25 Ekim 2018 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 228 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararı ile Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması yönetmeliğinde yapılan değişiklikler sonrasında keyfilik ve hukuksuzluk çığ gibi artmıştır.
Anayasa Mahkemesi’nin, 29 Kasım 2019 tarihinde açıklanan kararıyla anayasaya aykırı olduğu bir kez daha ilan edilen güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması birkaç kez torba yasalara sıkıştırılarak, gözlerden uzak tutulmaya çalışılarak korsanvari yöntemlerle yasal düzenleme haline getirilmeye çalışılmıştır.
Yandaş Konfederasyonlar hariç Konfederasyonumuz ve diğer tüm emek örgütlerinin, demokrasi güçlerinin yoğun tepkisi üzerine bu içerikteki teklifler geri çekilmiştir.
Ancak AKP, tek parti devleti ve fiili OHAL uygulamalarını terk etmek istemediğinden güvenlik soruşturmaları ve arşiv araştırmalarına ilişkin yasa teklifini AYM kararı gerekçesini gözetmeden bir kez daha Meclis’e göndermiş olup teklifin görüşmelerine başlanmış bulunulmaktadır. Anayasa Mahkemesi yönetmelik değişikliklerini Anayasanın 13, 20 ve 128.maddelerine aykırı olması nedeni ile iptal etmesine rağmen tasarı ile değişikliklerin özünün korunarak yasa maddesi haline getirilmek istenmektedir.
Tasarı ile genel olarak, hakkında güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılacaklar, Arşiv araştırmasının nasıl yapılacağı, güvenlik soruşturması kapsamında bakılacak hususlar ile güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması sonucunda ulaşılan verileri değerlendirecek “Değerlendirme Komisyonunun” oluşum şekli düzenlemiştir.
Yasa tasarısında Anayasa’ya aykırılığı saptanarak iptal edilen 228 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararı ile hayata geçirilen Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Yönetmeliğinin uygulanması sonrasında oluşan hak kayıplarının dahi telafi edilmemesi iktidarın niyetini ele vermektedir. Kanun teklifinin bu hali ile yasalaşması durumunda benzer mağduriyetlerin devamının önü açılmaktadır.
İçişleri Komisyonunda görüşmeleri tamamlanan teklife “Milli güvenlik açısından stratejik önem” vurgusu ile şimdiye kadar sayısız örnekte karşılaştığımız üzere oldukça sübjektif, iktidarın politikalarına uygun olarak yorumlanmaya açık, hukuk dışı kararları mümkün kılan bir nitelik kazandırılmıştır. Güvenlik soruşturması gibi uygulamalar gizlilik gerektiren ya da hassas sayılan sınırlı ölçüde görevlerde kullanılabilecek istisnai bir durum iken, kanun teklifi ile OHAL döneminde olduğu gibi muğlak ifadelerle kapsam içine sokulacak kamu alımlarında genel bir uygulama haline getirilmektedir.
Düzenleme bu hali ile kişilerin çalışma hakkına, kamu görevine girme hakkına, kendi kişiliğini, sosyal varlığını, onurunu koruma hakkına ciddi engelleme getirmekte, özel hayatını etkilemektedir.
AYM’nin yönetmeliğin iptal kararında vurgulanan “kişilerin geçmiş ceza mahkûmiyetlerine ilişkin kayıtlar bakımından hangi suçların kamu görevine girmeye engel olduğu, suçlar arasında herhangi bir ayrım ve derecelendirme yapılmadığı” yönündeki Anayasaya aykırılık gerekçeleri düzenlemede gözetilmemiştir. Bırakalım kişilerin ceza mahkûmiyetlerini, süren kovuşturmaların, soruşturmaların ve hatta kapanmış soruşturmaların bile araştırılması ve atama işlemine esas olacak değerlendirme nedenleri arasında düzenlenmiştir. Ceza yargılamasının temel prensiplerinden biri olan suçsuzluk karinesi teklif metni ile açıkça ihlal edilmektedir.
OHAL döneminde iktidarın amaç ve hedefleri için adeta bir manivela görevi gören, hukuk dışı işlemlere “kılıf” olarak kullanılan “iltisak veya irtibatlı olmak” kavramları ile yasa teklifinde bir kez daha karşılaşmaktayız.
Bu husus ancak bir ceza yargılaması ve süreci sonucunda suç ve cezaların kanuniliği ve şahsiliği ilkesi uyarınca tespit edilebilecek iken; yargı konusunun idare hukukunda egemen bir kavram gibi kullanılmaya başlanması ve yasa metinlerinde yer alması kabul edilemez.
Sonuç olarak; AKP iktidarının OHAL’i kalıcı hale getirerek olağanlaştırdığının sayısız örneklerinden biri de güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasına ilişkin Mecliste görüşmeleri devam eden bu yasa teklifidir.
Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması şimdiye kadar uygulanan hali ve teklifte sunulan biçimiyle sadece adayı değil, birinci hatta ikinci derece yakınlarını da kapsar hale getirilerek toplumun geniş kesiminin hem kendilerinin hem de çocuklarının bugününü ve geleceğini derinden etkileyen, liyakatı değil AKP’ye sadakati esas alan, parti- iktidar ayrımını ortadan kaldırıp devleti tümüyle AKP’lileştirecek kadrolaşmayı kedefleyen, daha çok darbe dönemi uygulamalarındandır.
Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması içkin olarak fişlemeleri de olağan hale getirdiğinden muhalif olsun ya da olmasın tüm vatandaşlarımızın Kişisel Verilerin Korunması başta olmak üzere temel hak ve özgürlüklerini tehdit etmektedir.
Nitekim mahkemelerin beraat kararı verdiği, savcıların takipsizlikle sonuçlandırdığı dosyaların dahi güvenlik soruşturmalarına konu edindiği, nasıl ve hangi kriterlerle hazırlandığı bilinmeyen, itiraz edilemeyen istihbarat raporlarının esas alındığı uygulama nedeniyle ihraçlar başta olmak üzere sonuçları ağır olan mağduriyetlerin yaşanmasına neden olunmuştur.
Dolaysıyla iktidar, yargı kararlarını işine geldiği gibi uygulamaktan ya da uygulamamaktan vazgeçmeli, Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçelerinin gereğini yapmalı, teklifi geri çekmelidir. Şu ana kadar uygulanan güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasından kaynaklı yaşanan mağduriyetler ve hak kayıplarını giderecek düzenleme yapılmalıdır.
KESK YÜRÜTME KURULU