MALİ, ÖZLÜK, SAĞLIK VE SOSYAL HİZMET HAKKI İLE İŞÇİ SAĞLIĞI GÜVENLİĞİ KAPSAMINDA MÜCADELEMİZ DEVAM EDİYOR

Facebook
Twitter
WhatsApp

11 Ocak 2021 pazartesi günü genel merkezimizde yaptığımız “SES’imiz, Çığlığımız Duyulmadı; Taleplerimiz Görülmedi. Şimdi Sıra Maskelerimizde!” basın toplantımızda 1 aylık eylem etkinlik programımızı açıklamıştık. Bu program çerçevesinde pazartesi gününden beri işyerleri önünde, yemekhanelerde, toplantı salonlarımızda maskelerimize yazdığımız taleplerimizle sessiz oturma eylemleriyle, sosyal medya çalışmalarıyla, yayınladığımız kısa videolarla ve bazı işyerlerinde 5 gün boyunca oturma eylemleri ve yürüyüşler ile ilk haftamızı mali taleplerimizi dile getirerek geçirdik. Yandaş medyanın adeta talimat almışçasına sağlık emekçilerinin maaşlarını çok yüksek göstermesine karşın, banka dekontları ve e-devletten çıkardığımız bordrolarımızla gerçek maaşlarımızı teşhir ettik. Haftanın son günü olan bugün de tüm illerde KESK bütünlüğü içinde sefalet ücretlerinin vesikası olan bordrolarımızı yakma eylemlerinde yer alıyoruz.

Bir hafta boyunca neden mali haklarımız için eylemde olduğumuzu bir kez daha ifade etmek istiyoruz

Biz sağlık ve sosyal hizmet emekçileri bulunduğumuz her alanda sesimizi duyurmak için yoğun bir çaba içerisindeyiz. Bir yandan mahcupluk da hissetmekteyiz. Pandemi sırasında insanlarımız, çalışma arkadaşlarımız hastalanıp ölürken biz ekonomik taleplerle gündeme gelmekten imtina ettikçe, iğneden ipliğe yapılan zamlar zaten yoksullaştırılmış olan biz sağlık ve sosyal hizmet emekçilerini eyleme geçmeye zorluyor. Temel gıda ürünlerinden, temel tüketim maddelerine, geçmediğimiz köprülerin ücretlerine vergi ve harçlara, elektriğe zam yağmur gibi yağdırılıyor ve görünen o ki 5’li yandaş için boşaltılan kasa, yeniden emekçilerinin alın teriyle doldurulacak ve zam yağmurları devam edecek.

Tüm emekçiler gibi biz sağlık ve sosyal hizmet emekçileri uzun yıllardır vergi yükü, yandaş sendikanın TİS orta oyunu, TUİK tarafından maniple edilen verilerle hesaplanan enflasyon farkı gibi gerçek olmayan verilerle ücretlendirildik. Bu ücretlendirme politikası sonucunda gelinen nokta temel ücretimizin açlık sınırının ve asgari ücretin biraz üstünde, yoksulluk sınırının ise çok çok altında bir miktarla kredilerini ödemeye, eksi hesaplarla bir sonraki maaşa kadar yaşamımızı idameye etmek için çalışmaktadır. Kimi arkadaşlarımız pandemi öncesinde acil  ve yoğun bakım gibi servislerde daha fazla risk alarak daha fazla çalışarak insanca yaşamak için adeta çırpınıyorlardı. Pandemi ile birlikte tavandan ek ödeme adı verilen lütufla da eskisi kadar bile ücret alamamaya başladılar. Siz, Bakanın açıklamalarına değil sağlık emekçilerinin medyadaki, sosyal medyadaki ve iş yerlerinde yaptığı eylemlere bakın ve onları anlamaya çalışın. Kadir Saldız’ı hatırlayın.

Sosyal hukuk devletlerinde  bir yurttaş ödediği vergilerle, en zor zamanında devletinin ona kol kanat gereceğini bilir ve vergisini de bunun için öder. Devletine ve devletinin bürokratlarına güvenir. Çünkü tüm mekanizmalar yurttaşın esenliği, sağlığı  ve güvenliği için çalışır. Türkiye devleti ise  sosyal hukuk devleti olma vasıflarını çoktan yitirdi. Merkez Bankası kefen paramızı bile harcadı. Kamu özel ortaklığı olan Şehir Hastaneleri ile sağlık bütçesine ipotek konuldu. Şehir hastanesi çalışanı sağlık emekçileri izinsiz, dinlenmeksizin, ek ödemesiz, mobingle, sendikasız ve  güvencesiz canları pahasına Limakların, Cengizlerin cebini doldurmak için kuralsızca adete modern köleler gibi  çalıştırılıyorlar. Covid-19 riskine rağmen aç kalmamak için çalışan temizlik işçileri kazandığı üç kuruşun büyük bir çoğunluğunu yine vergi olarak onlara aktarmanın kızgınlığı ve öfkesiyle gidiyorlar iş yerlerine. Öyle bir sarmalın içindeler ki hangi ucunu tutsalar tünelde ışık göremiyorlar.

Biz sağlık ve sosyal hizmet  emekçileri bugün pandemiden kaynaklı fakat temelde sağlık insan gücü  yetersizliğine bağlı  iş yoğunluğundan, gün aşırı 24 saatlik uzun çalışma saatlerinden, ücretlerimize etki eden verileri çok yakından takip edemiyorsak da cüzdanlarımızın ayın 15’inden sonraki 2 gün içinde boşaldığını biliyoruz. Çarşıda, pazarda gıdaya ve temel tüketim maddelerine ne kadar ödediğimizi, ne kadar eksi hesaplara indiğimizi, borcumuzu borçla kapattığımızı biliyoruz. Yani TUİK ne derse desin hepimiz gerçek enflasyonumuzu biliyoruz. Bakalım TUİK ne demiş “TUİK verilerine göre Temmuz-Aralık dönemini kapsayan altı aylık dilimde ise enflasyon yüzde 8,36” olarak gerçekleştiğini iddia etmiş. Bu durum sonucunda “toplu sözleşme” gereğince maaşları 2020 yılının ikinci altı aylık dilimi için %4 artırılan kamu emekçilerinin ve emeklilerinin maaşlarına %4.36 enflasyon farkı yansıtılacak,  15 Ocak’tan  itibaren de  2021 yılının ilk altı ayı için %3 maaş artışı yapılacaktır.

Bu %8.36′ lık enflasyon oranını  doğru kabul etsek bile “son bir yıl içinde doğalgaz %32, elektrik %31,  baklagiller %60, peynir %27, yumurta %80,  ayçiçeği yağı %50 zamlanmış,  köprü ve otoyol geçiş ücretlerine 2021’in  ilk günlerinde %26 zam yapılmıştır. Buna karşın son bir yıl içinde kamu emekçilerinin maaşlarında yapılan artış  açıklanan %4,36’lık enflasyon farkı ile birlikte sadece yüzde 14‘de kalmıştır.  Sadece son bir yıl içinde ortalama kamu emekçisi maaşı ile alınan dolar 114 dolar, çeyrek altın 3 adet, gram altın ise 4,5 adet azalmıştır.

Yoksullaşan bizler, Elektriği kıstık, uzaktan eğitilen ve evde olan çocuklarımızı  üşümesinler diye kat kat lahana gibi sarıp ısınmadan da kıstık, kendimizden vazgeçtik, gelişim çağındaki çocuklarımıza bile et, balık, yumurta  gibi protein içeren besinleri sunamaz olduk. Siz pandemiyle en ön saflarda mücadele eden sağlık emekçilerini alkışlatmak yerine yoksulluk sınırının üstünde en az 8200 TL olacak şekilde insanca yaşayacak temel ücret için düzenleme yapsanız yeter.

Yandaşla yapılan orta oyunu sonucunda  “toplu sözleşmede” Kamu Görevlileri Hakem Kurulu kararı ile 2021 yılının ilk altı ayı için %3 maaş artışına mahkum edilen, bu sefalet artışını ise cebine dahi girmeden gelir vergisi ile el konulan üç milyonu aşkın kamu emekçisinin ve 2 milyon kamu emekçisi emeklisinin bir yıl boyunca sefalet oranlarındaki artışlarla yetinmesini kimse bizden beklemesin. Her geçen yıl yoksulluk sınırından daha fazla uzaklaşıp açlık sınırına daha fazla yaklaşan beş milyonu aşkın kamu emekçisi ve emeklisinin daha fazla fedakarlık yapacak hali kalmamış bıçak kemiğe dayanmıştır artık.  Bu nedenle acilen

YILLARDIR YAŞADIĞIMIZ KAYIPLARIMIZIN GİDERİLMESİ İÇİN:

  • Çoktan hükmünü yitiren, kamu emekçilerine 2021 yılı için %3 +%3 maaş artışı dayatılan “toplu sözleşme” derhal yenilenmelidir.
  • Hiç vakit kaybetmeden yapılacak toplu sözleşme ile maaşlarımız yaşanan gerçek enflasyon oranında, satın alma gücümüzdeki azalma ve ekonomik büyüme oranları dikkate alınarak artırılmalıdır.
  • Performans, ek ödeme adı altında emekçileri bölen, adaletsiz ücret politikalarının son bulmasını ve yoksulluk sınırı baz alınarak temel ücretlerin belirlenmesini talep ediyoruz.
  • Asgari ücret vergi dışı bırakılmalıdır.
  • Birinci vergi dilimi %15 ten % 10’a düşürülerek, yoksulluk sınırına kadar olan maaşlardan yapılan kesinti birinci vergi diliminde sabitlenmelidir.
  • Emekçilerin sağlık, eğitim, gıda, barınma, giyim, elektrik, ısınma giderleri için ödediği vergiler gelir vergisi matrahından mahsup edilmelidir.
  • Yoksulluk sınırı altında geliri olan hanelerin elektrik, doğalgaz, su, internet giderleri pandemi tehdidi tamamen ortadan kalkıncaya kadar Hazineden karşılanmalıdır
  • Bebek maması, bebek bezi ve ekmek, süt ürünleri, elektrik, doğalgaz, su başta olmak üzere temel tüketim maddelerinde KDV sıfırlanmalıdır

Önümüzdeki günlerde de işkolu emekçilerinin özlük talepleri, işçi sağlığı ve güvenliği kapsamında taleplerimiz ile halkın sağlık ve sosyal hizmet hakkına dair taleplerimizi yükselteceğiz. Sağlık ve sosyal hizmet emekçileri ile halkı mücadelemize destek olmaya çağırıyoruz.

 

 

 

İLETİŞİM: SES – Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası
Çankaya, Kızılay, Necatibey Cad. No:82 D: 4, 06420 Ankara Telefon: (0312) 232 61 22 e-Posta: [email protected]