Ebeler ve hemşireler olarak; hastanelerde ve birinci basamak sağlık hizmetleri alanında iş ve gelir güvencesizliği, yoğun nöbetler, angarya, düşük ücret ve riskli çalışma koşulları, performans, neoliberal toplam kalite yönetimi anlayışı ve emekliliğe yansımayan ek ödemeler gibi sorunlar ile yüz yüzeyiz.
Sağlık alanında neoliberal dönüşümü gerçekleştiren AKP Hükümetleri eliyle yaratılan bu tablo sağlık hizmetinin her şeyden önce bir ekip hizmeti olduğunu yok sayan ve sağlığı metalaştırmaya çalışan bir anlayışın ürünüdür.
İş yükümüz çok!
Sağlık Bakanlığı’nın 2013 istatistiklerine göre, Türkiye’de 139 bin 544 hemşire ve 53 bin 427 ebe aktif olarak çalışıyor (bu konuda erişilebilir istatistiklerin 2013’ten beri güncellenmemesi önemli bir sorundur). Türkiye’de 100 bin kişiye düşen ebe-hemşire sayısı 252 kişidir. AB ülkelerine bakıldığında ise 100 bin kişiye düşen ebe-hemşire sayısı ortalama 836’dır. Yani Türkiye’de çalışan ebe-hemşireler AB ülkelerine göre 4 kat daha yoğun iş yükü ile karşı karşıyadır.
Personel açığı kadrolu istihdamla kapatılmalıdır!
Kamu hastaneleri, her yıl artan hasta sayısına karşın yetersiz hemşire kadrosu nedeniyle ihtiyacı karşılayamamaktadır. Yeterli hemşire ve ödenek olamamasından dolayı bazı hastanelerde servisler kapatılmakta, personel sayısının düşüklüğü nedeniyle emekçiler yoğun nöbetlere, ağır işi yüküne ve şiddete maruz kalmaktadır.
Vekil, 4/C’li istihdam edilen veya aile sağlığı merkezlerinde kamu dışı aile sağlığı elemanı olarak çalıştırılan biz ebe-hemşirelerin, kadro ve güvence beklentisi 2016-2017 toplu sözleşmesinde de karşılanmamıştır. Taşeron işçilere kadro düzenlemesine ilişkin çalışmalarda da bu statülerde çalışan ebe/hemşireler kapsam dışı bırakılmıştır. Ucuz maliyetler taşeron şirketlerden hizmet alımının en önemli sebebidir. Kamu sağlık alanında taşeron şirketler aracılığıyla hizmet alımının derhal sonlandırılması ve tüm çalışanların kadrolu istihdam edilmesi öncelikli talebimizdir.
Şiddet kaderimiz değil!
Sağlık alanında şiddete en fazla maruz kalan kesim ise biz ebeler ve hemşireleriz. Hükümetin yeni düzenlemesine göre, taşeron işçilerin ve intörnlerin sağlıkta şiddet konusunda devletten hukuki yardım almaları engellenmektedir. Sağlık emekçileri arasında meslek, kıdem ve kadro açısından ayrımcılık yapılması kabul edilemez bir tutumdur.
Eğitimde nitelik istiyoruz!
Hemşirelik ve ebelik alanında verilen eğitimin niteliği halkın sağlığı açısından ciddi bir tehdittir. Yükseköğretim kurumları mevcut kaynakları ile orantılı olmayan sayıda öğrenci almaya zorlanmaktadır. Lisans kontenjanları son 20 yılda 21,8 kat, toplam öğrenci sayısı 19,7 kat artarken öğretim üyesi sayısındaki artış 8 kat; öğretim elemanı sayısındaki artış ise 8,7 kat olmuştur. Hemşire öğretim üyesi başına düşen öğrenci sayısı 1996-1997 öğretim yılında 58 iken 2015-2016 öğretim yılında 74’tür. Son 20 yılda, lisans öğrenci sayısı hızla artmasına karşın eğitici sayısı artışları bunun gerisinde kalmaya devam etmiştir.
Yardımcı sağlık elemanı değil, ebeyiz hemşireyiz!
Dünya Sağlık Örgütü ebeyi gebelik sırasında, doğumda ve doğumdan sonra gerekli bakım ve danışmanlığı sağlamak, normal doğumları kendi sorumluluğunda yaptırmak, yeni doğanın bakımını, aile planlaması danışmanlığını yapmak üzere eğitilmiş kişi olarak tanımlar. Uluslararası Ebeler Konfederasyonu’na (ICM) ebeyi sağlık danışmanlığı ve eğitiminde, yalnız kadın için değil toplum ve aile için de önemli bir görev alan bir sağlık personeli olarak görür. Bu görev, antenatal eğitim ve ebeveynliğe hazırlanma, cinsellik ve üreme sağlığı ve çocuk bakımını içerir.
Yine Dünya Sağlık Örgütü’ne göre hemşireler, bireyin, ailenin ve toplumun sağlığını koruma ve geliştirmeye yardım eden ve hastalık halinde iyileştirme ve rehabilite etmeye katılan bir meslek grubudur. Hemşire ayrıca sağlık ekibinin tedavi edici ve eğitsel planlarını geliştirmeye ve uygulamaya katılır.
Ancak Türkiye’de ebeler ve hemşireler olarak hem kamuda hem de özel sağlık alanında kendi iş tanımlarımız dışında başka işlerde de çalışmaya zorlanıyoruz. Neoliberal sağlıkta dönüşüm programı bizlerin mesleki sorunlarını daha da büyütmüş ve ebelik-hemşirelik “yardımcı sağlık elemanı” algısıyla yürütülmeye başlanmıştır. Ebelik ve hemşirelik mesleklerimizin görev sınırları belirsizleştirilerek mesleki bağımsızlığımız yok edilmektedir. Ebelik ve hemşireliğe ilişkin mesleki görev alanları derhal netleştirilmelidir.
SES olarak ebe-hemşirelere ve ebelik-hemşirelik mesleklerine ilişkin taleplerimiz:
1- Doğurgan nüfus başına düşen ebe sayısı ve nüfus başına hemşire sayısı mutlaka arttırılmalı ve personel açığı güvenceli-kadrolu istihdam ile giderilmelidir.
2- Ebelik ve hemşireliğe ilişkin iş tanımı muğlaklıktan kurtarılmalı, ebeler ve hemşireler angarya ile daha fazla yüz yüze bırakılmamalıdır.
3- Ebelik ve hemşirelik meslekleri ağır ve tehlikeli işler kapsamına alınmalı, ebeler ve hemşireler adil bir biçimde fiili hizmet süresi zammından faydalandırılmalıdır.
4- İş yerlerimizde maruz kaldığımız her türden riske karşı güvenceli ve güvenli çalışma koşulları sağlanmalıdır.
5- İşyerlerinde şiddet ve taciz çerçevesinde önleyici uygulamalar yaygınlaşmalı ve hukuki yardımdan kadro durumuna bakılmaksızın istisnasız tüm çalışanlar yararlandırılmalıdır.
6- Her iş yerinde 24 saat açık kreş hizmeti sunulmalıdır.
Tüm emekçiler gibi ebeler ve hemşireleri de gelecek güzel günlere olan inancımızla hep birlikte omuz omuza mücadeleye davet ediyor ve 5 Mayıs Dünya Ebeler Günün, 12-18 Mayıs Hemşireler Haftasını kutluyoruz.
Yönetim Kurulu a.
Necmiye Öztürk
Şb Eğitim ve Örgütlenme Sekreteri