Diyarbakır Şubemiz, Diyarbakır Tabip Odası, Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği Diyarbakır Şubesi ve Diyarbakır Diş Hekimleri Odası’nın içinde yer aldığı Diyarbakır Sağlık Platformu açıklama yaparak, 15 Mart Ankara Büyük Beyaz Mitingi’ne çağrı yaptı.
Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesi poliklinikleri önünde yapılan açıklamaya Eş Genel Başkanımız İbrahim Kara ve TTB Merkez Konseyi Üyesi Halis Yerlikaya ile Diyarbakır KESK Şubeler Platformu da katıldı.
Eylemde konuşan Eş Genel Başkanımız İbrahim Kara, “Gece gündüz demeden insanların mutluluğu için çaba sarf eden sağlıkçılar artık mutsuz. Dünyanın hiçbir yerinde hiç bir sağlık emekçisi bu denli yıpranmıyor. Sağlık emekçilerinin hakları güvenlik soruşturmaları gerekçe gösterilerek ellerinden alınıyor. Emeğimizin karşılığını aldığımız şiddetsiz bir sağlık ortamında çalışmak istiyoruz” dedi.
TTB Merkez Konseyi Üyesi Halis Yerlikaya ise sağlık emekçilerinin mevcut koşullar karşısında artık çalışamadığını belirterek, “Aslında sorunlarımızın kaynağını biliyoruz. Şiddete neden uğradığımızı da biliyoruz. Mevcut şiddetin toplumsal alanda yaşanan şiddetten bağımsız olmadığını, sağlık politikalarından bağımsız olmadığını biliyoruz. Yöneticilerin ve siyasilerin, hekimlere, sağlık çalışanlarına yönelik hürmetsiz yaklaşımlarından kaynaklı gerçekleştiğini biliyoruz. Emeğimizin karşılığını aldığımız şiddetsiz bir sağlık ortamında çalışmak istiyoruz. Şiddete uğramak istemiyoruz. Bununla ilgili yasal düzenlemenin bir an önce hayata geçirilmesini talep ediyoruz” diye konuştu.
Diyarbakır Sağlık Platformu adına ortak açıklamayı yapan Diyarbakır Şube Yönetim Kurulu Üyemiz Gülhan Tekin, şöyle konuştu: “Sağlık hizmeti sunumunda yaşanan sorunların kaynağı, sağlık çalışanları değil, uygulanan sağlık politikalarıdır. 2003 yılından itibaren uygulanmaya başlanan Sağlıkta Dönüşüm Projesi, sağlık alanındaki sorunları çözmek bir yana daha da kronik hale getirdi. Sağlık işgücü piyasasını esnekleştiren, performans mantığını yerleştiren, halk sağlığını geri plana atan, sağlık hizmetlerini GSS ve katılım paylarıyla ücretli hale getiren, şehir hastaneleri projeleri ile sağlık kurumlarını özel sektörün kontrolüne bırakan Sağlıkta Dönüşüm süreci, hem yurttaşlara hem de sağlık emekçilerine yük olmaya devam ediyor. Sağlık çalışanları olan bizler; hekim, diş hekimi, eczacı, veteriner hekim, psikolog, biyolog, hemşire, laborant, sosyal hizmet uzmanı, diyetisyen, sağlık memuru, ebe, acil tıp teknisyeni, anestezi teknisyeni, radyoloji teknisyeni, çevre sağlığı teknisyeni, onkoloji teknisyeni, optisyen, fizyoterapist, aile sağlığı çalışanı, tıbbi sekreter; sağlık hizmet sunumunda yer alan tüm emekçilerin çözüm bekleyen en acil sorunu sağlık alanında yaşanan ŞİDDET’tir! Sağlık çalışanlarının mesleklerinin itibarsızlaştırıldığı, emeğinin fiilen değersizleştirildiği, taşeronlaştırma, sözleşmeli, staj adı altında iş güvencesinin yok edildiği, çalışma haklarının “güvenlik soruşturmaları” keyfiyeti ile ellerinden alındığı bu dönemde sağlık emekçileri her an şiddet riski altında görevlerini yerine getirmeye çalışıyor. Gece gündüz demeden, her gün her saat, bayramlarda ve tatillerde, kent merkezlerinden ücra köylere kadar her yerde sağlık hizmeti sunmaya çabalayan sağlık emekçileri son 7 yılda 91 binden fazla şiddet vakası yaşadı. Her saat birden fazla, her gün ise ortalama 40 sağlıkçı sözel ve/veya fiziksel şiddete maruz kalıyor; kimisi psikolojik olarak yıpranıyor, kimisi ağır yaralanıyor, kimisi ise yaşama gözlerini yumuyor. Şiddet uygulayanlar ise mahkemelerden sembolik bile denilemeyecek cezalar alıyor ya da serbest bırakılıyor. Siyasi iktidar ise haberlerde gündem olmuşsa veyahut ölümle sonuçlanmışsa şayet sadece açıklama yapmakla yetiniyor; şiddet ve mağduriyet karşısında caydırıcı adımlar atmaktan kaçındıkları gibi sağlıkçıları itibarsızlaştırarak emeklerini fiilen değersizleştiriyor. Sağlıkta şiddet, ekonomik krizden, yoksulluktan, işsizlikten, anayasal hakların askıya alınmasından, sosyo-ekonomik kutuplaşmadan, siyasilerin ötekileştirici söylemlerinden, kısacası ülkenin içinde bulunduğu sosyal ve sınıfsal ikliminden bağımsız değildir. İş cinayetleri, kadın cinayetleri ve insan hakları ihlalleri incelendiği eş zamanlı olarak şiddet ikliminin sertleştiği görülecektir. Biz; sağlık çalışanları sağlıkta şiddete ve buna yol açan sağlık politikalarına artık yeter diyoruz. Emeğimize ve mesleğimize sahip çıkacağımız mücadelemizle sağlıktaki şiddet iklimini sonlandırarak; görevimiz olan sağlık hizmetini şiddetsiz ve barışçıl bir ortamda, aldığımız bilimsel eğitimin gereklerini yerine getirerek ve halkımızın ihtiyaç duyacağı nitelik ve gereklilikte sunmayı başaracağız. Aldığımız eğitimin, bize yüklenen toplumsal ve kamusal sorumluluğu yerine getirecek, emeğimizin karşılığını alacağız! Üyemiz olan ve üyemiz olmayan bütün sağlık çalışanlarıyla, emeklilerimizle, göreve başlatılmayan atama bekleyen genç meslektaşlarımızla ve geleceğimizi oluşturan her branştan tıp, hemşirelik, diş hekimliği, eczacılık, veteriner hekimlik, psikoloji, sosyal hizmetler ve sağlık bilimleri öğrencisi binlerce kardeşlerimizle birlikte; 15 Mart Pazar günü Ankara’da Beyaz Miting’de buluşacak ve bu ülkede sağlık ortamının şiddetten arındırılması için on binlerce sağlıkçı olarak tek bir sesle haykıracağız, sağlıkta şiddet sona ersin.”
Diyarbakır Tabip Odası Sekreteri Orhan İlim ise ortak basın açıklamasını Kürtçe yaptı.