9. Dönem 8. Merkez Temsilciler Kurulumuz (MTK) 17-18 Ekim 2019 tarihlerinde Ankara’da Akar Otel’de gerçekleştirildi.
Emek, demokrasi ve barış mücadelesinde yitirdiklerimizin anısı için yapılan saygı duruşunun ardından divan oluşumuyla başlayan Merkez Temsilciler Kurulu’nun açılış konuşmasını Eş Genel Başkanımız Gönül Erden yaptı.
Erden siyasal ve sendikal süreci değerlendirdiği konuşmasında, şu ifadelere yer verdi: “Ülke içinde ise ekonomik krize, derinleşen sömürüye, işsizliğe, açlık ve yoksulluğa, yolsuzluklara, rüşvete, hırsızlığa, doğa talanına, KHK zulmüne, kadın katliamlarına, hak ve özgürlüklerin tümüyle ortadan kaldırılmasına karşı gelişen muhalefet cephesini dağıtmak için başlatılan savaşla AKP-MHP bloku içeride yaşadığı toplumsal meşruiyet erozyonunu ve son seçimlerle yeniden tescillenen politik yenilgisini örtbas etmenin peşinde. Türkiye’nin tüm emek demokrasi ve özgürlük güçleri tutumlarını en net biçimde ortaya koymalı, faşizme karşı güçlerini birleştirmelidir. Savaşın ne olduğunu en iyi bilen bizler, sağlık ve sosyal hizmet emekçileri her yerde savaşa karşı barışın, ölüme karşı yaşamın sesi ve sözü olmaya devam edeceğiz. Siyasal iktidar savaşı fırsat ve gerekçe bilip, uzun zamandır fiili olarak sürdürmekte olduğu OHAL uygulamalarını daha da yoğunlaştırmaya ve kalıcılaştırmaya çalışacaktır. Başta düşünce ve ifade özgürlüğü, toplantı ve gösteri yapma özgürlükleri olmak üzere pek çok temel hak ve özgürlükler yasaklanarak, böylelikle her fırsatta engellenen ve şiddetle bastırılan toplumsal muhalefetin eylemselliğini imkânsız kılınarak siyasal ve sivil alan tümüyle kontrol altına alınmaya çalışılacaktır. Ve savaşı fırsat bilip pek çok hakkımız gasp edilmeye çalışılacağı gibi pek çok saldırıda yasalaştırılmaya çalışılacaktır. İtirazlarımız savaş gerekçesiyle iptal edilecektir. Tıpkı Kaz Dağlarında olduğu gibi. Savaşın kendisinin doğaya verdiği zararın yanı sıra savaş gerekçe gösterilerek 12 Ekim’de yapılması planlanan Kaz Dağlarına sahip çıkma mitingi ertelenmiştir. Doğaya düşman bu zihniyet tüm dünyayı hızla bir iklim krizine sürüklemektedir. Ekoloji mücadelesinin aynı zamanda sağlık hakkı mücadelesi olduğunu bilerek gerek küresel iklim mücadelesine destek vermek, gerek topraklarımızdaki Cerattepe, Munzur, Hasankeyf, Gökova, Salma Gölü, Kaz Dağları başta olmak üzere doğasına, suyuna, toprağına sahip çıkmak için verilen mücadelenin parçası olmaya devam edeceğiz. Son günlerde yaşadığımız İstanbul depremiyle birlikte doğa mücadelesinin aynı zamanda yaşam mücadelesi olduğunu bir kez daha görmüş olduk. Her yeşil alana AVM, gökdelen dikme sevdalısı iktidar nedeniyle depremde toplanma alanı bile kalmazken, halkın direnişi sayesinde katledilmekten kurtarılan Gezi Parkı yegâne sığınma yeri olma özelliğini sürdürüyor. Hukuk ve yasalarını çıkar keyfiyetine göre işleten sermaye sınıfı, katmerleştirdiği emek gücü sömürüsüyle beraber doğayı talan ederek eko sistemi bozuyor ve bizlerden daha çok gelecek kuşakların yaşamlarından çalıyor. AKP’nin 17 yıllık iktidarı döneminde en temel politikalarından biri kadın üzerinde tahakküm kurma ve kadının kendi bedeni üzerindeki iradesini kırma gayreti olmuştur. Egemen sistem ve özelde devletleşen AKP, kadın özgürlük mücadelesinin tüm kazanımlarını geriletme ve kendi çizgisini dayatarak bu mücadeleyi ortadan kaldırmayı politikalarına devam etmektedir. Esas gücünü ataerkil yapısından alan eril kapitalist sistem dinci gericilik politikaları ile daha fazla cesaretlenmiştir. Kadınlardan bu derece nefret ettikleri, ehlileştirmeye yönelik gayretleri, ehlileştiremediklerine yaşamayı bile çok gördükleri, kadın katliamlarının kırım boyutuna vardığı, ölmek istemiyorum çığlığını her gün daha fazla duyduğumuz bir dönemden geçiyoruz. Böyle bir dönemde kadınlar üstlerine giydirilmeye çalışan deli gömleğini yırtıp atmıştır. Bugün bu noktaya gelişimizin mimarları 8 Mart’ta alanları dolduran, birbirine sahip çıkan, bir kadının daha kirpiğinin yere düşmemesi için mücadele etme azmini bırakmayan, karanlığa teslim olmayan, karanlığı yırtan kadınların mücadelesidir. 274 çocuğun doğum yaptığı, her gün yeni bir kadın cinayeti haberine uyandığımız bu günlerde, bir kişi daha eksilmeyeceğiz diyen kadınlar İstanbul Sözleşmesine ve tüm hakların sahip çıkmak için mücadeleye kesintisiz devam ediyorlar. 25 Kasım Kadına Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Gününde KESK’li kadınlar olarak yine en önde yerimizi alacağız. Bunun yanında dinci-gerici zihniyetin sağlık alanına yansımalarını teşhir etmek ve kadın dayanışmasını yükseltmek için Kadın Sağlığı Kurultayları’nın ilkini Aralık ayında gerçekleştireceğiz. Kayyumlardan geri alınan HDP’li belediyelerde halk iradesi göz göre göre yeniden gasp edildi, üç büyükşehir belediyesi başta olmak üzere pek çok belediyeye yeniden kayyım atandı, İstanbul gibi iktidar partisinin kaybettiği belediyelerin üzerinde de kayyım tehdidi Demoklesin kılıcı gibi sallanmaya devam ettirildi. Tüm bu baskılara rağmen halkın iradesi, yenilmez sanılanın yenilebileceğinin görülmesi, ümidin yeniden canlanmasına neden oldu.”
KHK’ler, iş güvencesi, toplu sözleşme süreci, örgütlenme gezileri ve sosyal hizmetler alanına da vurgu yapan Erden, “Önümüzdeki dönem ülkedeki rejim değişikliği ve tek adam diktatörlüğüne karşı emekçilerin hak ve çıkarları için, demokrasi için, barış ve özgürlük için mücadelesini en geniş birliktelikle yürütmekten başka bir yolu bulunmamaktadır. Seçim sürecinde yakalanan tabandaki demokrasi güçlerinin birlikteliği büyütülmelidir. İktidarın baskısına karşı ancak birleşik mücadele ile kazanılacağı bilinciyle sağlık ve sosyal hizmet emekçileri olarak eşit, özgür, demokratik, laik, herkesin kendi rengi, dili, kimliği ile barış içinde bir arada yaşayacağı yeni yaşamı inşa edene kadar mücadelemizi kararlılıkla sürdürmeye devam edeceğiz” diye konuştu.
Erden’in konuşmasının ardından söz alan Merkez Temsilciler Kurulu delegeleri siyasal ve sendikal geçmiş süreci değerlendirerek, önümüzdeki dönemin planlamasına dair görüş belirttiler.
Merkez Temsilciler Kurulumuz düzenlediği basın toplantısında “Savaşa karşı barışı, ölüme karşı yaşamı savunmaya devam edeceğiz” diyerek savaşa karşı tutumunu da açıkladı.
İki gün süren 9. Dönem 8. Merkez Temsilciler Kurulumuz sonuç bildirgesinin okunmasıyla sona erdi.