Sağlık Bakanlığı, geçtiğimiz günlerde yayımladığı bir genelge ile Sağlık Bakanlığı’na bağlı olarak kamuda görev yapan kadın emekçilerin süt izinlerini kullandıkları sürede döner sermaye gelirlerinin kesileceğini duyurdu. Süt izninin çalışılan süre olarak kabul edilmemesi bir yandan bebeklerin sağlıklı beslenme hakkının gaspı anlamına gelmektedir ve Sağlık Bakanlığı tarafından yürütülen “İlk 6 Ay Sadece Anne Sütü” kampanyası ile net biçimde çelişmektedir.
ILO’nun 183 nolu Anneliğin Korunması Sözleşmesi’ne göre (10. Madde-2.bend) süt izni kullanımında geçen süre çalışma süresinden sayılacak ve bu şekilde ücretlendirilecektir. Yine ILO’nun 191 nolu Annelik Koruması Tavsiye Kararı’nda (6.madde) emziren kadının ve çocuğunun güvenlik ya da sağlığı ile ilgili işyeri risklerinin değerlendirilmesini garanti etmek için önlemler alınmalıdır denmektedir. Bu sözleşmeyi yıllardır imzalamayan ve tavsiye kararlarına uymayan AKP Hükümeti, kamu hizmeti üreten kadın emekçilerin temel haklarını yok saymaya devam etmektedir. Diğer yandan performansa dayalı çalışmanın mücadele ile kazanılmış hakları bir çırpıda yok sayan, çalışmayı haklardan yoksunlaştırarak dayatan bir sistem olduğunu ortaya koymaktadır.
Performansa dayalı çalışma, AKP eliyle başlatılan ve yürütülen Sağlıkta Dönüşüm Programı kapsamında 2003 yılında 10 kurumda pilot olarak başlatılmış ve 2004 yılından itibaren Sağlık Bakanlığı’na bağlı tüm kurumlarda uygulanmaya başlanmıştır. Sağlık ve sosyal güvenlikte dönüşümle birlikte ücretler performansa bağlı hale gelmiş, esnek ücretlendirme uygulamaları kural olarak benimsenmiştir. Sağlık emekçilerinin iş yükü artmış, çalışma saatleri yükselmiştir. Hizmet üretim sürecinde her düzeyde emekçinin daha fazla baskı ve disiplin altına alınması amaçlanmıştır.
Performansa dayalı çalıştırma sistemi, yıllar içinde emeğimizin değersizleştirilmesi, mesleki kimliklerimizin erozyona uğraması, rekabet ve yabancılaşmanın yanı sıra biz sağlık emekçilerine yönelik şiddetin tırmanması ile sonuçlanmıştır. Tüm bunların yanı sıra hastalarımızın aldığı hizmetin niteliği önemli ölçüde bozulmuş, performans baskısı nedeniyle hastalara yeterince zaman ayırmak olanaksız hale getirilmiş ve hasta-sağlık emekçisi ilişkisi kötü bir değişime uğratılmıştır.
SES olarak, ortaya koyulduğu andan itibaren neoliberal sağlıkta dönüşüm programının sağlık emekçilerinin güvencesizleştirilmesine ve haklarımızın adım adım yok sayılmasına dayanan bir çalışma sistemi olduğunu vurgulayarak tüm sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin hakkını gözeten bir anlayışla mücadele ettik. Bakanlığın ve genel olarak iktidarın politikaları göz önünde bulundurulduğunda, bu mücadelenin özellikle kadın emekçiler söz konusu olduğunda ne denli kritik bir mücadele olduğu bir kez daha açığa çıkmıştır. Performansa dayalı çalıştırmayla birlikte tüm güvencesiz çalıştırma biçimlerine yönelik mücadelemiz tüm sağlık ve sosyal hizmet emekçileri tarafından büyütülmesi ve yaygınlaştırılması gereken bir mücadeledir. Unutulmamalıdır ki, iş güvencesinin ve insan onuruna yaraşır çalışma koşullarının tek teminatı örgütlü mücadeledir.
Sağlık ve sosyal hizmet emekçileri olarak iş güvencemize yönelik saldırılara, sağlık-sosyal güvenlik alanının piyasalaştırmasına ve en temel haklarımızı budayan istihdam politikalarına karşı uzun soluklu bir mücadele programı ortaya koyarak, herkes için güvenceli iş ve insanca yaşam koşulları için kararlı bir biçimde mücadele etmeye devam edeceğiz! 16.06.2016
MERKEZ YÖNETİM KURULU