İzmir Şubemiz basın toplantısı düzenleyerek, 2021 yılı genel bütçesi ve sağlık bütçesine ilişkin değerlendirmemiz ile taleplerimizi açıkladı.

Şube Yönetim Kurulu adına açıklama yapan İzmir Şube Eş Başkanımız Erkan Batmaz şöyle konuştu: “Covid-19 pandemisinin tüm toplumu olumsuz etkileyen aşamaya gelmiş olması mevcut ekonomik krizi derinleştirmekte, çalışmaya uygun nüfusun üçte birinden fazlası işsizken ve yakın gelecekte iş bulma umudunu kaybetmiş durumda iken milyonlarca emekçi ailesi kışa hiçbir gelire sahip olmadığı şartlarda girmektedir. Asgari ücret ya da düşük ücretlerle çalışanların eline geçen para temel ihtiyaç maddelerine bile yetmemektedir çünkü temel ihtiyaç maddelerindeki enflasyon oranı TÜİK verilerinin çok çok üzerindedir. Pandemi sürecinde yurttaşlar salgının insafına terkedilmiştir. Ülkede günlük yapılan testlerin %25’nin Saray ve üst düzey devlet görevlilerine ve emirlerinde çalışan personele yapıldığı, geri kalanın 85 milyon kişiye uygulandığı anlaşılmıştır. Pandeminin ilk gününden beri alınması gereken toplumsal önlemler hayata geçirilmemiş, zorunlu olmayan iş kollarında çalışmaya ara verilmemiş, yurttaşlar ya hastalanma ya da açlık ikileminde bırakılmıştır. Bir kısım ülkede uygulanan sürü bağışıklığı yöntemi Türkiye’de adı konulmadan sürdürülmüş, bu durumdan en çok yoksullar, ezilenler, göçmenler zarar görmüştür. Bu durum pandemide bile sınıfsallığı gözler önüne sermektedir. Covid-19 geliştirilmesi muhtemel bir aşıyla kontrol altına alınsa bile pandemiyi ortaya çıkartan koşullarda hiçbir iyileştirme yapılmaması nedeniyle yeni pandemilerle karşılaşacağımıza şüphe yoktur. Dahası pandemiyi ortaya çıkartan nedenler arasında sıralanan ekolojik tahribat, yaban hayatına müdahale, kontrolsüz kentleşme gibi nedenler kapitalizmin kar hırsının dizginsizliği ve çalışma rejimindeki derinleşen sömürü ilişkileri nedeniyle büyük bir hızla artarak devam etmektedir. Sağlıksızlığı yaratan bu koşullar yeni salgınlara kapı aralamaktadır. 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi’nin mecliste görüşülmeye başlanacağı ve bu yılın sonuna kadar da devam edecek olan süreç işte böyle bir anda başlamıştır. Bu nedenle de bütçe değerlendirmeleri, bu dönemin belirleyici özellikleri göz önüne alınarak yapılmalı, bütçenin sadece teknik açıdan değerlendirmesiyle ya da siyasal iktidardan istenecek ekonomik taleplerle sınırlandırılmamalıdır. Bütçeye yönelik bakış, antikapitalist bir bakış açısıyla, ekonomik olduğu kadar politik de olmalıdır. Çünkü bütçe çok önemli bir siyasal, hukuki, iktisadi ve yönetsel belgedir.            Öyle ki: bütçeler siyasal iktidarlara, devletin kurumlarına harcamaları ve gelirleri açısından meşruiyet kazandırır. Doğallıkla, böyle ciddi toplumsal etkilere sahip olan bir ekonomik kaynağın nasıl kullanılacağına ilişkin olarak toplumun bütününün rızasının alınması ve bu kaynağın her aşamada sıkı bir biçimde denetlenmesi gereklidir. Bir başka anlatımla; üretenlerin, değeri yaratanların, yani işçilerin, emekçilerin, halkın, vergi mükelleflerinin, doğrudan ya da dolaylı mekanizmalar aracılığıyla ödedikleri vergilerin nerelere harcandığını bilmeleri ve bunu denetleyebilmeleri gerekir. Bu denetim; bütçenin hazırlanması, uygulanması ve sonuçlandırılması sırasında yani bütün bir bütçe sürecinde yapılabilmelidir.

Başlıklar halinde genel bütçeye şöyle bir bakarsak;

  • Sermayeye kaynak aktarılmaya devam edilmektedir.
  • Hazırlanış biçiminden meclise getiriliş biçimine kadar parlamentoyu ve toplumun tüm kesimleri yok sayılmıştır.
  • Vergi yükü, her zamanki gibi ücretli çalışmak zorunda kalanlarda, emekçilerde, işçilerdedir.
  • Bu bütçe önümüzdeki en az iki yıla damgasını vuracak olan Korona salgını ile kamusal bir mücadele programını içermemektedir. Sağlık Bakanlığı başta olmak üzere salgınla ilişkili diğer bakanlıkların (Çalışma ve Sosyal Politikalar ve Milli Eğitim gibi) ödeneklerinin dağılımı böyle bir sorunun siyasal iktidarca yeterince görülmediğini ortaya koymaktadır. Ayrıca emek gücü ve istihdama ilişkin yapılmaya çalışılan düzenlemeler işçi ve halk sağlığını iyice bozucu nitelikte olduğundan bu bütçenin salgınla mücadele gibi bir amacının olmadığı da anlaşılmaktadır
  • İktidar doğal afet gerçeğini görmemekte ve umursamamaktadır.
  • 2021 Merkezi Yönetim Bütçesi 1,4 trilyon liralık bir harcama ve 1,1 trilyon liralık bir gelir ve (-) 245 milyar liralık bütçe açığının hedeflendiği bir iktisadi ve siyasi belgedir.

Bu bağlamda ele aldığımız Sağlık Bakanlığı’nın 2021 yılı bütçesine baktığımızda şunları görmekteyiz:

  • Bakanlığa toplamda 2020 yılında 58,9 milyar lira ödenek ayrılmışken, 2021 yılında bu ödenek 77,6 milyar liraya çıkartılmıştır. Bu, görünürde, yaklaşık yüzde 32’lik bir artıştır. Ancak enflasyondan arındırıldığında bu oran yüzde 28’in altında kalmaktadır.
  • Buradaki diğer önemli bir husus bu ödeneklerin ne kadarının “tedavi edici hizmetlere”, ne kadarınınsa “koruyucu hizmetlere” ayrıldığıdır. Bu rakamın 54,6 milyar liralık kısmı (yüzde 69) tedavi edici hizmetlere, buna karşılık 19 milyar lirası (yüzde 25) koruyucu hizmetlere ayrılmıştır. Yani sağlıkta ticarileşme ve metalaşmayı savunan anlayış yeni bütçede kaynakların aktarımı kısmında kendini yeniden göstermektedir.
  • Özel bütçeli hale gelen Sağlık Bakanlığı’nın yoğunluklu gelirleri SGK üzerinden oluşmakta olup, SGK’ ya fatura edilen işlem sayısı ve fatura tutarları incelendiğinde kaynakların ağırlıklı olarak özel sektöre aktarıldığı görülmektedir. Sağlık Bakanlığı hastaneleri SGK’ ya bildirilen başvuruların %77’sini karşılarken fatura ödemelerinin %58’inden yararlanmıştır. Özel sektörün ise toplam başvurularda payı %14 iken ödemelerin %19’nu almıştır.
  • Personele de bütçeden kaynak yok. 2021 yılında personel giderlerinin sağlık bakanlığı bütçesindeki payı %40’a düşmüştür. Sağlıkta Dönüşüm Programı öncesi 2003 yılında bu oran %70’dir.
  •             Yine salgında en ön safta yer alan sağlık emekçilerine yönelik bütçeden ayrılan pay oranında değişikliğe gidilmemiş, “hakkınız ödenmez” denilen emekçiler canları pahasına hizmet üretirken yeni personel alımına pay aktarılmadığı gibi ücretlerinde de artış yaşanmamıştır. 2021 sağlık bütçesi bu haliyle bir utanç belgesidir.
  • Üniversite hastanelerine kaynak yok. 2021 bütçesinde sağlık sektörü yatırımlarına sadece 20,1 milyar ayrılmış olup bu rakamın 18,5 milyarı Sağlık Bakanlığı, 1,6 milyarı ise üniversiteler için ayrılmıştır. Borç batağına sürüklenmiş olan üniversiteler; satın aldıkları tıbbi cihazların ücretlerini ödeyememekte, salgın koşullarında canlarını ortaya koyarak hizmet üreten sağlık emekçilerinin ek ödemelerinden kesintiye giderek borçlarını kapatmaya çalışmaktadır. Bu kabul edilemez bir durumdur.

Sonuç, öneri ve talepler;

Genel olarak 2021 bütçesini ve Sağlık Bakanlığı bütçesini incelediğimizde ana gelir kaynağı, yine yaşamak için çalışmak zorunda olanlardan alınması hedeflenen, doğrudan ve dolaylı vergiler olarak öne çıkmaktadır. Bununla birlikte, yaşamak için çalışmak zorunda olanların bu durumu değiştirebilmeleri için geliştirme çabası içinde oldukları eylem birlikteliklerinin, emekçilerin ve ezilenlerin örgütsel ve stratejik ortaklıklarını sağlayan iktidar mücadelesini de hedefleyebilmesi gerektiği bütün açıklığıyla önümüzde durmaktadır. Gelecek yıllarda hazırlanacak bütçelerin hedefinin, yaşamak için çalışmak zorunda olanların refahını ve mutluluğunu sağlamak olabilmesinin başlıca yolu bu hedeften geçmektedir. Bu amaç için yakın ve orta vadede bütçeye ve sağlık hizmetlerinin finansmanına ilişkin ortaya konulması ve kitleselleştirilmesi gerektiği düşünülen önerileri şöyle sıralamak mümkündür:

  1. Genel bütçe gelirleri içinde gelir vergisi payı artırılmalıdır. Bu artış, gelir vergisi içinde kurumlar vergisi payı artırılarak sağlanmalıdır. Yoksullardan, emekçilerden, ücretlilerden alınan direk ve dolaylı vergi payları azaltılmalı, sermaye sahiplerinin vergi sorumluluğu arttırılmalıdır.
  2. Sağlık hizmetleri harcamalarında merkezi bütçenin payı arttırılmalıdır. SGK pirim gelirleri içinde çalışanların ve kendi hesabına çalışanların payı azaltılmalı, patronların payı artırılmalıdır. SGK’ ya genel bütçeden aktarılan pay artırılmalıdır.
  3. Sağlık hizmetleri harcamalarında merkezi devlet harcamalarının payı artırılmalı, SGK ve hane halkları harcamalarının payı azaltılmalıdır. Katkı-katılım, ilave ücret gibi hiçbir ad altında halktan sağlık hizmetleri için ücret alınmamalıdır.
  4. SGK’ nın özel hastanelerden hizmet satın alması hizmet başına (fee-for-services) ve vaka başına (case payment) ödeme ile değil, toptan bütçeleme (global butgetting) ile olmalıdır.
  5. Sağlık personeli sayısı OECD ortalamasına güvenceli ve kadrolu istihdamla çıkarılmalıdır.
  6. Sağlık personeline ek ödeme, döner sermaye vb. adlarla yapılan, ekip anlayışını bozan, rekabet oluşturan ve çalışma barışını bozan ödeme yöntemi yerine yoksulluk sınırının 14 üzerinde, tek kalemde, tamamı emekliliğe yansıyacak şekilde maaş ödenmesine başlanmalıdır.
  7. Özel sağlık kurumlarına aktarılan her türlü pay kaldırılmalıdır. Kamu sağlık kurumları ve sağlık eğitimleri için bütçeden ayrılan pay yükseltilmelidir.
  8. Covid-19 pandemisinde gördüğümüz gibi sağlık sistemleri çökme aşamasına gelmiştir. Mevcut kapitalist sistemin doğaya olan tahakkümü nedeniyle yeni pandemilerin olacağı da öngörülmektedir. Bu nedenle toplum sağlığı için Sağlık Bakanlığı’nın kentleşmeden tarım politikalarına, çevre politikalarına ve üretim ilişkilerine kadar müdahil olacak bir yapıya büründürülmesi gerekmektedir. Ayrıca yaşanması muhtemel yeni salgınlara karşı da bütçe kalemi oluşturulmalıdır.
  9. Sağlıklı bir toplum için tedavi edici hizmetler yeterli değildir. Koruyucu sağlık hizmetlerinin yeniden ele alınması ve güçlendirilmesi gerekmektedir. Aynı zamanda açlık, işsizlik, yoksulluk ve savaş politikaları halk sağlığını olumsuz etkilemektedir. Bu nedenle istihdamın arttırılması, ülke içinde ve dışında savaşa karşı barış politikalarının geliştirilmesinde sağlık alanın söz sahibi olması gerekmektedir.
  10. Hukuksuz bir şekilde ihraç edilen ve hakkında kesinleşmiş yargı kararı bulunmayan sağlık personeli derhal işe başlatılmalıdır.
  11. Sağlık hizmetlerinin üretilmesi planlanması ve sunulmasının tüm aşamalarında sağlık emekçileri örgütleri aracılığıyla, halkın karar alma süreçlerine dahil olacak mekanizmalar oluşturulmalıdır.”

İLETİŞİM: SES – Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası
Çankaya, Kızılay, Necatibey Cad. No:82 D: 4, 06420 Ankara Telefon: (0312) 232 61 22 e-Posta: [email protected]