İtalya, Fransa gibi pek çok ülkede salgınla mücadelede en ön safta yer alan sağlık emekçilerine yönelik şükranlarını belirtmek ve moral destek olmak için halkın alkışlı desteği Türkiye’ye de sıçramış durumda. Bunca zamandır itibarsızlaştırılan, emekleri yok sayılan sağlık emekçileri olarak verdiğimiz emeğin takdir edilmesi hepimizi duygulandırdı. Ancak bu moral alkışlardan bile siyasi rant devşirmeye çalışanların, sağlık emekçisine yönelik şiddetin bizzat sorumlusu olan siyasi iktidarın ve bugün de bu büyük riske karşı hayatlarını ortaya koyarak emek veren bizlerden koruyucu malzemeleri bile esirgeyenlerin alkışları maalesef samimi değildir ve bizleri mutlu etmemektedir.
Salgın döneminde canla başla mücadele veren, bulaş riskinden korumak adına ailelerimizden bile uzak durmak zorunda kalan hekiminden hastane güvenliğine, hemşiresinden temizlik çalışanına hepimizin ortak kaygıları mevcuttur;
-Bizler elbette mesleki sorumluluğumuz ve meslek etiğimiz gereği sonuna kadar buradayız ancak işimizi yaparken koruyucu ekipman eksikliği, sağlıklı bilgilendirme bulunmaması kabul edilebilir değildir.
-Bilim referans edilmeden, yeterli test yapılmadan açıklanan rakamlar gerçekçi değildir. Salgını önlemenin ilk ve en önemli yolu doğru bilgilendirme, gerçek durumun ortaya konulması ve biz canını ortaya koyarak mücadele veren sağlık emekçileriyle tüm sürecin şeffaf şekilde paylaşılmasıdır. Siyasi kaygılarla yapılan test sayısının sınırlı tutulması ve test sonuçlarının ilgili hastanede çalışan sağlık emekçilerinden dahi gizlenmesi aklımızla ve hayatımızla dalga geçmektir. Gerçek vaka sayıları konusunda açıklamalar yapan bilim insanları ve örgütlerimiz saldırıya uğramakta, sağlık otoritelerinden buna yönelik herhangi bir açıklama gelmemekte, bu durum sahada bizlerin moralinin iyice bozulmasına neden olmaktadır. Gerek toplumun gerek bizlerin doğru bilgilendirilmesi, süreçlerin şeffaf yürütülmesi ve sağlık emek ve meslek örgütlerimizin süreçlerin parçası yapılması hayati önemdedir.
-Çalışma alanlarımız dışında dinlenebileceğimiz yerlerin ayarlanmasına, mesai saatlerimizin bizleri tüketmeyecek şekilde düzenlenmesine yani insanca çalışma/dinlenme koşullarına ihtiyacımız vardır.
-Salgının giderek yayılıyor olmasına karşı otoritelerin ricada bulunmak dışında alması gereken tedbirler mevcuttur. Dün izlediğimiz otogarlardaki kalabalık uğurlamalar, yurtdışı dönüşü evlerde kalabalık toplanmalar, şüpheli temaslı vakaların karantina koşullarına uymaması ya da kimi insanların karantinadan muaf tutulması gibi insan ve toplum sağlığını riske atan durumlar derhal önlenmelidir.
-TV ve sosyal medyada hala doğru olmayan beyanlarla toplumu yanlış yönlendirenler mevcuttur. Bütün sürecin bilimin ışığında yürütülmesi, toplumun zamanında ve sağlıklı bilgilendirilmesi çok önemlidir. Bu durumdan istifade etmeye çalışan, toplumun kaygılarını koruyucu/önleyici/tedavi edici olduğu iddiasıyla mal pazarlamak için fırsata çevirenlere yönelik sıkı tedbirler uygulanmalıdır.
-Tüm toplumun ve biz sağlık emekçilerinin gözü kulağı alınacak önlemlere, salgının en az can kaybıyla atlatılması için atılacak adımlara çevriliyken siyasi iktidarın sermayedarları korumak adına attığı adımlar veya konut kredisi açıklamaları hepimizi umutsuzluğa sürüklemekte ve kendi başınalık duygusu yaratmaktadır. Derhal tüm toplumu, özellikle de dezavantajlı kesimleri bu sürecin sosyal ve ekonomik yıkıcı etkilerinden korumak için önlemler alınmalı, emekçiler açlık ve borç batağıyla yüzleşmek zorunda bırakılmamalı, sosyal devlet olmanın sorumluğu yerine getirilmelidir.
-Özel ve vakıf hastanelerinin “pandemi hastanesi” yapılması alınması gereken önlemlerdendir, ancak en az bunun kadar önemli olan diğer bir konu bu hastanelere yurttaşın cebinden katkı/katılım payı ödemek zorunda bırakılmaması yanında yine bu hastanelerin sundukları hizmet karşılığında SGK’dan aldıkları fahiş bedellerin iptal edilmesi ve tüm sağlık kurumlarının eşit şekilde salgın mücadelesine katkı sağlamasıdır.
-Sağlık emekçilerine duyulan ihtiyacın önemi fazlasıyla açığa çıkmış durumdayken ve idareler mevcut sağlık personelini tüketme pahasına aşırı çalıştırırken binlerce sağlık emekçisi atama beklemekte, ataması yapılanların bir kısmı ise Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararına rağmen hala güvenlik soruşturması bahanesiyle mesleklerine başlatılmamakta, haksız hukuksuz ihraç edilenlerden suçsuzluğu davalarla kanıtlanmış olanlar dahi görevlerine iade edilmemekte hatta hala sağlık emekçileri siyasi kararlarla açığa alınmaya devam edilmektedir. Bu durum kabul edilemez. KHK ile ihraç edilen sağlık emekçileri derhal görevlerine iade edilmelidir. Halk sağlığı sorumluluğu gereği derhal tüm sağlık emek gücü güvenceli koşullarda mesleğe başlatılmalıdır. Eksik tetkik yapılmasına rağmen açıklanan rakamlardaki her gün iki katına varan artış, salgının seyir hızı ve dünya örnekleri durumun daha da ağırlaşacağını, sağlık emekçilerine duyulan ihtiyacın artacağını göstermektedir. Yayınlanan genelgeler ve yönetmeliklerde yapılan değişikliklerle henüz eğitimini tamamlamamış sağlık öğrencilerini çalıştırarak ve asistan hekimleri eğitim aldıkları alanın dışında görevlendirerek günü kurtarmaya yönelik ve uygun olmayan çözümler üretilmeye çalışılmaktadır. Oysa salgınla gerçekten mücadele edilmek isteniyorsa, can kaybını en aza indirmek hedefleniyorsa günübirlik ve anlık çözümler yerine hemen atama bekleyen sağlık çalışanlarının ataması yapılmalı, güvenlik soruşturmaları iptal edilmeli ve ihraçlar iade edilmelidir. Tüm sağlık çalışanları hızla salgına karşı temel eğitimden geçirilmeli, uygun eğitim ve hastanelerde uygun düzenlemelerin yapılmalı, sağlık emekçilerine uygun koruyucu donanım eksiksiz olarak ulaştırılmalıdır.
-Bizler bu mücadelenin en ön safındakiler kendimizi güvende hissetmek, işimizi yaparken gönül rahatlığı ile hareket etmek istiyoruz.