14 Mart Sağlık Haftası nedeniyle basın açıklaması yapan Muğla Şubemiz, Muğla genelindeki sağlık kuruluşlarında yapılan anket sonuçlarını açıkladı.
Şube Eş Başkanımız Fatma Yarış, sağlık çalışanlarının gerek hastalar, gerek hasta yakınları, gerekse idareciler tarafından sözlü ya da fiziksel şiddet gördüklerini vurguladı. Muğla ili ve ilçelerinde sağlık çalışanlarıyla 3 aylık bir sürede anket çalışması yaptıklarını kaydeden Yarış, sağlık emekçileriyle şiddete yönelik olarak yapılan anketin sonuçlarını şöyle açıkladı:
“İlimizde ilçeler ve merkezde olmak üzere şiddet anketi çalışmamıza 92’si erkek 245’i kadın toplam 337 sağlık çalışanı katılmıştır. Katılanların 194’ü sözel, 14’ü fiziksel olmak üzere 208’i yani %62.0 si şiddete uğradığını belirtti. 61 sağlık çalışanı birden çok kez şiddete uğradığını söylemektedir. Anket sonuçlarına göre en çok şiddete uğrayanlar Muğla ilinde %79,2 oranla hekimlerdir. Hekimleri %59.0 oranla kadın hemşireler ve %59.0 oranla güvenlik görevlileri takip etmektedir. Şiddetin kimin tarafından uygulandığı sorusuna ise birinci sırada %83,2 hasta ve hasta yakınları, 2. sırada %13.0 çalışma arkadaşı, 3. Sırada %11.5 yöneticiler son sırada ise %1.8 birim sorumluları, yanıtı verilmiştir.
Yapılan ankette şiddetin %37.0 ile en çok polikliniklerde, çok yakın %27.4 oranla ikinci sırada yatan hasta servislerinde, sonra da %26.4 ile acil servislerde uygulandığı saptanmıştır. “Ne sonuç aldınız?” sorusuna ise başvuru yapanların verdiği yanıtlardan 83 sağlık çalışanının hiçbir sonuç alamadığı buna karşın şiddet uygulayan 29 kişiye dava açıldığı, bunlardan 3’ünün savcılıkta uyuşma ile sonuçlandığı, 15’nin çeşitli cezalar aldığı, 11 davanın sürdüğü anlaşılmaktadır. Artık yeter, sağlıkta şiddet son bulsun istiyoruz. Sağlıkta şiddet yasa tasarısının yasalaşmasını, şiddetle etkin şekilde mücadele edilmesini istiyoruz. Artık yeter, tükeniyoruz! Huzur içinde hizmet sunabilmek, emeğimizin karşılığını alabilmek istiyoruz. Sağlık emekçilerine sorulan “Şiddet karşısında ne yaptınız?” sorusuna 114 kişi (% 17.4) “Hiçbir şey yapmadım”, 147 kişi (% 22.5) “Arkadaşım ile paylaştım” yanıtını vermiştir. Bu duruma açıklama olarak ise bir sonuç alamayacaklarını bildiklerini eklemektedirler. Aynı soruya 209 kişi (% 32) “Sorumluya ve yönetime ilettim”, 114 kişi (%17.4) “Beyaz kod verdim”, 47 kişi (% 7.1) “Savcılığa başvuruda bulundum”, 27 kişi (%4.1) “Sendika temsilcisine ilettim” yanıtını vermektedir. Bu sonuçlar dikkate alındığında şiddet karşısında ne yapılacağın tam olarak bilinmediği, sorumlu ve yöneticilere başvuruların sözel yapıldığı ve şikayete rağmen sonuç alınamayacağı umutsuzluğunun hakim olduğu görülmektedir. Ayrıca idareye ve yönetime yapılan başvurulardan 32 olgunun idare tarafından uzlaştırma tavsiye ve nasihat ile sonuçlandığı, 11 idari soruşturmada takipsizlik verildiği, sağlık çalışanlarının birbiri arasındaki gerçekleşen şiddet olgularından 10 tanesinde şiddet uygulayan sağlık çalışanına uyarı cezası verildiği, 5 soruşturmanın sürdüğü görülmektedir. Şiddet görmüş 33 sağlık çalışanı beyaz kod vermesine karşın hiçbir sonuç alamamıştır. Sağlık hizmeti vermeye çalışan; hekiminden hizmetlisine tüm sağlık emekçileri için sağlık kurumları artık verimli ve huzurlu bir ortam olmaktan çıkmış, yoğun iş yükü, performans baskısı altında ezildiğimiz, yetmezmiş gibi her an şiddete maruz kaldığımız, can güvenliğimizin olmadığı yerler haline gelmiştir.
Sağlık sistemindeki tüm sorunların sorumlusu olarak sağlık emekçilerini gören, şiddet uygulamayı hak arama zanneden hasta ve hasta yakınlarının şiddeti bir yandan, sırtını iktidara yaslamış liyakatsız yöneticilerin uyguladıkları mobing diğer taraftan; tükeniyoruz! Tüketiliyoruz! Sağlık ortamının getirildiği bu noktada bizler mesleğimizden uzaklaşıyor, yabancılaşıyoruz. Şiddeti yalnızca fiziksel olarak düşünmemek gerekir, sözel şiddetin verdiği zararlar en az fiziksel şiddet kadar önemlidir. Şiddete uğradığımızda anksiyete ve huzursuzlukta artış, işi yapmaya devam edemeyecek kadar moral çöküntüsü, değersizlik hissi yaşamaktayız. Şiddet sonrası yaşadığımız moral çöküntüsü ile hizmet vermeye çalışmak hem bizler hem de hastalarımız için verimli ve sağlıklı olamamaktadır.”