1 Eylül 2016 gecesi yayımlanan 672 sayılı KHK ile hükümet tarafından 50 bin 875 kamu görevlisinin ihraç edilmesi, TTB, TİHV, Eğitim-Sen ve SES tarafından düzenlenen ortak bir basın toplantısıyla kınandı. Haksız ve hukuksuz şekilde ihraç edilen tüm kamu görevlilerinin görevlerine iade edilmesi talebiyle düzenlenen basın toplantısı, 6 Eylül 2016 günü 12.30’da, İstanbul Tabip Odası Cağaloğlu binasında yapıldı.
Basın toplantısına Türk Tabipleri Birliği Başkanı Prof. Dr. Raşit Tükel, Türkiye İnsan Hakları Vakfı Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, Eğitim-Sen Başkanı Kamuran Karaca ile Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası Eş Genel Başkanı İbrahim Kara katıldılar.
Prof. Dr. Raşit Tükel tarafından okunan ortak açıklamada şunlara yer verildi:
“1 Eylül gecesi yayımlanan 672 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile hükümet, ne yazık ki kaygılarımız doğrultusunda, kamudaki tasfiye operasyonunu kendisine muhalif tüm kesimlere yöneltme yolunda ilk adımını atmış oldu. 28 bin 163 kişi Milli Eğitim Bakanlığı’ndan, 2 bin 81 kişi Sağlık Bakanlığı’ndan, 2 bin 346 kişi üniversitelerden olmak üzere ihraç edilen toplam 50 bin 875 kamu personelinin büyük çoğunluğunun FETÖ ile bağlantısını ortaya koyacak hukuki kanıtlar ve etkili bir soruşturma yapıldığının belgeleri olmamasına rağmen, bu insanlar kamu otoritesince delil olmadan suçlu ilan edilmişlerdir ve şimdi onlar masum olduklarını kanıtlamak durumundadırlar. Hukuk mantığının böylesine tersine çevrilmesi ancak bir darbe ortamında mümkün olabilirdi. Yapılan yanlıştan bir an önce geri dönülmeli, hangi siyasal düşünceden ya da görüşten olursa olsun kamuda yürütülen darbe soruşturmaları hukuk kuralları içinde titizlikle yapılmalı, darbe girişimi ile somut bağlantısı saptanmayanlar en kısa sürede görevlerine iade edilmelidirler. Hükümet bizlerin tüm uyarılarına karşın darbeye karşı mücadelede demokrasi yöntemlerini değil OHAL’i tercih ettiği için geldiğimiz nokta budur. 1 Eylül gecesinden sonra diyebiliriz ki bir kısmı cezaevinde olan darbecilerin zihniyeti bundan böyle kamu idaresine egemen olmuştur. Darbecilerle olduğu gibi bu zihniyetle de mücadele edeceğiz; asla boyun eğmeyeceğiz… Darbe sonrası ilan edilen OHAL rejiminin puslu havasından yararlanarak Türkiye’nin demokrasi, emek ve barış yanlısı akademik geleneği ile hesaplaşmak isteyen idarecileri uyarıyoruz: İhraç ettiğiniz, adları Türkiye’nin emek, barış ve insan hakları mücadelesine kazılı bilim insanları bu zorbalıklar karşısında yılmayacaklardır. Haksız ve hukuksuz şekilde ihraç edilen tüm kamu görevlileri görevlerine iade edilmeli, etkili soruşturmalarla suçları kanıtlanana kadar herkesin masum olduğu ilkesi temel alınmalıdır Bu açıklamayı yapan kurumlar olarak üyelerimizin ve arkadaşlarımızın görevlerine geri dönmesi için bütün hukuksal ve örgütsel olanaklarımızı seferber edeceğimiz, onlarla olan dayanışmamızı asla eksiltmeyeceğimiz, bu fırsatçılığın, bu hukuksuzluğun mimarları hesap verene kadar da mücadelemizi sürdüreceğimiz bilinmelidir. Türkiye’nin geleceğini karartmak isteyen OHAL’ciler, darbeci zihniyettekiler yenilecekler; bu ülkenin onurlu akademisyenleri, öğretmenleri, sağlıkçıları olan biz kamu emekçileri kazanacağız.”
Toplantıda Eğitim-Sen Başkanı Kamuran Karaca, TİHV Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı’nın konuşmasından sonra Sendikamızın Eş Genel Başkanı İbrahim Kara da birer konuşma yaparak, “15 Temmuz darbe girişimi ve sonrasında maalesef ülkemizde hukukun, insan haklarının ve hatta parlamenter demokrasinin askıya alındığı bir dönemi yaşıyoruz. Darbe sonrasında sözde “demokrasi” havarisi kesilenlerin demokrasiden ne anladıklarını bu süreçte gördük. Kamuda herhangi bir soruşturma süreci işletilmeden kendilerinden olmayanlara, muhalefete dönük ihraç etme kampanyası ile karşı karşıyayız. “Bu Suça Ortak Olmayacağız” bildirisine imza atan bilim insanlarından başladılar ihraca ve devam edeceklerinin sinyallerini de veriyorlar. Buna izin vermeyeceğiz.” diyen Kara, “ hukukun ve insan haklarının ayaklar altına alınmasına, açık faşizmin bu ülke halkına yaşatılmasına izin vermeyeceğiz. Üyelerimize yönelen hukuksuz süreç karşısında sırtımızı işyerlerine, yüzümüzü sokağa döneceğiz. Faşizme karşı direneceğimizden kimsenin kuşkusu olmasın” diyerek sözlerini tamamladı.
Basın Açıklamasının Tam Metni
06.09.2016
Darbe fırsatçılığının Türkiye’nin geleceğini karartmasına izin vermeyeceğiz! Haksız ve hukuksuz biçimde ihraç edilen tüm kamu görevlileri görevlerine iade edilmelidir.
1 Eylül gecesi yayımlanan 672 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile hükümet, ne yazık ki kaygılarımız doğrultusunda, kamudaki tasfiye operasyonunu kendisine muhalif tüm kesimlere yöneltme yolunda ilk adımını atmış oldu. 28 bin 163 kişi Milli Eğitim Bakanlığı’ndan, 2 bin 81 kişi Sağlık Bakanlığı’ndan, 2 bin 346 kişi üniversitelerden olmak üzere ihraç edilen toplam 50 bin 875 kamu personelinin büyük çoğunluğunun FETÖ ile bağlantısını ortaya koyacak hukuki kanıtlar ve etkili bir soruşturma yapıldığının belgeleri olmamasına rağmen, bu insanlar kamu otoritesince delil olmadan suçlu ilan edilmişlerdir ve şimdi onlar masum olduklarını kanıtlamak durumundadırlar. Hukuk mantığının böylesine tersine çevrilmesi ancak bir darbe ortamında mümkün olabilirdi. Yapılan yanlıştan bir an önce geri dönülmeli, hangi siyasal düşünceden ya da görüşten olursa olsun kamuda yürütülen darbe soruşturmaları hukuk kuralları içinde titizlikle yapılmalı, darbe girişimi ile somut bağlantısı saptanmayanlar en kısa sürede görevlerine iade edilmelidirler.
Hükümet bizlerin tüm uyarılarına karşın darbeye karşı mücadelede demokrasi yöntemlerini değil OHAL’i tercih ettiği için geldiğimiz nokta budur. 1 Eylül gecesinden sonra diyebiliriz ki bir kısmı cezaevinde olan darbecilerin zihniyeti bundan böyle kamu idaresine egemen olmuştur. Darbecilerle olduğu gibi bu zihniyetle de mücadele edeceğiz; asla boyun eğmeyeceğiz.
İhraç edilen kamu görevlilerinin arasında sağlık ve fen bilimleri ile sosyal bilimler alanında çalışan 2346 bilim insanı da vardır. Kocaeli Üniversitesi başta olmak üzere bazı üniversitelerde ihraç edilen bilim insanlarının Türkiye’deki emek, insan hakları ve özellikle son dönemdeki barış mücadelesinde öne çıkmış, ülkenin ilerici birikimini temsil eden kişiler olduğu tüm kamuoyunun bilgisi dâhilindedir. Bu akademisyenlerin üniversitelerinde Fethullahçı terör örgütü destekçisi olarak listelenmesi, bazı rektörlerin fırsat bilerek ihraç adı altında muhaliflerin tasfiyesini hedeflediğini açıkça ortaya koyan bir durumdur. Öte yandan, YÖK’ün kendisine ulaşan bu listeleri geri göndermeyip Başbakanlığa iletmesi asla kabul edilemez ve bunun hesabı meşruiyet ve akademik gelenekler çerçevesinde verilmek zorundadır. YÖK, ülkemizin akademik birikimini dinamitleyen bu gelişmelerden birinci derecede sorumludur ve bu uygulamasıyla tarihe kara bir sayfa olarak geçmiştir.
Hocalarımızın kamu görevinden ihraç edilerek üniversitelerdeki kadrolarından koparılması onların bilimsel faaliyetlerini engellemez, fakat öğrencilerin Türkiye’nin değeri olan bu bilim insanlarından faydalanmasını zorlaştırır. İhraç, ülkemizin yükseköğretim sistemine zarar vermiştir. Bu bilim insanlarının tasfiyesi ülke üniversitelerinin akademik anlamda çölleşmesinden başka bir sonuç vermeyecektir. Tasfiye aynı zamanda, Fethullahçı cemaat yapılanmasının kamuda ne kadar yaygın olduğunu görünce liyakat diye öne çıkanların, liyakat sözcüğünün anlamına ne uzak olduklarını da ortaya koymuştur. Üniversitelerde hazırlanan tasfiye listelerini gördüğümüzde, rektörlerin kendi yandaşlarını kollarken muhaliflerini kağıda yazdıklarını açıkça anlıyoruz. Bu zihniyetin istediğini elde etmesi, üniversitelerimizi bilimsel standartlardan iyice uzaklaştıracaktır. Özellikle Kocaeli Üniversitesi rektörünün yirmi sağcı on dokuz solcu diye hesap yaparak oluşturduğu liste, 12 Eylül darbecilerinin idam cezalarında bir sağdan bir soldan mantığının günümüze uyarlanmasından başka bir şey değildir. Bu zihniyeti üniversitelerimizde mahkûm edeceğiz.
Bizler kamu görevinden çıkarılacak kimselerin ancak hukuki deliller temelinde bu cezaya çarptırılabileceğinin bir kez daha altını çizmek isteriz. Darbe sonrası ilan edilen OHAL rejiminin puslu havasından yararlanarak Türkiye’nin demokrasi, emek ve barış yanlısı akademik geleneği ile hesaplaşmak isteyen idarecileri uyarıyoruz: İhraç ettiğiniz, adları Türkiye’nin emek, barış ve insan hakları mücadelesine kazılı bilim insanları bu zorbalıklar karşısında yılmayacaklardır. Haksız ve hukuksuz şekilde ihraç edilen tüm kamu görevlileri görevlerine iade edilmeli, etkili soruşturmalarla suçları kanıtlanana kadar herkesin masum olduğu ilkesi temel alınmalıdır Bu açıklamayı yapan kurumlar olarak üyelerimizin ve arkadaşlarımızın görevlerine geri dönmesi için bütün hukuksal ve örgütsel olanaklarımızı seferber edeceğimiz, onlarla olan dayanışmamızı asla eksiltmeyeceğimiz, bu fırsatçılığın, bu hukuksuzluğun mimarları hesap verene kadar da mücadelemizi sürdüreceğimiz bilinmelidir. Türkiye’nin geleceğini karartmak isteyen OHAL’ciler, darbeci zihniyettekiler yenilecekler; bu ülkenin onurlu akademisyenleri, öğretmenleri, sağlıkçıları olan biz kamu emekçileri kazanacağız.
TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ EĞİTİM VE BİLİM EMEKÇİLERİ SENDİKASI
SAĞLIK VE SOSYAL HİZMET EMEKÇİLERİ SENDİKASI TÜRKİYE İNSAN HAKLARI VAKFI