Ankara Şubemiz yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi: “Pandeminin başından beri sürecin şeffaf yürütülmesi ve emek meslek örgütlerinin süreçte görüşlerinin dikkate alınması taleplerimiz karşısında, iktidar siyasal ve ekonomik kaygılarla ortalama il başına 20 vaka açıklayarak süreci götürebileceğini düşünmüştür. Sorumluluğun yüklendiği halk ölümler ile karşı karşıya kalırken, cezanın kesilmeye çalışıldığı ve adeta rehin alınan sağlık emekçiler ise ölmekte ve enfekte olmaktadır. Bugün itibariyle salgının başından beri,testi pozitif tespit edilen hasta sayısı 2,5 milyonun civarındadır.Test pozitif oranına göre ise beklenen sayı 3,1 milyonun üzerindedir. Bakanlığın verilerine göre 75-80 bin aralığında hasta hastanelerde tedavi görmektedir, Sağlık Bakanlığı ve üniversite Hastanelerinde 17–18 bin aralığında yetişkin yoğun bakım yatağı bulunmakta olup, ağır Covid-19 hastaları düşünüldüğünde (Bakanlık verilerine göre bu sayı 5.303) bu yatakların %31’i Covid hastaları ile dolmuş durumdadır. Pandemi öncesi SB ve Üniversite Hastaneleri yoğun bakım yatak doluluk oranları %70 – 80 aralığında gerçekleşmekte iken Covid-19 hastaları ile birlikte yoğun bakım yatakları dolmuş durumdadır. Ülkemizde yoğun bakım yatağı bulma konusunda ciddi sorunlar yaşanmaktadır. Son süreçte hastanelerin ameliyathane, uyandırma odaları, acil servis gibi alanları yoğun bakım ünitelerine çevrilmektedir. Kimi hastanelerde ise sağlık hizmeti sunmaya elverişli olmayan, kapanan sağlık tesislerinin bazı alanları, yine hastanelerin otopark, yemekhane, idari birimler gibi alanlarının yoğun bakımlara çevrilmesi, yoğun bakım yatağı ihtiyacı gerçekliğini ortaya koymaktadır. Hastanelerde uygulanmayan Yoğun Bakım standartlarına ek olarak derme çatma alanların yoğun bakıma çevrilmesi ile birlikte zaten fazla olan hastane enfeksiyonu kaynaklı ölümleri daha da artacaktır. Ülkemizde 70-72 bin aralığındaki hasta, yoğun bakım servisi dışındaki servislerde tedavi görmektedir. Hastanelerde (SB ve Üniversite), yoğun bakım yatakları çıkarıldığında 170 bin servis yatağı (çocuk, kadın doğum, onkoloji dahil) bulunmaktadır. 170 bin servis yatağının artan vakalar nedeniyle %42’sinde Covid-19 hastaları yatmaktadır. Bu servislerin pandemi öncesi yatak doluluk oranları %70-75 aralığında seyrederken, bu alanlarda boş yer kalmaması nedeniyle pandemi süresinde acil dışı ameliyatlar ertelenmiş kısmen hastalar taburcu edilerek veya hasta kabul edilmeyerek Covid-19 hastalarına yer açılmaya çalışılmıştır. Hastanelerde boş yer kalmaması nedeniyle, hem Covid-19 hastaları hem de sağlık sorunları ertelenemeyen hastalar mağdur olmaktadır. Sağlık sisteminde yaşanan bu sorun nedeniyle hem Covid -19 hem de sağlık hizmetlerine ulaşamayan vatandaşlarımız arasında ölüm sayısı artacaktır. Ülke genelinde olduğu gibi Ankara ilinde de yetişkin yoğun bakım servislerinde yer bulunmamaktadır. İlimizde 3700 – 4200 aralığında günlük pozitif hasta bulunmakta olup, Hastane doluluk oranlarınız %87 -92 (kadın doğum, çocuk dahil ) aralığında değişmektedir. SB ve Üniversite Hastanelerinde bulunan 1600’e yakın yoğun bakım yatağı takviye edilmeye çalışılsa dahi yoğun bakımlarda yer bulunmamaktadır. Ankara ilinde hastaların yatış sırası beklediği dönemlere girilmiştir. Enfekte olan sağlık emekçisi sayısı ise geçmiş dönem ve güncel veriler karşılaştırıldığında 180 – 200 bin aralığındadır. Sağlık emekçileri arasında artan vakalara rağmen riskli durumu olan sağlık emekçilerine dönük zatürre ve grip aşıları yapılmamıştır. Artan vakalar nedeniyle Ankara ilinde SB Hastanelerinde 40 bin Üniversite Hastanelerinde ise 20 bine yakın emekçi dinlenme hakkı olan yıllık izinlerini kullanamamaktadır. %70 doluluk oranında bile iş yükü fazla olan sağlık emekçileri tükenirken, %100 doluluk çerçevesinde hizmet verilmesi iş yükünü dayanılmaz boyuta taşımıştır. Normal servis hastaların ortalama kalış günleri 5 gün iken, Covid hastalarının ortalama kalış günleri 10 günün üzerindedir. Seyri ağır olan ve riskli Covid hastalarının sayısı günden güne artarken, enfekte olan sağlık emekçilerinin sayısı da aynı oranda artmaktadır. Zaten sayıca yetersiz olan sağlık emekçilerinin artan sağlık talebine yetişebilmeleri için bakanlığın bulduğu çözüm izinleri, emeklilik taleplerini ve istifaları durdurarak sağlık emekçilerinin haklarını gasp etmek olmuştur. Karantina ve tedavi süreleri kısılarak sağlık emekçilerinden faydalanılan gün sayısını artırmaya çalışmak onları yok saymaktır. Bir türlü sonu gelmeyen görevlendirmeler, kronik hastalıkları olan, engelli ve kısmı kısıtlama ile gebe sağlık emekçilerinin çalıştırılmaya devam ettirilmesi, kreşler ve gündüz bakım evlerinin olmaması bunca yükü omuzlayan sağlık emekçilerinin aslında bir bakanlığının olmadığının emareleridir. Unutulmamalıdır ki; yatan hastaların iyileştirilme süreci yalnızca yeterli yatak, ekipman ve tedavi ile yürütülemez. Fiziksel koşulların iyiliğinin ve tıbbi malzemelerin yeterliliğinin yanı sıra, sağlık emekçilerinin insana insanca tedavi ve bakım verebilmesi, çalışma ortamlarının ve koşullarının fiziksel ve psikolojik olarak talepleri doğrultusunda iyileştirilmesinden geçer. Bu aynı zamanda pandemi mücadelesinin ilk koşulu olmadır. İktidar her zaman olduğu gibi sorumluluğu halka, emekçiye ya da bilim kuruluna atmaya çalışsa da, ölümlerin sorumlusu il başına ortalama günlük 20 vaka açıklayan ve sağlık emekçilerinin taleplerinin görmezden gelenlerdir.
Artan ölüm ve vaka sayıları, tükenen sağlık emekçileri nedeniyle bir an önce;
– İvedilikle yeterli sayıda sağlık emekçisi istihdamını ve KHK ile ihraç edilen emekçilerin işe iadelerini gerçekleştirin,
– Meslek hastalığı ve iş kazası düzenlemesini, emek ve meslek örgütlerinin talebi doğrultusunda çıkarın,
– Sağlık emekçilerin süregelen sorunlarını çözün,
– Özel sektöre ait hastaneleri kamulaştırın,
– Süreci bilimsel yöntemlerle, emek ve meslek örgütleri ile birlikte demokratik ilkelere uygun şeffaf bir şekilde yönetin,
– Şehir Hastaneleri gibi sağlık hizmetleri ile örtüşmeyen projeler yerine ülkenin geneline yayılan ve kapsayan hastane örgütlenmesini sağlayın,
– Kapanan hastaneleri bir an önce açın.”