Şanlıurfa Şubemiz ihraç edilen üyelerimizle ilgili olarak basın toplantısı düzenledi.
Yönetim Kurulu adına açıklama yapan Şanlıurfa Şube Eş Başkanımız Salih Karataş şöyle konuştu: “15 Temmuz 2016 darbe girişimi ile başlayan kaos ortamı tüm şiddeti ile kamusal alanda artarak varlığını devam ettirmektedir. Bu şiddet gün geçtikçe ülkemizi demokrasiden uzaklaştırmakta ve sosyal hukuk devleti anlayışının ortadan kalkmasına neden olmaktadır. Darbe girişimini Allahın bir lütfu olarak adlandıran AKP hükümeti Anayasal yönetim şeklinden vazgeçip, OHAL yönetimi adı altında keyfi, kanunsuz, hukuksuz, adaletsiz bir anlayışla ülkeyi yönetmeye başlamıştır. “Ya benden yana olursunuz ya da sizi açlıkla, yoksullukla, tutuklamalarla terbiye ederim” anlayışı halen devam etmektedir. AKP iktidarı güvenlik gerekçesi adı altında AKP’li olmayan her türlü anlayışı terörist ilan etmiş, bu anlayışla kamusal alanda binlerce insanı ihraç etmiştir. Hiçbir hukuki temel dayanağı olmayan bu ihraçların idari amirin teklifiyle gerçekleştiğini hepimizi biliyoruz. İdari amirler iktidara sadakatlerini göstermek ve koltuklarını korumak amacıyla sevmediği herkesi terörist ilan ederek bu kişilerin ihraç olmalarına sebep olmuşlardır. İhraç edilenlerin çoğu neden ihraç edildiklerini bile bilmemektedirler. Kamuda çalışıp ihraç edilen kamu görevlilerine çözüm olarak OHAL Komisyonu gösterilmiş ama OHAL Komisyonu’nun itirazları değerlendirme kriterlerinin neler olduğu açık olarak belirtilmemiştir. OHAL Komisyonu’nun muallak bir yapı içerisinde çalışmasından dolayı aldığı kararlar elbette ki şaibelidir. Kamuoyunun da bildiği gibi haksız olarak ihraç edilen kamu görevlilerine kamusal alanda hiçbir yaşam olanağı verilmemiştir. Bu düzenleme sadece ihraç kamu çalışanlarını değil ailelerini ve yakın çevrelerini de olumsuz etkilemiştir. Basından ve sosyal medyadan takip ettiğimiz kadarıyla kamudan haksız yere ihraç edilen bazı kişilerin intihar ettiklerini duyuyoruz. Bu insanların vebali bu durumu yaşatanların ve bu durum karşısında sessiz kalan herkesin boynunadır. Yaşanan her türlü haksızlık karşısında mazlumların sesi olan SES Sendikası elbette ki haksızlığa uğrayanların haklarını savunacak ve haklı mücadelesini sürdürmeye devam edecektir. İlimizde 6 Eylül 2017 tarihinde Suruç Devlet Hastanesi’nde çalışan bir yönetim kurulu üyemiz, iki iş yeri temsilcimiz ve bir üyemiz hastane yöneticisi teklifi üzerine mülki amir onayıyla açığa alındılar. İlçe Emniyet Müdürlüğünce düzenlenen tutanaklarına göre hiç bir suç unsuru teşkil edecek durum olmamasına rağmen üyelerimiz 05/03/2019 tarihinde Sağlık Bakanlığı onayı ile işlerinden ihraç edilmişlerdir. Davanın Urfa İdare Mahkemesi’ne intikal etmesi sonucunda ise mahkemenin verdiği karar hukuk devletinde emsali olmayan bir durumun yaşanmasına neden olmuştur. Mahkeme idari amirin kişinin suçlu olup olmadığına bakılmaksızın kamu görevinde kalıp kalmayacağına karar verebileceğini, idari amirin bu görevi yerinde kullandığını ve dolayısı ile ‘davanın reddine’ karar verdiğini belirtmiştir. Belli ki üyelerimiz açığa alınmadan önce Suruç Devlet Hastanesi’nde yetkili sendika olmamız ve etkili bir sendikal mücadele yürütmemiz, dönemin muhattaplarını rahatsız etmiştir. Alenen yapılan mobbingin sonuç vermemesi neticesinde ise birim amiri, üyelerimizi açığa alma yoluna gitmiştir. Bu haksız ve hukuksuz yaptırımlar sonucunda üyelerimiz işlerinden olmuşlardır. Yaşanan bu hukuksuzluklar mahkemelere taşındığında ise mahkemeler, idari amirin keyfi kararının doğru olduğu kararını vererek insanların hayatlarını karartmaya devam etmektedirler. Leonard Cohen’in dediği gibi “ Herkes biliyor, geminin su aldığını. Herkes biliyor, kaptanın yalan söylediğini. Ve herkes biliyor, zarların hileli olduğunu” Yaşanan bu olay mahkemelerin hukuk devleti anlayışından uzaklaştığını, siyasallaştığını, bu süreçte, adil yargılamanın olmadığını göstermektedir. Mahkemelerin adaletten yana değil siyasal bir anlayıştan yana karar vermeleri mahkemelere olan inancın yitirilmesine neden olmaktadır. Yani adalet anlayışının bir kadın ismi olmanın ötesinde bir anlam taşımama görüşü varlığını halen sürdürmektedir. Bizler bir an önce arkadaşlarımız için verilen bu keyfi karaların kaldırıp işlerine iade edilmelerini ve keyfi kararlar verilmesinin önünü geçilmesini, sosyal hukuk devleti anlayışını gerekliliklerinin yerine getirilmesini ve yaşanan tüm bu adaletsizliklere son verilmesini istiyoruz. Bizler sendikal mücadele geçmişimizden biliyoruz ki; hak verilmez alınır, kazanılmış haklarımızı alana kadar haklı mücadelemize devam edeceğimizi ve bu olayların takipçisi olacağımızı yinelemek istiyoruz. Yaşasın haklı mücadelemiz, yaşasın SES.”