Kadın Sağlık Kurultayımızı 7-8 Aralık 2019 tarihlerinde Eğitim-Sen Genel Merkezi Konferans Salonunda gerçekleştirdik.
Sağlık ve demokrasi mücadelesinde yaşamını yitiren kadınlar için yapılan saygı duruşuyla başlayan kurultayın açılış konuşmasını Eş Genel Başkanımız Gönül Erden yaptı.
Konuşmasına emek, demokrasi barış ve kadın özgürlük mücadelesinde yitirilen kadınları anarak başlayan Erden, “Bugün bu salonlarda bu toplantıları yapmamız onların mücadelesi ile başladı. SES olarak kurultayın birincisini yapacağız, elbette bunun devamı olacak. Sağlık tarih boyunca toplumların kendi varlıklarını sürdürmek için ürettikleri aynı zamanda biriktirdiği alanlardan bir tanesi. Günümüze geldiğimizde maalesef ki egemen sistem, çarpıtılmış sağlık algısı toplumun birikimine el koymuş durumda. Bu biriktirmenin öznesi olan kadının varlığını da mücadelesini de yok sayma anlamına geliyor” dedi. Erden, tarihsel süreçte kadının her zaman sağlığın belirleyicisi olduğunu ancak bu sürecin içerisinde dışlandıklarını belirterek, şöyle konuştu: “İktidar bu alandaki bilgiyi gasp ettikçe, yok saydıkça kadınları ve toplumu kendine bağımlı kılıyor. Sadece sağlık alanında değil birçok alanda bu birikimi yok sayıyor. Sağlık geçmişten bugüne egemenler tarafından kullanılan bir alan olmuştur, bazen siyasi hegemonyalarını devam ettirmek için kullanmışlardır. Özellikle 70’lerden sonra sermaye birikimine katkı sağlamak için kullanılmıştır. AKP iktidarı ile beraber toplumun tüm muhalefetine rağmen ‘sağlıkta dönüşüm programı’ adım adım hayata geçiyor. Her birimizin alanda yaşadığı ve emeğimizin sömürüldüğü bir program. Sermaye kendisi için, yaşadığı sıkıntıyı aşmak için bu alanı rant olarak kullanmayı benimsedi. Sağlık kurumlarını özelleştirdi, esnek ve güvencesiz çalışma modelleri önümüze serildi. Her bir sağlık emekçisi sömürü ile yüz yüze geldi. En az sağlık çalışanı ile en fazla iş yapma mantığıyla sömürüyü derinden yaşıyoruz. Kadın sağlık emekçileri yoğun olarak bu süreçten etkilendi. İktidar, özellikle kadın sağlık emekçilerine ‘sosyal yaşamınıza, çocuklarınıza evliliğinize daha fazla zaman ayırmak için esnek çalışmayı tercih edin’ diyor. Esnek ve güvencesiz çalışma kadın sağlık emekçileri açısından daha fazla sömürü ve şiddet anlamına geliyor. İktidar en çok bizlerin emeğini görünmez kılıp değersizleştiriyor. Sağlık alanı toplumsal cinsiyet rollerinin yansıdığı alanlardan biri. Bizim emeğimizi bakım hizmetlerine sıkıştırdılar. Bu ülkedeki egemenin kadına yönelik bakışından bağımsız değildir. Ataerkinin bize ve emeğimize dönük yaklaşımından bağımsız değil. Kadının toplumsal yaşamından dışlanması ile sağlık alanından dışlanması paralellik gösteriyor. Sistemim uyguladığı gasp şiddet ve yok etme politikaları devam ediyor. Her gün en az üç kadın katledilmeye devam ediyor. Dünden bugüne sağlık meselesini öz savunma olarak tariflliyoruz. Kadın mücadelesi ile sağlık mücadelesi iç içe geçmiştir. Egemen sistemin yazdığı tarihte biz kadınların emeği yok. Özellikle pek çok dönemde kadın bedenine dönük müdahalelere itirazlar, kürtaj mücadelesi hem bir kadın hem de sağlık mücadelesi olarak yürütülmüştür. Bugün ilaçların içerisindeki prospektüsler kadınların yürüttüğü mücadele sonucudur. Bugün her ne kadar bu alan erkek egemen hekim merkezli olsa da kadın emeğinin yoğun olduğu bir alan olduğunu çok iyi biliyoruz. Tüm deneyimlerle birlikte emeğimizin sömürülmesine karşı elimizden alınan bilgimize tekrar sahip olmak için mücadele etmekten başka bir yol yok.”
KESK’in 24. yılını kutlayarak konuşmasına başlayan Genel Kadın Sekreterimiz Selma Atabey ise sözlerine şöyle devam etti: “Merkez Yönetim Kurulumuz adına hepinizi saygı, sevgi ve dostlukla selamlıyorum. Kadın Sağlık Kurultayımıza hepiniz hoş geldiniz. Öncelikle emek, barış ve demokrasi mücadelesinde 24 yılını dolduran konfederasyonumuz KESK’in kuruluş yıldönümünü kutluyor ve konuşmamam KESK kadın mücadelesinde tarihsel birikimi oluşturmada emek vermiş Sevgi Göyçe, Sevil Erol ve Dilek Adsan şahsında, emek demokrasi, barış ve özgürlük mücadelesinde yitirdiğimiz bütün kadın yoldaşlarımızı saygıyla anarak başlamak istiyorum. Kadın Sağlık Kurultayımızı iktidarın kadın düşmanı politikalarının, dinci-gerici uygulamalarının ve kadının toplumsal varlığını hedef alan her türlü uygulama ve söylemlerinin dozunu her geçen gün artırdığı ve adeta kadın kırımının yaşandığı bir dönemde gerçekleştiriyoruz. Diktasını devam ettirmek isteyen iktidar derin bir siyasi kriz yaşamakta ve ekonomik krizin yarattığı toplu intiharları görmezden gelen, bölgesel kalkınma, toplumsal üretim gibi ekonomik reformları dahi gündemine almayan bunun yerine ardı arkası gelmeyen savaş politikalarıyla varlığını sürdürmeye çalışmaktadır. Sözde ülkenin bekası için savaş bataklığına dönen Ortadoğu’ya ve Suriye’deki Kürtlerin kazanımlarına saldırarak topluma savaşı dayatmıştır. Kadınlar için savaş ölüm, şiddet, taciz ve tecavüz demektir. Savaştan kaçan kadınlar ve çocuklar sığındıkları ülkelerde de ucuz iş gücü, sömürü, değersizlik, ayrımcılık, yoksulluk, yurtsuzluk ve onarılamaz sağlık yaşamaktadır. Savaş işte bu yüzden bir halk sağlığı ve kadın sorunudur. Her geçen gün iktidar tarafından yok sayılan ve gittikçe daha da derinleşen ekonomik kriz günlük yaşantımızı kıskaca almış, artan enflasyon, hayat pahalılığı, yüksek vergiler, işsizlik, savaş, göç ve ödenemeyen borçlar nedeniyle derin bir toplumsal travmaya neden olmaktadır. İcra takip dosyalarından, iflaslardan, açlık ve yoksulluktan çözüm üretemeyenlerin intiharlar etmeleriyle ekonomik krizin aileleri nasıl yok ettiğine tanıklık ediyoruz. Açıkça görüldüğü üzere yoksulluk ve yoksunluk bu toplum için de biz kadınlar için de had safhadadır. Artan yoksulluk, işsizlik ve iktidarın uyguladığı sosyal politikalar toplumda şiddet eğilimini ve aile içi şiddeti de artırmaktadır. Şiddete en fazla kadınlar ve çocuklar maruz kalmakta, hemen her gün bir kadın öldürülmektedir. Buna karşılık verilen cezalar yetersiz kalmakta ya da ceza uygulanmamakta, kadına yönelik şiddet devlet eliyle meşrulaştırılmaktadır. Adli yargıda bu suçlulara verilen cezalar ve siyasi iktidarın ortaya atmış olduğu af söylentileri bile suçlular için teşvik niteliğindedir. Toplumun sağlığını bozan bu eril yargı ve adaletsizlikten vazgeçilmelidir. Bugün kentlerimizde barınma, altyapı, ulaşım, enerji, sağlık, eğitim, kültür ve çevre koşulları engellilerin yaşamlarında ciddi sorunları barındırmaktadır. Aynı zamanda kentlerimiz deprem, sel, heyelan ve yangın gibi afetlere de hazırlıklı değildir. Başta su, elektrik, doğalgaz ve ulaşım olmak üzere temel kentsel altyapı hizmetleri ile eğitim, kültür, sağlık, çevre vb. sosyal hizmetler özelleştirilerek, ticarileştirilerek sınıfsal eşitsizlik ve sağlıksızlık derinleştirilmiş, kentlerimiz emekçiler ve yoksullar için yaşanılamaz bir duruma getirilmiştir. Kentsel dönüşüm adına tüm ülkeyi yıkıp yeniden yapmaya soyunulmuş, tarihimiz, kültürel zenginliklerimiz ve kamusal alanlarımız yok edilmeye girişilmiş, doğaya olan tahribat devasa boyutlara ulaşmıştır. Doğa talanı ile yaşam alanlarının ranta açılması ve özellikle ormanların, derelerin, tarım alanlarının vasfını yitirmesi ile kentlerimiz ve yaşam alanlarımızda üretilen sağlıksız ortamdan en fazla kadınlar etkilenmektedir. Siyasi iktidar yargı üzerindeki tahakkümü ve sahip olduğu zor araçlarıyla yerel yönetimlere dönük sistematik olarak anti-demokratik müdahaleler gerçekleştirmektedir. Van, Diyarbakır, Mardin başta olmak üzere birçok ilçe ve belde belediyesinde seçimlerle göreve gelen yöneticiler görevlerinden alınmış, yerlerine kayyum atanarak halkın iradesi yok sayılmıştır. Milletvekilleri, belediye eş başkanları, insan hakları savunucuları tutuklanmış, kayyum atanan belediyelerde eş temsiliyet ortadan kaldırılmıştır. Bu belediyelerin bünyesinde yeniden kurulan kadın dayanışma evleri ve kadın merkezleri kapatılmış veya işlevsiz hale getirilmiştir. Yerel yönetimlerde demokrasi biz kadınlar için sağlık güvencesidir. İktidarın hukuk dışı ve toplumsal sağlığı hiçe sayan bu uygulamaları sadece bununla da sınırlı değildir. OHAL KHK’leriyle kamu görevinden ihraç edilen kadın emekçiler iktidarın haksız ve hukuksuz uygulamalarının bir sonucu olarak toplumsal, ekonomik ve siyasal hayattan koparılmaya çalışıldı. Günümüzde kapitalizm, neoliberal politikalar ile daha da vahşileşmiş, sağlık, eğitim, doğa gibi yaşamın her alanını kâr getiren yatırımlara dönüştürmeye girişmiştir. Sermaye sınıfının çıkarlarını ön plana çıkararak, doğaya, kültüre, bedenimize, toplumsallığımıza saldırmış ve emek sömürüsünü derinleştirmiştir. Kapitalizm biz kadınlar için sağlıksızlıktır. Kapitalizmin krizi ve yeniden yapılanma süreci hem üretim sürecine müdahale, hem de devletin yeniden yapılanması ile sağlık hizmetlerine yansımıştır. Türkiye’de 2002’den itibaren AKP hükümeti aracılığıyla ‘Sağlıkta Dönüşüm Programı’ adı altında sağlık politikaları liberalleştirilirken aynı zamanda devlet kamusal hizmetlerden adım adım çekilmeye başlamıştır. Bu dönüşümle kamusal niteliği kaybolan sağlık hizmetleriyle sağlık bir tüketim ilişkisine indirgenerek piyasaya açılmış ve kârın yüksek olduğu bir yatırım alanına dönüştürülmüştür. Kamu sağlık kurumlarında kamu-özel ortaklığıyla inşa edilen şehir hastaneleri ve özel sağlık sektöründe kapitalist üretim ilişkileri hâkim hale gelmiştir. Neoliberal sağlık hizmetleri ile hastalar tüketiciye ve en açık tabiri ile müşteriye dönüştürülmüştür. Aynı zamanda kadınlar kendi bedenine yabancılaştırılarak sağlık konusunda bilgisiz kılınmış, çarpıtılmış bilgi ile kuşatılmış, kışkırtılmış bir halde sağlık hizmetini tüketir hale getirilmiştir. Ne yazık ki kışkırtılan talep sağlık sorunlarını çözmemiş, içinden çıkılmaz hale dönüştürmüştür. Kadınlar zamanlarının büyük kısmını sağlık kurumlarında geçirir hale gelmiş ve hastaneler hasta eden hanelere dönüştürülmüştür. Sağlık emekçileri ve kadın emekçiler sürekli şiddetle karşı karşıyadır. Güvensizleştirme çalışma yaşamının her alanına yansımıştır. İstihdam, gelir, mekân, çalışma, örgütlenme alanlarında emekçiler güvencesizleştirilmiştir. Dahası sağlıkta kapitalist ilişkiler sağlıkçı ile vatandaş arasında güven ilişkisini zedelemiş, birbirlerine yabancılaşmalarına yol açmıştır. Bu erozyon kendini sağlık çalışanlarına şiddet ile de ortaya koymuştur. Bu olumsuz çalışma koşullarına bağlı olarak sağlık emekçilerine yönelik şiddet, yoğun iş temposuna bağlı olarak yaşanan intiharlar ve iş kazaları, işçi sağlığını gözetmeyen ve alınmayan tedbirlerden kaynaklı çoğalan kanser vakaları, bulaşıcı birçok meslek hastalığı yaşanmaktadır. Sağlık hizmetleri muhafazakârlaşmaktadır. Toplumun tarihsel sağlık birikimi modern tıp algısı içerisinde önce yok sayılmış, şimdilerde ise sağlıkta iktidar odaklarının tekeline alınmak ve ticari bir değere dönüştürülmek için geleneksel tıp adı altında yeniden toplumun hizmetine sunularak rant kapısına dönüştürülmek istenmektedir. Neoliberalizmin muhafazakârlaştırdığı dünyada sağlık etkilenen temel alanlardan biri olmuştur. Muhafazakârlaşma özellikle kadın bedeni üzerinde erk kurma mekanizması olarak üreme politikaları yoluyla toplumsal cinsiyet eşitsizliğini ve sağlıksızlığı derinleştirmektedir. Kürtaj fiili olarak yasaklanırken, aile planlaması hizmetlerinin parasız temin edilemez hale gelmesi, evlilik dışı cinselliğin gittikçe tabulaştırılması, hastanelerde din görevlilerinin çalıştırılmaya başlanması, geleneksel tıbbın dini referanslarla kurumsallaştırılması ve yaygınlaştırılması bu politikaların somut karşılıklardır. İstenmeyen gebelikleri, sağlıksız koşullarda yapılan düşükleri ve anne-bebek ölümlerini tetikleyen anlayış egemen kılınmak istenmiştir. Tekçi anlayışlar ve oluşturdukları sistemlerin iktidarı ele geçirdiklerinde kendi ideolojilerini yaymak için toplum mühendisliğine soyunarak ilk hedef aldıkları yine kadınlar olmaktadır. Yaşam tarzımızdan tutun da ne giyeceğimize, kamusal alandaki varlığımızdan, kahkahamıza kadar sistem tarafından dayatmayla karşı karşıya kaldık. Her dönemde iktidarların dayatması toplumun ve kadının sağlığını bozmuştur. Kadınların nasıl yaşayacağına ataerkil sisteminin devamı olan tekçi, cinsiyetçi ve otoriter devletin iktidar odakları karar vermeye çalışmaktadır. Başta yaşam hakkı olmak üzere düşünce ve ifade özgürlüğü, grev, demokratik protesto, toplantı ve gösteri yürüyüşleri, bilgiye erişim gibi temel haklarımız çeşitli bahanelerle antidemokratik bir şekilde engellenmektedir. Devlet mekanizmaları demokratikleştirilmeden sağlık ve toplumsal sağlık mümkün değildir. Görünen gerçek şu ki; devlet ve erkek hegemonyası giderek derinleşmiştir. Sistem kadına söz, yetki, karar şansı tanımayan, kadını ve kadın bedenini sürekli denetlemeye çalışan, kadın düşmanlığını kışkırtan, kadına yönelik her türlü şiddeti ve ayrımcılığı sürdüren bir anlayışla devam etmektedir. Kadınları çalışma ve toplumsal-kamusal alanlardan dışlayan, kadını sadece erkeğe hizmet ve biat için yaratılmış, ikincilenen bir varlık olarak gören, doğurganlığı ve ev işlerine adanmış yaşamı dayatan ve kutsallaştıran erkek egemen anlayışın egemen olduğu aile, toplumsal kurumlar ve devletin kadın düşmanı politikaları ile kadının sağlıklı olma hali mümkün değildir. İşte tam da bu nedenle iktidarını kadınlar üzerinden pekiştirmeye çalışan bu anlayış yerle yeksan olana dek birlik ve dayanışma ruhu ile mücadele etmeye, örgütlenmeye, örgüt içindeki varlığımızı çoğaltmaya, güçlendirmeye her zamankinden daha çok ihtiyacımız var. SES’li kadınlar olarak, kurultayımızda erkek egemen politikaları ile sadece bir birey olarak değil, toplumsal varlık olan kadınları sömürmeye, kimliksizleştirmeye, ayrıştırmaya ve ötekileştirmeye çalışarak nasıl sağlıksız bir yaşama mahkûm ettiklerinin analizini yapacağız. Kurultayı, ataerkil sistem ve onun devamı olan kapitalist erkek iktidarının hırs ve güç savaşlarının kadında siyasi, ekonomik ve sosyal olarak nasıl kadın sağlığı sorununa dönüştüğünü tartışmak ve birlikte çözüm yollarını aramak amacıyla düzenliyoruz. Kurultaya giderken bu saydığımız ve sayamadığımız birçok başlıkta şube / temsilcilik kadın meclislerinde tartışmalar gerçekleştirilmiş, birçok tebliğ ve poster hazırlanmış ve şimdi salonumuzda sergilenmektedir. Posterler hakkında bilgi panel arasında arkadaşlar tarafından küçük sunumlar şeklinde aktarılacaktır. İki gün sürecek kurultayımıza sunumlarıyla katkı sunacak ve her koşulda yanımızda olan sevgili hocalarımıza, aramızda bulunan dost kurumlara, sağlık öğrencilerine, kolektif bir çalışmanın ürünü olan kurultay çalışmalarında ve öncesinde yapılan hazırlıklarda emeği geçen tüm kadın yoldaşlarımıza ve kurultayımıza bu karda kışta üşenmeden yol kat ederek gelen katılımcı tüm kadınlara teşekkür ediyorum. Kurultayımızın başarılı geçmesini dileyerek, kolaylıklar diliyorum. Serkeftin.”
Atabey’in ardından söz alan KESK Kadın Sekreteri Gülistan Atasoy Tekdemir de SES’in dünden bugüne mücadele ettiğini belirterek, “Ataerkil kapitalizmin derin bir kriz yaşadığı bu dönemde eril şiddetin tüm biçimleri ile saldırıların hız kesmediği süreçten birini yaşıyoruz. Faşizm koşullarını yaşadığımız bu süreçte AKP-MHP bloğunun kadınları hedef aldığını görüyoruz. İşsizlik, işyerinde uğradığımız baskı, mobbing savaş, gözaltı ve tutuklamalar yetmezmiş gibi her gün kazanımlarımıza saldırılar gerçekleştiriyor. Cinsiyete dayalı tahakküm ilişkilerini kuran bu sistemden özgürleşmeden sağlıklı olamayız. Eşit ve özgür bir dünya için hep birlikte mücadele ediyoruz” diye konuştu.
Konuşmaların ardından Genel Sekreterimiz Pınar İçel kolaylaştırıcılığında Doç. Dr. Melda Yaman’ın “Kadın Sağlık Emeğinin Tarihsel Dönüşümü” ve Doç. Dr. Özlem Özkan’ın “Neoliberal Politikalarla Sağlık Alanındaki Dönüşüm ve Kadın Sağlığına Yansımaları” sunumlarıyla devam eden kurultayımızda, Genel Kadın Sekreterimiz Selma Atabey kolaylaştırıcılığında Doç. Dr. Feryal Saygılıgil “Kadın Bedeninin Denetimi ve Kendi Bedenine Yabancılaşması”, Prof. Dr. Şevkat Bahar Özvarış “Göçmen Mülteci ve Mevsimlik Kadın İşçilerin Sağlığa Erişimi”, Dr. Selma Güngör “Kadın Sağlığı ve Muhafazakar Politikalar” başlıklarında sunum gerçekleştirdi.
Karşılıklı soru ve katkılarla gerçekleşen sunumların ardından kurultayın birinci günü tamamlandı.
İkinci gün ise Genel Hukuk ve TİS Sekreterimiz Aylin Akçay’ın kolaylaştırıcılığında DİSK/Genel-İş Sendika Uzmanı Pınar Abdal’ın “Kadın İşçi Sağlığı ve Güvenliğine Bakış” ve Dr. Deniz Nalbantta’nın “Sağlık ve Sosyal Hizmet Kadın Emekçilerinin Sağlığı” başlıklarında yaptıkları sunumlarla başladı.
İki gün süren ve şube/temsilciliklerimizden kadın üyelerimizin hazırladıkları posterlerin de sergilendiği Kadın Sağlık Kurultayımız Eş Genel Başkanımız Gönül Erden’in moderatörlüğünde yapılan forumla sona erdi.