22 Aralık Pazar günü konfederasyonumuz öncülüğünde Amed Emek ve Demokrasi Platformu tarafından “Toplumsal barış ve insanca yaşam için demokrasiyi inşa edelim” şiarıyla İstasyon Meydanı’nda düzenlenen mitingimiz binlerin katılımıyla gerçekleşti.
Emek ve demokrasi güçlerinin yanı sıra siyasi partilerin de destek verdiği ve dost kurumlardan konuşmaların gerçekleştiği mitingimizde yerine kayyum atanan tutuklu Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Selçuk Mızraklı’nın Kayseri Bünyan Cezaevi’nden gönderdiği “Bugün bir arada, bu meydanda hep birlikte barışı, bir arada yaşamayı ve özgürlükleri haykırıyorsunuz” mesajı okundu.
KESK Eş Genel Başkanı Aysun Gezen’in konuşmasının tamamı aşağıdadır:
Emekten yana, demokratik, barış içinde, bir arada yaşamı, laik bir ülkeyi kurma mücadelesini omuz omuza yükselteceğiz!
Bölgenin dört bir yanından emeğine, doğasına, kentlerine, iradesine, barış ve demokrasiye sahip çıkmak kararlılığında olan ve alanı talepleriyle dolduranla; hepimizi Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu adına saygıyla, sevgiliyle, dirençle selamlıyorum, ser sera, ser çava!
Bu meydana adını veren 5 Haziran’da bundan 4 sene önce gerçekleşen bombalı saldırı saldırıda katledilen arkadaşlarımızı, canlarımızı ve bu mücadelede yitirdiğimiz tüm mücadele arkadaşlarımızı saygıyla anıyorum.
Yine bundan birkaç gün önce Maraş katliamının yıldönümüydü. Tüm yitirdiklerimiz için bu mücadeleyi yükseltmek bizim boynumuzun borcu, anıları daima mücadelemize ışık olacak!
Evet, bu faşist, gerici iktidarın neoliberal, baskıcı, zora dayalı yönetimi altından karanlık günler koyulaşıyor, ülkemiz Yeni Osmanlıcık hayaliyle paylaşım savaşlarından pay kapmak, içeri ise milliyetçi-gerici-dinci konsolidasyonu sağlayıp ömrünü uzatmak için OHAL rejimiyle, Anayasanın askıya alınmasıyla, emek sömürüsünü derinleştiren, demokrasinin kırıntısını dahi bırakmayan tek adam rejimiyle, kayyumlarla, kadınları kamusal alandan dışlayan, onları eve hapsetmeye, aileye, eril zihniyete, patriyarkal sisteme mecbur bırakmaya, boyun eğdirmeye çalışan politikalarıyla, artan şiddet, taciz, ve tecavüzlerle her geçen gün karanlık koyulaşıyor belki.
Ama tüm bu karanlığı yırtacak bir iradeyle, her türlü baskıya rağmen alanlardan çekilmeyen, suçlarını tecavüzcülerin yüzlerine haykıran kadınlar var bu ülkede;
Sendikalaştıkları için işten atılan, haklarını arayan, patronların sefalet ücreti dayatmalarına karşı fabrikalarını direniş alanlarına çeviren işçiler var bu ülkede;
OHAL zulmüne rağmen asla geri atmayan, ihraçlara, baskı, sürgün, soruşturma, tutuklamalara rağmen, her zaman alanlarda olan işyeri işyeri sokak sokak, emeği, eşitliği, özgürlüğü, barışı, laikliği örgütlemeye çalışan kamu emekçileri var bu ülkede;
Doğayı metalaştırıp rant elde etmek dışında hiçbir şey düşünmeyen, yaşam düşmanları karşısında doğaya, tüm canlılara, kentlerine sahip çıkanlar var bu ülkede;
Tek adam rejiminin keyfiliğine, hukuk tanımazlığına, seçme ve seçilme hakkının gaspına, halkın seçtiği belediyelere Kayyum atayıp halk iradesine el koyanlara karşı direnenler var bu ülkede;
Bizim yarattığımız değerlerin tamamı sermayedarlara, savaş politikalarına, kendi etrafında zengin bir cümle yaratıp halkı yoksullaştıran, yolsuzluğa batmış iktidara dur diyecek emekçiler, haklar var bu ülkede! Hepsine selam olsun!
Sevgili dostlar işte böyle bir ortamda Meclis’te bütçe görüşmeleri dün tamamlandı:
Bir kez daha gördük ki bu bütçede halklar yararına, emekçilerin lehine tek bir şey yok. Toplumsal cinsiyet körü bir yaklaşımla kadınların sorununu çözmeye hiç niyetleri yok!
Gördük ki, AKP’nin yıllardır uyguluyor geldiği ve OHAL, hani şu Allah’ın lütfu olan, fırsattan istifade siyasal rejimin ve emek rejiminin değişmesinde köşe taşlarını döşeyen KHK’ler eliyle daha da saldırganca uygulanan, Neoliberal ekonomi politik tercihlerin yarattığı krizin faturası yine biz emekçilerin sırtına yıkamaya çalışıyor
Esnek güvencesiz çalışmaya, performans sistemine, sömürüye dayalı bir çalışma biçimine, kamu kurum ve kuruluşlarının, kamusal hizmetlerin piyasalaştırmasına, sermayenin önünün açılması için devletin doğrudan müdahalesine dayalı bu anlayış, dışarıdan sıcak para girişlerine, üretime değil tüketime, ranta, faize, borçlanmaya dayalı ekonomi tercihleri ile ücretliyi, emeği ile geçinmeye çalışan %99’luk kesimin aleyhine yüzde birin çıkarına ve zenginleşmesine dayalı krizin de sebebi.
Bugün geldiğimiz noktada işsizlik ülke tarihinin rekorlarını kırdı, işsiz sayısı 8 milyona dayandı, her yüz gençten 28’i, her 100 genç kadından 43’ü işsiz!
Bir yanda iş istediği için Kaymakam tarafından sırtı sıvazlanıp peçete sat diye onuru ile oynanan emekçiler bir yanda tüm kadrolara hiçbir yeteneği olmadığı halde oturan aile efradı, hiç işe girmeden, iş yerini bile bilmeden milyonlarca TL maaş bağlanan hısım akraba.
Bir yanda işsizlikten, borç yükünden, ailesinde götürecek ekmek bulamamanın çaresizliği ile intihar eden vatandaşlar, bir yanda 50 kişilik toplantıya 1 milyon 136 bin TL para harcayan bakanlık.
Bir yanda bazı hesaplara-verilere göre Sarayın 1 dakikalık harcaması 7600 TL’lerde, diğer yanda asgari ücret için önerilen TÜİK tutarı aylık 2332 TL, dakikası 1TL dahi etmiyor.
Bir yanda 2 yılda %60, %70 zam geldiği için elektrik, doğalgaz borcunu ödeyemediği için saatleri mühürlenen donmamaya çalışan vatandaşlar, tarlasını elektriği olmadığı için sulayamayan, mahsulü kuruyan, icralık olup hapis tehlikesi ile karşı karşıya kalan Çiftçiler, bir yanda lükse, şatafata, saraylara, altın varaklara, kamu kaynakları ile yapılan düğün, sünnet törenlerine akıtılan milyonlar!
Bir yanda Ağaoğlu’nu, simit sayılarını kurtarmak için seferber edilen kamu bankaları, tüm medyayı tekelleştirip tek bir ailenin eline bırakan, yandaşa akıtılan kredi destekleri diğer yanda kuru bir simit satıp geçinmeye çalışan yurttaşlara zabıtaların saldırısı.
İşsizlik fonuna el uzatılması, kıdem tazminatının fona devredilme çabası….
Bu adaletsiz tablo uzar gider…
En yüksek gelire sahip %20’lik dilimin toplam gelirden aldığı pay %50’lere dayandı, en düşük gelire sahip %20’lik kesimin tam 8 katı!
Alım gücümüz her geçen gün düşüyor, filelerimiz dolmuyor, geçinemiyoruz!
Eğitim ve Sağlık hizmetlerine parası olmayanın ulaşamadığı, her gün yeni vergilerin sırtımıza yıkıldığım günlerden geçiyoruz. İşte bu sorunların hiçbirine deva olmayan, emeğin karşısında sermayenin yanında olan bir bütçenin daha görüşmeleri bitti!
Bu bütçeye de saraya ve diyanete ayrılan bütçenin miktarı, faiz ödemeleri, borçlanma miktarı, vatandaştan emekçilerden alınacak vergiler artırılırken, yeni vergiler getirilirken, sermayedarlardan alınmaktan vazgeçilen vergi miktarları, milyonlarca çalışanın ücretlerinin hedeflenen enflasyona göre hesaplanması, güvenlik harcamaları adı altında savaş politikalarına ayrılan kaynaklar damga vurdu!
Bütçenin yüzde 67’si yüzde 70’i dolaylı vergilerden oluştuğu halde bize dönmüyor.
Almaktan vazgeçilen vergi miktarları
2020 yılı 195.60 milyar TL
2021 yılı 222.6 milyar TL
2022 yılı 251.4 milyar TL
EYT, atanmama, sözleşmeli çalışmanın ortadan kaldırılması, 3600 ek gösterge gibi sorunlar çözülebilir.
2020 Yılı Bütçesi Giderlerine Göre:
- Faiz ödemeleri 2019’a göre yüzde 18 artışla 138,9 Milyar TL’ye yükseltilmektedir. Yani toplanan her 100 TL verginin 18 TL’si faiz ödemelerine gidecektir.
- Buna karşın bütçenin sadece yüzde sekizinin (88,5 Milyar TL) kamu yatırımlarına ayrılması hedeflenmektedir.
- Savunma ve güvenlik harcamaları yüzde 27’lik artışla 141.1 milyar TL’ye çıkarılmıştır. Üstelik bu rakama Cumhurbaşkanlığına bağlı tüm örtülü ödenekler, Savunma Sanayii Destekleme Fonu kaynakları, iç ve dış güvenliğe ilişkin bazı kalemler ve kayıtlara geçmeyen tüm ‘gizli harcamalar’ dahil değildir.
- 2018 bütçesinde 6,2 milyar TL, 2019 bütçesinde ise 9,7 milyar TL ayrılan, Kamu Özel İşbirliği (KÖİ) adı altında yürütülen ‘müşteri garantili’ köprü, tünel, otoyolu, havalimanı ve şehir hastanelerine 2020 bütçesinden tam ‘18,9 milyar TL aktarılacak. Yani geçmediğimiz köprülerin, hizmet almadığımız şehir hastanelerin müteahhitlerine cebimizden çıkan para iki yıl öncesine göre 3 kat artacak.
- Sermayeye “vergi harcaması” adı ile alınmaktan vazgeçilen tutarların yanı sıra 4 Milyar TL tutarında doğrudan teşvik verilmesi hedeflenmektedir. Ayrıca bu doğrudan teşviklerin dışında sermayeye-patronlara ‘sosyal güvenlik prim desteği’ adı altında 25.2 Milyar TL kaynak aktarılması öngörülmektedir.
- Daha önceki bütçeler gibi 2020 bütçesi de toplumsal cinsiyet körü, eşitsizlikleri artıran bir bütçedir. Bütçede kadının ne adı ne de yeri vardır. Kadınların ekonomik kaynaklara, kamusal hizmetlere, eğitime, sağlığa ve sosyal koruma haklarına eşitsiz erişimi bir kez daha göz ardı edilmektedir.
Bizden Toplanan Vergileri Artırarak
- İstihdam yaratmadığı rekor üstüne rekor kıran işsizlik rakamlarından net olarak görülen işverenlere- patronlara teşvik, prim desteği
- Yandaş müteahhitlere ‘hazine garantisi’,
- Faiz,
- Savunma ve güvenlik adı ile savaş harcaması
Olarak aktarmayı temel alan bu BÜTÇEYİ KABUL ETMİYORUZ!
Sözlerimi tamamlarken bir kez de hep birlikte haykıralım, bu düzene Hayır diyelim!
Alın terimizle, emeğimizle yarattığımız değerlerin sermayedarlara, patronlara peşkeş çekilmesine, savaş aktarılmasında Hayır!
İnsanlık dışı koşullarda çalışmaya yaşamaya Hayır! İşsizliğe Hayır!
Krizin bedelinin biz emekçilere halklara ödetilmek istenmesinde Hayır!
Güvencesizliğe, vergi adaletsizliğine, yoksullaşmaya yoksulluğa Hayır!
Bizi temsil etmeleri için seçtiğimiz yöneticilerin, belediye başkanları, meclis üyelerinin görevden alınıp, irademizin gasp edilmesine, kayyumlara Hayır!
Kaderimizin tek adamın dudakları arasına terk edildiği bu faşizan anti demokratik rejime, kutuplaştırma politikalarına, militarizme, şovenizme, ırkçılığa ve milliyetçiliğe hayır!
Kadınların köleleştirmek istenmesine, kadına yönelik şiddet, taciz, tecavüz ve kadınların çalışma yaşamından dışlanmasına Hayır!
Birlikte söz verelim mi?
Emekten yana, demokratik, barış içinde, bir arada yaşamı, laik bir ülkeyi kurma mücadelesini Omuz Omuza Yükselteceğiz!
Söz mü? Söz!!!
Çare biziz! Örgütlü bir halkı hiçbir kuvvet yenemez! Hepinizi Konfederasyonum adına, bu mücadele kararlığı ile selamlıyorum!