başka yöntemlerle otorite oluşturmaya gidilmektedir.

SEÇEK’ten Bakanlığa geçiş ile idari olarak nitelikli olmayan erkek yoğunluklu siyasi atamalar yapılmaktadır, Son dönemde taciz iddiaları ile birlikte birçok yöneticinin yeri değiştirildiği vurgulanmaktadır.

Bakanlıkta oluşturulan dar bir kadronun görüş ve önerileri ile görev tanımları oluşturulmakta ve çalışanlara görevler dayatılmaktadır.

Farklı statüler sosyal hizmetlerde çalışma ortamına zarar veren bir hiyerarşi yaratmış durumdadır.

Günlük hayatta normal olmayan durumlar kurumlarda normalleşmiş durumdadır.

Sosyal hizmetlerin iş yükünde (yaşanan soysal sorunlar ve toplumda ortaya çıkan ve artan sorunlar nedeniyle) yaşanan artış nedeniyle, sosyal hizmetler alanındaki iş ve işlemler için diğer Bakanlıklardan destek istenmekte ve diğer Bakanlıklar sosyal hizmetler ile ilgili işlemler yapmak zorunda kalmaktadır.

Uzun dönemdir çözülmeyen sorunlar karşısında, çaresizlik ve sonrası kabullenme yaşanmaktadır.

5395 sayılı Kanun kapsamında çocuklarla ilgili danışmalık tedbirinin uygulanmasında kurumlar arasında farklılıklar olduğu görülmektedir.

Nitelikli bir şekilde danışmanlık tedbirinin uygulanması hem zaman almakta, hem hazırlık gerektirmektedir. Çocuğun ya da ebeveynin çocuğun sorununa ilişkin gelişme sağlanacak şekilde desteklenmesi, danışmanlık yürütülmesi anlamına gelmektedir. Oysa tedbir dosyalarının planlanması bu ihtiyaca göre yapılmamaktadır, planlamada ciddi sorunlar bulunmaktadır. Tedbir dosyası verilen çalışanın durumu, iş yoğunluğu, mesleği ve diğer hususlar göz önünde bulundurulmamaktadır. Bu durumda tedbir kararlarının yerine getirilmesi konusunda çalışanlar ciddi sorunlar yaşamakta, bu sorunlar çocukların aldığı hizmet kapsamında da yetersizliklere yol açmaktadır. Dosya incelenmesi nitelikli yapılmadığı için yanlış kararlar alınabilmektedir.

Çocuk Koruma Kanunu kapsamında koordinasyon Bakanlığa verilmiştir ancak Merkezi Koordinasyon toplantıları yapılmadığı görülmektedir.

Salgın döneminde en çok sorun ve riskle karşı karşıya olanların başında çocuklar gelmektedir. Salgında çocukların kamu kurumları ile temasının ve izlemin azalmış olması, çocukların kapalı ortamlarda/ evlerde karşılaştıkları şiddette yalnız kalmalarına, şiddetin daha uzun süre devam etmesine neden olmaktadır. Bakanlık tarafından salgın döneminde çocuklara daha etkin şekilde ulaşılması ve korunması için yürütülen çalışmaların da, bu konuda diğer kurumları da harekete geçirme ve işbirliği sağlama konusunda son derece yetersiz olduğu görülmektedir.

Salgın döneminde çocuklara, kadınlara ilişkin Bakanlığın bir çalışmasının olmaması büyük eksikliktir,

Yaşlı, çocuk, kadın, engelli yurttaşlara yönelik hizmet veren kurumda insan hakları kapsamında ihlallerin yaşanması, bu kapsamda doğru ve ilkeli yaklaşım sergilemesi gereken çalışanların tüm bu değerler ve ilkelere olan bakış ve düşüncelerine inançlarında erozyona neden olmaktadır.

Kurumda yaşanan sorunlara ilişkin sendikaların mücadelesi bürokratlar ve siyasiler tarafından engellenmeye çalışılmaktadır.

İLETİŞİM: SES – Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası
Çankaya, Kızılay, Necatibey Cad. No:82 D: 4, 06420 Ankara Telefon: (0312) 232 61 22 e-Posta: [email protected]